bugün

sözlükteki herkesin başlıkların bir benzerini girerek başlık girmesi pek hoşuma gitmiyor yaratıcı olun biraz değilseniz de başlık açmayın.
bugün kalem alırken dayının birisi acayip göt edebiilirdi, en azından gülebilrdi. yapmadı neyseki.

-abi ben bunu sevmedim, çok ince.
+sen nasıl istiyorsun.
-ben kalın seviyorum. şöyle ele gelmeli.
(bundan sonrası hayal ürünü)
+(bıyık altından gülme) kalın seviyorsun yani
-dayı neye güldün. dayı hala gülüyorsun. kalemde kalın severim yanlış anlama. bak hala gülüyor şerefsiz.
+tamam yeğenim üzülme tercihlere saygım var.
-dayı ne diyon sen. bak hala gülüyor. yaşına saygı duyuyuyorum yoksa varya.
6 kilo ağırlığında bir kedim var. evet artık kedilikden çıktığının ben de farkındayım ama kedi mi? kedi işte, ne yani biraz fazla iri diye ırkını mı değiştirecem. neyse bu sırnaşık beni uzun süre göremediğinden mütevellit dibimden ayrılmıyor.
şu an ayaklarımı uzattığım pufun ve haliyle tam ayak bileklerimin üzerinde, (sırt üstü üstelik) yatıyor. ayaklarımı biraz hareket ettirmek istediğimde de dönüp pis pis bakıyor ve anlaşılamayan bişiler söylüyor.

sözlük olum ayaklarımı hissetmiyom aq. ayak parmaklarım morarmaya başladı.
çok özlüyorum be sözlük.*
yaklaşık 6 ay önce vodafone'a geçirdiğim hattımı tekrar turkcell'e geçirdim. sırf hatun mevzusu durumundan be sözlük. gözünün yağını yiyeyim vodafone'un. ihanet etmiş gibi hissediyorum kendimi. hele bir de sabahleyin telefona bakınca 4440542'den gelen "vodafone dan çıkış işleminiz gerçekleştirilmiştir." diyen mesajı gördüm. çok kanıma dokundu be sözlük. telefondan twitter'a mesaj yollamak çok güzeldi. çok güzeldi orhan babalı reklamlar... ahh vodafone, itiraf ediyorum; seviyorum lan seni.

ha hiç mi güzel olay olmadı? oldu tabi, çaylaklıktan çıkmışım bugün. ama buruk bir gülümseme belirdi sadece dudağımda.
kasım bizi sevmedi,sen kapıyı yine de aralık bırak, nasip olursa ocakta girerim kalbine.
matematiksel istatistik dersinde bugün hocayla bir arkadaşımız arasında geçen muhabbet herkesi güldürdü. öyle güldük ki hemen onunla paylaşmak istedim bu olayı. telefonu elime aldım mesaj atmak için ve teli elime almamla onun artık hayatta olmadığı gerçeğinin kafama dank etmesi bir oldu. onunla hep konuşup dalga geçtiğimiz bir konu hakkında geçmişti arkadaşla hoca arasında diyalog ve işte hemen onunla paylaşmak istedim bende. ama yapamadım. anlatamadım ona bak böyle böyle oldu diyemedim. ölmüş olduğunu hala kabullenemediğimi anladım. kabullenmiş olsaydım ona mesaj atmak için almazdım teli elime değil mi ? zaten iyi değildim tam olarak bunun farkındaydım her zaman ama anlıkta olsa onu hayatta sanıp hala yaşadığım en ufak olayları bile ona anlatmak için telefona ya da internete koştuğumu görmek canımı daha da yakıyor. anlatılcak o kadar şey birikmiş ki aslında. anlatmak istediğim ama anlatamadığım birsürü şey olmuş, yaşanmış. onun olmamasının hayat için hiçbir şey değiştirmediğini gördüm aslında. yaşanıcak olanlar yine yaşanıyor, benim içinde öyle hala yaşıyorum ve onunla güldüğüm şeylere o yokken de gülüyorum. ama iş onla paylaşmaya gelince işte o zaman daha bir hissediyorum boğazımdaki o yumruyu. gözlerim doluyor ve kendimle savaşıyorum ağlamicam diye. onun gitmiş olduğu gerçeğini hala kabullenemedim işte. ben belki bugün ona o mesajı atıp anlatamadım olayı ama biliyorum ki o yukardan gördü olanları ve benimle birlikte oda güldü..
aynı anda üç kişiyle çıkıp, hiç biriyle çıkmamak.
hayatımda bu holosko kadar kazma bir adam daha görmedim.
Bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin.. Sonra diyorum; "Söyleyince ne olacak, sus bitsin" !
*
mutsuzum sözlük. bunca yıllık hayatım boyunca olmadığım kadar kötüyüm ve olmasını istediklerim yok yanımda. herkes bi adım uzak benden. bende artık bir adım uzak bakıyorum her şeye.
galatasaray'ın bugün içinde olduğu ibretlik duruma sevinsem de aynı duruma jimnastik kulübü düşse daha çok sevineceğim kesin.
daha yazar olamadım... belki çaylak bile sayılmam... itiraf edeyim, hiçbir zaman yazar olamayacağım diye korkuyorum...
yahu.. zaten yanlış bölüme mesaj girdim.. burası 'yazarlar'ın itiraf alanı.. ben gidip çaylaklar için itiraf sayfası arayayım bari... (Tek tırnak içine vurgu yazılabilir... Noktalama işareti hatası var diye not düşen arkadaşa selamlar.)
gece uyuduğumda görmek istediğim rüyaydı aşkımız
uyandığımda bedenime işlemiş halindi..
uzaklardan gelen sesinin kulağımdaki yankısıydı..
silüetin dolaşırdı odamda
buralarda bir yerlerde olduğunu bilirdim,
dokunamazdım ama..
işleyemezdim öpüşlerimle kalbine.

oysa şimdi yanında olmak vardı,
sarılmak sıkı sıkıya, bırakmaksızın,
öpmek ve.. ağlaşırcasına,
tutmak ellerini, bütün düşündüklerini anlarcasına,
olsun, uzaklar rüyalarda yakındır bizim için..
yaşarız orada, hiç kimsler arasında,
sonsuz yaşamda, doyasıya gezeriz, tozarız..
yoruluruz, yorulmak nedir bilmeden,
el ele yaşlanırız, hiç seneler geçmeden,
kocaman dünyamızı yedi saniyeye sığdırırız..
ve böylece bozulmaz değer verdiğimiz ne varsa,
hiç kimse dokunamaz..
kalırız orada senelerce,
hiç bıkmadan, usanmadan..

bu yüzdendir erken uyumam,
ve hiç uyanmak istememem.
sen rüyalarımın kumral güzeli,
hiç gitme!
hep gel!
olur mu?..
itiraf ediyorum. süpersonik güzellikte bir entry bile olsa bağlaç olan "de" ayrı yazılmamışsa eksi oyu istisnasız veren benim. vermeye de devam edeceğim sözlük ona göre.
mnskm. hoşlanıyor sandık, çıktık karşısına. ne boka yaradı kodumun malı. sadece arkadaşız. kafanı sikiyim kafanı. elini ayağını..piçsin olum.
oda arkadaşım monica belluci ye çirkin dediğinde onu öldüresim geldi lan! bu ne gaflet sözlük hala elim ayağım titiriyo bak...
bir ara dayak yemiştim amk hem de tribün mevzusu beyler olay ciddi yani.ama ipneler 3'e 15 daldılar yoksa her türlü alırdık paçalarını aşağı.
geçen gün öyle bir içmişim ki yolda giderken ayık gözükmek için ne kadar çaba sarfettim anlatamam sözlük. dünya böyle bir dönüyordu ya. düz yürüdüğümü sanmama rağmen millete çarpıp duruyordum derken arkadaşımla karşılaştım. "çok kötü bira kokuyon sen yav" dedi gülerek. böyle bir buruldum, içlendim.
yolda yürüyen herkes koluma zarar verecek pozisyonda yürüyor.en sonunda ''buyurabilirsiniz'' diyeceğim.

insan gibi yürüyün.**
sözlük ben bir adet mal mıknatısyım.niye? diye soracak olursan.telefon sapığım bile bana ödemeli atıyor.oda yetmezmiş gibi arada kontör istiyor. *
öyle neşeli bi adam değilim. zaten adam da değilim. neşeli olmadığım gibi neşelendiren biri de değilim. asık suratlı, hoşnutsuzluk yumağı, seksi bir insanım. partnerimden temizlik, saygı, şefkat ve ilgi beklerim. kusursuz kusurlulukta bir fiziğim var. fotoğraflar tamamen bana aittir, fotoşok yok. zaten karşılaştığımızda siz de beklentinizin çok daha üstüyle karşılaşacaksınız. ücretler bellidir. pazarlık payı yoktur. ücret banka hesabına havale edilir.
okulumdaki yumurta atan salakların gerçekten salak olduğunu biliyorum ve karşılarına geçip attığınız yumurtalar bi yerinize girsin lan! diye bağırasım geliyor ya hu!
sen benim yarım kalan cümlelerimsin.
"eski kız arkadaşım erasmus ile almanya'ya gitmeden önce bu fiyatlar beni de etkiliyordu. lakin tam olarak biteli bir ay oluyor"

1 ocak 2011 ego zammı başlığına bunları yazıyordum az kalsın. içmişim ama hiçte güzelleşmemişim, unutmamışım, ağlayamamışım. o benim tek sevdiğim şeydi 22.5 yıllık hayatımda. tam ona onu ne kadar özlediğimi anlatan mail atacaktım ki onun facebook ondan önceki kız arkadşımla arkadaş olduğunu gördüm. anladım her şey bitti nefret var artık her şeyin yerinde. iki gündür ne e-postasına ne de facebook'a girmiş artık ne yapıyorsa almanya'da.

yalnız başıma içerken konuşacak kimse olmadığı için buraya yazdım.
o kadar çok yalnız kalmak istedim ki sonunda gerçekten yalnız kaldım. telefonumu bile kapattım ailem 1000km ötede olduğu için endişelenmiş 3 günün sonunda arkadaşlarımdan birine ulaşıp mail atmışlar ve geri aradığımda annem sesimi duyar duymaz ağladı.
telefon sapasağlam çalışıyorken bozuldu yalanını uydurdum.

ben salağım, tembelim ve sevdiğim her şeyi kaybettim. ölmek istiyorum kendimi öldüresim var ama ailem utanmasın oğulları intihar etti diye yapamıyorum. keşke bir kez olsun diğerleri için kötü olan şans benim olsa.