nasıl bir rüyaydı o öyle yaa... cebimde 7 cevapsız arama ama hepsi de efsane isimlerden artık ne söyleyeceklerdiyse; jimi hendrix, kurt cobain, frank sinatra (aklımda kalan isimler)
e tabi isimleri görünce acayip mutlu oldum ama öbür dünyadan aradıkları fikriyle de baya bir tırstım rüya bile olsa...
2 gün önce hayatımdaki en gerçekçi rüyayı gördüm.
rüyamda ölülerle konuşuyordum. onları görebiliyordum.ANCAk benden başka kimse göremiyordu.
rüyanın başında birisiyle konuşuyorum.
bir arkadaşım yanıma geliyor sen kendi kendine ne konuşuyorsun diyor.
yanımdaki adama bakıyorum o da sus işareti yapıyor.
sonra arkadaşıma dönüyorum hiç sen işine bak diyorum.
ardından adamla yalnız kalıyorum ve aramız şöyle bir dialog geçiyor:
ben:Az önce arkadaşım geldi ve sizi görmedi , bu ne demek oluyor?
adam:bizi herkes göremez zaten görmemelidirler de.
ben:siz yoksa..
adam:hayır düşündüğünüz gibi cin filan değilim ben sadece artık bu dünyada yaşamıyorum.
ben:yani siz ölüsünüz?
adam başını sallayarak gülümsüyor.
bu cevaptan sonra iyice irkiliyorum.Ama sonra rahatlıyorum.
ben:peki siz ölüsünüz ama fiziken aynı insan gibi görüyorum sizi , şimdiye kemiklerinizin kaybolması gerekmez miydi?
adam:dünyadaki insanlar ölümü yanlış anlıyorlar.insan öldükten sonra sadece başka bir hayata başlıyor.Dünyadaki gibi öbür dünyada da kalbimiz oluyor.Orada da acıyı ve sevgiyi hissedebiliyoruz.Sadece yemek yemiyoruz ve tuvaletimizi yapmıyoruz.Ölümün tek zor yanı ise ölüm acısı , o biraz zorluyor insanı ama onu da çabuk atlatırsın.
ben:ölümü öyle bir anlattınız ki, ölümden korkmayı geçtim ölümü sevmeye başlayacam * .
adam ufak bir tebessüm eder ve ortadan kaybolur...
Hala daha rüyanın etkisini üzerimde hissetmekteyim.
iki gün önce gördügüm rüyadir. avrupa da tanimadigim bir sokaktayim. iki tarari butikler olan bir cadde. bir binanin kapisinin esigin de iki tane adam bulunuyordu. oldukca bakimli giyinmis bu adamlarin boylari oldukca uzundu. birinin saclari kivircik di ve kirli sakali vardi saclari kumral ve teni esmer di. digerinin saclari onunkinden kisa düz ve siyah di sakali vardi ve teni de digeri gibi esmer di ama daha acik tenliydi digerine nazaran. ikisi de düzgün vucutlu ve uzun boyluydu. bana bakip dostca gulumsediler. kumral sacli olana saka ile karisik, boyun kac santim diye sordum oda bana ciddiyetle iki metre dedi. adamlarin bulundugu yerin yakininda bir dövmeci vardi. o dövmeciye girdim. bulundugum yerin ici bir kütüphaneyi andiriyordu. biraz metalica havasi vardi iceride. kitaplarin bir kac tanesini aldim ve iclerini karistirdim. etrafima bakindim ve avrupali gòrunumlu bir adam. elli yaslarinda beyaz kisa sakali ve saclari vardi. uzerinde de gri bir gomlek ve ona uygun bir kot pantolonu. etrafinda ilk okul caglarinda dokuz yaslarin da cocuklar bulunmaktaydi. cocuklar yagmurluk giyinmisti ve cogu kumraldi. o cocuklara az once bu tuhaf ortama girmeden once gordugum iki adamin hikayesini anlatmaktaydi. megersem o gordugum adamlar onceden bu tarihden once yasiyormus. neyse ciktim hava karanlik ve birden o gordugum adamlardan biri ile bulusmaya gittim. goz gozu gormiyor. onceki o bakimli kisilikten eser kalmamis. onumde tum yuzu yaniklar icin de cökmus ve zayiflamis ciliz bir adam duruyordu. bu kisi benden yardim istedi ve bende ona daha onceden ayarladigim orta model bir telefon verdim. ve uyandim.
ruyamda ecnebi esmer bir kadın (muhtemelen sunny leone) üzerinde şeffaf laylondan bir trençkontla bana yaklaşıp elindeki 100 doları uzatıp akbilinizi kullanabilir miyim diye sordu. içerisinde 107 kontör bulunan aylık akbilimi alıp, nejat alp' in meşhur "saat 2' de kadıköy iskelesi' nde" bakışının bir benzerini atıp usul usul uzaklaştı.
rüyamda, bir alışveriş merkezindeyim. ama böyle her şey var yani mutfaktan giyim'e kadar her şey. sonra ben yürüyen merdivenle yukarı çıkıyorum. kapıyı açıyorum bizim ev. ''evimiz ne ara alışveriş merkezi olmuş ya'' derken içeri elinde dondurmalarla burak özçivit giriyor. sonra ben bunun boynuna atlıyorum sarılıyorum falan, hadi diyorum fotoğraf çekincez. tamam diyo kalkıyoz biz ama nerden baksan bir yüzden fazla fotoğraf çekiliyoruz ama ben hiç birini beğenmiyorum. sonra burak özçivit benden sıkılıyor çünkü o kadar çok fotoğraf çekiliyoruz ki adamı rahat bırakmıyorum. sen bu alıyo bütün arkadaşlarını* benden kaçıyo ama yanında sepet olan motorla. ben peşinden koşuyorum işte gitme falan diye, sonra bakıyorum olmucak arkasından bağırıyorum ''buraaak! hava çok soğuuk dur sana battaniye getircem!!'' tamam diyo bu duruyo alıyorum ben bunu battaniyeye sarıyorum kundak gibi. hadi git şimdi ama bana uğra bak diyorum. tamam diyo gidiyo.
2,5 saat önce görülen rüyadır.
rüyamda da yazardım. ve bir yazar da paylaşıyordu başrolü benimle. yardımcı kadın oyuncunun, çalıştığım kurumun yazı işleri müdüresi olması kesinlikle beni de şaşırtan bir kadrolaşmaydı.*
uludağ sözlük azılı yazarlarından bir yazarla telefonla sürekli irtibat halindeydik, konuşuyor konuşuyor konuşuyorduk.
ne çözmeye çalışıyorduk ve çözemiyorduk bilmiyorum; ama buluşmamız gerekiyordu ve bunun üzerine bir iki plan öngörüsünde bulunduk.*
sonra konuşma sonlanıyor ben uyuyorum, sabah bir kapı zili sesiyle uyanıyorum, derken odama giriyor gelen.
gelen az evvel dediğim yazı işleri müdüresi. elinde kocaman bir paketle yatağıma yaklaşıyor, hayırdır diyorum, bu paket kuruma geldi sanaymış diyor. paketin üzerinde yazan ise top secret ve yanına da smiley iliştirilmiş.* gönderen ise o azılı yazar.* şaşırıyorum, henüz 4-5 saat önce telefonda konuşmuştuk ve uzaktık birbirimizden farklı şehirlerdeydik ve bu paketi ne zaman hangi ara yollamıştı bana, hiç bahsetmemişti ve neden kuruma gönderiyordu ki.. *
herneyse doğruluyorum yatakta açıyorum paketi, ilk olarak elime bi kaç resmi evrak geçiyor. bakıyorum gözucuyla ve hemen diğer evraklara geçiyorum. diğer evrak dediğim standart gazete ebatlarının iki katı büyüğü ebatlarında redhack gazete basmış, o. ** inceliyorum biraz. diğer evrağa bakıyorum, kesinlikle anlam veremiyorum çünkü evrak belediye meclis kararları. bu azılı yazarda bunlar ne arıyor ki allah aşkına daha bu hafta yazıldı bunlar diyorum. *
sonra bir de not iliştirmişti,güzel şeyler yazıyordu, gülümsüyordum.... derken uyandım.
valla hayrolsun, bilinç altıma sağlık, allah beterinden korusun diyorum ben genel olarak. güzel günler sevgili yazarlar.*
bir yerde arkadaşlarla oturmuşuz birşey kutlanıyor gibi dışarı cıkıyoruz şenlik alanı var. sonra babamla kavga ediyorum eski sevgilim de orda. ben ağlamaya başlıyorum ayaklarını görüyorum sadece dönüp gidicek biliyorum ama gitmek yerine yanıma eğilip teselli ediyor. evet kıçım açıkta kalmış.
dün gece görülendir.
bir diş doktoruyla yapılan sıkıntılı konuşmadır.
ardından başka rüyaya atlanmış, bütünlemede sınava girmeden önce sıraya yazılan formüllerle hocaya yakalanılmıştır. ***