Küçük erkek kardeşim vardı. Arada top oynamaya götürürdüm, gece masal okuyarak uyuturdum, su savaşı yaparkın, kovalamaya oynardık, sarılır yatardık, saklambaş oynardık. Çok özledim keratayı.
sevgiyi, birinin, herhangi bir kişinin sevdiğini bütün hücrelerime, iliklerime kadar hissetmeyi.
bir de özlemeyi, özlenmiş olmayı. samimi ama. öyle boktan özledim mesajı değil. herkes yazar, özledim diye. fakat herkes sahiden özler mi? hissetmeyi özledim. ben hislerimi kaybetmişken, her şeyden önce hislerimi özledim. taş kalpli yaptınız ulan.
on yıldır surekli ama surekli irtibat halinde oldugum, oz abimden farksiz kisinin universiteye baslamasiyla beni yasiyo mu diye yoklamayi dahi birakmis olmasindan oturudur, abim. abimi ozledim.
müge.
yazmamaya söz vermistim kabul ama bilirsin ki mevzu sen olunca ben benden gidiyorum. özledim ama bi farkla, kendimi paralarcasina değil artık. ülkemiz şartlarında terkedilen bi erkek hâlâ seviyo olduğu kızı ne kadar özlerse o kadar.
galiba mahvoldum ben inci çiçeği. az sonra okuluna öğrencilerine gitmeden önce , uyuduğumu sanıp yanıma sokulmuş baygın baygın bana bakarak dünyanın en karizmatik ve şanslı erkeği gibi hissettirmiştin de beni , bir anda kalkıp nasıl da sapsarılmıştım sana.. hatırlıyo musun ? işte o an ölene kadar sarılmalı ve birakmamalıydım seni.
gittin, çok özlettin .
içten bir gülümseme, samimi bir sohbet. yıllardır bir tiyatro'nun içinde sahte, yapay tavırlarla hayatımızdan gün çaldığımızı düşünüyorum. eski yardımseverliğimizi kaybetmiş birbirimizin kuyusunu kazıyorcasına yaşıyoruz hayatı ya ben çok karamsarım, yada karşımdakiler iyi oyuncu değil...
Tek kelimeye sığdıracak olursam, Samimiyet. Küçüktük, sokaklarda top oynardık, yine aynı sokaklarda kolumuz, bacağımız kırılırdı ama kimsenin annesine küfür etmezdik. küfür edenide döverdik. oyunları oynadıktan sonra camlarda hangi annemizi yakalasak yemek ve ya su isteyebilirdik. hatta biz istemeden onlar sepetle yollardı. Hele suyu şişe dolusu yollarlardı o zamanlar kirli, pis gibi kelimeler lugatımızda yoktu. Ben bu çocuktan iğreniyorum yoktu 2 bazen daha fazla kişi aynı şişeyi kafamıza devirip suları içerdik. Arkadaşlarımızdan hangisi bakkala girerse bizde beraber girerdik. Ama kimse ulan benim param var diye yanıma geldi diye düşünmezdi. Mesela okuldan dönerdik bizim ceplerimizde ve ya boyunlarımızda şimdiki çocuklarda olduğu gibi evin anahtarları yoktu. çünkü bizim annelerimiz biz eve gelmeden hiçbiryere gitmezdi ya komsuda olurdu ya evde. Zaten şimdiki gibi avmler de yoktu. başka bir yere gidecek olsalar bile bilirlerdi ki çocuk dışarda kalmayacak bütün komşular evlerini açarlardı çünkü. hatta açmalarına gerek bile yoktu hiç sormadan pat diye girer küt diye otururduk.arkadaşlarımızın annesine anne derdik emineanne, ayşeanne, fatmaanne gibi. Ayrıca evlerine girmesek bile korkulacak birşey yoktu ki, akşama kadar sokakta top oynardık yine. işte sözlük ben bunları özledim, çocukluğumu, temizliğimizi özledim. kısacası samimiyeti özledim. Düşünüyorum düşünüyorum da
Biz malın sahibi diye oyuna almayınca başımızı eğip top sahibine biat eden çocuklar iken ne ara malını elinden almak için babasının ölümünü bekleyen yetişkinler (!) olduk?