Yolda pek samimi olmadığım insanlarla karşılaştığìm tüm anlar. O saçma ayak üstü muhabbetler var ya *
-napiyon?*
-okul nasil?*
-senin bir sevgilin vardi ya*
-aa şeyi gördüm geçen gün *
-bir gün görüşelim ya*
Diye uzar gider ve bütün bu sahte samimiyetten kaçmaya çalışırken cümlelerim karışır. Hayattan sogurum yumruk atmak falan isterim. Beynimin boşluğudur karşılaşmalar asla altından kalkamam.
denizde bikini üstüm açılmıştı. neyseki sudan çıkmadan fark ettim ama bağlarken bir parça yosunuda ciciklerimin yanına alıvermişim. ben herşeyi geçtim hem cinslerim iğrenerek baktı ve ne olduğunu anlayamadım. ayıp ya ben olsam uyarırdım. hem sanki bok var neden iğreniyorlarsa. aman
Eve yeni taşınmıştık ben de dolmuşa bindim eve dönüyorum. Malum kış, hava hemen karardı. Durağı kaçırcam korkusuyla etrafa bakınıyorum ama yok tanıdık gelmiyor yollar bir türlü. Zaten yol çalışması vardı farklı yollardan geçiyorduk. En sonunda navigasyonu açtım telefondan ayarladım eve. Millet ölmeyi unutmuş, dolmuşta çıt çıkmıyor, benim telefon bağırıyor. 200 m sonra sola dönünüz Şoför ise bir piç gülüşüyle yanındakini dürtüyor olm duydun mu lan 200 m öteden sola dönecekmişiz.
bir süre kendine gelememesine neden olan anlardır. bir anımı anlatayım size çocuklar. eskiden kaldığım yurdun yanında bir cafe vardı. bir gün yemek yemeye gittiydik oda arkadaşımla. çişim gelmişti tuvalet gitmiştim. tuvalet unisex idi. neyse, kapıyı kitledim ben. işte çişimi yapıyorum falan sonra birden kapı açıldı. bir delikanlı idi kapıda şaşkın halde bana bakan. kapasana diye cırladım. öyle şok olmuştu ki çocuk donakaldı. neyse, sakince kalktım, sifonu çektim, ellerimi yıkadım ve dışarı çıktım. çocuk kıpkırmızı bir halde masada oturuyordu. benim çıktığımı görünce yanıma gelip özür diledi olur böyle şeyler sıkma canını dedim.
olmaz öyle şeyler. soğukkanlı davranmış olabilirim ama o an kadar rezil olmadım hiç ben. kapıyı tıklat önce bi! senin yüzünden ben kaç gün dışarıda tuvalete giremedim biliyor musun sen?
henüz lise talebesiyken kipa da kutu içindeki drajelerden yerdik arkadaşlarla. bir gün yine yiyorduk ki 2 güvenlik görevlisi bizi kedi eniği gibi ensemizden tuttuğu gibi dışarı atmıştı.
ben hayatım boyunca o kadar utandığımı hatırlamıyorum.
sene geçen sene şubat-mart aylarıydı trabzon meydandayken parkın olduğu taraftan turizm acentesinin olduğu tarafa geçmek isterken aradaki dar yoldan araba geldiğini görüp hızlıca karşıya geçmek isteyince ayağımı kaldırımın ucuna atmamla yerde 2 tur dönmem bir olmuştu etraftakiler tebessüm ederken utancımdan dolmuşa atlayıp eve dönmüştüm. bu da böyle bi anımdır.
--spoiler--
fakülteye derslere geç kaldığım bir sabah, köşeyi dönüp koşarak merdivenlere çıkacakken, tam köşeden bana doğru gelen 2 metre boyundaki çocuğu fark edemeyip, göbeği hizasında olduğumdan göbeğine kafayı gömmem.
o an orada bulunan herkesin bana gülmesi.
2 metre olan vatandaşın da gülmesi, yetmezmiş gibi "göremedi herhalde beni" diye dalga geçmesi.
okulda bazen hala yanıma gelip, "ben sizi bi yerden tanıyor gibiyim" diyenleri hep bu yüzden beni hatırlıyorlar sanıyorum sözlük.
ama neyse ki çoğunun benden yaşça küçük olduğunu düşününce ferahlıyorum.
--spoiler--
yemeğe çıkarken bir cebe para diğerine ped konulur.
yemek alındıktan sonra şirket yemekhanesinde sırada onlarca kişi varken para diye ped uzatılır.
sonrası derin utanç tabi.
Amerika'ya ilk gittiğim aylarda kasiyerle bir an boş bulunup yaaa diye başlayıp Türkçe konuşmam çok utanmıştım, yanımda peder beyin olmasının arttırıcı etkisiyle baya bir mahçup olmuştum.
ben daha genç bir kızken 5-6 sene önce okuldaki ergenliğe yeni girmiş erkekler aralarında cinsel sohbet yapıyorlardı, porno morno sözünü çok duyar oldum, dedim bu porno ne ola ki yenir mi yutulur mu? araştırdım. çıkan siteye tıklamamla facebook duvarımda cıbır ablaların ahlaksız fotograflarının paylaşılması bir olmuş, ve ben bunu anca 2 gün sonra arkadaşımın söylemesiyle farkedebiliyorum..................
hoşlandığım bir velet vardı küçükken. çok iyi bisiklet sürerdi, bende belki beni beğenir umuduyla bisiklet sürmeye başladım tek elimi bırakıyorum saçları savuruyorum falan derken sonra dedim ben iki elimi de bırakayım. nerden demişim bıraktığım gibi bir ağaca tosladım. sonrasında kahkahalar ve kanayan yaralar.
askerde yemekhane çavuşuyum ve doğal olarak yemek duasını ben yapıyorum. o gün çok yağmurlu olduğu için askerleri yemekhaneye topladık. kıdemli başçavuşun yanında 'yüksek sesle' diye bağıracakken dilim sürçtü ve ben 'yüksek seksle' dedim. nasıl kızardım bozardım unutamam. asker adam zaten eli sikinde geziyor bunu duyan erler gülmeye başladı.
lise zamanlarımda geçen bir yanlış kişiye mesaj atma hikayesi. müzik kulübüyle ilgili bir arkadaşı, okulumuzun müzik odasına da ev sahipliği yapan grand cour bölgesine çağıracaktım. arkadaşa "10 dakika içinde cour'a gel sikmiyim belanı" şeklinde son derece seviyeli bir şekilde talebimi sms ile ilettim. aradan kısa bir süre geçmişti ki o zamanlarki sevdiceğimden bir mesaj geldi. Mutlulukla açtığım mesajda "o ne demek?" yazıyordu. şaşırmıştım. "ne ne demek?" diye sordum haliyle. sevdiceğimden gelen "10 dakika içinde cour'a gel sikmiyim belanı (?)" mesajı beni utandırdı. yanlış atmışız.
