bugün

Bir zamanlar buralar çok güzeldi. Sabaha kadar birbirimizi yerdik, gırgır şamata dönerdi. Ben vefalı insanım, hala sözlüğe giriyorum ama bir zamanlar sabahlar olmasın dediğim kişiler ya silik olup gitmişler ya da en önce 1 yıl falan entry girmişler.

Çok üzülüyorum amına koyim, kendimi yapayalnız hissediyorum. Elimde değil. Çıkıp gideyim bari, kalmamış o eski günlerden hiçbir şey.
sözlüğün aktifliği çok düşük canımı sıkıyor. her gün ekşi sözlüğe giriş yapıp çaylaklığımın biran önce bitmesini bekliyorum. bu kadar da vefalıyım işte.
bana ne olduğunu bilmiyorum. her şeyden korkar oldum. yolda kedi kendi halinde yürüyor ben tırsıyorum.
Üniversite zamanlarında yurda gelmiştim, tabii yine ilk ben gelmiştim. odama giderken koridorda bi tane serçe gördüm, içeri girmiş acı acı ötüyor, o karanlık koridordan kurtulmak istiyordu. onu incitmeden dışarı salmak istedim fakat ben ona yaklaştıkça o benden kaçtı. ona hiç zarar vermedim, sadece yaklaşmaya çalıştım küçük adımlarla. fakat 2 dakika sonra ödü mü koptu nedir, öldü. çok üzüldüm. avucumun içine aldım, onun için dua ettim, başını okşadım ve yurdun arka bahçesine gömdüm hatta küçük de bir taş koydum başucuna mezar taşı diye. Fark ettim ki aradan 5 sene geçmesine rağmen içimdeki o çocuksu duygudan 1 gram bile eksiltememişim. sanırım kaç yaşına gelirsem geleyim bu hep böyle devam edecek. çocukluğum kursağımda mı kaldı nedir bilmem, benim kalbimde hala çocuklar sallanır. Benim bahçem siyahın içindeki en beyaz olandır.
her gün merdivenlerden aşağı inerken şuan sabah gelen olursa günaydın demeliyim akşam oldu iyi akşamlar diyeceğim diye içimden konuşuyorum.
Bu başlığa yazmak için 00.00 ı beklenilen zamanları özlüyorum.
Eve girmek istemiyorum boğuluyorum sanki.
Yanlışlara gidiyorum, bunun farkındayım sonunun ne olduğunu da biliyorum hatta bizzat kendi gözlerimle görerek, yaşayarak deneyimledim ama yine de vazgeçmiyorum. Aslında birçok şeyden vazgeçerek girdim bu yola fakat vazgeçişlerimin sebebi yine hep vazgeçilen olmamdı.
Artık kaderim olarak görüyorum bazı şeyleri. Olacak şeylerin fragmanını görme fırsatım oldu yakın bir zamanda. Kısa bir film bu. Kısa ama tekrara alınmış, sonsuza kadar devam eden bir film.
Film demişken küçükken oyuncu olma gibi bir hayalim de vardı benim. Ama öyle figüran falan değil he baya bildiğin başrol. Belki hala kalabalıktan, ilgi, alakadan hoşlanıyor olsam hayalimi gerçekleştirebilirdim.
Neyse artık kendi filmimizi kendimiz çekicez.
işsiz kalalı tam 15 gün oldu. Şimdilik her şey yolundaymış gibi davranıyorum ama ilerde ne bok yiyecem hiç bilmiyorum.
öfkeyle kurduğum cümlelerin, sustuktan sonra karşımdakinden çok beni incitmesinden nefret ediyorum. öfkemden de.
imkan verilse kötü şeyler yapacak kadar acımasızım,bu sebepten iyi biriyim.
Herseyi yapacak isteğim var ama bisey yapacak psikolojik olarak gücüm yok. Yıldım
Kendimin ne olduğunu o kadar iyi biliyorum ki hiçbir kimsenin hakkımda söyleyeceği şey beni etkileyemez. Çünkü ben benim yani en iyi tanıdığım kişiyim. Kendini bilmez sınırlarını bilmez kendinde her hakkı gören ayı çok , özür dilerim ayı kardeş.
Bir başkası için belki yaşam tarzı olan ama kendi içimde bocaladığım
ve büyük günahlardan saydığım anlatamadıklarım var.
insanın bu günahları başkalarına, sırdaşına anlatıp arındığını düşünürüm. Kendimde o cesareti bulamadığım için arınmam mümkün gözükmüyor.
Tek bir kişiye anlatıyor olsam dünyanın en kötü insanı oluşumu belgeliyor olacağımı düşünürüm. Sefillerin ana karakterinin, hapise girmesi ve sonrasında hiçbir yerde iş bulamaması gibi. Hapse girdiğimi kimse bilmemelidir ki belediye başkanı olabileyim.
içimden geçirdiklerimi biri duysa, mutlaka beni sevmezdi diye düşünüyorum. Oysa bizler, en sevdiklerimizi dahi sözlerinden ve eylemleri hareketiyle tanıyoruz. Ya herkes herkesin iç sesini duysa idi?
bahiste tüm kasa patladı. lanet olsun sana.
iki yüz küsür liralık göz kremimi otelde unutmuşum. içim acıyor.
Itiraf ediyorum burda farkli bi mesaj yazmak icin kendini kasan googledan 2 3 kelime ogrenince kendini farkli gorup edebiyat yapan yazarlara seyimle guluyorum hepinizin gundelik hayati hemen hemen ayni biri misir piramitlere gider oburu venusun cekirdeginden bahseder de dekter lo.
Neden para kazanıyoruz? Hayatta kalmak için neden uğraşıyoruz? Geçici olan bu dünyada neden kalp kırıyoruz? Rutin içinde rutin yaşadığımız hayatımız neden bu kadar değerli? Ölünce her şey karanlık mı olacak? Ölenler neden geri gelmiyor? Gittikleri yerde çok mu mutlular? Ya da bir yere gitmediler mi? Yaşamak istediğimiz hayat bu mu? Yoksa göstermek istediğimiz hayat mı bu ? Hep mükemmel mi görünmek istiyoruz? Ağlarken çektiğimiz selfieyi neden sosyal dünya ile paylaşmıyoruz? Kendimizi olduğumuz gibi göstermek dürüstlük mü? Yoksa kimse dürüst mü değil? Bazen birileri üzülmesin diye susuyor muyuz? Yoksa kendimizi düşündüğümüz için mi susarız? insan hapise girse bile neden ölmek istemez? Yaşamak özgürlükten daha mı değerli? Yoksa ölünce ne olacağından mı korkuyoruz? Aslında ihtiyacımız olan şey yalnızlık mı? Yoksa kalabalıklardan mı korkuyoruz? Hayatta çizdiğimiz role bazen kendimiz de inanıyor olabilir miyiz? Hepimiz biraz tiyatrocu muyuz yoksa? Hepimiz kendi filmimizin baş rolü isek madem herkes neden komedi filmi yaşamıyor? Olmak istediğimiz kişi olduğumuzda bundan da sıkılacak mıyız? Eski çağ insanları bu kadar karamsar değilken günümüzde herkesin bu kadar karamsar olmasının nedeni nedir?
Bana aylarca arkadaşlık teklifinde ısrarcı olan şahsın hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak için sosyal medyasını araştırmıştım. Fotoğraflarını beğenen kişilere kadar stalklayıp, içlerinden bir kızla muhabbet kurup bu şahsın nasıl biri olduğunu sormuştum. Kız o sahsın sevgilisi çıktı. Kendi aralarında yüzük takmışlar.
Gülsem mi ağlasam mı...
Garip olan ise ben şahısı anarken dahi dilim ekşirken kız bu şahsın yaptığı davranışa rağmen onunla devam etmek istemesi.
Kaybedilince geri kazanılamayacak en elzem iki şey vardır. 1.kendi gururun, 2.ilgili şahsa duyduğun güven...
Ayrıca ben birinin seçeneklerinden sadece biri olmaktanda hiç olmamayı tercih ederim. Kişinin herşeyden önce kendine öz saygısı olmalı kanısındayım.
ailemle aramı bozan davranışlarım vardı. yıllarca huysuzluğumun, mızmızlığımın, kendime acıyıp durmalarımın sebebini başkalarına yıktım. çünkü böylesi daha kolaydı. yeter artık deyip öncelikle sorunun bende olduğunu kabul ettim. sonra hayatın böyle geçmeyeceğini, üç gün sonra yokolacağımız bir dünyada sevdiklerimle her anın kıymetli olduğunu, zamanın çok çabuk geçtiğini düşünerek her şeyi düzeltmeye çalıştım ve başardım da. biraz sukünet, sabır, oluruna bırakmak, empati, olduğu gibi kabullenmek yetiyormuş. şimdi her şey çok daha iyi.

eşek kadar kadınım hala mücadelem kendimle. bazıları geç büyüyor demek ki.
Kilo versem ortalığı karıştıracak güzellikte olacağımı hayal ediyorum.

Onunla sevgili olup herkese duyurduğumuz anı hayal ediyorum.

Sevmediğim insanların gülünç duruma düştüğünü hayal ediyorum.
Küfürlü entryleri Süleyman yazıyor.
çok geç oldu gözlerimi kapatmak için.
yudumladığım iki damla suyun bile yorgunluğu var.
kirpiklerim ağırlaşıyor ama aklımda hiç duymadığım müzik sesleri.
dinlemesem ayıp olurrr, dinlesem başka ayıp.
artık uyuyamam
yarın da sevebilirim belki diye.
sesine alıştım, sözüne alıştım,dizine alıştım dedim.
kandırdım sandın

gittin.

sen bana güzel yalanlar mırıldan ben kanıcam söz dedim.
çirkin yalanlar söyledin.
şimdi burası yağmurlu ve soğuk.
ayaklarım ellerim uyuşmuş...
Yeni bir ninni besteledim kendi sesime uyan.
ne de olsa senin o davud sesin yok artık.
hissediyorsun değil mi şu geceyi?
biliyorum yalnızsın.
bir o kadar da insafsız.
dön gel istersen
sevdiğin bir yerden başlayabiliriz

yaşamak için.
bazı zamanlar moralim çok bozukken halay çalan düğün salonlarına girip hiç bilmediğim tanımadığım insanlarla beraber halay çekiyorum. insanlar tanımayıp homurdandığını hissedersem davulcuya bahşiş verip ortam yumuşatıp halaya devam ediyorum. enerjimi stresimi atmaya çok iyi geliyor.
Allah'ım yüzmek ne ara bu kadar yorucu bir spor olmaya başladı, 1 saattir nefes düzenimi oturtmaya çalışıyorum.

insan sorguluyor boğulsam daha mı az eziyet çekerdim diye.