sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    1566.
  1. Uzaklarda bir adam sevdim
    Kendimin ne yanına dönsem onu anlatırdı
    Ömrümün ne yanına kaçsam onu tutardı.
    Adı neydi? Umudumun içinden geçti.
    Adı neydi?
    Gri, dumanlıydı gözleri
    Kor parçaları gizlenirdi derinlerinde
    Öptüğümde dudaklarımı yakardı gözleri.
    Sevdiğinde gün batar gibi
    Sevdiğinde akşam gibi bakardı.
    Çocuktu gözlerinin külleri
    Özlediğinde yetim gibi bakardı.
    Uzaklardan bir adam sevdim
    Beni ıssızlığına aldı.
    Adı neydi?
    Her sesi hoşça kal der gibiydi
    Her bakışı bırakma beni..
    1 ...
  2. 1567.
  3. gül içime,mutluluk dışıma da vursun
    güçlüler güçlü değil, sen etrafımdayken
    gözün arkam olur aklın önüm,güzelliğin kalbim...
    anladın değil mi hemen,ihtiyacım var sana
    kimler anlar,hangi gözler görür,nasıl duyarlar her şeyim diye nitelendirdiğim değeri
    çevir bana kalbini,soğuk gözler benim üzerimde
    kaldırsan mesela beni yeniden ayağa,tutsan elimden erkek olsam ben
    anladın değil mi hemen,ihtiyacım var sana
    her uzaklaştığın an kötü vakitlerim olur benim
    unutmak en büyük sınavım olur,çıkmaz aklımdan adımların,gidişin
    geliyorum bende onurum çoktan geride, günah bıraktım arkamda,iyileri bıraktım...
    yolda anladım kadın!büyütmüşsün sen beni,
    tutmuşsun elimden, temizlemişsin vicdanımı,kötüleri unutmuşum iyiler hakkını helal etmiş, yola düşmüşüm,
    her şey geride kalmış.
    anladın!çünkü hemen ihtiyacım vardı sana...
    1 ...
  4. 1568.
  5. dinlerdim telaşlı kanunlardan sarışın türkçeyi
    nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
    ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi
    nerde tavus kuşları nerde müjgan'ın gençliği
    nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

    okşamak kumrallığını içimden uysal lambaların
    beyhude ıslıklarını yakınlaşan sonbaharın
    akşam tenhalığında birlikte duygulanmaların
    saklı mutluluğuyla dalgından çok daha fazla dalgın
    nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

    bir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır
    insan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır
    kalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır
    ney üşür kanun pırıldar udlar oldukça karanlıktır
    nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi...

    Attilâ ilhan
    0 ...
  6. 1569.
  7. Hayat
    Benim de bu yollarda
    Yürümüş olduğum kadar
    Yalan
    Artık yürüyemeyeceğim kadar
    Gerçek

    Doğru yolda yürüyende
    Korkuya yer olmasa gerek.
    1 ...
  8. 1570.
  9. Yalnızın, yapayalnız
    Özlemin yedi bitirdi beni
    Canım benim,
    Bir daha görür müyüm seni
    Hiç söyleyemediğim o sözleri
    Söyletir mi acep kaderin cilvesi
    1 ...
  10. 1571.
  11. Faruk Nafız Çamlıbel'in han duvarları isimli şiiridir. ne zaman okusam gözlerim dolar. hayatın ne olduğunu o şiiri okuyarak anlayabilirsiniz...
    0 ...
  12. 1572.
  13. Yüksekten uçan herkesle akrabayım
    Belli bir rakımının üstünde doğdum
    Seslerin önce kayalara vurup sonra
    Kulaklara aktığı bir yerde çıplak
    Uzak. yüksek
    Kışın çok yağışlı yazın seyrek
    Uzun anlattım uzaktaki yakın ve
    Yakın doğunun uzak günlerini
    Uzatmayalım .aydım çıplak yürüyorum çıplak
    Yüksek
    Kışın çok yağışlı, yazın seyrek
    Doğdum büyük bir hadise olarak geçmedi kayıtlara
    Büyüdüm yalınayak
    Ve yüksek
    Kışın çok yağışlı yazın seyrek
    içindeki her şeyin pahalı değil
    Değerli olduğu evlerin hep soğuk
    Sularla sulanan akşamüstlerinden geçtim
    Vesikalık için taktığım ço
    Oldu fotoğrafçı gravatlan
    Saçları m ıslak üstümde önlük
    Ve (evet)
    Yüksek
    Kışın çok yağışlı yazın seyrek
    Bir otobüs yolculuğudur ki bitmez
    Hala aklımda bazen hayat sanki elazığ malatya arasında
    Bir uzun uzun yayla molasında
    Evet yüksek
    Kışın çok yağışlı yazın seyrek
    Bir hayatta kalma mücadelesidir aslında yoksun doğmak
    Çok yoksun kaldığımız oldu ama çok şükür hiç yoksul
    Olmadık
    Alabileceğimiz şeylerin sayısı bulabildiklerimizden
    Birazcık daha olsa fazla idi canım
    Yani şehirde her daim limon olsa niye almayaydık ama yol
    Uzun
    Zap vadisi yokuşa sürüyor ve bazen alıp gidiyor
    Koca koca kara parçalarını
    Ve dedik ya yüksek kışın çok yağışlı yazın seyrek
    Herkese kısmet olmuyor maalesef
    Her yoksun öğünden tok kalmak üzerine eğitilmek
    Yüksek kışın çok yağışlı yazın seyrek
    0 ...
  14. 1573.
  15. Sevgili! Bir başka güzelsin bugün,
    Ay gibisin! Pırıl pırıl gülüşün,
    Güzeller yalnız bayram günleri süslenir,
    Seninse bayramları süsler gül yüzün.*
    0 ...
  16. 1574.
  17. nurullah genç - rüveyda.

    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
    bir güvercin uçurup kıtalar arasından
    çağırdın beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
    yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
    koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

    adını söylemek istemiyorum
    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
    zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
    adını söylemek istemiyorum
    rüveyda dediğim zaman
    anla ki, senin için yürüyor kelimeler
    çığlığımın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
    kayar da üzerime rüveyda
    önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
    sonra açılır önümde ıstırab vadileri
    silik renkleriyle adımlarıma
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittiği menfeze doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
    oysa rüveyda
    baştanbaşa ben
    kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

    kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasıl utandığımı
    bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
    ağarır tanyeri nilüferlerin
    alaca bir at koşar içimde
    ezer toynakları ile anılarımı

    sular köpürmemeliydi rüveyda
    kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
    ben zehire alışkınım, şerbete değil
    rüyalar hefret eder avare duruşumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
    yargılamak için zeval kayıtlarını
    inkılab bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
    uzanır da gönlüme rüveyda
    derinden bir ok saplanır bağrıma
    beynimi çağıran bir sese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen
    akıtır kanını en asil pehlivanların
    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun
    göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
    güneş bir anne gibi dururdu başucunda
    artık dokunamıyor kakülün bulutlara
    karalara bürünmüş saçlarında dolunay
    ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

    hangi ressamı vurur bilmem, endamın
    sarar da benliğimi
    ben beni tanımam kaldırımlarda
    kafesleri yutan kafese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
    bu yapmacık bebekler
    gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
    soluk bir dünyanın mezarlarına
    gömerek gurbetimi
    kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
    meydan okuyuşun çağın ordularına
    bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
    doruklardan öte hevese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
    yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
    amansız bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
    önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
    hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
    arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
    hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

    söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
    yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
    kim giydirir başıma tacını nihayetin
    kim takar bileğime hürriyet künyesini
    karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

    rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
    ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
    asırlardır köhne barınaklarda
    küflenen, çürüyen çığlıklarımı

    at vuruldu; içim paramparça rüveyda
    gölgelerin ardına sakladım kusurumu
    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
    ben burda damla damla eriyip akıyorum
    yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
    istenmediğim yeri sessizce terkederim
    hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
    mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim.
    0 ...
  18. 1575.
  19. biri ilhan berk'indir. üç kez seni seviyorum diye uyandım tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim. diğeri de ahmet telli'den gelir anısı biz olalım bu sokakların öpüşmediğimiz tek saçak altı hiçbir otobüs durağı kalmasın der.
    0 ...
  20. 1576.
  21. Susarak
    Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.
    Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
    Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.
    Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.
    Hiçbir biçim kalmamış dünyada denenmedik.
    Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde
    Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor
    Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim.
    Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ….. 
    Aziz NESiN
    0 ...
  22. 1577.
  23. Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
    Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
    Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
    Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
    Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
    Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
    Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
    Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
    Bir yağsam pahalıya malolacağım.
    Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
    Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
    Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
    Fakat korkuyorum. Birazdan da
    Kırküç numara ayakkabılarınızla
    Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
    Bu iyi olmaz bayım!

    'Gün akşam oldu' diyorum
    Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
    Cam kırıkları yiyorlar
    Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
    Rengarenk yap-boz parçacıkları
    Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
    Hayır,sanırım sabahı bekleyemem
    Bilmiyorum.
    insanlar rüyalarım acilen anlatmalı.

    Ondört yaşındaydı ruhum bayım
    Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
    Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
    Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
    Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
    O ara içimde çiçeklerden oluşmuş
    bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
    Sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.
    Kaçmaya çalıştım. Olmadı.
    Bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı
    Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
    Neyse işte
    Ben her filmi hatırlarım
    Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
    'Sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.
    Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar
    Onu da mutlaka hatırlardım.
    insan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
    Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
    Bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.

    Büyük gemiler de yok artık bayım
    Büyük yelkenler de
    Büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
    işte az önce bir karabatak daldı suya
    Bir süredir de kayıp
    Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
    Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
    Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
    Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
    Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
    Bir gül, bir güle derdi ki görse
    Yalan söylüyorum
    Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

    Didem Madak
    4 ...
  24. 1578.
  25. Mona rosa.
    Aşk şiirlerinin babasıdır.
    Ardından üçüncü şahsın şiiri ve tahir ile Zühre meselesi.
    0 ...
  26. 1579.
  27. Seni Düşünmek

    Seni düşünmek güzel şey,
    ümitli şey,
    dünyanın en güzel sesinden
    en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
    Fakat artık ümit yetmiyor bana,
    ben artık şarkı dinlemek değil,
    şarkı söylemek istiyorum...

    nazım hikmet ran
    5 ...
  28. 1580.
  29. (bkz: attila ilhan) (bkz: aysel git başımdan)

    Aysel git başımdan ben sana göre değilim
    Ölümüm birden olacak seziyorum.
    Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    Aysel git başımdan istemiyorum.

    Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    Dağıtır gecelerim sarışınlığını
    Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Benim için kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    Islığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    Acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

    Sevindiğim anda sen üzülürsün.
    Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    Sakın başka bir şey getirme aklına.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
    Aysel git başımdan seni seviyorum...
    2 ...
  30. 1581.
  31. Son zamanlarda;

    Sevgili,
    En sevgili,
    Ey sevgili!

    Uzatma dünya sürgünümü benim,
    Ülkemdeki kuşlardan ne haber vardır?

    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar, Madem ki yar vardır?
    0 ...
  32. 1582.
  33. Bu gece sevgilisinden ayrılmış biri olarak.

    Sen, hergün köşe başlarında
    Yırtık urbanla kirli ellerinle
    Avuç açan, sefil insan.

    inan yok farkımız birbirimizden.
    Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
    Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
    Ötekinden isteyeceksin.

    Ama ben, tüm yaşamım boyunca
    Tek bir kez dilendim,
    Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
    Öylesine boş öylesine açık kaldıki elim,
    Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

    victor hugo
    0 ...
  34. 1583.
  35. Giç tereddüt dahi etmeden necip fazıl kısakürek han duvarları .
    0 ...
  36. 1584.
  37. BEKLEYENLER iÇiN

    bir ayak sesi duymayayım
    kapıya koşuyorum
    gelen sen misin diye
    bir sarı saç görmeyeyim
    yüreğim burkuluyor
    ağlamaklı oluyorum
    her şey bana seni hatırlatıyor
    gökyüzüne baksam
    gözlerinin binlercesini görürüm
    bir rüzgar değse yüzüme
    ellerini düşünmeden edemem
    yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
    tadı senden gelir
    yediğim yemişlerin
    içtiğim içkilerin
    ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
    bu emsalsiz hüzün
    seni beklediğim içindir

    resmine bakamaz oldum
    uykulardan korkuyorum artık
    utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
    şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
    şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
    şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

    ve şu saat geldiğin anda
    durabilir sevincinden
    zaman çıldırabilir
    çünkü benim dünyamda
    ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

    bir çocuk doğmayı bekler
    bir ağır hasta ölmeyi
    bitkiler yağmur ve güneşi bekler
    yalnız bir kadın sevilmeyi
    ve düşün ki bir adam
    içinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
    seni bekler
    asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

    sen gelinceye kadar
    pencerem kapalı duracak
    rüzgar gelmesin diye
    artık perdeleri açmayacağım
    gün ışığı girmesin diye
    sonra kahrolacağım
    bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
    ve günlerce gecelerce haykıracağım
    nerdesin diye, nerdesin diye

    bir gün bu kapıdan sen gireceksin
    biliyorum
    ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
    yıllarca sonra
    öldüğüm gün bile gelsen
    bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
    çocuklar gibi sevineceğim
    kalkıp sarılacağım ellerine
    uzun uzun ağlayacağım


    Ümit Yaşar OĞUZCAN
    1 ...
  38. 1585.
  39. nasıl etmeli de ağlayabilmeli, farkına bile varmadan?
    nasıl etmeli de ağlayabilmeli, ayıpsız aşikâre, yağmur misali?

    neylersin alışkanlık, için kan ağlarken yüzün güler,
    dikili taş gibi dinelirsin yine.
    yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer
    anneler gibi ağlamanın yiğitliğine.

    nazım hikmet.
    0 ...
  40. 1586.
  41. Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
    ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
    budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
    Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
    Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
    koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
    Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
    Yüz bin elle dokunurum sana, istanbul'a.
    Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
    Yüz bin gözle seyrederim seni, istanbul'u.
    Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

    Cem karaca şarki olarak söylemiştir nazım hikmet şiirlerinden bir tanesidir
    0 ...
  42. 1587.
  43. 1588.
  44. nazım hikmet ran - yine sana dair

    sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
    sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
    sende uzaklığı,
    sende, ben, imkansızlığı seviyorum.
    güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
    ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
    ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
    sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
    fakat asla ümitsizliği değil.
    0 ...
  45. 1589.
  46. Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
    Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
    Yüzün bir kır çeçeği gibi usulca söner
    Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

    Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
    Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
    Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
    Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    Ne guzel yazmis Ataol Behramoglu..
    Her siirin yasadigi,yasattigi duygular vardir fakat bu siir cok baska, bambaska.
    1 ...
  47. 1590.
  48. Aşk mış meğersem beni bu hale getiren
    Dilimi bağlayan ellerimi titreten
    Bildiklerimi unutturan
    Unuttuklarımı hatırlatan

    Hastalık demişler ya buna
    Gerçi hiç kimse bilmiyor ya
    Sen çarem olduktan sonra
    Ben hasta olmaya da razıyım

    NFT.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük