Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
(bkz: ömer hayyam)
West Indies, Kızıl Elma, itaki, Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye..
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek..
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek..
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek..
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine..
Mutlu aşk yoktur.
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz,
Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında.
Nazım Hikmet RAN, şiirin devamı da var tabi bu baş kısmı sadece.
Ne bileyim ben
Kimdi Amerika'yı keşfeden
Ne eder beş kere beş
Güneyden mi kuzeyden mi doğardı güneş
Kaçıncı padişahtı Yavuz
Aylardan Nisan mı yoksa Temmuz
Ne bileyim nereye gider turnalar
Şeftali ne zaman çıkar
Bahçemde gül açmış ya karanfil
Umurumda değil
Sabahlara dek kadeh elde
Aklım fikrim o güzelde...
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım
Duyumsadigin her seye en kucuk onemi ver.
Soylemisti sensiz yapamayacagini..
Yeniden rastlarsan ona,
Taniyacaktir seni..
Bana bir iyilik yap, bu kadar cok sevme beni..
En son sevildigimde duymamistim, en kucuk bir sevinc bile...
bütün köy üzgün, dinliyor
yaralı kuşun şarkısını
köyün tek kuşu bu
ve köyün tek kedisi
yarı yarıya yemiş onu
kuş kesiyor ötmeyi
kedi kesiyor mırıldanmayı
sonra da burnunu yalamayı
ve köy, dört başı mamur
bir cenaze töreni düzenliyor kuşa
kedi, baş davetli
ardından yürüyor
üstünde kuşun yattığı
küçücük saman tabutun
hiç durmadan ağlayan
küçük bir kızın taşıdığı
sana bu kadar acı verdiğini
bilseydim diyor kedi
bütünüyle yerdim onu
sonra da uçup gittiğini
söylerdim sana
dünyanın öbür ucuna
uçup gittiğini
öylesine uzak ki orası
kimse dönemez geri
sen de daha az acı duyardın
biraz üzüntü biraz özlem belki.
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun
Hersey gidiyor
Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kar çiçegi ölüyor, sen gidiyorsun
Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay
Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
Bakma öyle
Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu
Yaralayan koca bir yalan
Yalan işte
Sevdiğim yalan
Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki isçi kalbi gibi
Yumuşacık sıcak bir yalan
Islak gözlerimle geçiyorum
Yaralı bir ceylanin kalbinden
Ceplerimde kül var
Bir yangından arta kalan
Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor
Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman
Heşsey bir yalan gibi yandığı zaman
Yalnız olduğunu anlıyor insan
Anladım ve geçtim
Yaralı bir ceylanin kalbinden
Aynamı kırdım, fotoğraflarımı yaktım
Nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı
Nasıl da umarsız
Su gördüm düşümde
Karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu
Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu
Sonra sabah oluyor
Ve bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu
"Hayır!" diyordu bir dağ köylüsü
Hiçbir sey için geç değil
Ve geç değil
Bir şey için hiçbir şey
Bir şey vardı öyleyse, bir şey
Beni çeken
Güneşin dağdağasından uzağa
Kocaman çayırlara çeken birşey
Gümrah ırmaklara
Sonra sıcağa sonra acıya
Sonra yaralarıma merhem olmaya kapıma dayanan
birşey
Tutsana beni bırakmasana
Olsun, yaralasana
Olsun, ağrısa da
Yalan da olsa kalsana
Dağ köylüsü, aşkın olduğu yerde ben varım
Sen olmasan da ben varım
Yağmur yağar, saçlarım filizlenir
Bir yıldız düşer omuzlarıma
Islık çalar, ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapımdan
Camların buğusundan ve yağmurun kokusundan tanırlar beni
En iyi yalanlarını ben alırım onların
Adresler sorarım kimseler oturmaz orada
Ve kimseler olamaz ben sordukça
Dağ köylüsü
Şimdi gidersen
Şimdi git
Kalırsan şimdi
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey :
belki diyor.
Nazım Hikmet
Ne güzel sey seni seviyorum demek
Sevdigini söyliyebilmek ne güzel
Her baharda gece gündüz her saniye
Seni seviyorum seni seviyorum
Seviyorum seni diyebilmek ne güzel
Bir kere sevdaya tutulmaya gör
Ateslere yandiginin resmidir
Asik dedigin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Bir kere sevdaya tutulmaya gör
Ateslere yandiginin resmidir
Asik dedigin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Cünküsü yok nedeni yok sevilmenin
Zamani hic yok dakikalar zaman üstünde
Utangac bir gecenin kucaginda
Yagmurlar vuruyor pencereme
Askin vuruyor kalbimin kiyilarina
Gecenin bu cildirtan yanlizdiginda
Askin ayak seslerini duyuyorum yüregimde
Ve hasretin icimde seni seviyorum
Sesini duymak istiyorum uyumadan önce
Sabahlara kadar konusmak
Hic kapatmamak telefonu
Ayni düslere uyumak sonra
Ve uyanmak ayni günese
kommentar: Birker sevdaya tutulmaya gör
Ateslere yandiginin resmidir
Asik dedigin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Daha bi güzellestim son günlerde
Gözlerimin ici parliyor
Kabima sigdiramiyoorum aski
Gülmek geliyor icimden
Sokaklarda kosar adim yürümek
Tanidik tanimadik herkese selam vermek
Merhaba ülkemin güzel insanlari
Hepinize hepinize merhaba .
Sizide seviyorum
Yagmuru denizi kokusunu topraginin
Gök mavisinde güvercinleri martilari
Dag etekteklerinde gelincikleri
Seviyorum ates kirmizisi
Bindallillariyala köy kizlarin
Ve elleri hamur kokan analarin
Hepsini sende seviyorum seni seviyorum
bir kenara mahsun cekilen icin
Yemeden icmeden kesilen icin
Senzis uykuyu haram bilen icin
Ayrirlik ölümün diger ismidir
Bir köseye mahsun cekilen icin
Yemeden icmeden kesilen icin
Yarsiz uykuyu haram bilen icin
Ayrilik ölümün diger ismidir
Senin sevdigin gibi topluyorum saclarimi
Siyah kazagimi daha cok yakistiriyorum kendime
Ve daha cok seviyorum limonlu cayi
Senin sevdigin her seyi seviyorum
Türkülerin memleketimin feneri karakartali senin icin
Davasmisi ve siiri senin icin seni seviyorum