sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    276.
  1. sonnet
    benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?
    sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan.
    sert rüzgarlar mayısın narin çiçeklerini.
    hırpalar ;yaz ise pek çabuk geçer...durmadan!
    bazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın...
    bir karartıyla sık sık söner altın bakışı ;
    her güzel,güzelliğini kaybeder: tabiatın-
    sebep olur da bazan bu kararsız akışı!

    fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek,
    dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana.
    ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:
    sen eşitken ebedi mısralarla zamana
    yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler,
    seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
    0 ...
  2. 277.
  3. KALDIRIMLAR (684573 Hit)

    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

    NECiP FAZIL KISAKÜREK
    0 ...
  4. 278.
  5. yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
    buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek
    ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
    bırak yıkasın çıplak başımı rüzgâr diyerek

    konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile
    lakin tırmanacak içimde bitmek bilmez aşk
    ve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbedercesine
    doğayla ve mutlu, sanki bir kadınlaymışçasına

    arthur rimbaud - helecanlar

    eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar
    çok az şeyi
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla.
    daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim bir çok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
    anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
    hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
    ölüyorum...

    jorge luis borges - anlar
    2 ...
  6. 279.
  7. 280.
  8. sana yazdım

    Karda, kışta, zorda,
    baharında yazında mevsimin,
    sana açtım çiçeklerini içimin.
    hep sana soldum sonra.
    Hep sana üşüdüm ayazında bu aşkın.
    ben bu şehrin yağmurundan hep sana aktım
    Sana doldu gözlerim şarkıların en acıklı yerlerinde.
    sana bağırdım avaz avaz, sana sustum.
    Seni düşündüm yarımında, eksiğinde zamanın.
    sana küstüm kimse bilmeden, kimse bilmeden seninle barıştım.
    Ben bütün papatyaları sana yoldum.
    Bildiğim bütün küfürleri sana ettim.
    Sana yandım, sana soğudum, sana söndüm.
    Ben bütün yollardan sana gittim, sana döndüm.
    Ben hep sana yazdım ya,
    bütün soru işaretlerini, bütün virgülleri,
    bütün ünlemleri, bütün noktaları sana koydum.
    Sana açtım bütün parantezleri.
    bütün parantez içlerini seninle doldurdum.
    Ben sana, ben hep sana, ben bunu da sana yazdım.

    Ben sana yazarken her şeyi,
    sen başka baharında mevsimin, başka zamanında hayatın,
    başka düşlerin, başka kolların,
    başka acıların koynunda, yatağında en arsız sevişmelerin.
    ben sana durdum ayakta, sana düştüm.
    Sana saydım yok oluşlarımı ve yeniden doğuşlarımı.
    Ben bütün yaralarını içimin, sana sardım.
    Sana topladım dağılan parçalarımı dağıldıkları yerlerden.
    sana hastalandım, sana iyileştim.
    Sana fırlattım oklarını hayallerimin.
    seni hedef aldım, seni ıskaladım, seni vurdum, sana kızdım, seni affettim.
    Sana içlendim, sana sabrettim.
    ben sana, ben hep sana, yine sana yazdım.

    Ben sana yazdım ya her şeyi,
    aşkı, ayrılığı, en karasını cümlelerin,
    en kanlısını, en ihtiraslısını, en yaralısını, en acısını hatta en ağırını.
    Ben uyutmak için bazen içimin canavarlarını, bozmak için aşkın kara büyülerini,
    yakmak için bazen sana ait kelimelerini dilimin,
    tuz basmak için tenimin senden kalan yerlerine,
    uyuyabilmek için, uyanabilmek için, unutabilmek için, unutamamak için,
    acıtmak için bazen senin de canını, sana yazdım.
    Var olmakla yok olmak gibi.
    kaçmakla yakalanmak gibi
    iyiyle kötü gibi, melekle şeytan gibi.
    atmak gibi kendi uçurumlarından kendini.
    ama ölmemek gibi, ölememek gibi.

    Aşk; ne karmaşık bir şeydi.

    yasemin pulat
    1 ...
  9. 281.
  10. nazım hikmet - neyi bildirir sayılar
    ahmed arif - anadolu
    atilla ilhan - kaptan
    bertolt brecht - kardeşim bir pilottu
    orhan veli - hürriyete doğru
    vladimir mayakovski - kitleler anlamıyor.
    0 ...
  11. 282.
  12. cahit sıktı tarhancı - desem ki.
    1 ...
  13. 283.
  14. Sevgileri yarinlara biraktiniz
    Çekingen, tutuk, saygili.
    Bütün yakinlariniz
    Sizi yanlis tanidi.

    Bitmeyen isler yüzünden
    Siz böyle olsun istemezdiniz
    Bir bakis bile yeterken anlatmaya herseyi
    Kalbinizi dolduran duygular
    Kalbinizde kaldi

    Siz genis zamanlar umuyordunuz
    Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
    Yillarin telaslarda bu kadar çabuk
    Geçecegi akliniza gelmezdi.

    Gizli bahçenizde
    Açan çicekler vardi,
    Gecelerde ve yalniz.
    Vermeye az buldunuz
    Yahut vakit olmadi

    Behçet Necatigil
    2 ...
  15. 284.
  16. Kimi sevsem sensin, hayret
    Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
    Gözleri maviyken yaprak yeşili
    Senin sesinle konuşuyor elbet
    Yarım bakışları o kadar tehlikeli
    Senin sigaranı senin gibi içiyor
    Kimi sevsem sensin, hayret
    Senden nedense vazgeçilemiyor
    Her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvet
    Sarışın başladığım esmer bitiyor
    Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    Dudakları keskin kırmızı jilet
    Bir belaya çattık, nasıl bitirmeli
    Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    Kimi sevsem sensin, hayret
    Kapıların kapalı girilemiyor
    Kimi sevsem sensin, senden ibaret
    Hepsini senin adınla çağırıyorum
    Arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    Getirdikleri yağmur, sende unuttuğum
    Hani o sımsıcak iri çekirdekli
    Senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    Kimi sevsem sensin, hayret
    in misin cin misin anlamıyorum

    Attilla ilhan
    3 ...
  17. 285.
  18. yeryüzündeki tüm kızıl taşlara
    tanrının kanı sürülmüştür.
    bu yüzden kızıl taşlar
    çocukluğumuzu öğretir.
    tanrı, biz çocukken,
    yanımızda dolaşır.
    küpemize dokunur
    ve kolyemize.
    pabuçlarımıza ve kurdelamızın
    kızçocuk olmak kıvrımına girer
    saklanır.

    kızıl bir elbise ve yatak almalıyım,
    kızıl bir yüzük,
    ve lamba.
    o zaman olmalı ki,
    annenin zamanı başlar ve tükenir.

    beklemeyi bilen kan,
    taş olmayı da bilir.
    dünyada olmak acıdır. öğrendim.
    kızıl karanlık
    mavi karanlık
    ve başlangıç
    bir anlamı olmalı ki bunların,
    bırakmaz bizi annemiz ve tanrımız.

    bejan matur
    1 ...
  19. 286.
  20. Bir süre sonra,
    bir eli tutmakla, bir ruhu zincirlemek arasındaki
    ince farkı öğrenirsin,

    Ve aşkın yaşlanmak,
    birlikte olmanın da güvende olmak
    anlamına gelmediğini öğrenirsin.

    Ve öpücüklerin sözleşme
    ve hediyelerin de vaat olmadığını
    öğrenmeye başlarsın.

    Ve yenilgileri
    başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
    bir çocuğun üzüntüsü ile değil,
    bir yetişkinin zarafeti ile...

    Ve herşeyi,
    bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin,
    çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.

    Bir süre sonra güneş ışığının
    yakıcı olduğunu öğrenirsin,
    eğer fazla maruz kalırsan.

    Bu yüzden
    başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
    kendi bahçeni yarat
    ve kendi ruhunu kendin süsle.

    Ve göreceksin ki dayanıklısın
    ve kuvvetlisin
    ve değerlisin...

    Veronica A. SHOFFSTALL
    4 ...
  21. 287.
  22. biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
    oysa ki seninle güzel olmak var
    örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
    bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
    midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
    sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
    sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
    o başkası yok mu bir yanindakine veriyor
    derken karanfil elden ele.

    görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    birleşiyoruz sessizce.

    edip cansever-yerçekimli karanfil
    2 ...
  23. 288.
  24. istanbul aynı değil sevgilim..
    Adını verdim beşinci boğaz köprüsüne kafa tuttum devlete!
    Sokak çocuklarıyla alay ettim sizin babanız travesti bozmaları diye..
    Senin baban nerede ? dediler.. Seni anlattım onlara!
    Peki babam nerede? Berabersiniz biliyorum sevgilim..
    ...Çok sevap işledim sizden sonra..
    Kayganlaştırıcı dağıttın tüm fahişelere..
    Sen onları severdin sorsana babamda seviyormu sevgilim?
    Bana babamı anlatsana..
    Bugün duvarlarım boş kaldı,
    Çok yağmur yağıyor geç kaldın sanırım..
    Gelirken babamıda getirsene.!
    Çok edepsiz oluyorum sen yokken sevgilim..
    Olduk olmadık küfrediyorum, sigara içiyorum sokaklarda.
    Şarap içmeyi öğrendim biliyormusun dayıyorum ağzımı şişeye ayyaş balıkçılar gibi,
    Elimin tersiyle ağzımı siliyorum bide ekşitirken suratımı...
    Her şair sana şiir yazıyor, her şarkı sana yazılmış, romanların önsözlerinde seni özetliyorlar..
    Herkes seni çok seviyor..
    Ben çok kızıyorum sonra herkese,
    Çatıyorum kaşlarımı o benim diyorum çocuk gibi oluyorum..
    Sokaklara çıkıyorum gece yarılarında yalın ayak,yarı çıplak seni arıyorum yoldan geçen arabaların laflı tacizlerine uğruyorum..
    Bağrıyorum arkalarından avazım çıktığı kadar -hadi be orospu çocuğuuuuu..
    Hiçbir cinayet faili meçhul değil artık istanbulda tüm faillerin suretlerini aklımda tutuyorum.
    Devlete söylemem ama ben ispiyoncumuyum? Annemde inanmıyor zaten artık onunla konuşmuyorum!
    Hiç uyumuyorum biliyormusun uzanıyorum cadde ortalarına çok yorulunca üstümden geçen arabaları sayıyorum..
    Biri tutup kaldırıyor beni kaldırım köşelerine seni anlatıyorum bende ödül olarak..
    Söz diyorum hiç doğmayacak olan çocuğumuza senin ismini vereceğim bak..
    Zaten sonra yine sen aklıma geliyorsun bildiğim tüm isimleri unutuyorum !
    Taksim'e çıkıyorum sık sık beraber şarkı söylüyoruz meydandaki heykelle, oda benim gibi çok umursamaz herkes bize bakıyor kıpırdamıyor bile..

    istanbulu bilmemde.. Ben aynı ben değil sevgilim..
    Bugün zincir vurdular ellerime..
    Bide sağ koluma ip geçirip iğne yapıyorlar..
    Seni unutturacaklar hesapta..
    Ulan insan Tanrı'sını unutur mu be ?
    Hadi git sevgilim uykum geldi..
    Söyle babama en kısa zamanda elini öpmeye geleceğim Karaca Ahmet'e..
    Yanıbaşındaki toprak altına ! ..

    nursen
    1 ...
  25. 289.
  26. yalnız bir opera murathan mungan
    3 ...
  27. 290.
  28. Ne hasta bekler sabahı
    Ne de taze ölüyü mezar
    Ne de şeyten bir günahı
    Seni beklediğim kadar

    Gecti istemem gelmeni
    Yoklugunda buldum seni
    Bırak vehmimde gölgeni
    Gelme artık neye yarar

    üstadNecip Fazıl KISAKÜREK
    0 ...
  29. 291.
  30. bir fotoğrafa
    Karşımdasın işte...
    Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    Tıkandığım o an,
    Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
    Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi...

    Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
    Bakış açım belli oldu yine.
    Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
    Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
    Dağlara çarptım her esişimde.
    Yollara küfrettim her gidişinde.

    Demiştim sana hatırlarsan:
    Önemli olan zamana bırakmak değil,
    zamanla bırakmamaktir..
    Şimdi bana, geçen o zamanın
    Unutulmaz sancısı kalır

    Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
    Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

    nazım usta'dan benim gibi amator bir fotoğrafçının çok hoşlanabileceği bir şiir. son derece etkileyici. herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği şiir.

    (bkz: nazım hikmet ran)
    3 ...
  31. 292.
  32. 293.
  33. (bkz: geri gelen mektup)
    (bkz: ben sana mecburum)
    (bkz: anladım)

    aşk ancak bu kadar güzel anlatılır, kelimelere ancak bu kadar güzel hükmedilir.
    2 ...
  34. 294.
  35. Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
    Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love".
    Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar.
    Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
    Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
    Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
    Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
    içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
    Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
    Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
    Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
    Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
    Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
    Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
    Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?.
    2 ...
  36. 295.
  37. * insanın bir sevdiği olmalı hemde çok sevdiği
    sarıp sarmalayıp tozlu raflara gömmeyeceği biri.
    sevmeli
    hemde
    çok sevmeli
    onu öylece yüreğinin ta orta yerinde asılı tutmalı
    insanın bir sevdiği olmalı
    onunla uyanıp onunla uykuya dalmalı.
    2 ...
  38. 296.
  39. sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    haydi iç de çay koyayım.
    1 ...
  40. 297.
  41. seni saklayacagim
    .
    seni saklayacagim inan
    yazdiklarimda, çizdiklerimde
    sarkilarimda, sözlerimde.

    sen kalacaksin kimse bilmeyecek
    ve kimseler görmeyecek seni,
    yasayacaksin gözlerimde.

    sen göreceksin duyacaksin
    parildayan bir sevi sicakligi,
    uyuyacak, uyanacaksin.

    bakacaksin, benzemiyor
    gelen günler geçenlere,
    dalacaksin.

    bir seviyi anlamak
    bir yasam harcamaktir,
    harcayacaksin.

    seni yasayacagim, anlatilmaz,
    yasayacagim gözlerimde;
    gözlerimde saklayacagim.

    bir gün, tam anlatmaya...
    bakacaksin,
    gözlerimi kapayacagim...
    anlayacaksin.
    .
    özdemir asaf
    0 ...
  42. 298.
  43. ülkü tamer - konuşma
    attila ilhan - an gelir
    attila ilhan - emperyal oteli
    attila ilhan - sisler bulvarı
    0 ...
  44. 299.
  45. eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    çok az şeyi
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla.
    daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim bir çok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
    anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
    hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
    ölüyorum...
    1 ...
  46. 300.
  47. Ben oraya koymuştum almışlar
    Arasına sıkışık saatlerin
    Çıkarır bakardım kimseler yokken
    Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar

    kışken ilkyaz sularımda açardı
    buzlu dağlar gerisine kaçacak ne vardı
    eski defterlerdi sararmış yapraklar
    beni bana gösterecek anlamdı, almışlar.

    bir ışıktı yanardı yalnız gecelerde
    akşam çiçekleri uykuya yattı
    sardı karşı kıyıları karanlık
    beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.

    (bkz: behçet necatigil)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük