"uzay çağı olmasın da hangi çağ olursa olsun" dediğim çağdır. Bu çağda kahpelik ön planda, namertlik ön planda. Ve anasını sattımın çağında insanlar öyle ki; namertlikleri destekliyip, şeref yoksunu insanları seviyorlar. Bu çağ boktan bir çağ...
Teknolojik imkanların olabildiğince en az, tek televizyon kanalının ve açık hava sinemalarının,tek katlı evlerin, gecekonduların, komşuluğun olduğu, daha mesafeli ama bana daha sıcak gelen eski istanbul dönemlerinde yaşamayı çok isterdim.
eskiden çocukken olsa gelecekte star trek gibi bi hayat yaşamak isterdim. ama şimdi soracak olursanız taş devrinde bi mağarada yada sümer medeniyetinin bile yeni yeni filizlendiği, dünyanın uçsuz bucaksız bir yer olduğu zamanlarda...
1881-1938 arasındaki dönemdir. aklıma ilk gelen her zaman bu zaman dilimi olmakta. çekilecek zorluk çok fazla olsa bile onu görmek mümkünse yakınlarında olabilmek her şeye değerdi.
arkasından ilk insanlar dönemi olabilir. ilk atalarımız neye benziyormuş ne yiyiyor ne içiyormuş ve en önemlisi tüm mevzunun ilk başı nasıldı bunun merakı var çok pis..
Meydan savaşlarının boy gösterdiği bir dönemde, kendi aşık olduğum dava için veya her ne içinse aşık olmam yeter. ve o meydanda savaşmak kalkanımla zıhrımla atımla...