Merhaba hayat
Yoldan geçerken aşkı gördüm
Küsmüştü bana
Sırılsıklam yağmurun altında
Bir damla gözyaşı bıraktım ona
Korktum tekrar elini tutmaktan
Sarılmaktan, koklamaktan
Artık herşey o kadar yabancı ki
Ve yasaklar
Ve endişeler
Nedir alıp veremediğimiz
Duygularımız çırılçıplak
Günahkar bir aziz gibi
Acaba tekrar tekrar soyunsak
iliklerimize kadar
Soğuk bizi yakana kadar
O zaman aşk tekrar
Bakar mı bana
Bendeki hatıralara
Bende sana
Zaman girdabında
Ateşin etrafında
Dönen bir pervaneden var mı farkımız
Söylesene
Biliyorum bunun sonu nereye gittiğini
Ama senin için yanmak
Kavrulmak, tutuşmak ve kaybolmak
Sen olmayınca var mı bunların bir anlamı
Sen, sen sakın korkma
Çünkü ben sevinçle, neşeyle gidiyorum
Ta ki vuslat gecesi
Gelip çatana dek
Ellerimde şimdi bir parça aşk kaldı
Yalnız bırakma, harap olmasın onlarda
Bakma sen bana
Zıtlıkların dünyasında
Yaşıyorum hâlâ travma.
Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde
paralar yaşlı kızların koynunda yatarken
bırakın köprülerin üstüne yağmur
ve basma perdelerden lânet bize.
Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
Sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da aktı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden.
Efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söyleyince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
en ıssız duyguların ucunda karakollar
asmaların altı tuzak ve tuzak caddelerde
külçeler yüklüyüz, çıkmak istiyoruz yokuşu
gözler kısılıp bakılıyor bize.
Biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden razıdır
biliniyor
otların sarardığı yerlerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...
Üşenmeden okurum,okurum,okurum.
Kaçmaya çalıştığın gerçek, bir gün karsina çikacak.
Ve iste o gün kaçacak yerin olmayacak.
Ben senin varligini seviyorum,yoklugunu seviyorum
Sana ulasamadigim dakikalarda seni duymayi seni özlemeyi
Hiç görmesem bile seninle olmayi seviyorum.
Hiç korkmuyorum seni sevmekten.
Senin gülüsünü seviyorum her bana bakisinda
Gözlerine de okudugum o duyguyu
Gözlerindeki gözlerimi seviyorum.
Gönlünü seviyorum özünü seviyorum senin
Dudaklarindaki sözlerimi seviyorum
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sendeki o sicakligi sana olan uzakligi seviyorum.
Yanaklarindan akan göz yaslarini
En çok, daginik oldugunda saçlarini
Beni arayan ellerini seviyorum.
Yalnizligimi seviyorum sebebi sensen
Ayriligini seviyorum,en çok yalniz kaldigimda
Beni bulan gönlünü seviyorum.
Ben en çok senin bana olan sevgini seviyorum.
Içimden haykirmak geliyor.
Dünyaya sigdiramadigim seni
Kalbime sigdirmak geliyor.
Aglamak geliyor seni görmezsem
Özlemek geçiyor içimden seni sevmek geçiyor.
Içimden sana dogru giden bin bir türlü yol geçiyor.
Içimden sen mutlu olacaksan ölmek bile geçiyor gülüm.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben yalnizca seni seviyorum,
Ne o muhtesem güzelligin ne kalbimdeki özelligin
Ne de sevdigim için degil,seni yalnizca sen oldugun için,
Ruhun için kalbin için aklin ve sevgin için seviyorum seni.
Ben seni en çok kendim için seviyorum
Belki de ilk defa bencil olusumu sana borçlu oldugum için.
Seni her sey için seviyorum.Ve sahip olmadigim hiçbir sey için.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her dakika seninle olmayi seviyorum.
Gözlerimi her açtigimda aklima gelisini seviyorum.
Her gece uyumadan önce seni sevdigim aklima gelince
Sensiz uyumayi bile seviyorum uyumadan önce seni düsününce.
Ben seni en çok umutsuzlugumda beni buldugun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben seni bu sehirde oldugun için degil benimle ayni topraga ayak bastigin için
Benimle ayni gökyüzünü paylastigin için seviyorum.
Geceleri benim yüzüme vuran ay isigi
Senin de gözlerine vurdugu için seviyorum.
Benim kemiklerimi isitan yaz günesi
Sana da sicaklik veriyor diye seviyorum seni.
Bes bin yasindaki bu dünyada
Benimle ayni zamani paylastigin için seviyorum.
Ben seni benimle yasadigin için
Benden hiç gitmedigin için seviyorum
Beni hiç terketmedigin için.
Ellerini seviyorum ALLAH'a açildiginda
Kalbini seviyorum kapilari açildiginda
Ve gözlerini seviyorum her karsimda kapanip açildiginda.
Bana baktiginda içimde yakaladigin coskumu seviyorum,
Her bana baktiginda seni sevdigimi hatirlamayi seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her kibrit çaktigimda alevin içinde seni görmeyi seviyorum.
Her sigara yaktigimda dumanin seklinde seni görmeyi seviyorum.
Her bana baktiginda o kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi
Yalnizca sen oldugun için hayatimda kendimi bile seviyorum
Sen olunca aklimda kalbimi seviyorum seni seviyor diye
Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye.
Ruhumu seviyorum, senin ruhuna bu kadar yakin diye.
Varligimi seviyorum sirf sana borçlu oldugum için
Mutlugumu seviyorum gülümsememi seviyorum seni düsününce
Ayakta kalisimi seviyorum sebebi sen olunca
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sana olan sevgimi yazan kalemimi seviyorum.
Senin adini yazdigim kagidi seviyorum.
Sana olan sevgime benzettigim her sevgiyi seviyorum.
Bana seni hatirlatan her seyi
Sana giden yollari seviyorum.
O kadar çok seviyorum ki seni,seni kaybetmek korkusunu bile,
Içinde yalnizca, sen oldugun için
Sana karsi duydugum bir duygu oldugu için
Korkumun sebebinde sen oldugun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
işte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
-edip cansever
------------
spoiler
----
Bahar mezarına gömsünler sizi
Yapraklar gibi buluştunuzdu
Kokular gibi seviştinizdi
Bahar mezarına gömsünler sizi
-----
cemal süreya - dört mevsim.
bir şiir beğeniyorum o da kendi yazdığım. zaten şiir kültürü yok bende. ruh halimi en çok yansıtan şiir kendi şiirim olacağından ve insanlar kendini yansıtan şiirleri seveceğinden sadece kendi şiirimi seviyorum. başka şiir okusam onları da severdim belki.
"sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın!
sesini duyan olur, sana göz koyan olur.
düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,
anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...
dilerim tanrı'dan ki, sana açık kucaklar,
bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun.
kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!"
uzak,solgun çocukluğum;
akşam alacası,kasaba,
çatılarda kargalar.
hüzünlü gençliğim;
sabahçı kahveleri,
umutsuz aşklar.
bir anı tüneği şimdi
yaşadığım geçmiş yıllar.
ben derim ki;
ömrüm,ömrüm!
mumlar neden eriyip sönerler de
tersine doğru yanmazlar uzayarak yeniden
ve insan doğmak ister mi
bir daha ölmek için?
ölümü arayarak geçti
bunca yılım.
kötü annem
beni komşunun oğlu kadar seven,
yok olan babamdı belki
ölüm tutkumu pekiştiren.
elbet bir gün ölürüm.
ömrüm,ömrüm
ve yanan mum
kara bir fitil bırakan ardında
ne kadar benziyor birbirine.
zifiri karanlık gece.
mum bitti yanmadı tersine.
beyaz mürekkeple yazdım
bu şiiri karanlığın üstüne.
ben derim ki;
geçip gider zaman.
geri alınmaz bazı şeyler.
artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller. ne giden son gemidir bu.
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev
tek sevdiğim şiir.
Dinosauria, biz
bu sekilde doğmuşuz
bunun içine
tebeşir yüzler gülümserken
bayan ölüm gülerken
asansörler bozulurken
politika manzarası çözülürken
bakkal çırağı kolej diplomasına kavuşurken
yağlı balıklar yağlı avlarını tükürürken
güneş maskelenirken
biz
bu şekilde doğmuşuz
bunun içine
deli saçması savaşların içine
kırık fabrika camlı boşluk görüntülerinin içine
kimsenin artık birbiriyle konuşmadığı barların içine
bıçaklama ya da silah çekmelerle biten kavgaların içine
bunun içine doğduk
o kadar pahalı hastanelerin içine ki ölmek daha ucuz
o kadar para kesen avukatların içine ki suçlu olmak daha ucuz
hapishanelerin dolu ve tımarhanelerin kapalı olduğu bir ülkenin içine
ahmakların zengin kahramanlara yüceltildiği bir yerin içine
bunun içine doğmuşuz
bunun içinde yürüyor ve yaşıyor
bunun yüzünden ölüyoruz
bunun yüzünden susturulduk
iğdiş edildik
ayartıldık
mahrum bırakıldık
bu yüzden
bunun yüzünden kandırıldık
bunun yüzünden kullanıldık
bunun yüzünden kirletildik
bu bizi delirtti hasta etti
zalim etti
vahşi etti
bunun yüzünden
kalpler karardı
boyna uzandı eller
silaha
bıçağa
bombaya
umursamaz bir tanrıya uzandı eller
şişeye uzandı eller
haplara
uyuşturucuya
bu kederli faniliğin içine doğmuşuz biz
borçlarının faizini bile ödeyemeyecek
60 senelik borcu olan hükumetlerin içine doğmuşuz
ve bankalar yanacak
para işe yaramayacak
sokaklarda yargısız infazlar
silahlar ve başıbozuk çeteler olacak
toprak işe yaramayacak
yiyeceklerin verimi azalacak
nükleer güç kitlelere yayılacak
patlamalar dünyayı sarsıp duracak
radyasyonlu robot insanlar birbirlerini avlayacak
zengin ve seçilmişler uzay platformlarından izleyecek herseyi
Dante’nin ilahi komedyası çocuk parkı gibi görünecek
güneş görünmeyecek ve her zaman gece olacak
ağaçlar ölecek
bütün bitkiler yok olacak
radyasyonlu insanlar radyasyonlu insan eti yiyecek
denizler zehirlenecek
göller ve nehirler kuruyacak
yağmur yeni altın olacak
çürümüş insan ve hayvan vücutları karanlık rüzgarla kokacak
hayatta kalan bikaç kişi yeni türemiş korkunç hastalıklara yakalanacak
uzay platformları aşınmayla yok olacak
yavaş yavaş erzaklar bitecek
genel bozulmanın doğal sonucu
ve daha önce hiç duyulmamış muhteşem bir sessizlik olacak
ondan dışarıya doğmak.
güneş hala orada saklı
bir sonraki faslı bekliyor.
Charles Bukowski
Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana 'sen bir şairsin' dediğin zaman.
Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle.