bugün

(#11033345)

olta attığım kız çok pis oltaya geldi sözlük. oltaya geldiğine göre mevzuyu seninle paylaşıcam; *
biz bu arkadaşla msn'de konuşuyorduk. bu bir oje alacakmış ondan bahsetti bende rengini sordum bu alışveriş sitesinin adresini filan yolladı. harbiden enteresan rengi olan güzel bir ojeydi lakin benim içimdeki bu küçük sırlar piçliği bir anda canlandı "dur şuna bir olta atayım" dedim ve aramızda yaşanan diyalog;

- bu ne biçim renk? oje dediğin kırmızı ve tonları olur. ben kırmızı ojeye bayılıyorum.
+ buda çok güzel şimdilerde çok moda.
- ben anlamam modadan filan. benim favori oje rengim kırmızıdır. kırmızı oje sürmüş bir kadına asla hayır demem.
+ kırmızıda her kıyafetle uymuyor ama.
- uysun uymasın ben kırmızı severim.

bu sohbetin ardından bugün buluştuk sözlük. mevzu benim aklımdan uçup gitmiş tabi. lakin arkadaş sürekli ojelerini göstermek için saçıyla, yüzüyle, burnuyla oynayınca benim jeton düştü "ulan ben buna olta attıydım gelmiş sazanım" dedim. *
bugün bir olta daha attım sözlük laf arasında "eşofman giyen kızlar çok seksi oluyor" dedim. bakalım yarın buluşucaz büyük ihtimal buluşmaya eşofmanla gelirse küçük sırlar modunda takılmaya devam edeceğim.

not: enteresan olta fikri olan arkadaşlardan yardım bekliyorum. özel mesajlarınızı eksik etmeyin arkadaşlar. hadi küçük çetler, hadi küçük ayşegüller bir yardımcı olun. *
hotmail'i ilk duyduğumda erotik bir terim sanmıştım.
* kardeşime oynasın oyalansın diye mario indirdim. saatlerdir kendim oynuyorum. işin ilginç kısmı, bu mario kafasıyla tuğla bloklarını kırabildiği halde bi kuğuya ya da bi kaplumbağaya değince nasıl oluyor da ölebiliyor? 3 canı olmasını geçtim ben de bunu sorguluyorum. manyağım heralde.

* ölmeden önce en çok görmek istediğim şeylerden biri de dünya erkekler gününün çılgınca kutlanmasıdır. lan çok istiyorum. böyle hediye falan alalım, karşılığında bi bok almayalım. hep size hep size..

* hayatımda ilk defa adı berkecan olduğu halde şimdiye kadar bir sevgilisi olmamış insan tanıdım. türünün tek örneği heralde. eli yüzü de düzgündü. tam bir numune.
komşusunun şifresiz internetine dadanan ve sınırlı bağlantı anında tüm apartmanın şartelini gözünü kırpmadan indiren bir bünyeydim bi ara.
hiçbir şeyi tutkuyla yapmıyorum. acayip korunaklı ve ortalama yaşıyorum. öyle böyle değil, 26 yaşına geldim ve çok istediğim halde ne aşık olabildim, ne adam akıllı bi siyasi gruba örgütlenebildim, ne bi hobi edinip umarsızca bütün vaktimi ona gömdüm.. öyle mutlu mesut okullarımı okudum, sevdim-sevildim, endişeli modernlere küfreden endişeli post-modern olup çıktım.. daha kaç sene böyle yuvarlanıp giderim bilmiyorum. işin tuhafı bunun çok kötü bir şey olmadığını da düşünüyorum bir yandan. bilmiyorum iyi midir kötü müdür toplamda..
yüzüklerin efendisi'ni izlemedim ve elimin altında serinin 1080p filmleri hala duruyor ..
tam bir üşengeçlik abidesiyim.

her gün okula geç kalıyorum. geçen seneden beri. her derse hemde. sabah olan dersler, öğlen başlayan dersler. hepsine. uyanamıyorum çünkü. kampüs arabaları tıklım tıklım almıyor.
işin komik yani; derse 10 dakika geç kalıyorum ve yarım saat kapıda bekliyorum. "acaba girsem mi? hoca bir şey der mi?" gibilerinden. sürekli arkadaşlarıma mesaj atıyorum. "derse gireyim mi? hoca derse ne zaman başladı?" falan diye.

artık arkadaşlarım cep telefonlarını derse girdiklerinde kapatıyor. acayip, koyuyor bu bana sözlük.
itiraf ediyorum sevgilimden ayrılmak için bugün yok yere tartıştık biliyorum küfrediyosunuz bana ama olsun benimde cümlelerim var.
the bourne serisinin bluray dvdleri ve 1080p versiyonları var. paylaşmak istemiyorum. *
tamamı 1080p olan film arşivim var. paylaşmak istemiyorum.*
hayat kime gülümser kime göz yaşını hediye eder bilinmez ama gerçek olan hissetmektir.
üzüntünde de, sevincinde de hayat vardır.
ne zaman korkmak gerekir biliyor musun ?
ve insan ne zaman yalnız kalır biliyor musun?

yalnız kaldığın zaman, hissetmediği zaman.

din, dil, ırk hissetmediğinde her dilde, ibadette, tende yalnızsındır.

kimisini kendin terkedip eksiltmişsindir,
kimisi senden koşarak kaçmıştır.

bir ilişkin yoksa kesin bu yüzden deyip bir ilişkiye başlarsın.
bakarsın hala eksik bir yerler, yalnızlık hala sende.
çoğulculuk demokrasiye ne kadar uygun değilse, sen de kendine o kadar adaletsizlik yapıp, görmezden gelirsin.
bişeyi kaçırırsın...
azınlık saydığın, yalnız bıraktığın yalnızlık ;
sen terkedince gitmez.
kişilik bozukluğumudur adını yalnızlık koyduğun şey,
yoksa başka bir rahatsızlık mı bilmiyorum.
ama adını koyduğun ama benim için bu duygu karmaşıklığı ben kendimi tamamlamadıkça beni terk etmeyecek onu biliyorum.

yalnızlığımı azınlık konumuna getiren herkese teşekkürler.
tabi bir de çoğunluk haline gelen nefret, güvensizlik gibi saçma sapan duyguları hayatıma katan her yalnızlığa saygılar.
itiraf ediyorum sevgili sözlük, sorunlunun tekiyim.
spiderman trilogy 1080p filmlerimi, kesinlikle paylaşmam. *
son zamanlarda hiç olmadığı kadar kolay ağlıyorum, hissiz ağlıyorum, canımın acısından ruhumun varlığını farkedemiyorum! kalbimin vücuduma ciddi şekilde ağır geldiğini hissediyorum, ve evet sana söylüyorum azrail bu gece ölürsem gözüm açık gitmicek, bekliyorum gel geleceksen...bekliyorum.
lethe nehrine baraj kurup içinde boğulasım var.

öyle.
üniversite hayatlarım hep başarılarla dolu ama bu başarılarda anladığım önemli şey insanların aslında hep o başarılı olanın kuyusunu kazmak olduğunu anlamak oldu.

insanlar acayip çıkarcı.

anlıcan alem göt olmuş.
yazılan itiraflardan birinin beni tanıyan biri tarafından benim için yazılacağını sanıp itinayla okuyorum.
(bkz: gerizekalı olmak)
aç karnına sigaramı yaktım, canım sıkılıyor, yavşak bilgisayarın fanı kurbağa gibi ses çıkartıyor, aslında uyumam lazım ama insomnia takılıyorum ve ayrıca bu yazdıklarımın itirafla hiçbir alakası yok.
ben aptalın biriyim.

sadece aptal değil aynı zamanda aşağılık, gerizekalı ve mankafayım.
manyağın teki olduğumu iddia edenler de var.
bazıları şizofrenik eğilimlerim olduğunu düşünüyor. daha hafif ifadesi paranoyaklık oluyor.
bazen beynimi tatile çıkarasım geliyor, yerine vekil olarak ise böbreklerim baksın istiyorum. ne var ne yok süzüp boşaltım sisteminden atsın diye.
bazen de dünyayı yakıp çöpe atasım bir de üstüne tüküresim sonra da yeni bir dünya yaratasım geliyor.
bazen kendimden, düşüncelerimden ve beynimden ürküyorum.
bazen çok yalnız hissediyorum.
bazen beynimin içinde bir orduyla yaşadığımı hissediyorum.
bazen bir bebek kadar hafif ve masum hissedebiliyorum.
bazen şeytanın en sadık hizmetkarına çok yakın olduğumu biliyorum.
bazen yaşamaktan bıkıyorum.
yaşamın her anında yeniden yaratabileceğim çok güzel bir dünya olduğunu bile bile ondan koşar adım neden kaçtığımı hiç anlamıyorum.
mazoşist ve sadomazoşist yanlarımı bir kenara atamıyorum.
bir sorular yumağı içinde yaşıyorum. sorularla ve şüphelerle kendime işkence çektirmekten haz aldığımdan şüpheleniyorum.
ve tüm bunlara rağmen kendimi çok ama çok seviyorum.
evet aylar sonra tüm bunları okuduğumda, yaşadığım onca ruhsal çöküntüye rağmen hala kendimi çok ama çok seviyorum, evet bu yüzden insanları, yaşamayı ve birilerinin gereksiz gördüğü küçük ayrıntıları çok ama çok seviyorum.
bırak buraya yazmayı, kendime bile itiraf etmekten korktuğum şeyler var be sözlük.
sözlüğü daha tam olarak kullanmayı bilmiyorum kendi entylerimi bile bulamıyorum. sanırım çaylaklığımdan kaynaklanan bir durum. ve nerden başlık açacağım hakkında bir bilgim yok.
cebimde tamı tamına 48 kuruş var sözlük. evet evet 48 üç tane de 1 kuruşluk var geçen su parasını yatırınca bankamatik verdiydi. kırrkk sekizz kuruş peh peh peh amma da para haa.. hepsini geçtim de tek dal sigaram olsaydı..
merak ediyorum. kayıtsız görünmeye çalışırken bazı zamanlar merak ediyorum ama öğrenince sıkılıyorum. bazen bilmemek daha eğlenceli sözlük.
itiraf etmeliyim ki itiraf etmek sözlüğümde olamayan bişi..
amına koyayım ne kadar çok itirafçı varmış sözlükte. benim itirafım ise osurdum. hadi bakalım.
annenizin kıymetini bilin
herşey gidiyor bir o kalıyor.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar