sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    596.
  1. şimdi gidiyorsun sen,
    vakit ayrılık.
    ayın 21'i
    ve aylardan aralık.
    malum
    en uzun gece.
    başka günmü bulamadın,
    çekipte gidecek
    bu kadarıda
    fazla artık.
    1 ...
  2. 597.
  3. mona roza, siyah güller, ak güller
    geyvenin gülleri ve beyaz yatak
    kanadı kırık kuş merhamet ister
    ah, senin yüzünden kana batacak
    mona roza siyah güller, ak güller. sezai karakoç
    0 ...
  4. 598.
  5. güvenmek diye birşey yoktur aslında
    dillerin ve yüzlerin altında başıboş korkular
    dolaşır
    bense korkumu ölümümün altına sakladım
    hep
    korkumun kokusunu aldılar
    kaçtım kovaladılar
    iki karanlık orman birbirine güvense ne olur
    güvenmese

    sevmek diye birşey yoktur aslında
    dillerin ve yüzlerin altında başıboş yalnızlıklar
    dolaşır .*
    0 ...
  6. 599.
  7. kimi sevsem sensin, hayret
    sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
    gözleri maviyken yaprak yeşili
    senin sesinle konuşuyor elbet
    yarım bakışları o kadar tehlikeli
    senin sigaranı senin gibi içiyor
    kimi sevsem sensin, hayret
    senden nedense vazgeçilemiyor
    her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvet
    sarışın başladığım esmer bitiyor
    anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    dudakları keskin kırmızı jilet
    bir belaya çattık, nasıl bitirmeli
    gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    kimi sevsem sensin, hayret
    kapıların kapalı girilemiyor
    kimi sevsem sensin, senden ibaret
    hepsini senin adınla çağırıyorum
    arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    getirdikleri yağmur, sende unuttuğum
    hani o sımsıcak iri çekirdekli
    senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    kimi sevsem sensin, hayret
    in misin cin misin anlamıyorum

    Attila ilhan.
    0 ...
  8. 600.
  9. 601.
  10. hiç özlemedim seni
    özlemek dostluktandır
    dostluğundan öte bulmalıyım seni

    sıcaklığını bulmalıyım
    dokunuşlarını, kenetlenişi
    terimizle sulanmalı yeryüzü
    güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca

    apansız fırtınalar çıkmalı
    sarsılmalıyım

    özlemek
    yanında olmak isteğidir
    gülüşünü görmek biraz da
    hiç özlemedim seni

    saçlarına gül takmam
    bir ırmak gibi akıtırım ovaya
    soluğunla yanar
    dudaklarımın bozkırı

    akkor halindeki ufuk
    bakır bir tel gibi eriyip gider
    kraterler ortasında kalırım

    toprak yarılır birden
    su kirlenir

    ürpertir bu coğrafya
    bu serüven
    ikimizi bir anda
    yaşadığımı duyarım

    hiç özlemedim seni
    özlemek dostluktandır
    dostluğundan öte bulmalıyım seni.*
    2 ...
  11. 602.
  12. buluşmalarımızın her anını, tanrıyı görmüşcesine kutlardık.
    yeryüzünde yalnızca biz vardık.
    bir kuştan daha cesur ve hafiftin.
    bir sersem hayalet gibi,
    merdivenleri uçarak yağmurlarla ıslanmış leylakların arasından,
    aynanın ötesindeki ülkene götürürdün beni.

    gece çöktüğünde bana mutluluk verirdi.
    mihrabın kapıları açılırdı,
    ışıldardı yavaşça yere uzanan çıplak bedenin.
    ben uyanır, "tanrı seni kutsasın" derdim.
    oysa bilirdim bunun ne kadar cüretkar ve manasız olduğunu,
    hızlıca uykuya daldığın için.

    masadaki leylak evrensel maviliğiyle uzanırdı,
    gözkapaklarına sürünmek için.
    mavi gözkapakların huzur doluydu,
    ellerinse sıcak.

    kristal kürede çağlayan ırmaklar görürdüm,
    dumanla taçlanmış tepeler ve ışıldayan denizler.
    küreyi tutardın ellerinde ve uyurdun tahtında, huzur içinde.
    ulu tanrım!
    yalnızca benimdin.

    uyanır, değiştirirdin sıradan ve fani sözlerimizi.
    gırtlağım yeni bir güçle dolardı.
    "sen" sözcüğüne yeni bir anlam verirdin,
    "hükümdar" anlamına gelirdi artık.
    her şey değişirdi, leğen, sürahi gibi sıradan şeyler bile.

    aramıza uzanırken durmadan akan su,
    sürüklenir giderdik karşımızda serap gibi duran mucize şehirlere.
    yolumuz nanelerle döşeli olur, kuşlar eşlik ederdi bize.
    balıklar akıntıya karşı yüzerdi, gökyüzü açılırken önümüzde.
    kaderimiz takip ederdi bizi,
    usturalı bir deli gibi"

    (bkz: arseny tarkovsky)
    0 ...
  13. 603.
  14. sana uykular taşıyacağım deliksiz
    süslü kahvaltılar gibi
    kahvaltısız sabahlar
    seni uyandırmanın en güzel yolunu bulup
    kıyamayacağım uyandırmaya
    kimse görmüş değil henüz
    bir meleğin nasıl uyuduğunu ama
    hala benzetiriz
    bir meleği
    bir güzelin uykusuna
    ama sen melekler gibi uyuma
    melekler gibi uyan
    tam da çağla zamanında baharın
    gözünün sürmesini yüreğime akıtman
    bir uykunun en güzel yanı
    seninle uyanmaktır
    senden uzak bir uykuyla
    kandıramıyorum hiçbir geceyi.

    düz okuyamazsın beni
    yan çevir
    alfabeyi son harfinden öğrenmeye başladım
    acelem vardı
    çabuk büyümeliydim
    düz anlayamazsın beni
    yan çevir
    koru kendinden dikenlerimi
    bak ciğerlerim parçalanıyor
    sigara içmekten
    yine de kimseye harcatmam
    bakire düşlerimi

    düz çözemezsin beni
    yan çevir
    yan yatmış çünkü
    hayatımın omurga kemiği
    yine de binlerce yıldır
    köksalmışım merkezine yerkürenin
    hadi kolaysa
    gel devir beni .
    0 ...
  15. 604.
  16. 605.
  17. Mahvolmuş Hayatlar

    'aynı kadınla iki kez
    evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
    William Saroyan.

    hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
    her zaman vardır,
    William,
    neyin veya kimin
    bizi önce
    bulduğuna
    bakar,
    mahvolmaya hep
    hazırızdır.

    mahvolmuş hayatlar
    olağandır
    bilgeler için de
    ahmaklar için de.

    ancak
    o mahvolmuş hayat
    bizimki olduğunda,
    işte o zaman
    farkına varırız
    intiharların,ayyaşların,hapisane
    kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
    ve benzerlerinin.
    varoluşun
    menekşeler kadar,
    gökkuşağı
    kasırga
    ve
    tamtakır
    mutfak
    dolabı
    kadar
    olağan
    bir
    parçası
    olduklarının.

    Charles Bukowski
    0 ...
  18. 606.
  19. uludağdayım uludağda
    kar'ı seyrediyorum kar'ı
    donu çözülmüş buz gibi kar'ı
    masamda sıcacık biram
    hani ya rakım
    herkes sky'n le kayıyor
    benim sky'm kırık
    ismim orhan veli kanık.
    2 ...
  20. 607.
  21. 608.
  22. Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
    Cenneti de gördüm, cehennemi de
    Öyle bir aşk yaşadım ki
    Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de

    Bazıları seyrederken hayati en önden
    Kendime bir sahne buldum oynadım
    Öyle bir rol vermişler ki
    Okudum okudum anlamadım.
    Kendi kendime konuştum bazen evimde
    Hem kızdım hem güldüm halime
    Sonra dedim ki, söz ver kendine;
    Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
    Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
    Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
    Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
    Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
    Öyle çok değerliymiş ki zaman
    Hep acele etmem bundan, anladım...

    Freidrich Nietzsche - anladım.
    0 ...
  23. 609.
  24. Bir Kelime Oyunu

    Keferinin kavlince, aklınca, dilince
    hintliler "turkey" yer yılbaşlarında
    türkler de hindi...
    halbuki hindistan'ı da, türkiye'yi de yiyen aslında
    kendileri...
    hem yılbaşından yılbaşına da değil
    allahın günü
    bizim demreli niko, noel baba olalı beri...



    can yücel
    0 ...
  25. 610.
  26. düş

    soluksuz bekleyişlerim olur ,

    susuz ve sessiz kaldığım .

    gözlerinde gördüğüm bu renksiz düş ,

    yoksa son değil mi ?

    yoksa yine mi bir düşüş ?



    (sezer sürücü)
    0 ...
  27. 611.
  28. en güzel günlerimin
    üç melun adamı var
    ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
    en güzel günlerimin bu üç melun adamını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın camını
    en güzel günlerimin
    üç melun adamı var
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi.
    düşmanımdır ikisi
    sana gelince.
    yazıyorsun.
    okuyorum.
    kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa
    insanın
    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum
    ne yazık
    ne kadar
    beraber geçmiş günlerimiz var
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz.
    kalbimin kanıyla götüreceğim
    ebediyete
    ben o günleri
    sana gelince,sen o günleri
    kendi oğluyla yatan
    kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun!
    satıyorsun
    günde on kaat,
    bir çift rugan pabuç
    sıcak bir döşek
    ve üç yüz papellik rahat
    için
    en güzel günlerimin
    üç melun adamı var
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi.
    kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi
    sana gelince.
    ne ben sezarım,
    ne de sen brütüssün
    ne ben sana kızarım
    ne de zatın zahmet edip bana küssün
    artık seninle biz
    düşman bile değiliz.
    1 ...
  29. 612.
  30. -Kız Çocuğu
    Kız ÇocuğuKapıları çalan benim
    kapıları birer birer.
    Gözünüze görünemem
    göze görünmez ölüler.

    Hiroşima'da öleli
    oluyor bir on yıl kadar.
    Yedi yaşında bir kızım,
    büyümez ölü çocuklar.

    Saçlarım tutuştu önce,
    gözlerim yandı kavruldu.
    Bir avuç kül oluverdim,
    külüm havaya savruldu.

    Benim sizden kendim için
    hiçbir şey istediğim yok.
    Şeker bile yiyemez ki
    kağıt gibi yanan çocuk.

    Çalıyorum kapınızı,
    teyze, amca, bir imza ver.
    Çocuklar öldürülmesin
    şeker de yiyebilsinler.

    Nazım Hikmet Ran
    0 ...
  31. 613.
  32. Güzelleme / (bkz: Cemal Süreya)

    bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
    bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
    bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
    bak bu sensin çocuğum enine boyuna
    bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
    sabahlara kadar koynumda yatmışsın
    bak bende yalan yok vallahi billahi
    sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur

    .....
    2 ...
  33. 614.
  34. Güzel anılar biriktirdim senden,
    Dudağıma solgun gülücükler getiren.
    Özenle sakladım belleğimde,
    Bir yığın oldu daha şimdiden.
    Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
    Bir gün apansız gerçekleşiveren.

    Bir terazinin durgun pirinç kefesine
    Pat diye inince kara kiloluk,
    Nasıl kalkar havaya birdenbire
    Boş kalan zavallı kefe.
    Nasıl titreşir terazi uzun süre,
    Denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.

    Anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
    ikimiz için de yaptım bunu.
    Yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
    Bir kefede sana hiç sezdiremeden.
    Koyabilirsin kara kiloyu artık,
    Bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.

    Mutluydum ben yine de kendimce.
    Senin girdilerin, çıktılarım benim
    Doğrusu uygundu birbirine,
    Yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
    Vazgeçilmezdi ellerin sonra,
    Yangınımdan yorgan döşek kaçıran.

    Ama inan sonludur aşk da,
    Kovalar sonunu kendi kendinin.
    Bana bir uçurum gerek şimdilerde,
    Yeterince dik ve derin.
    Bir çavlan istiyorum çünkü,
    Kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.

    sonludur aşk da - metin altıok
    0 ...
  35. 615.
  36. geçtim karşısına , anlat dedi .
    sevdim dedim o içti.
    terk etti bırakıp gitti dedim .
    yine içti. teninin kokusunu özledim dedim .
    içmeye devam etti.
    takmamaya çlısıyorum ama onsuz olmuyor dedim .
    o yine içti . sonra
    abi sen hiç sevmedin mi ? dedim .
    bir kadehte bana koydu ve
    hoşgeldin evlat ! dedi.
    0 ...
  37. 616.
  38. Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıylabaşlayan adamlarız anna.
    büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
    sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
    piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
    işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
    insaf et anna!

    gidelim buradan.
    senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
    hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
    ölelim diyecektim az kalsın. ölmeyelim. hiç ölmeyelim anna.
    sarılalım diyecektim az kalsın. içimden böyle şeyler de geçiyor işte. sarılalım, dudakların…
    tamam sustum.

    gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. şiir kalsın istersen, sadece otursak. oturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
    yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
    gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
    bekleyişler anna. köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba,babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.

    hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
    gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
    sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.

    tarik tufan
    1 ...
  39. 617.
  40. bir köprüde duruyorum
    karanlıkta bekliyorum
    artık burada olacağımı düşündüm
    yağmurdan başka bir şey yok
    hiç ayak sesi yok
    dinliyorum ama hiç kimse yok

    birisi gelip beni eve götürmeyecek mi
    bu lanet soğuk bir gece
    bu hayatı anlamaya çalışıyorum
    elimi tutup götürmeyecek misin beni
    beni bir yere götür
    kim olduğunu bilmiyorum
    ama ben. seninleyim

    bir yer arıyorum
    bir yüz arıyorum
    burada bildiğin birisi var mı
    çünkü hiç bir şey doğru gitmiyor
    ve her şey bir dert
    ve kimse yalnız olmayı sevmez
    ah neden her şey bu kadar şaşırtıcı
    belki de kafayı yedim.
    0 ...
  41. 618.
  42. güzel anılar biriktirdim senden
    dudağıma solgun gülücükler getiren.
    özenle sakladım belleğimde,
    bir yığın oldu daha şimdiden
    nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın,
    bir gün apansız gerçekleşiveren.

    bir terazinin durgun prinç kefesine
    pat diye inince kara kiloluk,
    nasıl kalkar havaya birdenbire
    boş kalan zavallı kefe.
    nasıl titreşir terazi uzun süre,
    denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.

    anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
    i̇kimiz için de yaptım bunu.
    yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
    bir kefede sana hiç sezdirmeden.
    koyabilirsin kara kiloyu artık,
    bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.

    mutluyum ben yine de kendimce,
    senin girdilerin, çıktılarım benim
    doğrusu uygundu birbirine,
    yanyana gelince birbirini tamamlayan.
    vazgeçilmezdi ellerin sonra,
    yangınımdan yorgan, döşek kaçıran.

    ama inan sonludur aşk da
    kovalar sonunu kendi kendinin.
    bana bir uçurum gerek şimdilerde,
    yeterince dik ve derin.
    bir çavlan istiyorum çünkü,
    kırmak için kristalini hayatın ve şiirin

    Metin altıok
    2 ...
  43. 619.
  44. 620.
  45. her yere yetişilir
    hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    çocuğum beni bağışla
    ahmet abi sen de bağışla
    boynu bükük duruyorsam eğer
    i̇çimden öyle geldiği için değil
    ama hiç değil
    ah güzel ahmet abim benim
    i̇nsan yaşadığı yere benzer
    o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    suyunda yüzen balığa
    toprağını iten çiçeğe
    dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    konyanın beyaz
    antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    öylesine benzer ki
    ve avlularına
    (bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
    ve sözlerine
    (yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    minibüslerine, gecekondularına
    hasretine, yalanına benzer
    anısı işsizliktir
    acısı bilincidir
    bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    gülemiyorsun ya, gülmek
    bir halk gülüyorsa gülmektir
    ne kadar benziyoruz türkiye'ye ahmet abi.
    bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    dirseğin iskemleye dayalı
    -- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    cıgara paketinde yazılar resimler
    resimler: cezaevleri
    resimler: özlem
    resimler: eskidenberi
    ve bir kaşın yukarı kalkık
    sevmen acele
    dostluğun çabuk
    bakıyorum da simdi
    o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
    biz eskiden seninle
    i̇stasyonları dolaşırdık bir bir
    o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
    nazilli kokardı
    ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
    kıl gibi ince i̇stanbul yağmurunun altında
    esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    kadının ütülü patiskalardan bir teni
    upuzun boynu
    kirpikleri
    ve sana ahmet abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    sofranı kurardı
    elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    çocuklar doğururdu
    ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    o çocuklar büyüyecek
    o çocuklar büyüyecek
    o çocuklar...
    bilmezlikten gelme ahmet abi
    umudu dürt
    umutsuzluğu yatıştır
    diyeceğim şu ki
    yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    çocuklar, kadınlar, erkekler
    trenler tıklım tıklım
    trenler cepheye giden trenler gibi
    i̇şçiler
    almanya yolcusu işçiler
    kadınlar
    kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    ellerinde bavullar, fileler
    kolonyalar, su şişeleri, paketler
    onlar ki, hepsi
    bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    ah güzel ahmet abim benim
    gördün mü bak
    dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    gelse de
    öyle sürekli değil
    bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    o kadar çabuk
    o kadar kısa
    i̇şte o kadar.
    ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    mendilimde kan sesleri.

    EDiP CANSEVER
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük