bu gece gördüğüm rüyadır.
su dolu bir kovanın içindeki tütünleri yakmaya çalışıyordum bir süre uğraştım ve en sonunda yakmayı başardım, pratikte üç saniyeden fazla uzatmam işimi ama nasıl olduysa artık her neyse... tütünler iyice yanmıştı ve dumanlar ak ve bembeyaz bir şekilde yukarı doğru yükseliyordu bende kaçan dumanlardan bir kısmını yakaladım..
sabah uyandığım vakit hemen yan odadaki ananeme gidip rüyamı anlattım ve ona bu rüyayı benim için yorumlamasını istedim fakat ananem bana tecrübelerinin o kadar kötü yönde olmadığını ve bu rüyayı yorumlayamayacağını söyledi.
bugün 25.gün sonumuz hayrola.
virüse yakalanmış komşumun kafasını ekmek bıçağı ile kesip, kuytu bir yerde yaktıktan sonra küllerini bahçeme gömdüğümü gördüm. gerçek gibiydi, yüzüm gömleğim kan içindeydi, oysa dün gece korku filmi de izlemedim amk.
dün gece gördüğüm rüyadır. cem yılmaza misafirliğe gitmiştim böyle bir hürmet bir misafirperverlik sohbet falan ya cem şu kitaplardan imzalasana falan diyorum bir çanta kitap getiriyor onun o karar kitabı var mı amk. gitmeden bal falan ikram ediyor nerden buldun bunu diyorum misi köyünden aldım organik diyor ben de yok olum sana gazlamışlar bunu diyorum baya enseye tokat olmuşuz. sonra uyandım baktım göt açıkta kalmış örttüm rahatladım.
dandik bir barda arkadaşlarla içerken arkamdan gelen birinin arkamı dönmemi engelleyerek "ben kimim tahmin et" demesi, elini omzuma atması ben arkama dönmeye çalışırken gülmeye başlaması, ardından karabasan'a dönüşmesi şeklindedir.
tüm dünyada sağanak yağış var. 400 katlı bir binanın 24. katındayım. yağmur o kadar çok yağmış ki sular cam seviyesine yükselmiş. herkes dünyayı sular basacak boğularak öleceğiz nidalarıyla oradan oraya koşturuyor. elektrikler falan hep kesik. hemen sırt çantama iki üç gerekli şey alıp binanın çatısına doğru olanca hızımla çıkıyorum. basınçtan kırılan giriş kat pencerelerinden içeri sular girmeye başlıyor. binanın 115. katına kadar büyük bir basınçla doluyor sular. sonra denge sağlandığından yağmur hızında devam ediyor dolmaya. bu arada insanların çığlıkları her yerde. boğulanlara yardım falan etmek aklımın ucundan geçmiyor. deli gibi tırmanıyorum merdivenleri. 210. katta duraksıyorum dinleniyorum. bir bakayım diyorum ne alemde ortalık. camdan dışarı bakıyorum. yağmur daha da artmış! sonra tekrar devam ediyorum çıkmaya. en sonunda binanın çatısına ulaşıyorum. etrafa bakıyorum havada güneş var ama hala bir iki damla atıyor yağmur. 5, 6 km ötemde bir tepe var sular arasında yükselen. bakıyorum benim gibi çatıya çıkan insanlar oraya doğru yüzüyor. bende atlıyorum suya. o tepeye doğru yüzmeye başlıyorum.
diktatör bir komutana esir olmuştum savaşta. Adam ayak işleri yaptırıyordu bana. Sonra gözüne girip biraz yükseldim tabi tek amacım bu zibidiyi öldürmekmiş. Ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Sonunda adam anladı niyetimi beni öldürtecekti ki uyandım da kuruldum.
stat full dolu. deplasmandayız. rakip chelsea. biz hangi takımız tam olarak bilmiyorum.
fişek gibi koşuyorum alıyorum veriyorum bir defansa bir forvete gidiyorum. ilerde ashley young var benimle birlikte. 1-1 giderken maç iki gol atıyorum. gol yemeyelim diye de kıçımı yırtıyorum. koşuyorum defansa ama atıyor ipneler. "neyse moral bozmak yok" derken chelsea taraftarı coşmaya başlıyor. sağ kanattan yardırırken birileri bir pankart açıyor. sarı kırmızılı rusça bir şeyler yazıyor. notalar sanırım. topu sürerken notaları mırıldanıyorum. sanatçılığa bak hele. o sırada beni marke eden oyuncu (ya lampard ya terry) "sen nerden biliyorsun bu marşı" diyor. kaptırıyorum topu hemen defansa koşuyorum. topla üstüme bi adam koşuyor. ama ne futbolcu ne de chelsea ile bir alakası olan biri. hollywood filmlerinden çıkmış 60'lı yaşlarda meymenetsiz bir adam. dengesizce geliyor üstüme ayağımı sokuyorum düşüyor öküz. "dikkat ettt cam elini keser" diye bağırıyorum. evet cam. hatta şişe. sahada kırık şişe var lan. içip atmıştır şarapçı bir ingiliz. tabi bu arada chelsea taraftarı 108 desibelle o deminki marşı söylüyor. ulan rusça marş. abramoviç'e yavşıyorlar yavşaklar.
neyse topa ayağımı sokunca kaleyi tam karşıdan gören bir noktaya yuvarlanıyor. bilin bakalım kim geliyor topa. kara insan irisi biri. koşusundan fil dişili olduğunu anlıyorum. "şansıma sıçayım senin ne işin var burda" demeye kalmadan abanıyor topa. asıyor doksana şerefsiz. uyanıyorum sonra.
uyandığımdan beri hollywood ihtiyarına ve şişeyi atana küfrediyorum. ayrıca rusça bildiğim tek kelime "evet" anlamındaki "da". onun da nasıl yazıldığını bilmem.
rüyamda şimdi oturduğum evden başka bir yerde oturuyormuşum ve büyük bir cadde var ... polisler toplanmış bir protesto ya karşı hazırlık yapıyorlar. halk da toplanmış. halk polislerin meydanlarda çok fazla şiddet göstermesine karşı protesto yapacak babamla karşılaştım tam da katılsam mı katılmasam mı diye düşünürken, sayın başbakanımız testere filiminde testerenin bindiği 3 tekerlekli bisikletle meydanda dolaşıyordu. *
böyle bir rüyaydı işte.
Elime aldım otomatik atan bir tmp9 u daldım zombilerin araya, mermim bitti mi ? bitti, topukluyom. Tam bir market gördüm, yiğecekler filan duruyor. bir sorun var, 30-40 kişilik zombi grubu var. sonra yanağım titremeye başladı gözümü bi açtım saat gece 2,30 kız arkadaşım mesaj atmış.
dün gece gördüğüm, kıyametin kopmak üzere olup bir türlü kopamadığı kabustur.
kampüste tüm arkadaşlarımla birlikte mezun oluyoruz, herkeste bir neşe, bir kaygısızlık havası, " ..işte bugün de akşam ezanından sonra kıyamet kopacakmış ha ha haa.." tarzı, kıyametin kopacağını bilip de sallamama geyikleri dönüyor.
akşamın yaklaşması ve havanın da ürkünç bir hal almasıyla insanlar alelacele bir yerlere gitmeye çabalıyorlar, herkeste bir telaş, korku baş gösteriyor.
kimisi " keşke şöyle yapmasaydım, içmeseydim" li veryansınlar ediyor, efendime söylüyeyim, kimisi apartmanların bodrum katlarına sığınıyor, dışarıdaki kıyameti görmemek adına, kimisi apartmanların çatılarından kendini atıyor...
bense ne yapacağını şaşırmış vaziyette etrafıma bakınıyorum korku içinde, derken kafama dank etmiş olacak ki ceketimi çıkarıp bir ağacın altına sererek kaza namazlarımı kılmaya başlıyorum. daha namazımı bitiremeden birileri çekiştire çekiştire beni de bir apartmanın çatısına çıkarıyor, birazdan olacak korkunç hava olaylarını saymaya başlıyor. adeta güneşin doğudan batışını izliyoruz, her yeri dumanlar sarıyor(tabii bu arada dabbe filminden sahneler de arka planda dönüyor ...).
birkaç insan kendini gözümün önünde aşağı atıyor. ben yine bir köşeye çekilip dua etmeye başlıyorum, yine duamı bitiremeden biri alıp beni boş bir sınıfa götürüyor, uzun zamandır sinemaya gitme sözü verdiğim ama bir türlü yerine getiremediğim bir arkadaşım da orada. beni görünce kollarını açıyor "vay be 78bpm, seninle bi sinemaya gidemeden ölüp gideceğiz." diyor ağlamaklı...
yalnız böylece oradan orada koşuşturuyoruz...
allah düşmana göstermesin efendim, böyle bir rüya...
sözlüğe girmişim. saat 05.47 gözlerim dönüyor boynum ağrıyor. saçma sapan başlıklar görüyorum. ama seviyesiz değil. yazarların gördükleri en son rüya diye bir başlığa tıklıyorum ve yazıyo...
dur ya bu rüya değilmiş. e biyolojik saat şaşıryor tabi.