badem kraker. küçük kırmızı poşetlerde taptatlı badem krakerler. onlar artık yoklar mı? hiçbir markette bulamıyorum diye gittikçe artıyor özlemim ve yeme isteğim. sonsuza kadar ağzımda en son hatırladığım tad kalacakmış gibi. midemde şımarık sancılar. bir cumartesi gecesine yakışan suni bunalımlar. tam olması gerektiği gibi.
Çocukken eski evimizde ben salonda yatardım. Annemlerin Yatak odası dışında bir salon vardı. Sabahları uyandığımda anneminde babamında benden önce kalkıp babamın işe gitmeden önce kitap okuduğunu görürdüm. O sırada yorganın altından gizlice burnumu karıştırarak onu izlerdim.
Oda bana çaktırmadan dil çıkarır saçma sapan yüz ifadeleri yapardı arada kafasını kaldırıp. Utanıp tekrar yatağın içine girerdim.
Çocukluğumun sokak maçlarıdır
Okulda kadrolar kurulur eve gelinip ekmeğe salça sürüp ışık hızıyla sokağa çıkılıp bir yandan duvarla ver kaç yaparak ısınılırdı
Topun sahibi olup oynamayı bilemeyen arkadaşı zor bela kaleye razı ederdik ve aşağı mahalle yukarı mahalle maçı başlardı
Bak aklıma geldi yukarı mahallenin emre belözoğlu kılıklı oyuncusu onur
Attığım golleri ofsayt gerekçesiyle iptal edip bizi kekliyorfun ya o goller sana girsin.
itirafa mı yazsam diye düşünüyorum da, babamı özledim lan.
ben 8 yaşındayken kaybettim. pek hatırlamıyorum bile. hani insanın bir anısı olur, o anıyı özler durur ya. Benim doğru dürüst hatırlayacak anım da yok.
Bundan bi' 5-6 sene önce gözü kara, tuttuğunu koparan, özgüvenli -en azından konusurken şimdi olduğundan daha az heyecanlanan- ve bir amacı olan idealist bir şahıs vardı. Yazıları da daha güzeldi ayrıca. Şimdilerde kendisi bile yazdığını okuyamaz oldu. Her şeye özen gösterirdi. Ona bir kum tanesi verseniz özene bezene saklardı onu.
Şimdi o kişi geçmiş ile gelecek arasındaki arafta takılıyor. Bir insan çocukluğunu örnek alabilir mi? Mümkünmüş.