kimse mayıs ayındayız, bu yaz yağmuru, muson yağmuru diye kandırmasın kendini, bu bildiğin aralık yağmuru. yetkililer evde donla ne zaman gezebileceğimizi açıklasınlar artık. geçen kış kendini bahar zannediyordu, bu bahar kendisini kış zannediyor. tamam hayata tutunacak dallar buluyoruz da madde fazla boktan olmaya başladı. aborjin yerlisi kafam kaldırmıyor sanki.
ne demiş nilgün marmara;
"bütün yalnızlıkların ilenci
korusun çoğulluklarınızı
cinnet koyun erdemin adını
maskeleriniz kuşanıp,yalanlarınızı çoğaltın
hepiniz mezarısınız kendinizin"
daha iyi insanlar olsak diyorum. bu kadar acının, üzüntünün, ölüm kokusunun içinde, en azından bir süre sussak diyorum. am-göt-meme üçlüsünden, en azından cenazelerin hepsi çıkarılıp defnedilene kadar uzak dursak diyorum. tamam burada ağlayıp, zırlayalım; 'en duyarlı benim'cilik oynayalım demiyorum. ama en azından sessiz kalabilsek diyorum. resmi rakamları düşünürsek 282 insanımız,işçimiz can verdi; hepsinin 10 tane çok yakını olsa, şu anda 2820 kişinin içinde kömür karasına dönmüş ateş var. saygı duysak diyorum. sussak diyorum. annemizi, babamızı, kardeşimizi, çocuğumuzu, eşimizi, sevgilimizi o madende bıraktığımızı düşünsek diyorum. bunu düşünsek ve ortak olsak diyorum.
insan hayatı çok ucuz. Birde şu Slaven Biliç'in yaptığına bak. Helal olsun demek lazım. Amına koymuş futbolcularının. Adam olun lan demiş ibneler. Bende işçi çocuğuyum, sizde muhtemelen öylesiniz. O yüzden yaptığınız işin kıymetini bilin... Vay be seni daha çok sevdim be adam.
sevgilimin bu şehirden gitme vakti yaklaşıyor. yine mesafeler ona dokunmamı engelleyecek ve yine onsuz bu koca şehir terkedilmiş bir şehre benzeyecek. büyülü saatlerden gerçek hayatın ortasına "güm" diye düşeceğim. yine zor nefes alacağım yine üzerime toprak serpilmiş gibi olacak. onsuzluğun tarifini kelimelerle yapabilmek mümkün değil.