Genelde tatillerde televizyon-bilgisayar-yemek-uyumak 4lüsünü benimsediğimizde ortaya çıkan.Millet geziyor gününü gün ediyor benim hale bak dediğiniz durumda kafanızı duvara vurmuşcasına anlarsınız bu gerçeği.Dünyayı gezen hergün farklı bir yere giden gezen yiyen içen efendime söyleyim yamaç paraşütü yapan birine göre sıradanım sıradansın sıradan.
sıradışı olmak istiyorsan içinde bir düzine namussuz ve şerefsizlerin bulunduğu iğrenç ötesi aptalca senaryoları bulunun hiç bir sanatsal içerik bulundurmayan hayatın, yaşam kaliten ve genel kültürüne hiç bir olumlu katkıda bulunmyacak dizi ve benzeri saçmalıklara vaktini harcama. zaten düşük olan yaşam kalitemizi girdiğiniz piskolojik ezikliklerle daha diplere çekmeyelim. (bkz: fuck the system)
hiçbir iş yapmadığınızda neler yapabileceğinizi düşünürseniz gerçekleştireceğiniz eylem, bir de "ben de sözlükte yazar olmalıyım" diyerek doldurmaya başladığınız üyelik formunda "sizi neden uludağ sözlük yazarı yapalım? farkınız nedir? " sorusu ile karşılaşıldığında karşılaştığım durum
çocuklukta doruklarda olan özgüvenin gerçek yaşamla karşı karşıya gelince zalimce azalması, bir superman olmadığını anlayarak daha basit daha ulaşılır hedeflere yönelmek, zamanında burun kıvrılan eylemlern tek tek yapılması ver bir gün sıradan olduğunu sıradan yaşayacağını ve ölüp gidince seni tanıyan herkes de ölünce hiç yaşamamış gibi olacağını acı bir şekilde farketmektir.
olmadığını birkaç farklılığının olduğunu düşünsen bile muhakkak monoton , klasik bir hayat seni bekliyor . onu geç ya da geçme çünkü iyi bir şey diyeceğim, kime göre sıradan yani? herkes kendine göre farklıdır bir bakıma da. yani dünyayı dolaşmak, farklı yerler keşfetmek , yeni insanlarla tanışmak farklı hayat tanımı oluyor. ama o da eminim olağanüstü bir yaşama sahibim demiyordur, demez herhalde. ***
yaklaşık 20 - 25 yılları arasına denk gelir. genç kızlarımız bu dönemde dünyanın kendi etrafında dönmediğini anlar, kimsenin kendileriyle evlenmek istemediğini bu dönemde kabullenir ve biraz daha kendini makyaja kıyafete verir.
kumsaldaki bir kum tanesinden farkın olmadığını hissetmektir. sokağa çıkarsın, yüksek binalar, araçlar, bunlar arasında kimi mutlu kimi mutsuz insanlar ve sen. herkes kadar sıradansın ve herkes kadar kendisi ve sevenleri için özel.
herkes sıradandır birbirine göre, farklılık diye bir şey yoktur çünkü siz bir özelliğiniz ile özelseniz diğerlerinin de kendilerine göre özellikleri vardır yani eşitsinizdir.
önemli olan sizin için değerli olanlar için sıradan olmamanızdır veya sizi özel hissettiren, size değerli olduğunuzu hissettiren kişiler için sıradanlaşmamanızdır. işte o zaman çok feci oluyor, bulutların üzerinden, değil bulutlar yedi kat göğün üzerinden yer katmalarını da geçip mağmaya transfer düşüşü gerçekleştiriyorsunuz. deneyim her şeydir.
üzücü olandır. hiç bir şeyde en iyi olamamak kadar hiç bir şeyde en kötü olmamak da koyar adama. belki de istediğin sessiz hayata sahipsindir fakat diğerlerinden farklı bir özelliğin yoktur. *
Yalnız kaldığını anladığın anda 'ne oldu be? ' diyorsan, diyebiliyosan eğer sıradan biri olduğunu fark edebilirsin. Bu aslında senin farkında olmadan kazandığın en büyük zaferdir. Acı olan tarafı ise bu en büyük zaferinin içinde aslında kaybettiğini farketmektir. Ancak bu farkındalık, hayatın bize sunamadıklarını sunar da bizler farkedemeyiz.