Şu dizilerde biri önemli birsey söyleyince, gerilim müziği çalıp dakikalarca kimse konusmuyor ve kamera sadece suratlarını çekiyor ya deliriyorum. Normal hayatta öyle mi millet basar birbirine küfürü anında hemde. çok saçma geliyor diziden soğuyorum.
x,y'den ilk bölümden başlayarak aşık olur.y'de x'e karşı aynı hisleri besliyordur.7-8 bölüm sonra x ve y sevgili olurlar.
y'nin eski eşi/sevgilisi vardır.5 bölüm sonra ortaya çıkar.eski eş,y ile görüşmek ister ve görüşür.x,y'ye sürpriz yaparak buluştukları yeri basar.x "aşkım bu hanımefendi kim?" diye sorar,y gerçeği söylemez iş ortağı ya da akraba diye uydurur.x gerçeği başkasından öğrenir,y ile ayrılma kararı alır.2-3 bölüm y kendini affettirmeye çalışır ama x burnunu sürtecektir.En sonunda barışırlar ama araya illa bir kaç entrika girecektir.
2-3 sezon sonra dizi final yapar ve x-y çifti evlenirler.1 kız 1 erkek olmak üzere iki çocukları olur.
tüm klişeleri topla, başrol oyuncusunun ya da yavuklusunun hastanede kalbi durması sonucu bölümün bitmesi ve akabinde yeni bölümde elektro şokla hayata dönmesi kadar olamaz.
Herhangi bir ilişkisi bulunmayan iki kişiden kız olan düşerken er kişi onu tutar ve dudak dudağa kalırlar mal mal birbirlerine bakarlar o sırada erkeğin zengin sevgilisi olay yerine gelir ve bunları görür.
kızın sevdiği halde açılamayıp aşk acısı çekmesidir. her dizide mal, aşık, saf ve özürlü bir kız vardır, senaristlerimiz sağ gösterip soldan vurmayı çok sever, tam sevgili olurlar ve yanlış anlaşılma üzerine şıp ilişki biter. ülkem kezbanları da çok sevmektedir bu dizileri.
tüm komedi dizilerinde istisnasız illa ki bir kadının peşine takılan iki zıt karakter olması. sanki bu gereklilik yerine getirilmezse ortada gülünecek bir şey yok gibidir. bu hanım ablamız da bir ona göz kırpar bir buna, onda da anlamadığım bir kaşarlık mevzu bahisdir ayrıca. bu tartışmaların her seferinde kötü olan erkek karakterin ali cengiz oyunları oynayıp ihaleyi iyi karakterin üzerine yıkması ve bu ihale neticesinde hanım ablamızın ona bi ton fırça kayıp kötü adama koşması farz-ı kifayedir.
seyrettiğim diziler içerisinde aklımda kalan ve bu tabuyu yıkan tek dizi işler güçler idi. aynı kadronun bir sonraki dizisinin gene bu klişeye yaslanmış olması beni üzmüştür. (isterseniz arayıp bakınız; kardeş payı)
Aldatılan, terkedilen, şiddet gören, köyden gelen ya da bilimum olumsuzlukla karşılaşan esas kız ve saz arkadaşları reçel yapıp satarak ekonomik özgürlüklerini kazanırlar.
Ne hikmetse bildiğimiz reçeli onlar bir farklı, daha bir lezzetli yapmaktadırlar.reçelin nesi farklı olabilir lan zengin olurlar. Herkes sizinki en lezzetlisi havasındadır.
Samimiyetsizlikten ölür bunlar. 10 diziden 11'in de bu klişe mevcuttur.
-dünyada ne kadar kötü şey varsa bizim ailenin/oyuncunun başına gelir.
-iyi birşey gelecekse de küçük bir iyi şey gelmez. Holding falan miras kalır herifçioğullarına mesela.
-gözlemlediğim kadarıyla artık ölen karakterler tam olarak ölmüyor zira hep bir açık kapı bırakıyorlar ki senaryo sıkıştığında 'ben aslında ölmemiştim lan' diye adamı tekrar oyuna alsınlar.
-bir de şüphesiz ki hamilelik kavramından nice diziler bitmekten kurtulmuş, haftalarca konu sıkıntısı yaşamamıştır.*