sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar

entry220 galeri3
    119.
  1. bir keresinde 48 saat kamyon yuvarlamıştım çok ilginçdi.
    0 ...
  2. 118.
  3. kpssyi kazandık amk daha nolsun bu ülkede sırayla memur yapılan bu ülkede emeğimizle kazandık, kıyamet alametlerinden biri tövbe est.
    0 ...
  4. 117.
  5. bir keresinde 48 saat uyuyamayan biriyle dalga geçen insanlar görmüştüm.
    bu gece uyuyamam herhalde.
    1 ...
  6. 116.
  7. bir keresinde 48 saat uyumuştum. hem de deliksiz.
    1 ...
  8. 115.
  9. 24 saniye sesli ve sessiz karışık olarak kesintisiz biçimde osurmak.
    2 ...
  10. 114.
  11. kafası çalışan bir yazarla karşılaşmak.
    0 ...
  12. 113.
  13. 2-3 yıl kadar önce, bir yaz vakti ailecek yazlıktayız. o zamanlar babamın en sevdiği çocuğu olan tofaş marka doğanımızı alıp arkadaşlarla oranın üst taraflarında bir tepeye içmeye gidiyoruz. birkaç kişi daha katılıyor bize sonradan, kalabalığız, içip eğleniyoruz. tam sabahın dört buçuğunda araba yanmaya başlıyor alttan, muhtemelen kuru otlara atılan bir sigara yüzünden. hep birlikte güç bela söndürüyoruz arabayı, motordaki kablolar yanmış, kaporta falan kararmış. sabah 6 gibi eve dönüyorum. ne işi varsa o saatte babam avluda karşılıyor beni, dikilmiş bahçenin ortasına, eller arkada bağlı, üstünde atleti, altında çizgili pijamasıyla, benim yüzüm falan is içinde, üst baş rezil, kollarımda ufak yanıklar var ama o hiç bakmıyor bile yüzüme;

    "baba" diyorum. bi yalanlar falan kıvırıcam ama fırsat vermeden "sus, içeri git" diyor gözlerini arabadan hiç ayırmadan. içeri giderken anneme sokuluyorum, "ne işi var ya bunun bu saatte ayakta" diye soruyorum, "ne bileyim oğlum, sabahın dört buçuğunda kalktı, içim yanıyor hanım dedi, bir daha da uyumadı, dikildi orda" diyor.

    ulan diyorum aşka bak, adam telepatik bir bağ kurmuş arabayla, saniyesinde hissediyor. orda yanan ben olsaydım umrunda olmazdı adamın yeminle, devam ederdi horul horul uykusuna ama arabanın lastiği bile inse, kalkar sabah dörtte "nefesim kesiliyor hanım" diye.
    6 ...
  14. 112.
  15. ormanda kamp kurduğumuz bir dönem, saat 04:30 suları, yanımda arkeolog lar var. yüksek bir tepe ye sis indi lan bir an da. hem de o inen sis, 10 saniye gibi bir süre de indi ve kayboldu birden. bu olay da da tırsmadım gerçi ama çok esrarengizdi, hala anlam veremiyorum, üzerinden neredeyse 6 ay geçti, toplamda 7 kişiydik, bu olayı gören 2 kişiydik. bilinçaltımızın bir oyunu olabilir miydi ? acaba, bilemiyorum. ama çok esrarengizdi lan. tepe hemen önümüzde 15 metre var ya da yok mesafe, ama yüksek bir tepe işte.
    1 ...
  16. 111.
  17. takriben iki ay önce başıma gelmişti. her cuma üniversite hocalarının kurduğu bir platformda* konferans verilir. gece on birde çıktım oradan.(oraya bakan arkadaşıma yardım ettim ondan bu kadar geç) hızla ziraat bankasının atmsine gidiyorum oradan para çekip eve gidecem. hızla yürürken bir dönercinin yanından geçtim. önünde bir adam duruyordu. yaşlı üstü başı kirli, ben herhalde karnı aç bişeyler istiyor, ısmarlasam mı gibisinden düşünüyorum ama bi yandan da yürüyorum. neyse dedim. ziraat bankasının önüne gittim para çektim, hızla otobüs durağına yürümeye başladım. yürürken karşıdan biri yaklaştı. selam verdi, selam aldım. adam şu şu köyde oturuyorum. fakat yol param yok bana iki lira verir misin dedi. adama dikkatlice baktığımda dönercinin önündeki adam olduğunu farkettim. sonra parayı verdim devam ettim.

    teknik olarak o adamın beni dönercinin önünden geçerken görmesi imkansızdı. bulunduğumuz yerde denk gelmemizde baya zor bi ihtimaldi. belki denendim, belki sıradan bir tesadüftü.
    1 ...
  18. 110.
  19. ilkokul arkadaşımın profiline bakayım dedim birden aklıma geldi. girdim ve öldüğünü öğrendim. işin kötüsü birisi sürekli fotoğrafını değiştiriyor ve beni kalbinizde yaşatın yazıyor. çok korkunç...
    1 ...
  20. 109.
  21. Karabasan ile karşı karşıya geldim.
    0 ...
  22. 108.
  23. Geçen sefer tam dört dakika sürdü.
    2 ...
  24. 107.
  25. Saat gecenin 3ü, şehir bütün ihtişamıyla, ışıklarıyla karşımda, yan yola geçiyorum ve bir tumsekten geçiyorum arabayla. Arabanın on tekerlekleri tumsekten geçtiği anda şehrin bütün ışıkları sonuyor.
    Çok çok dogaustu bi olaydi, daha üstü yok o derece.
    0 ...
  26. 106.
  27. mastürbasyon yaparken alev aldım. Edit: rte üzerine yemin edebilirim.
    3 ...
  28. 105.
  29. önceki hafta odamda hayalet fotografı cektım kazara.

    gulmeyın lan.
    0 ...
  30. 104.
  31. Iki kis once narin ne kadar guzel bi meyve oldugunu sikca dusundugum ve facebookta fotografini paylasip ben nari cok seviyorum dememin ertesi gunu, aveadan nar tanelerinden olusan kalp icinde seni seviyorum mms i gelmesi
    0 ...
  32. 103.
  33. Final dönemi münasebetiyle gece ders çalışıyor gündüz uyuyordum. Telefonun çalması ile uyanmış bulundum. Saat akşam 8 idi. Amcam telefonda nerede olduğumu sorunca uyandığımı söylememe rağmen bana inanmadı. Sebebi ise aradığında ulaşamamış ve yurdu aramış yurt görevlisi ise saat 7de çıkış yaptığımı söylemiş. Malumunuz kyk yurtlarında çıkış parmak izi ile yapılıyor. Görevliye sordum durumu çıkış yapmışsın gel giriş yap dedi. Şimdi uyuduğum bir vakitte nasıl çıkış yaptım veya benim parmak izim benden hariç kim de var veya nasıl bir uyurgezerim.
    1 ...
  34. 102.
  35. - dün o kadar yağmur yağdı istanbul'da ben hiç ıslanmadım.
    1 ...
  36. 101.
  37. dün yaşadığım bir olayı aktarayım efenim, bakmayın böyle trt spikeri gibi konuştuğuma, altıma sıçıyorum.
    bir öğrenci evimiz var, ellerinizden öper. ev arkadaşlarım daha tatilden dönmediği için yalnız kalıyorum, sınıf arkadaşlarımı arayıp çağırdım, takılırık evde dedim.(evde bikaç olay da oldu önceden, o yüzden tırstım aslında) herşey iyi güzel derken saat 04.00 sularında yattık ama hemen uyuyabılen bırı olmadıgım ıcın bıraz muzık dınleyeyım dedım.
    neyse efenım 04.30 cıvarında odamın kapısı acıldı ve ıcerde yatan arkadaşlarımdan bırı ıcerı gırdı, ben de doğrulup noldu fatih dedim, çantamı arıyorum dedı geçiştirdi fakat elınde bıkac kagıt vardı yatagımın yanına gelıp uzandı daha sonra da cıktı gıttı, cıktıktan sonra kapalı olan bılgısayarımdan degısık sesler geldi, naptı bu salak fılan derken cıktım odadan, bizim eleman yatakta yatıyor.
    çantayı napcan la sen dedim, adam resmen uykudan uyandı ve ne çantası olm salak mısın dedi ? haliyle kanım dondu fakat renk vermemeye çalışırken adamın harbıden uyuduğunu ve uykusunda oylesıne cevap verdıgını farkettım, 5 dk once odaya gırıp canta arayan adam küt diye uyuyamaz derken karşı tarafta yatan arkadaş, fatih dedi ama çok değişik bir ses tonuyla, uyandırdığım arkadaşım da bunu farkedince tırstı ve sabaha kadar uyumadık, en kötüsü ise sabah uyanan dıger arkadaşın, abi gece karabasan geldi konuştuklarınızı duydum ama konuşamadım demesiydi.
    korkuyorum lan.
    3 ...
  38. 100.
  39. bazen doğaüstü olduğuna inanılmasa da açıklanamayan olaylardır. açıklayamadığım bir olay gelmişti benim de başıma.

    bir gece odamda uzanırken bir arkadaşım geldi aklıma ve aradım. kısa bir konuşma yaptık. telefonu kapadıktan sonra abim girdi odaya ve bir şeyler aranmaya başladı. ben de uyuyor numarası yaptım doğal olarak. yoksa benim de ararken ona yardım etmemi isteyecekti büyük ihtimal. neyse bir iki dakika arandı ve çıktı. ama çıkarken ışığı açık unuttu. sinir oldum tabi. kalkıp kapatayım dedim ama bir üşengeçlik hasıl oldu tabi uykulu bünyede. sıcak yatağımdan kaldırmadım kıçımı. onun yerine umdum ki birazdan biri gelsin ve ışık açık kalmış deyip kapatsın. huzursuz huzursuz çektim yorganı başıma ki ışık gözlerimi rahatsız etmesin.

    bu arada bir iki plan yaptım ertesi günle ilgili. dalmışım yani odaklanmışım düşüncelere. sonra bir farkettim yorganın altına ışık sızmıyor. kaldırdım baktım ışık kapalı. ulan dedim kim kapadı bu ışığı. ben niye duymadım? kapı da hala kapalı. acaba ben uykuya daldım da o arada biri gelip kapadı mı? telefonu kontrol ettim hemen, arkadaşımla konuşalı altı yedi dakika olmuş daha. uyumuş olamam. zaten ne düşündüğümü falan da net hatırlıyorum. bu ilginç olayın şokuyla üşengeçlik falan kalmadı tabi, kalktım baktım ışığı yakan düğme açık konumda mı kapalı mı. e kapalı... elektrik gitmemiş yani. zaten yan odadan televizyon sesi geliyor, gitmiş olamaz. gittim yan odaya, annemle abim televizyon seyrediyorlar. siz girdiniz mi benim odaya dedim. abim bir kere girmiş, onda da ışığı açık bırakıp çıktı zaten (uyuyor numarası yaptığımı itiraf edince celallendi biraz, insan abisine böyle mi yaparmış). babam desen horlama sesi geliyor arka odadan.

    bir türlü açıklayamadık işte. sonra abim bu olayı sır kapısına göndermeye karar verdi. annemse temiz kalpli olduğuma hükmetti. ama ben bu teze itiraz ettim, tembel popomu kaldırmak zorunda kaldım zira. ne anladım ki bu işten. uykumun kaçtığıyla kaldım.

    öyle işte. açıklanamıyor bazen.
    0 ...
  40. 99.
  41. az önce tuvaletteyken at kadar bi sinek kafamın üstünde uçup duruyordu. telefonumdan oyun oynamaya çalışıyorum vızır da vızır, vızır da vızır. rahat vermedi şerefsiz. sonra salona geldim maç izliyorum baktım bu ata benzeyen doğa dostum yine gelmiş beni bulmuş salonda. maç bitti 1 buçuk saattir odamdayım ve kapı da kapalı. ulan bu sinek at kadar kafasıyla odama nerden girdi amına koyim. kapıyı açtım mı hiç diye düşünüyorum yok açmadım. tırstım valla ne yalan söyliyim.
    2 ...
  42. 98.
  43. askerlik şubesine gittim, şube başkanı tanıdık olduğundan bana izmirde askerlik yapar mısın diye sordu bende olabilir neden olmasın dedim,kısa olursa sevinirim dedim. tamam dedi sen gel sınava gir karala çık.çok sevindim,askerlik konusunda sıkıntı yaşamıycam diye sınava girdik birz yaptım biraz salladım.sülüsü almaya gittim.sülüste hakkari 2. sınır tabur komutanlığı uzun dönem yazıyordu.kafamdan aşağı kaynar sular döküldü.hayatımda yaşadığım en doğa üstü olaydır.12 ay dağlarda tepelerde karda kışta süründürdü.doğayla kardeş olduk.albay tanıdığa selamlar olsun.
    3 ...
  44. 97.
  45. ekşisözlükten ruhibirbanyo yaşadıklarıyla bu konuda çığır açmıştır. wordpress ten bir de sayfa açmış ade mi sade güzel mi güzel.
    0 ...
  46. 96.
  47. askerliğimi x şehrinde yaptım. ilk bir haftadan sonra beni şehrin dağ başındaki dış karakol diye tabir ettiğimiz y karakoluna verdiler. karakolda 40 askerdik. 5 de rütbeli vardı toplamda 45 kişiydik. karakol dağlık bir köyün hemencecik üst tarafına kurulmuştu. köy dediğim ise 5 evden ibaretti fakat bu köy boştu. köy sakinleri birazdan anlatacağım olaylar nedeniyle yıllar önce bağlarını bahçelerini bırakıp göçmüşler.

    karakola ilk gittiğimde askerlerle tanışma faslından sonra köydeki evlerin neden boş olduğunu sordum. askerler bana rivayete göre zamanında bu köyde doğaüstü olaylar meydana geldiği için köylülerin köylerini terkedip gittiklerini anlattılar. hiç inanmadım çünkü anlatılanlara bakılırsa köyde cinler varmış ve bu cinler zaman zaman karakola da musallat olurlarmış. bu tür olaylara kendimi bildim bileli inanmamışımdır.

    karakolda bir nöbet kulübesi vardı. bu kulübede nöbet tutulmazdı. kulübenin içine girdiğinizde kulübenin iç duvarlarında kan izleri vardı. bu kanlar ise köylüler köylerini terketmeden 1 yıl önce, kulübede nöbet tutarken esrarengiz bir şekilde ölen bir askere aitmiş. bu askerin nasıl öldüğünü adli tıp bile açıklayamamış ve ölüm nedenine bilinmiyor denilerek askerin cenazesi ailesine teslim edilmiş. bu asker komutanın en sevdiği ,en cengaver, en yiğit, en gözüpek asker olduğundan karakol komutanı o askerin anısına saygı olması hasebiyle duvarlardaki kanları sildirmemiş. ve birazdan okuyacağınız nedenlerden dolayı da kimseye o kulübede nöbet tutturulmazdı.

    bu köyün eski sakinlerinden ismi seyfi olan yaşlı bir amca vardı. bu amca her eylül ayında gelir bahçesindeki elmaları toplar gidermiş .ak sakallı sağ ayağı aksak bir amcaydı( bu ayrıntıya dikkat edin unutmayın).elmaları toplarken kendisine o kadar teklif etmemize rağmen yardımlarımızı kabul etmezdi. ve enteresandır seyfi amca o nur yüzüne rağmen bir tek elma vermezdi bize.

    köyde onlarca elma ağacı vardı toplasan belki bir kamyon elma çıkardı ama bu amca köyden ayrılırken sırtında bir torba elmayla giderdi. diğer elmaları ise bize vereceğine köydeki evinde bırakırdı. biz o elmaların orada çürüyüp gittiğine hayıflanıyorduk ( bu ayrıntıya da dikkat lütfen. ne alaka der dediğinizi duyar gibiyim ). kendisinden istediğimizde; asla vermem bu elma ağaçlarının hepsini ben diktim ben emek verdim kimseye koklatmam diyordu. sakın ola ben gittikten sonra evime girip elmalarımı yemeyin helal etmem diyordu. hoş helal etse ne olacak köye girmeye cesaretimiz mi vardı sanki?

    karakoldaki ilk nöbetim karakola vardığım günün 2 gün sonrasıydı. yeni asker olduğum için yazıcı bana gece nöbeti kitlemişti. şubat ayındaydık ve buz gibi havada kaderime razı olarak 2-4 nöbetimi tutmak üzere kulübeye gittim. nöbet kulübesinde yalnız kaldığım için sağlıklı ve rahat düşünmek açısından 2 saatlik vaktimin olması beni o kış soğuğunda az da olsa teselli etmişti. Karakol nöbetçi subayının uyuduğu bilgisini aldığım için rahattım o yüzden bir sigara yakıp bu esrarengiz köye dalarak olaylara ve köye anlam vermeye çalıştım. Karakolun projektörleri köye vurduğundan köydeki evleri rahatça görebiliyordum. Zaten köy hemen dibimizdeydi. Dikkatimi çeken bir şey oldu köydeki evlerin perdeleri yoktu ama bir evin perdeleri vardı. Oysa evini taşıyan bir aile evin perdelerini de götürmeli diye düşünürken belki perdeler eskiymiş de o yüzden götürmemişlerdir düşüncesi geçti aklımdan ve bu daha mantıklı geldi bana. ilk nöbetim bunları düşünerek geçti.

    Şimdi efendim demin bahsettiğim, içerisinde askerin ölü bulunduğu kulübeden bahsedeceğim. Bu kulübeye kısaca kanlı kulübe diyelim. Bu kulübenin olduğu bölgedeki projektör çalışmazdı. Ve komutanımız da gerek duymadığı için projektörü yaptırmamıştı. Bu kulübe karakolun köye en yakın olduğu köşede bulunur. Ölen asker haziran ayında ölmüş. Bu kulübeden yaz aylarında her gece çocuk ağlamasına benzer belli belirsiz sesler gelirmiş. Bu arada ölen askerin adı hakan. Askerler de bunu hakanın ruhu orada ağlıyor diye yorumlarlarmış. Kış mevsiminde olduğumuz için yazı dört gözle bekliyordum. Bu saçma sapan hikayelere son vermeliyim askerleri bu kuruntulardan kurtarmalıyım diyordum. Cüneyt arkıncılık oynamaya niyeti bozmuştum. Aradan 4 ay geçti ve haziran ayı geldi. Tabi ben hala alt devre sayıldığımdan gece nöbetlerine devam ediyordum. Çok iyi hatırlıyorum günlerden 5 hazirandı. Gece 00-02 nöbetiydi. Günlerdir pür dikkat beklediğim o ses nihayet geldi. Evet bir çocuk ağlıyordu. Ama bu imkansızdı. O anlatılanlar nasıl olur da gerçekleşebilirdi.? Çocuktan korkmuyordum elbette, korkumun nedeni imkansız bir olayın vuku bulmasıydı. Nöbet yerini terkedip kaçmak geldi aklıma ama alacağım cezalar beni bu geçici çözüm fikrimden caydırdı. 10 dakika sonra sesler kesilmişti ama benim korkudan tir tir titremem kesilmemişti. Nöbet bittikten sonra içeriye girip diğer askerlere sordum onların nöbet kulübeleri kanlı kulübeden uzak kaldığı için ağlama seslerini duymamışlardı. O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım.

    Ertesi gün karakol bahçesinde gezerken köye dalıp derin düşüncelere daldım. Perdeli ev kafamı kurcalıyordu. Bu arada perdeli ev karakola yüz metre uzaklıktaydı. O eve dikkatle baktığımda karakola taraf olan odanın perdesinin yarıya kadar çekili olduğunu farkettim. Hemen 2 arkadaşı çağırıp onlara da gösterdim ve olayı anlattım onlar ise bunun her zaman meydana gelen sıradan bir olay olduğunu söylediler. Onlara göre bunu köyde yaşayan cinler yapıyormuş. Onlar gittikten sonra evin o odasına dikkatle baktığımda içeride belli belirsiz bir karaltının geçtiğini farkettim. Cinler var mıydı gerçekten? Neydi tüm bu başıma gelenler. Bir sonraki entrye bunları paylaşırım elbette fakat merak edenlerin sayısının çokluğu da bu konuda etkili olacaktır.
    6 ...
  48. 95.
  49. az önce sigaramı içmek için pencereden bakınıyorum gökyüzüne bakıp konuşasım geldi yukardakiyle. sorular sordum falan bir yıldız kayması falan beklemedim elbet ama gariptr ki birden bir deli rüzgar esmeye başladı ağaçlar baya sallandı falan. sanırım ben cevabımı aldım teşekkür ederim.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük