bugün

maaşla çalışarak zengin olunmuyor.
bu başlığı ilk okuyanların % 90 ı 'tespih' diye okumuştur. tek tek sordum amk.
senin annen kezban yavrum.
sürekli olarak, üzerinizde baskı kurmasından, sizi sınırlamasından şikayet ettiğiniz bir toplum var ya hani. işte o toplum sizsiniz.
başkalarının sizin hayatınıza sınırlar, baskılar kurduğunu düşünürken, siz de başkalarının hayatlarına yapıyorsunuz bunu.
madımak'ta linç kültürü ile katledilen, yakılan insanlara bunu yapanlara hayıflanırken, söverken, siz de başka durumlarda, başka olaylarda başka insanlar üzerinde linç kültürünü uyguluyorsunuz, her ne kadar onlar gibi olmadığınızı düşünseniz de. sözlükte yaşanan son olay da bunun bir örneğidir.
Spekülasyon yapmak bilimin temel noktalarından birisidir amk. ilginç tespitlerdir.
Sülfamik asit karıştığı sıvıyı 30 santigrat derece soğutur.
eğer kabızsan, sıçamazsın evlat...

ovv ye güzel oldu bence.
Hayatımın son 10 senesinin yaklaşık 8 buçuk yılı ankara'da geçti, son 1 buçuk yıldır ise istanbul'da yaşıyorum. Ancak bu bir buçuk senenin yoğunluğu sanırım sekiz buçuk yıla eşit.
Aslında düşüncelerimi toparlamak da zor çünkü parça parça geliyor aklıma ve toparlamakta zorlanıyorum. Neyse gelelim tespitlere.
istanbul ile ilgili yapabileceğim en temel tespit şu: bu şehrin dörtte üçü psikolojik yönden sıkıntılı. Lütfen hakaret olarak algılamayın gerçekten terapiye ihtiyacı var insanların. Kalan dörtte biri de bu insanlarla aynı ortamlarda bulunuyor. belki de yakın gelecekte bu şehrin tamamı ruh hastası olacak. Nerden bu kanıya vardığımı başka bir zaman açıklarım.
Şimdilik neden böyle onu konuşalım.
Sürekli çalışan ve ses çıkaran bir makinenin yanında olduğunuzu düşünün çok sinir bozucu olur değil mi? Bu şehir gerçekten çok ses çıkarıyor ve ses hiç susmuyor. Uğultu var dinleyince fark edeceksiniz. Her an her yerde uğultu var. Tam çıldırmalık.insanların sinirleri yıpranıyor.
Çok kalabalık bu şehir. Sacmasapan politika ve yatırımlarla insanlar buraya gelmeye teşvik ediliyor. Ben de dahilim çünkü ankara'da yapmak istediğim işi çok başvurmama rağmen yapamadım neyse konu kaynamasın o da başka bir konu. Ne diyorduk ha kalabalık. Bu kalabalık insanları boğduğu gibi yalnızlığa sürüklemiş. Çok net söyleyeyim bu şehirde evliler bile yalnız. Herkes yalnız. Kalabalık nedeniyle Hiçbir şeye yetişememe hissi oluşuyor. Bu da insanları geriyor. Bir arkadaş konsere gidiyor başka birisi tiyatroya. Biri yurtdışında diğeri tatilde. Bütün bunlar seri halde hikâye durum vb araçlarla sosyal medyada paylaşılıyor. Kişi bunları zihninde birleştiriyor ve her bir insanın bunların tamamını yapabildiğini düşünüyor ve kendisinin sadece çalıştığını hissediyor. Mutsuz oluyor bunu da tüketim yaparak yok etmeye çalışıyor sonra borçlanıyor ve daha çok mutsuz oluyor.
Bireyler kendi kavga etmese bile kavgaları seyredip doluyor. Trafikte kavga, sıra beklerken kavga, iş yerinde kavga, okulda kavga... Bunlar bireyi elektriklendiriyor, herkeste taraf tutma eğilimi olduğu için kendini bir tarafa ait hissediyor ve kavgaya manevi olarak dahil oluyor.
Ayrıca geçinmek çok zor. Tüm gelirler sabit giderlere gidiyor. Geri kalan harcamalar bir şekilde kısılıyor ve hayat standardı düşüyor. Parasız kalmak insanları öfkelendiriyor.
Bir de bu gerginliği öfkeyi kusamıyor. Atmanın türlü yolları var. Seks yapmak mesela bir yöntem. Tüm gerginlikleri geçirecek bir şey ama seks bir tabu ve insanlar uzak duruyor. Evlilerin seks hayatı bile boktan. Yeni evli bir arkadaşımın bekarken bile daha az gözü dışarıdaydı. Neyse... boşalamıyoruz efendim hafifleyemiyoruz.
Sadece seks ile mi hafifleyeceğiz tabi ki hayır. Spor mesela en iyi stres atma yöntemidir. Bütün elektriği boşaltmayı sağlar. Ama fitness salonları fiyatları aldı başını gidiyor. E dışarıda iki ağaç kalmamış altında yürünsün. insanlar burda da malesef boşalamıyor.
Bir diğer rahatlama şekli toprağa basma. Topraklama dediğimiz elektriği toprağa aktarma yani. Bu kısımda direkt gülüyoruz çünkü bu şehir bir beton yığını ve toprak görsek bile bunun ev inşaatı için temel kazmaktan ibaret olduğunu anlıyoruz.
Velhasıl gerilecek çok şey var gerginliği azaltacak az şey. Bu sürekli hale geldikçe biriktikçe akıl ve ruh sağlığımızı kaybediyoruz ve bu şehir devasa bir akıl hastanesi oluyor.
Aklımızı kaybetmememiz dileğiyle
türkiyenin başına ne gelse jeopolitik konumundan geliyor.
Bir insanı tanımaya başlarken dinlediği müzikleri, okuduğu yazarları sormam önyargı olarak algılanır.

Oysa bence, birinin dinlediği müzik hayata bakışı, duruşu, karakteri, tarzı hakkında müthiş ipucu verir. Keza okuduğu yazarlar, sevdiği kitaplar da kafasının içine açılan koca bir kapı. Önyargı değil, tanımanın anahtarı aslında elimdeki.
yaptığım deney ve gözlemlere göre penisilin ve alkolün bir arada alınmasının hiç sakıncası yok efendim... bir değil, iki değil, tamı tamına üç gündür deneniyor ve daha önümüzde bir hafta var ve ben ölemiyorum.. bunun böyle olmaması lazımdı.*
Çok seversen gider.
ölürsen yaşayamazsın.
Herhangi bir sonbahar gününde Mükemmel bir makyaj ve zarif topuklu ayakkabılarla evden çıktıysan hiç kaçarı yok, muhakkak yağmur yağar.
Vücut ısınızın 36.5 derece olması yüreğinizin buz tutmasına engel değildir.
oyuncusundan izleyicisine herkes türk dizilerinin uzunluğundan şikayetçi; öte yandan oyuncu bu uzun dizilerde rol alıyor, seyirci de bu dizileri izliyor. garip.
kendimle ilgili olarak,ne zaman gerçekleşme ihtimali olan,olursa mutlu olacağım, işimi halleteçegim bir durum varsa,birilerine anlattığım zaman bir türlü olmuyor veya tahminimden çok daha uzun sürede oluyor.
Saniyeler kadariz.
üniversitedeki arkadaşlıklar harbiden lisedeki gibi olmuyor. kimseye güvenemiyorsun. herkes bi çıkar peşinde. herkes bencil. herkes kendini düşünüyor. işin kötüsü seni de kendilerine benzetiyorlar. 1 yıl öncesine kadar asla yapmam dediğin şeyleri yaptırıyorlar. arkadaş çevresi çok önemli sözlük. anneannem allah güzel, iyi arkadaşlarla karşılaştırsın derken ne demek istediğini, bunun önemi daha iyi anladım. hayatta sahip olabileceğin en iyi şey gözün kapalı güvenebileceğin arkadaşlıklar. altından değerli.
dondurma kutusundan yaprak sarma çıkınca, kutunun içinden dondurma çıkmasından daha çok seviniyorum.

anlık sevinç nedenim *
Kendimle tartışacak ne çok mesele, insanlarla konuşacak ne az şey birikmiş. Kibirden değil inan, yalnızlığı insanlardan daha çok sevmekten..

insanlar yaşlandıkça, gençleşmek için güzellik merkezlerine giderken, estetik yaptırırlarken, saçlarını boyarken; ben saçımda artan beyazları, alnımda beliren çizgileri gördükçe mutlu oluyorum, O'na daha da yaklaşıyorum çünkü. Çok şükür ki yalnız olmadığım yalnızlık bu..

Not:Daha 8 saat sürecek bir yolculukta bunları düşünüyorum, evet.
insan alt tabaka olunca sorunları üst tabaka oluyor.
Bu sözlükte çok mal var.
bazı şeyler kaybetmeden fark edilmiyor, varlığı anlaşılmıyor.
Şarkta herkes bir hayal kırıklığıdır.