sabahleyin ev arkadaşımın dün akşam özenerek çıkardıgı son çorabı giyip çıktım.biliyorum arkadaşın başka çorabıda yok.
sabahtan itibaren telefonum kapalı ne yaptı acaba diyerek düşünüyorum.bir yandanda içimden bir ses usta üşür dergibi vicdanımı tetikliyor.neyapacagımı bilmiyorum.pişmanım.
mazinin sizden hesap sormasıdır.
keşke başka bir hayat yaşasaydım da onu bırakmak zorunda kalmasaydım lan sözlük.
çocuğuna adımı koymuş. şimdi haram o bana.
mutlu olma yolunu bulup buna ramak kaldığı sırada duyduğum histir. yine bi bok yedim sözlük. bi kız arkadaşım var. henüz 2 günlük. ilk anki tanışıklığımızdan beri bana günbegün bağlandı. çok iyi birisi, güzelde. hiç bişey hissetmeden teklif ettim. dedim belki başlayınca bişeyler olur. sevebilirim belki. ama yok sanki sevme hissiyatım kaybolmuş, bir günah işlemişimde sen sevemezsin diye kaderime yazılmış. neden böyle olduğumu düşünüyorum. empati kuruyorum ve kendimi karşımdakinin yerine koyduğumda ne tür bi psikolojinin içine gireceğimi düşünüyorum. şu an duyduğum sadece suçluluk psikolojisi.
böyle gidipte ah almaya devam edersem. mutlu olamayacakmışım gibime geliyor bi ömür. dengesizim kabul ediyorum. ve bu kuzenimin en yakın arkadaşı. artık ilişkiyi bir çok kişi biliyor. ama herşey için çok pişmanım. onun böyle bişeyden haberi yok, gayet mesut ama böyle hissetmeye devam edersem herşey sonlanacak. kendimi çok pislik hissediyorum. ondan milyonlarca kez özür diliyorum.
bu akşam yaşadığım pişmanlık'tır... taksimde arkadaşımla beraber yürürken, bankamatiğin önünde bekleyen çok ünlü bir dizi oyuncusu ile göz göze geldim. o esnada adı aklıma gelmedi ve yanımdaki arkadaşımı dürtüp "doğukan bak!" dedim. durduk adamın yüzüne baktık uzun uzun, sanırım alkolün etkiside vardı azıcık... ama ikimizde adını çıkartamıyoruz. o bize bakıyor, biz ona... çok bozuldu adam doğal olarak ama ismini çıkartamadığımıza değil tabi ki... sanki hayvanat bahçesinde deve kuşu görmüşümde arkadaşımı dürtüyorum "aaa baksana deve kuşu ne güzel" diye... yaptığım saçmalığı farkedince arkadaşı kolundan tutup yoluma devam ettim... ama adamın o bakışı uzun yıllar gözümün önünden gitmeyecek. * çok ayıp ettim ya...
hayatımda çok fazla pişmanlığım olmasa da bir tanesi var ki her gün çekiyorum.
gidiyorum bir lokantaya/fast food mekanına* gözü dönmüş bir biçimde ne bulursam alıyorum. oturup yemeye başlıyorum. dakikalar geçiyor ve ben yavaş yavaş şişmeye başlıyorum. biraz daha zaman geçiyor ve ben artık vücudumdaki bütün deliklerden patates püresi çıkarabilecek kıvama geliyorum ve mecburen bırakıyorum. tabağımda da yenmemiş bir şeyler hep kalıyor. istisnasız.
buraya kadar okuyan kişi muhtemelen pişmanlığımın 'keşke almasaydım o kadar şeyi' şeklinde olacağını düşünür, ama hayır öyle değil.
benim pişmanlığım tekrar acıkmamdan itibaren başlar. aklıma hep bıraktığım şeyler gelir ve 'keşke onları da yeseydin lan' diye triplere girerim. hayatım zindan oldu bu yüzden, artık dışarda yemek yiyemiyorum.
dün minibüste en arkada oturuyorum. durağa yanaşınca minibüs camdan bir kızın bana baktığını gördüm. güzel kızdı diye düşünürken kız bindi minibüse. bana bakarak hemen önümdeki koltuğa oturdu. arada dönüp bana bakıyordu ama ben aldırmıyordum. ineceği sırada da uzun uzun baktı, belki de benim de inmemi bekledi ama ben inmedim sözlük. allah belamı versin... niye inmedim hacı ben? pişmanım hem de çok... bugün aynı saatte aynı yerde minibüse binip aynı koltuğa oturdum, belki gene karşılaşırız diye ama nafile...
of şu an ölmek istiyorum sözlüüüük!! bana burs çıkmış ve benim haberim bile yok. okulda panoya asılan isimde, rektörlük bursu çıkmış ve benim bundan haberim yok. senet tarihi en son geçen haftaymış... merak ediyorum şimdi ölsem çok mu koyar, her ay 240 milyon geri ödemesiz parayı harcamaktan...!!
ooofff!!
babamın özene bezene aldığı gümüş çakmağı, bir anda aklıma gelen bir komutla, hala hatırlıyorum o hissiz an'ımı, aniden tuvaletin penceresinden kapıcının evinde denk düşen boşluğuna attım.
babam, o kullanmaya kıyamadığı, kutusunda sakladığı çakmağı yerinde bulamayınca,
-burda çakmak vardı, gördün mü kızım
- .... (saklandığı yerden çıkar) ıııh. hayır baba.
tekrar tekrar sordu. kızmamak için tutuyodu kendini.
kızsa, pişmanlık olarak kalmazdı aklımda eminim. ama yazık adama ya, ne biçim çocukmuşum. 4-5 yaşlarındaydım.
ilk maaşımla, ona o gümüş çakmaktan alıcam. söz baba.