anlamsızdır. yaşadığımızı hissettirecek çok az şey bıraktılar bize. ondandır, yasal uyuşturucu tacirleri olan hükümetlerin hiç utanmadan tvlerde "oyoştorocu yokolotono poro vorocoz" demeleri.
o kadar ruhsuz şeyleri teneffüs ediyoruz ki uyuşmaya ihtiyacımız var. parası olan kokaine vuruyor, olmayan bonzaiye.
o kadar kaybettik her şeyi, sevdiğimi biriyle sevişmenin anlamını bilmiyoruz. çünkü kıymetli olan sadece sevişmek.
hiç kimse için sıradan arabaların anlamı yok. bir fiat lineaya tapabilirim mesela ben. ama yok eski ve pahalı bir otomobile ya da bir audiye duyulan aşk önemli toplum için.
zamanında birilerinin, birilerine aşıkken okuduğu, üzerine arabesk notlar paylaştığı kitapların romantizmini kim alabilir? alıyor be hafız. markez çok satıyor, hele öldükten sonra.
eski şarkılar bile, ancak çok gişe yapan bir filmde sovndtırek olursa seviliyor.
sıfır... adı üstünde sıfır! etiket, marka, hijyen...
ruhsuz bir dünyada yaşadığımızı fark ettirmemek adına, modayı dayatan insanlara, bir kez olsun susuz kaysak suç işlemiş olur muyuz? asılsak köy meydanlarında, diğerleri gibi unutulur muyuz? unutulur da sadece anarşist ergenlerin ağzında mı hatırlanırız? bu kez, belki de ilk kez bir kurutuluşa vesili olur muyuz?
sağı solu, başkaları tarafından ezilmiş bir sehpanın üzerine, duble rakı koymanın keyfini, pahalı olan bir şey verebilir mi?
uyarı ve gerekirse özür: arkadaşlar ben işin uzmanı, mevzunun kompedanı değilim. alınmayın, gücenmeyin. kırdığım birileri varsa özür dilerim.