nefret değil de daha ziyade bir acıma. güç gördü mü kendini kaybeden ahali anlam veremez tabi bu acımaya; nefret zanneder, çekememezlik diye düşünür. çap o kadar çünkü.
insanlara karşı çok kaba ve hadsiz. Tavırları, davranışları, insanlara bakışı genel olarak kötü. AKP’nin millete bakışı böyle gerçi ama Süleyman soylu’da bu daha da fazla.
anlamsız sert çıkışlarıdır. bir de genel çerçeveye bakın; ak parti ye meydan okuma dönemlerinden sert milliyetçi bakanlık dönemine bir bakın. burada iradeli bir duruş, bir ideal, bir fikir, bir karakter var mı? daha çok dönem neyi gerektirdiyse o olmuş bir siyasetçi görüyorum ben.
sonuçta iç işleri bakanlığı önemli bir koltuk. kim olursa olsun hizmetleri dokunduysa minnetle teşekkürlerle anılmalıdır. ama sadece görevini yapıyor diye de birisine sempati duymamız beklenmesin, çünkü üslup, tavır ve gizli emelleri-beklentileri bağlamında şüpheli bir karakterdir. üzgünüm, kendi yarattığı imaj böyle.
nefret değilde hoşlaşmama durumudur. yolda görsem selam vermem o derece..
sebebi ise devlet bahçeliye duyulan ile aynı sebepten. eğer bir davan varsa ve eğer namusun ve şerefin üzerine yemin edip "ondan hesap soracağım" dediğin adamlara bırak hesap sormayı kraldan çok kralcılık yapmaya başlıyorsan omurgası olan her insan senden hoşlanmaz, yaptıklarını da tasvip etmez. omurgası olmayanlara sıkıntı yaratmaz tabi bu durum onlar ayrı.
DP Genel Başkanı olduğu dönem de popülist söylemleri vardı. Atıp tutuyordu, koşup yakalıyordu, asıp kesiyordu ama gelinen noktada nereye vardığını gördük.
Hamaset dolu kelimelerde bıktık, sürekli kavga edermiş gibi ses tonu olmasından bıktık,
Soylu efendiyi bugün değil, dün de sevmezdim! yarın da sevmeyeceğim!