o kadar konuşmuştur ama silahlı mücadelenin dönemi kapanmıştır diyememiştir,yazık osman baydemir bile söyleyebildi bunu.
peşin edit:sen sırrı süreyya önder hakkında nasıl olumsuz konuşursun al sana eksi diyecek arkadaşlar,elinizi korkak alıştırmayın.ha direk mesaj atabilecek kadar delikanlı olan arkadaşlara şimdiden saygılarımı sunarım eleştirilmek iyidir.
büyük hayal kırıklığıdır, solcu olduğunu iddia edip, emek bloğunun adayıyım pozlarıyla edebiyat parçalayıp, abd'nin kıçını yalayanlarla, mikro milliyetçilik bataklığının leş yiyicileriyle aynı saflarda siyaset yapmaya soyunmuştur. karnından konuşanların, can pazarlığı yapanların, sömürenlerin maşası olmaktan başka mahareti olmayanların, demokrasi demokrasi diye yırtınıp kandil ve imralı'nın tek sözüne gık diyemeyenlerin yanında özgürlükten, barıştan, kardeşlikten, insan haklarından söz edilemeyeceğini bildiği halde, bu insanların yanında saf tutarak, dahası bu duruşu halk kahramanlığı gibi pazarlayarak kendini bitirmiştir.
sırrı süreyya önder ismi, bundan böyle bir yanılgının, bir hatanın, bir demogogun ismidir. aldatılmışlığın, cehaletin, insan sevgisizliğinin, emirin demiri kestiğinin resmidir.
türk solunun o garip durumunun özetidir; sosyalist bir insan, emperyalist güçlerden destek aldığı gayet aşikar olan faşit bir oluşumla nasıl hareket edebilir ki sorunsalının önemli bir aktörüdür. o oluşum ki sol jargonu sadece çıkış yaptığı dönem ile ilgili bir kutuplaşmadan dolayı seçmiştir ve şu sıralar hızla konjonktür gereği islamcılığa da yamanmaya çalışmaktadır. bu nedenle de zerdüşt olmakla itham edilmektedir. tüm bu gel-gitler arasında sol bir birlik diye bu faşist yumağa tutunmak, denize düşünce yılana sarılmakla eşdeğer değil de nedir?
silvan da ki 13 şehit olayından sonra şahsına yönelik beklentilere cevap vermeye çalışmış eskinin güzel insanı, yeninin tam anlamıyla siyasetçisi.
terör olayları sonrası gelenekselleşmiş siyasetçi açıklamalarını eleştirmiş, kınamak yetmez demiş. 20 gencin ölümünden dolayı utanç içinde olduğunu belirtmiş.
yazının tamamını okuyanlar anlayacaklar ki sırrı bey, yine laf kalabalığıyla, şark kurnazlığıyla, vicdanından yola çıkarak konuştuğunu belirtmesiyle, o na vakti zamanında çok değer veren islami kesime hz. ebubekir in duasını hatırlatarak gönlünü almaya çalışmakla ve siyasetçileri bu zamana kadar siyaset yoluyla çözüme ulaşamamakla suçlayıp, kendine zırh örmeye gayret etmiş.
lakin artık kendisi de siyasetçidir yaklaşık 5 haftadır. bu sorunun siyasetle çözümü lehine hangi tasarrufta bulunmuştur? bdp içinde her kesimin muhabbetini kazanabilecek ve aslında daha evvelden bu muhabbeti kazanmış yegane insandır. fakat boykot yoluyla "kürtlere ekmekte vermesinler." gibi kışkırtıcı sözlerle ve şimdi de suçu başkasına atma yollarıyla teselli bekleyenleri hüsrana uğratmıştır.
bu saldırının öncesini geçtim. sonrasında ne yapmıştır? hiç bir şey. bdp içinde diyaloğu başlatabilir, bdp nin rengini biraz daha sıcaklaştırabilirdi oysa.
siyasetçilerin işlevsizliğinden bahsederken kendisinin artık bir siyasetçi olduğunu ve barış adına birşeyler yapması gerektiğini unutmuş, beklentilere karşı yaptığı açıklamada konuyu saptırarak, kendisini suçsuz ilan etmeye çabalayarak siyasetçi olduğunu hatırlamaktadır.
20 gencin ölümünden dolayı utanç içindeyim demiş ya muhterem. bizde sana abi dediğimiz, muhabbet beslediğimiz ve senin vicdanına güvendiğimiz için utanç içindeyiz.
--spoiler--
o gençleri; utanç ve rahmetle aniyorum
ömürlerinin en cevahir zamanlarında toprağın koynuna giren gençlerimizin tümünü, kendi adıma derin bir utanç ve sonsuz bir rahmetle anıyorum. bu kabul edilemez hadisenin vuku bulduğu günden beri televizyon kanallarında ve sosyal medyada benim ne düşündüğüm ve niye açıklamadığım sorulup duruluyor. üstelik söz söyleme mecburiyeti, sözü nasıl söylemem gerektiğine dair bir yöne kaymış durumda.
kinamak en kolayidir
kahrolan, üzülen, yüreği sızlayan milyonlarca insan olduğunu biliyorum. ama söz söyletme çığlıkları atanlar var ya, işte o güruhun bir tekinin ama bir tekinin bile içinin benim kadar yandığını bilsem, buna inansam gam yemeyeceğim. içlerinde uzaktan-yakından bildiklerim var. dünya yansa umurlarında olmayacak; hakiki anlamda bir tek damla yaş dökmeyecek kadar vicdanını icarlamış insanlar var. işin kötüsü, bunlara inanan, bunlardan etkilenen insanlar var. sevgili kardeşlerim, bir histeriyle kameralara koşanların ve orada üzgünmüş gibi yapıp âleme nizamat vermeye çalışanların çoğunu tanıyorum. bilesiniz ki çoğunun bir nebbaştan farkı yoktur. kınamak dünyanın en kolay işidir. zor olan barış ve kardeşliğin harcını karmaktır. bizden hesabı sorulacak olan budur. kınamak dışında ne yaptınız? dendiği zaman verilecek esaslı bir cevabı olmayanlar öfke ve düşmanlığın kök salmasına çalışıyorlar. bu davranış tarzının sadece yeni ölümlere yol açtığını görmek için yakın tarihi birazcık hatırlamak yeterlidir.
o utanç bana yetti
aktif siyasete tam da kınamanın dışında bir şeyler yapmak için girdim. sosyalizmin bana öğrettiği en kıymetli bilgi, bir tutum olarak onun ahlak felsefesidir. ontolojik bir şey değildir. mağdura ve mazluma ne kimlik ne de pasaport sormadan, hatta soru bile sormadan yanında durmanın onuru ile bezelidir. askerliğin zorunlu, hayatın zor, savaşın kolay, hamasetin bol olduğu bu topraklarda hiçbir kurbanı suçlu saymamak, hiçbirine kimlik sormamak gerektiğini öğrenmem kolay olmadı. eylemsizlik sürecinde yapılan askeri operasyonlar sonucu hayatını kaybeden kürt gençlerine ne kadar yandıysam, hakkârideki iki uzman çavuşun hayatlarına da o kadar yandım. hayatını kaybeden imam ne kadar içimi yaktıysa taziyesine gittiğim kürt gençleri de o kadar yaktı. ormanın nasıl yandığını ya da kimin yaktığını hiç merak etmedim. o ormanda kavrulan 20 gence mani olamayanlardan birisi olmanın utancı bana yetti.
öz canimi dileyene rehin birakabilirim
rehin alınanların evine salimen dönebilmesini sağlamak, yakınlarının endişeli bir bekleyişle her gün kahrolmasını engelleyebilmek için öz canımı dileyene rehin bırakabilirim. ama sizin öfkeli çığlıklarla istediğiniz gibi davranamam. bunu siz yeterince yaptınız ve yapmaya devam ediyorsunuz zaten. bir faydasını gördüyseniz ta haşre kadar devam edebilirsiniz. beni yok yazın.
hüner şehit olmakta değil yaşamakta
siyaset bir anlamda maliyetleri düşürme işidir. dünyada ne olacaksa yine olur, olacaktır. yalnızca siyaset ama herkesin kendisi olarak katılabildiği bir siyaset, bunun insanlığa maliyetini aza indirebilir. ak partinin siyasetsizliği, dar görüşlülüğü ve savaş diline dönme isteği beni şaşırtmıyor. ben siyaset alanlarını genişletme yolunda halen bir arpa boyu yol alamadığımız için kendimize şaşırmak ve kızmakla meşgulum. ana muhalefet liderinin, herkesin şehit olmaya hazır olduğu tekmiline üzülemiyorum bile. ölen ve öldürenin, inanıyorsa aynı allaha inandığını, ikisinin de bir vatan tasavvuru olduğunu, hangi berat ile şehitlik mertebesi dağıttığını anlamaya çalışıyorum sadece. bunu bir anlasam, hünerin şehit olmakta değil yaşamak ve yaşatmakta olduğunu da söyleyeceğim.
zalimkleri kenara yaziyorum
şimdi bana ısrarla ne düşünüyorsun diye soruyorlar. silahların yeniden konuşmaya başladığı bir zamanda sesimiz ne kadar etkili olur, sözün bir hükmü olur mu? silahların susmasını istemek bir insanlık borcudur. bunu önce kimin bırakacağı sadece teknik bir meseledir. bize düşen, bedelini düşünmeden, bu iklimi sağlayacak bir dil ve zemine katkı sunmaktır. ben buna şeksiz şüphesiz katkı sunmak için siyaset yapıyorum. bunun tersi bir davranış izafe edenleri, şiddete karşı suskun kaldığımı söyleyenlerin zalimliklerini bir kenara yazıyorum. tarih de yazacak. yarın bu arlanmazlıkları karşısında ne diyecekler, bu herzeleri önlerine konduğunda nasıl yüzümüze bakacaklar bilmiyorum. kendi kişisel tarihlerindeki mahcubiyetler silsilesine bakmalarını öneriyorum.
hz. ebubekir'in duasini düşünüyorum
anlarlar mı emin değilim ama allahım bedenimi öyle büyüt ki cehennemde benden başka hiç kimse yanmasın diyen hz. ebubekirin imanını ve duasını düşünüyorum. bizi maaş vermemekle, suç duyurularıyla, hedef göstermekle diz çöktürüp terbiye edeceğini sananlar; hakkı hırsızlanmış, oyları çalınmış bir yoldaşımızı unutarak, başka hakları savunabileceğimizi umanlar; gök ekini biçilmiş gibi gün görmeden, murad almadan ölenlere yanmayacağımızı varsayanlar; elinden ve dilinden ölümden başka bir şey sadrolmayanlar; ülkemizin ayağı her sürçtüğünde sahne alanlar, kinlerini kusanlar; kürtçe bir ayran türküsüne su şişesi fırlatacak kadar naylon kafalılar; gücünü, dilini ve imkânlarını barış yerine savaşa yöneltenler; kendisine hak gördüğünü başkasına lütuf sayanlar, size söylüyorum. bende hz. ebubekirin imanı gibi bir iman yok, had hudud bilenlerdenim. öyle bir yanmak herkese nasip olmaz. benim duam ve bedenim kaç gencin yerini işgal edebilir ki?
işte bu yüzden, sayıca hayli fazla olan siz ve sizin gibilerle birlikte cehennemde yanmayı diliyorum. yeter ki bir sevgiliye sarılacak çağdaki kızlarımız, oğlanlarımız bayraklara sarılmasın.
not: malum, sık ve düzenli yazı yazamıyorum. bu yüzden boyun borcu iki teşekkürü de yerine getirmem gerek. aramızdaki tartışmaya dört makale ayırarak görüşlerini açıklayan ve siyasi bir tartışmayı seyirlik bir temaşaya dönüştürmek isteyenlere prim vermeyen murat belgeye teşekkür ederim. bana oy vermediğini ve desteklemediğini açıklayan zeynep tanbaya da teşekkür ederim. ironi yapmıyorum. bu jestiyle beni nasıl onurlandırdığını anlat
--spoiler--
türkiyede barışın gelmesi adına konuşan, ölenlerin kimliklerini değil de onların ne uğruna öldüklerinin anlaşılması gerektiğini söyleyen vicdanlı yazar. aşırı milliyetçilik sadece savaşlarda daha çok insanın ölüümüne neden olacaktır. çünkü her iki kesimde de sadece savaşarak çözüme gidileceğine inanan çokca insan mevcut, biz barışa inanlar ortak bir uzlaşma zeminini sağlamak adına aşırı uçları dikkate almak yerine insan odaklı bir çözüm çabasına girmeliyiz. samuel johson ın da dediği gibi vatanseverlik bir hainin son savunmasıdır. ölenlerin arkasından prim yapıp sadece savaş çığlıkları atmak en kolayıdır. bizler her iki kesimden de insanların öldüğü gerçeğini unutmamalı ve ortak acılardan bir çözüm üretmeliyiz. sırrı süreyya nın önemi işte bu çözüm sürecinde ortak zemini oluşturabilecek insanlardan biri olmasındandır. onu yıpratmaya çalışanların çözüm önerilerini merakla bekliyorum.
meclisteki alternatif kahraman ve gerçek anlamda tek adam. ondan çok şey bekleyen çok fazla kişi var. ve nedense hayalkırıklığına uğrayacağımızı hiç sanmıyorum.
"sol"dan atan yüreği ve kolay kolay pekçok insana nasip olmayacak vicdanı yüzünden her daim sağcıların, liberallerin, dincilerin, kemalistlerin ve sözlük entellerinin kin duyduğu yiğit aydın, güzel insan.
yukarda saydığım şer yuvaları ittifakınca hakkında söylenmedik yalan, atılmadık iftira, çalınmadık kara kalmadı sanıyordum ama dün akşam ekşi sözlükte "zafere kadar daima" nickli bir faydasızın Sırrı süreyya önder'e kinini çaktırmadan kusarken güya onun ağzından çıktığını iddia ettiği sözleri buraya yazmak ve bunun üstüne kelam etmek lüzumunu hissettim nedense (böyle sözlük dantellerini ciddiye alsan bir dert, almasan bir dert) neyse.
aynen alıntı:
"2511.kendisini oldum olası sevemedim, ısınamadım hiç bir zaman. ancak daima saygı duyduğum bir insandı. solda etkili konuşan, kitleleri derinden etkileyebilen hatiplere her daim ihtiyaç vardır, öyle bir hatiptir kendisi. ancak solda mıdır, sosyalist midir artık o kadar emin değilim. kendisine oy vermemiştim seçimlerde farklı sebeplerle, üzerinden baya da bir zaman geçti zaten. ancak şu sözleri söyleyen bir insanı bu kadar övebilmek, nasıl bir "vicdan" gerektirir bilemiyorum.
?"bir tek gayem vardır: o da mezara yaklaşmakta olduğum bu zamanda bolşevik, komünist baykuşların imana ve islama zarar veren seslerini kesebilmek adına mücadele etmektir. bu iman düşmanı dinsizlere karşı mücadele edenlerle el ele verilmeli"
el ele tutuşun siz ama dikkat edin tutmadığınız ele, orada bir şeyler olabilir"
(zafere kadar daima, 08.08.2011 23:11)
el cevap: be allah'ın beyinsizi, be allah'ın "yalana kadar daiması"... Sırrı süreyya önder'in böyle buram buram komünizm düşmanlığıyla bezenmiş, "liseli sağcılığı" kıvamında abuk lafları kullanacak en son insanlardan olduğunu bilmediğimizi mi sanıyorsun? yoksa kendi kıçından uydurduğun yalana kendin de mi inandın? ömrünü sola adamış ve bu uğurda çekmediği çile kalmamış, miletvekili seçildiği halde meclis'e sokmamak için akp'nin bin takla attığı blok milletvekillerinden olma şerefini taşıyan ve her fırsatta sosyalistliğini söylemekten ve sergilemekten geri durmayan birinin soğuk savaş ırkçılarının ağzına yakışan cümlelerle sola saldıracağını ne bok yemeye iddia edersin? elinde belge, kanıt, gazete haberi vs. var mı diye sormuyorum bile. çünkü senin yalancı bir şakirt veya götünden iftira sıkan bir sözlük faydasızı olduğunu şu "evlere şenlik" cümlelerini okuyan herkes anlar.
"sırrı süreyya önder'e saldırma" demiyorum, hobi olarak gene yap ama azıcık destekli salla be işe yaramaz! hayatını sol düşünceye iman etmekle geçirmiş bir insanı sola ve solculuğa saldırır göstermeye çalışmak nedir yahu? engin ardıç'la emre aköz'le aynı midesizliğe mi sahipsin nedir?
sırf içinde "türk kelimesi geçiyor diye türküye türkü demem" diyen adam. ekranlara çıkıp "ben anadolunun feryadına ğoyrat derem, zılgıt derem, agıt derem, ğoron derem, bozlag derem ama türkü demem" demişliği vardır. bu kadar türk düşmanıdır aslında. hem de en koyusundan.
bu adama solcu diyenler varmış hala, onlara artık gülmüyorum bile sadece acıyorum... hacı bak şunu kafana bi sok kürt milliyetçisi olunca insan sosyalist olmuyor faşist her yerde faşisttir.
ki bu adamı ciddiye alıp dinleyen varsa söyleyecek sözüm yok. bir zamanlar ufuk uras vardı nasıl kendi kendini rezil edip bütün kariyerinin içine ettiyse şimdi de sırrı efendi kendini rezil rüsva etmektedir. ufuk uras'ın yolundan ilerlemekte afferim...
yüzünde her daim itici bir sırıtış barındıran ve sosyalist-komünist güruh tarafından abartılan tip. en ünlü filminin (bkz: beynelmilel) senaryosu da kaba hatları ile başka bir filmden araktır. *
görüldüğü üzere bu meclise birkaç gömlek büyük gelen adamdır. solcudur, kürtlere yakın olması solcuğunu sorgulatmaz zira solcu dediğin adam ezilenin yanındadır. milliyetçilikle mücadele adına hapislere girmiş gençliğini, geleceğini çürütmüş bir adam kalkıpta kürt milliyetçisi demek cahilliktir. anlayacağınız popüler cinsten yazacak olursak; bu adamın kürtlerin yanında saf tutmasının deniz gezmişin filistin halkıyla beraber çatışmasından farkı yoktur. deniz gezmiş arap milliyetçisi olmadığına göre bu adamda kürt milliyetçisi değildir, kaldıki kürt değildir.
anlamak için önyargılardan kurtulmak, dinlemek, düşünmek gerekir.