sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    110.
  1. ...

    Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim
    Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar
    Şimdi orda her şey seninle başlıyor
    Şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait
    Ve sana ait olmayan

    Nazım Hikmet Ran
    3 ...
  2. 109.
  3. Dağ başında bir avcı kulübesi
    Yerler diz boyu kar
    Ocakta ateş
    Dışarıda rüzgar
    Hadi gel
    Önce sevişmeliyiz uzun uzun
    Yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
    Bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp
    birer birer öpmeliyim
    Ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
    Böylece ölmeliyiz
    Aradan yıllar geçip
    Bizi buldukları zaman
    Etlerimiz çürümüş olsa da
    Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
    Hadi gel
    Nefes almak hüner değil
    Seninle ölmek istiyorum.

    (bkz: ümit yaşar oğuzcan)
    0 ...
  4. 108.
  5. Ey milletim
    Ben Mustafa Kemalim.
    Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim
    Hala en hakiki mürşit değilse ilim
    Kurusun damağım dilim.
    Özür dilerim
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi

    Özgürlük hala en yüce değer
    Değilse eğer
    Pırangalı kalsın diyorsanız köleler
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi.

    Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı
    Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı
    Baş tacı edebiliyorsanız
    Sanatın içine tüküren adamı
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi;

    Yetmediyse acısı şiddetin,savaşın
    Anlamı kalmadıysa
    Yurtta Sulh dünyada barışın.
    Eğer varsa ödülü silahlanmayla yarışın
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi;

    Özlediyseniz fesi, peçeyi
    Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi
    Hala medet umuyorsanız
    Şıhtan,şeyhden,dervişten
    Şifa buluyorsanız
    Muskadan,üfürükçüden
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi;

    Eşit olmasın diyorsanız
    Kadınla erkek
    Karaçarşafa girsin diyorsanız
    Yobazın gazabından ürkerek
    Diyorsunuz ki okumasın
    Kadınımız kızımız
    Budur bizim alın yazımız
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi;

    Fazla geldiyse size
    Hürriyet,Cumhuriyet
    Özlemini çekiyorsanız
    Saltanatın,sultanın
    Hala önemini anlamadıysanız
    Millet olmanın
    Kul olun ümmet kalın
    Fetvasını bekleyin şeyhülislamın
    Unutun tüm dediklerimi.
    Yıkın diktiğiniz heykellerimi;
    Rahat bırakın beni;..

    Süleyman Apaydın-Yıkın Heykellerimi
    2 ...
  6. 107.
  7. Pazar Akşamları

    Şimdi kılıksızım, fakat
    borçlarımı ödedikten sonra
    ihtimal bir kat da yeni esvabım olacak
    ve ihtimal sen
    yine beni sevmeyeceksin.

    bununla beraber pazar akşamları
    sizin mahalleden geçerken,
    süslenmiş olarak,
    zannediyor musun ki ben de sana
    şimdiki kadar kıymet vereceğim ?

    (bkz: orhan veli kanık)
    1 ...
  8. 106.
  9. su- i tedbirimle yahu öyle boklaştı işim;
    ağzıma sıçtı felek hemde sikti geçmişim.

    (bkz: neyzen tevfik)
    1 ...
  10. 105.
  11. Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
    Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

    Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
    Koşar adım gitmeli onların arkasından.
    Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
    ileriye atılmak ve sonra dönmemektir.

    Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
    Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
    Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
    Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

    Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
    Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir...

    (bkz: hüseyin nihal atsız)
    2 ...
  12. 104.
  13. haksızlık

    kadınları sevmek bir kadına haksızlık etmek demektir.
    bir kadını sevmek kadınlara haksızlık etmek demektir.
    özdemir asaf
    0 ...
  14. 103.
  15. kanlı masal

    aklım, haklıyım, et firarını!

    ovdun ve okşadın beni
    çıktı içimdeki cin;
    ondan ölümümü diledin.

    mayıstı.

    seni o yüzden bağışladım!
    ben en çok mayısta su içerim
    derinim balık kaynar derinim kanımı kaynar
    ben en çok mayısta öne eğerim başımı
    içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar.

    avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı
    mayısta öğrenmiştim;
    ve teraslarda bach dinlemek en çok mayısa yakışırdı
    ve kim bilir
    mayıs artık en çok senin tanrılarına yakışır
    tiril tiril bembeyaz bir giysiyle
    rüzgârda ayakların çıplak
    öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta durmak

    kartpostallardan tanıdığın bir şehri düşünmek gibi
    bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi
    eksik, yarım, farkına varmaktan kaçınılan
    tam
    tam yaza girecekken
    yazın omzuna yüzünü dayayacakken
    çekip giden
    ayaklarının altından o son sığınak terası da
    acılarının veliahtı bach'ı da çekip
    gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir
    yani.. anlıyor musun.. mayıstı..

    seni o yüzden bağışladım!

    bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan
    biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz
    cesaret işiydi, delikanlıcaydı,
    bu korkunç sevgide
    yanlışlarımızı yeniden keşfedişimiz
    el deymemiş yalnızlıklara kalkışmamız
    yalnızlıklarımızı değiş tokuş etmemiz

    bu evcilik oyununda bile duldum
    hatırla
    sana dizlerimi
    sana tabi bileklerimi ve topuklarımı sundum;
    çevirdikçe bedenini ruhunun radyo dalgalarında
    cazdı, bluesdu, klasik kemandı, klasik aştı
    boktu püsurdu
    hatırla, senin gözlerin çokulusluydu
    senin gözlerin ham kadınsızdı
    çamurdandı
    ağzımda getirdiğim karsuyunu
    kalbine kaçırdım! ovdun ve okşadın beni
    çıktı içimdeki cin
    yatağa döküldü
    yatağıma döküldün
    yatağına döküldüm
    ve ben bu sonsuz savruluşta
    o gece
    bütün eski sevgililerimden ince ince söküldüm!

    senin oldum!

    ihanetinle pislenen küçük dolaşımımdaki kanla
    karalar çekerek ölümsüz kirpikdiplerine senin
    senin mahşer atlısı dudaklarına
    en çok da dudaklarına sokuldum!
    üşüyordum,
    üstüme doğru çekip o kedi dudaklarını
    bir tay sığınırmışcasına anasına
    bana ölünle uyudum! anlıyor musun.. işitiyor musun..
    cesedine yeni baştan hayat verebilmek için
    ihtiyarladım.. ihtiyarladım..
    ben zaten kendimi aşklarda
    hep kalkışılınmış müthiş intiharlarla yaraladım!
    koştum sürekli
    bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum

    bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan
    telaşlanır, ağlar
    babasını sorar çevresindekilere
    öldüğünü bildiği halde
    adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin
    bir titreme gelir yerleşir ya ortasına mayısın
    bir dikilir bir çöker ya
    kalbine secde eden intikam
    tam
    tam yaza girecekken
    yaza bir ekmek bıçağı tutuşturacakken
    sapı plastik kötü bir ekmek bıçağı
    -geri döner.. döner değil mi.. diye
    birkaç kırık sözcük.. buruşuk..
    -öldürürüm o zaman, kurtulurum.. deyip sustuğun
    -kaçarım sonra, kimse sormaz.. deyip yığıldığın
    nisandan hazirana doğru bir su kayakçısı
    gibi süzülürken mayıs, ah bach!

    ah benim bir kangurunun cebine yerleştirdiği yavrum!
    talanım! artanım! eksik kalanım! yarım kalanım!

    nasıl yedirirdim ihanetini kendime
    o dev hisle sen mayıstın ben mayıstım
    herşey ama herşey elele mayıstı
    seni o yüzden bağışladım!

    uzanıp topraktan çıkarttın beni
    tozumu sildin, hohladın, parlattın
    ovdun ve okşadın beni
    çıktı içimdeki cin;
    ondan
    -gidecektin, mecburdun, hepsi gibi-
    affını diledin.

    mayıstı. mecburdum.
    seni o yüzden bağışladım!

    küçük iskender.
    2 ...
  16. 102.
  17. BiR FOTOĞRAFA

    Karşımdasın işte...
    Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    Tıkandığım o an,
    Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
    Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi...

    Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
    Bakış açım belli oldu yine.
    Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
    Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
    Dağlara çarptım her esişimde.
    Yollara küfrettim her gidişinde.

    Demiştim sana hatırlarsan:
    “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
    ‘zamanla bırakmamak’tir..”
    Şimdi bana, geçen o zamanın
    Unutulmaz sancısı kalır

    Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
    Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

    NAZIM HiKMET
    0 ...
  18. 101.
  19. Sinirler

    tiklerim tutmuş çarşafın altında
    güneş ışığıyla tekrar yüzleşmek
    harbiden
    berbat bir
    şey
    neon ışıkları yanıp da
    çıplak kızlar barın
    üstünde
    hırpalayan müzikle dansettiğinde
    şehri daha çok
    seviyorum
    çarşafın altında düşünüyorum
    tarih
    sinirlerimi
    yıpratıyor
    insanlığın en hatırlanası derdi
    güneş ışığıyla tekrar
    yüzleşme cesaretidir
    aşk iki yabancının tanışmasıyla
    başlar.
    dünyayı sevmek
    imkansız.
    yatakta kalıp
    uyumayı
    yeğlerim
    serseme dönmüşüm
    günlerle sokaklar ve yıllarla
    çarşafı
    boynuma çekiyorum
    kıçımı duvara
    veriyorum
    sabahlardan kimsenin etmediği kadar
    nefret
    ediyorum.

    (bkz: charles bukowski)
    1 ...
  20. 100.
  21. Sen de gittin sudan bahanelerle
    Kırılmış kâsedir gururum artık
    Her gün selâmını göndersen bile
    Uyku tutmaz oldu huzurum artık!

    Sevgi boy vermezmiş yaban bağlarda
    Kurudu diktiğim güller ard arda
    Bir zaman şahinken ben şu dağlarda
    Şimdi kanadımdan vurgunum artık!

    Gittiğinden beri kalmadı huzur
    Güllerde koku yok, gökyüzünde nur
    Sensiz bilmem nasıl mutlu olunur
    Dibine karanlık bir mumum artık!

    Gönül avunmuyor, geçmiyor zaman
    Ne bir aşk ateşi ne de bir duman
    Bir kış ortasında kaldım ki aman
    Ne yaşım yanıyor, ne kurum artık!

    Yüzünde tel duvak, elinde kına
    Gelin olup gittin bir başkasına
    Kalsan… yıldızları verirdim sana
    Avutmaz gönlümü sürurum artık!

    Sen de gittin sudan bahanelerle
    Neylesem kaderi yenmem nafile
    Can düşmanı oldum mesafelerle
    Seni sevmek benim kusurum artık!*
    iyice aşk yarası beni benden götürmüş belli.
    1 ...
  22. 99.
  23. istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Önce hafiften bir rüzgar esiyor
    Yavaş yavaş sallanıyor
    Yapraklar, ağaçlarda;
    Uzaklarda, çok uzaklarda,
    Sucuların hiç durmayan çıngırakları
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Kuşlar geçiyor, derken
    Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
    Ağlar çekiliyor dalyanlarda
    Bir kadının suya değiyor ayakları
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Serin serin Kapalıçarsı
    Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
    Güvercin dolu avlular
    Çekiç sesleri geliyor doklardan
    Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
    Los kayıkhaneleriyle bir yalı
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Bir yosma geçiyor kaldırımdan
    Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
    Bir şey düşüyor elinden yere
    Bir gül olmalı
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Bir kuş çırpınıyor eteklerinde
    Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum
    Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum
    Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
    Kalbinin vurusundan anlıyorum
    istanbul'u dinliyorum.

    orhan veli kanık- istanbulu dinliyorum
    3 ...
  24. 98.
  25. TAHiR iLE ZÜHRE

    Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
    Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
    Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
    Yani yürekte..

    Meselâ bir barikatta dövüşerek,
    Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken,
    Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
    Ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
    Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin,
    Ama o bunun farkında değildir.
    Ayrılmak istemezsin dünyadan
    Ama o senden ayrılacak.
    Yani sen elmayı seviyorsun diye
    Elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
    Yahut hiç sevmeseydi,
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
    Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

    Nazım Hikmet Ran
    2 ...
  26. 97.
  27. şiirden ziyade bir dörtlüktür efendim ve tarafımdan çok sevilir.

    Camiye gittim, ama Allah bilir niye:
    Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
    Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden,
    O eskidi gittim yenisini yürütmeye

    (bkz: ömer hayyam)
    8 ...
  28. 96.
  29. bir fotoğrafa

    karşımdasın işte...
    bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    tıkandığım o an,
    elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
    ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi...

    köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
    bakış açım belli oldu yine.
    geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
    bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
    dağlara çarptım her esişimde.
    yollara küfrettim her gidişinde.

    demiştim sana hatırlarsan:
    “önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
    ‘zamanla bırakmamak’tir..”
    şimdi bana, geçen o zamanın
    unutulmaz sancısı kalır

    gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
    sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

    nazım hikmet ran
    0 ...
  30. 95.
  31. ÖLMEK ZAMANI



    dağılırdı saçlarınız yaz akşamı

    batan güneşe karşı / kumral

    susardınız ne de çok susardınız

    anlaşılması güç susmanızın anlamı

    sanki bir bulmaca uzun bir sarmal

    uzadıkça sersem eder adamı

    o zaman sevmek değil ölmek zamanı



    (uzak bir kız sisli mavi susarsa

    acılarla yüklüdür suskunluğu

    akıl almaz tehlikeler içerir

    hele hayatında bir sürgün varsa

    kelepçe kuşlarının buz gibi uçuştuğu

    o siyah tren uğultularla gelir

    bütün üçüncü mevki cıgara dumanı)



    bana susar bir hayalle konuşurdunuz

    hani fakülteden çıkarken vurmuşlardı

    kollarınızda ölen tıbbıyeli çocuk

    birbirinize nasıl da uymuştunuz

    sevginizde yüceltici birşeyler vardı

    korku bulaşığı garip bir mutluluk

    bir filmi hatırlatan belki bir romanı



    (uzak mavi kız dalgasız bir su

    ah onun yalnızlığı benim yalnızlığım

    içimizde gemiler ansızın yol kesiyor

    ansızın beni de vururlar mı korkusu

    izlendiğini sanmak her gece adım adım

    şehrin karanlığında devriyeler geziyor

    telsizde cızırtılar / cinayet alarmı)



    eflatun ve ıssız ağzınız bir muamma

    susardınız arkasında susmuşluğunuzun

    tekrar tekrar sizi duruşmaya çağırırlar

    geç vakte kalır sorgular bitmez ama

    hapislik nedir ki / unutulmak asıl sorun

    seyreldikçe seyrelir istanbul'dan mektuplar

    ne arayanı kalır gittikçe ne soranı



    (baksa da beni görmüyor sanki yokum

    duymadığı açık anlattıklarımı

    sessizliği kalabalık giremiyorum

    ölüler kuşatılmış sağımı solumu

    geçmişte yaşıyor biliyorum

    bir anlatabilsem onsuz olamadığımı

    o zaman sevmek değil ölmek zamanı)

    ATiLLA iLHAN.
    2 ...
  32. 94.
  33. Şimdi Ne Desem Kar Yağıyor

    Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen
    Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor
    Boğazımı yırtarcasına susuyorum
    Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
    Ya sorulmamaktan solan sorularda
    Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam
    Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
    Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam.

    Pimi çekilmiş coğrafyalarda
    Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım
    Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım
    Az gittim uz bittim hiç geldim!
    Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
    Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
    Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım
    Kendine kaçak yolcular bindiren...
    Her yolcu da kendini ihbar eden!

    Kalbime girmek teklikeli ve yasaktırlarla
    Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
    Ve ben senden yırtılma bir yelkenle
    Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim.
    Sonumu baştan yazdım;
    içimde hala bana ilk aldığın acım!
    Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme
    Aklıma yaprakların dökülüyor
    Bugün aklımda sen vardın;
    Aklımı karıştırmadım!
    Artık biliyorum;
    Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
    Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
    Hala gözlerinde kalp kapaklarım

    Seni almadan içimden nasıl giderim?
    Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
    Koca koca kışları;
    Kısa kısa şubatları biriktirdin...
    Susku sınanmamış bir ustura gibidir
    Susardın;
    iç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın
    "Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
    Gönlünü çaldıkların !

    Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de
    Ve adın gibi bilirsin;
    Aramayı unutan bulmayı öğrenemez
    Bugünler dünlerinden utanıyorsa
    Hiç yarın olamayacaklar
    Şimdi ne bugünsün ne de yarın
    Olsa olsa sadece bir yarım;
    Ya da eksilen yanım!
    An kaybından ölen zaman
    Senden daha katilini bulamadı kendine
    Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
    Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından...
    Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride
    Ekmeğini aşktan çıkaran!

    Sustalı bir aşk seninki
    Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum
    Korunak sandığım tüm senlerde
    içimde yoktan başka bir şey kalmadı
    Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında
    iki büklüm acılarla;
    Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
    Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum
    Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
    Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
    Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
    Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!

    Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki
    içimde kimseye yer bırakmadın
    Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
    Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak
    Hangi dil kendini kandırabilir ki?
    Aşk bir suç değil mi ;
    Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
    Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan
    Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler
    Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa
    Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu
    Şimdi eksilen her yanıma adını verdim
    Bu yüzden güzelim ben

    Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da
    Ben hancı sen soncu
    "Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar"
    Elbette unuturum sonunda
    En fazla bir mevsim ağlarım
    Alışırım yalancı baharlara ama;
    Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda
    Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam
    Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer
    Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor
    Ve sustuklarım neler söylüyor
    Gittin değil mi?
    Şimdi ne desem kar yağıyor.

    Kahraman Tazeoğlu
    1 ...
  34. 93.
  35. Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu farkedeceksin.
    Sokağa fırlayacaksın, sokaklar da dar gelecek.
    Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi..
    Ne denizin mavisi açacak içini, ne de pırıl pırıl gökyüzü.
    Kendini taşıyamacak kadar çok büyüyecek,
    Bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin.
    Birileri sana birşeyler anlatacak durmadan
    "önemli olan sağlık, yaşamak güzel, boşver! herşey unutulur"
    Sen duymayacaksın...
    Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin.
    Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek,
    Az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
    Hep ondan bahsetmek isteyeceksin.
    Ölüme çağre bulundu, ya da yarın kıyamet kopacakmış deseler
    Başını kaldırıp ''ne dedin'' diye sormayacaksın.
    Yalnız kalmak isteyeceksin
    Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
    ikiside yetmeyecek, geçmişini düşüneceksin.
    Dakika dakika ama kötüleri atlayarak.
    Onunla geçmek istediğin yerlerden geçmek isteyeceksin.
    Gittiğin yerlere gitmek,
    Bu sana hiç iyi gelmeyecek.
    Ama bile bile yapacaksın...
    Biri sana, içindeki acıyı söküp atabileceğini söylerse kaçacaksın...
    Aslında kurtulmak istediğin halde,
    O acıyı yaşamak için direneceksin.
    Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin.
    Aksini, idda edenlerden nefret edeceksin!
    Herkesi ona benzetip,
    Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
    Hçbirşey oyalamayacak seni.
    ilçlara sığınacaksın.
    Brkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unuttrmayan
    Sdece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren
    Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
    Boğazın düğümlenecek dinleyemeyeceksin...
    Uyumak zor,uyanmak kolay olacak.
    Sbahı iple çekeceksin,
    Bazen de güneş hiç doğmasa diyeceksin.
    Ne geceler rahatlatacak seni ,ne gündüzler..
    Ölmeyi isteyip ölemeyeceksin.
    Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle
    Önüne çıkana sarılmak isteyeceksin ama nafile..
    Düşüncesi bile tahammül edilemez bir gercek!
    Rüyalar göreceksin gerçek olmasını istediğin.
    Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini farkedeceksin.
    Telefonun çalmasını bekleyeceksin
    aramayacağını bile bile..
    Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek.
    Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla.
    Yüreğin burkulacak,canın yanacak,
    Bir daha sevmemeye yemin edeceksin.
    Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden.
    Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacksın...
    Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilemediğin için,
    Kendinden nefret edeceksin.
    Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin.
    Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...

    Ama bir umut.
    Onunla bir yerde karşılaşma umudu...
    Bu umut seni gitmekten alıkoyacak!
    Gel gitler içinde yaşayacaksın.
    Tabiki buna yaşamak denirse...

    peki şimdi ;

    Razı mısın bütün bunlara?
    Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...
    O halde aşık olabilirsin....

    can yücel
    2 ...
  36. 92.
  37. Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
    Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
    Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

    Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
    fatih'in istanbul'u fethettiği yaştasın.

    Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...
    Senin de destanını okuyalım ezberden...
    Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

    Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
    fatih'in istanbul'u fethettiği yaştasın

    Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
    Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini
    Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

    Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
    fatih'in istanbul'u fethettiği yaştasın

    Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
    Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
    Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

    Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
    kızım, sen de fatihler doğuracak yaştasın.

    Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
    Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
    Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan ....

    Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasin
    fatih'in istanbul'u fethettiği yaştasın

    Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
    Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
    Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

    Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın
    fatih'in isyanbul'u fethettiği yaştasın

    arif nihat asya
    2 ...
  38. 91.
  39. rengarenk dünyada bir adam gezer,
    ne zengin ne fakir!
    ne mümin ne zındık!
    hiçbir gerçeğe dalkavukluk etmez.
    hiçbir yasağı tanımaz..
    bu alacalı dünyada kimdir bu adam, cesur ve üzgün..
    0 ...
  40. 90.
  41. insan bir kere ölür

    her bulunduğum yerde yitiriyorum seni
    yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
    ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
    bir yaprak kımıldıyor hafiften
    bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
    kükremeye hazırlanışı denizin
    bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
    bu bir yerde erimek
    apansız yok olmak belki de
    ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
    beni unuttuğun bir uzak çizgide
    tuvale sürdüğüm boya değil artık
    kırmızı kan rengidir gözlerimin
    en karadan daha kara yok
    oysa en beyazdın sen gecelerimde
    o bana en yakın renkti tüy gibi
    buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
    kokun bir tuhaftı çocuksu
    sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
    gecenin en koyulaştığı o yerde
    düşerdi ellerime darmadağın.
    öten bir ishak kuşudur şimdi
    haber getirir ölümlerden, dinle
    yaşamak bir manga asker karşımda
    ateş etmeyin diyorum
    bir diyeceğim var
    gözlerimi bağlamayın
    son defa görmek istiyorum insanı
    göğü, güneşi, denizleri
    ve bu son ölümün olsun diyorum
    bir daha öldürmeyin beni.
    kibritim ıslak
    sigaram yanmıyor
    ne olur bir ateş verin
    bu ilk aldanışım değil
    bu ilk sönüşü değil umutlarımın
    ben bu denizin son kıyısıyım.
    bir cam kırıldı uzakta
    ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
    bütün şiirlerim anlamsız şimdi
    resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
    hiç bir şey artık avutamaz beni
    bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
    son şair de kırdı son kelemini
    i̇lk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
    kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
    sevilmek mi
    o son artığı en ilkel çağların
    bir mağara duvarındaki en eski resim
    ya sevmek
    hiç sönmeden bir ömür boyu
    o en güzel huy benimsediğim
    yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
    o en insancıl gerçeğim benim
    ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
    çağlar boyu
    kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
    ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
    bir saklayan vardı beni
    bir tutan vardı
    sana yaklaşamazdım
    anlayamadığım korkular vardı içimde
    hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
    bir kıvılcım sönerken
    bir yanardağ patlardı içimde.
    ko şimdi ben yalnız öleyim
    vur ellerimi ekmeğimi al
    tiksinir beni kim görse sensiz
    utanır yalnızlığım bana baktıkça
    aynalar mı
    hani nerdeler
    kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
    adım mı neydi
    besbelli unutmuşum
    hadi vur
    hadi öldür
    kurtar beni ezilmekten çürümekten
    hadi gel, açtım kollarımı
    bir zaman
    ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
    sen büyüyen bir sessizliktin içimde
    beni ben eden en duru ırmaktın
    en güzeliydin mozaiklerin
    seninle maviydi gökyüzüm
    çiçeklerim sende yeşerirdi
    sen bambaşka bir evren yaratırdın
    sularımdan güneşimden rüzgarımdan
    bak! nasıl da her şey değişiverdi apansız
    şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
    mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
    ben bir tohumum
    al beni toprağa ek yeniden
    neredesin hani ne oldun
    antik bir kadın başı mıydın
    yoksa bir deniz miydin eskiden
    yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
    hani bir nefertiti yaşamıştı eski mısır'da
    yoksa o muydun sen
    hadi, anlat bana neydin
    belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
    öyküme girmeseydin
    i̇nsan bir kere ölür
    her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
    paramparça olmuş sevgilerdir
    her aldanış
    yeni bir aldanışa hazırlar bizi
    zamanla renkler değişir
    donuklaşır anılar
    silinir üstümüzden
    güzel olan ne varsa
    görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
    i̇nsan yaşarsa.
    ve bir gün insan da ölür
    çimen gibi yaprak gibi
    sarsılır yeryüzü yerinden
    devrilen koca bir ağaçtır sanki
    durur atışları yorgun kalbimizin
    el, ayak kesilir
    göz ölür, dudak ölür, kan ölür
    susar ta içimizde
    yıllardır çalan çalgı
    bütün teller ses vermez olur
    acılar diner
    ve bir gün biter bu çirkin oyun
    perde iner.
    0 ...
  42. 89.
  43. Yüzümde hüzünden gölgeler varsa,
    O hüzün yüzündendir olsa olsa.

    Bilmiyorum ki bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa,
    Yaşanamadığı okunur, şimdi, daldımsa.

    Özledikçe yalnız durup-susup baktımsa,
    Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa.

    Geldiğini umudumla umudla umdumsa,
    Geleceğini görüyor-biliyordum, anlattımsa.

    O geçip gitti ora' sına, ben göremedim, baktıysa.
    Derim ki şimdi, bir daha gelse de, sorsa.

    Sözümle, yüzümle, gözümle dedim, duysa.
    Bense buramda onu bekledim oysa.

    Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa,
    içimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa.*
    özdemir asaf
    3 ...
  44. 88.
  45. haberin var mı ?

    Haberin var mı taş duvar?
    Demir kapı, kör pencere,
    Yastığım, ranzam, zincirim,
    Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
    Zulamdaki mahzun resim.
    Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
    Karanfil kokuyor cigaram
    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

    ahmet arif
    0 ...
  46. 87.
  47. sevdan beni

    Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz, uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...

    ahmet arif
    2 ...
  48. 86.
  49. Kum
    Sen kum nedir bilmezsin
    Deniz Görmedin ki.
    Yum gözlerini, zamanı düşün,
    Deniz bir gözünde
    Kum bir gözündedir.

    Sen taş nedir bilmezsin
    Dağa çıkmadın ki
    Yürü ufuklara doğru,
    Dağ bir ayağında
    Taş bir ayağındadır

    Sen kül nedir bilmezsin
    Ateş yakmadın ki,
    Uzat ellerini gökyüzüne,
    Ateş bir elinde
    Kül bir elindedir

    Sen kan nedir bilmezsin
    Ölmedin, öldürmedin ki,
    Yat toprağa boylu boyunca
    Ölüm bir yanında
    Kan bir yanındadır

    Sen aşk nedir bilmezsin
    Beni sevmedin ki
    Ağla, ağlayabildiğin kadar
    Bütün güzellikler sende
    Aşk bendedir

    Ümit Yaşar Oğuzcan
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük