liseli birbilebilseni özledim. o mutlu olmasını bilebilen ergeni, kendini bilen çocuk birbilebilseni. bu artığın geçmişini özledim. kar yağdı diye dünyanın en mutlu insanı olan birbilebilseni. dayısı, halası uzaklardan evine yatılı geldi diye mutlu olan, yarın bayram diye gece uyuyamayan, mahallesinde günün en kazançlı tasocu, misketcisi olup evinde özenle yeni tasolarını inceleyip onlara baka baka doyamayan, gözleri her daim parlayan birbilebilseni özledim...
olmak istedikleri yerler, kavuşmak istedikleri kişiler, uzun zamandır arzuladıkları ama çoğu zaman ıskaladıkları, bazen bir adım yaklaşıp bazen bin adım uzaklaştıkları, çoğu zaman perdenin arkasından uzaklara bakıp iç çektikleridir. her insanın yüreğinde taşıdığı bir özlemi vardır; benim yüreğimin balkonlarıdır, özlemler.
bütün ailenin bir arada olduğu zamanlar. hiç eksilmeden. kocaman avlulu, kalabalıklarla yemek yediğimiz anneanne evi, dedemin heybetli cüssesi, özlenecek kimsenin olmadığı dönemler, ağlayınca geçen anlık dertlerin yaşandığı, çocukluk...
her pazar akşamı banyo yapıp, sobanın üstündeki portakal kabuğu kokusu eşliğinde babamın dizinde uyuyakalmak. soğuk havalarda buğulanmış mutfak camlarına (her ne kadar anne kızsa da) ismimi yazmak.
renk renk kuru, sulu ve pastel boyalarla gönlümce resim yapmak...
annenin hazırladığı pazar kahvaltılarının kokusuyla uyanmak, seni gerçekten sevdiğini bildiğin birisinin saçlarınla oynarken uyuya kalmak, lise sınavlarının kolaylığı, çocukken ki arkadaşlık kurmanın kolaylığı, dağ taş demeden bisiklet sürmek, iki kişilik hayal kurmak.
-geceleri nba maçları seyretmeyi özledim.
-kadıköyde kahve içmeyi özledim.
-4 kişi toplanıp tokadına yuklemece oynamayı özledim.
-günde 30 kişiyle konuşmayı özledim.
-kanepeden düşene kadar güldüğümüz öğrenci evini özledim.
-ne var ne yok özledim işte kış günü.