bugün

olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu olsa da, varlığım olmasa da olur diyorum. ve oyum ince'ye!
Bazı şahıslara ağız dolusu küfretmek istiyorum ama işte yaşanmışlıklar var diyip susuyorum.
Çok güzel gülüyorsun ve yapabileceğim hiçbir şey yok.
Umursamaz sandığım insanın başkasını nasıl önemsediğini gördüğümden beri hiçbir şey beni hayal kırıklığına uğratmıyor.
Konustugum sıradan bi erkek arkadaşım gel beraber spora yazılalım motive olursun belki dediği için onun kölesi olmak istiyorum.
birisi yaptigim ironik espriye ayni ironiyle cevap verince cok hosuma gidiyor. Ne diyo bu mal bakisi hissedince de kederleniyorum. Yazik benim halime.
Bir şeylerin sona geldiğini anladığınız an ne yapıyorsunuz? Büyük bir soğukluk olunca içinizde, yakın gelmeyince önceden tüm hücrelerinizde hissederken. Hiçbir şey ısıtamayınca sizi. Yabancılaşmış olunca ne yapıyorsunuz?
Bebek gibi herşeye ağladığım için bazen kendimden nefret ediyorum.
sessizlik ve atalet içindeki yığınların truva atı olmaya çalışmak,

yaşamın bir başka noktasına atlatır, fotoğraflar eskir, entelektüelite çatısı altında, başkalarının sesleriyle daha güçlü gelen düşünceler, açık havada gökyüzünün ve bir kaç ışık altında muhsin ertuğrul sahnesi minvalinde attığım kahkaha,

yaşasın utançsız ve stressiz hayat. yaşasın adab-ı muaşeret...
tam bir ay oldu bugün, beraber olamıycağımızı söyleyişinin ardından bir ay geçti. ama sana karşı hissettiklerim asla değişmedi biliyor musun? beraber olamıycağımızı taa sana gönlüm ilk düştüğünde de biliyordum ama acı gerçeği senden duymak çok ağır geldi bana. tek isteğim senin kollarında olmaktı, beni sahile götürdüğün gece yaptığın gibi hep avuçlarımdan öpmen, ağlarken gözyaşlarımı silip gözlerimden öpmendi mesela... ben hayatımın her saniyesi seni düşünüyorum evimin her köşesi anılarımızla dolu. dışarda yağmur başlıyor benim gözyaşlarım sel oluyor. bana arabayı mağaza önünde parkedicek yer bulamadığımızda "ben ıslanmayı sorun etmem peki ya sen?" diye sorduğunda gözlerine bakıp "hayır etmem" dediğim geliyor sonra ikimizin o bardaktan boşalan yağmurda yürüyüşümüz, insanların bize deliymişiz gibi bakmaları.. yağmur damlaları yüzünden aşağı süzülürken ki mutluluğun, nasıl çıksın aklımdan o mağazadan bana hediye alışın sana istemediğimi söyleyip kolundan çekiştirsem bile hemde... benim için ne kadar değerli olduğunu sözler anlatamıycak sana, belki gözlerimde görüceksin ama kaçıyorsun benden seni sevmekten vazgeçemeyeceğimi gözlerimde gördüğün için. hayatında zor bir karar vermek zorunda kaldığın için. ama ben sana kızmıyorum, ben senin kadar güzel kalpli bir adamı, uğruna hayatını hepten değiştirdiğin fakat seni bu denli üzen, korkutan ucuz ve şerefsiz kadına kızıyorum. çünkü konu her o kadına geldiğinde sessizleşiyorsun biliyorum kalbin acıyor ama ben her saniye ölüyorum...
Beni aglarken gören yok.
uyku sersemi yanlış dolmuşa binip uyumuş kalmışım. gözlerimi açtığımda şunu farkettim ki gitmem gereken yere tam 90km ters tarafta olan bir yerdeyim. An itibariyle inmiş bulunmaktayım(gitmem gereken yer doğu yönünde 45 km, bulunduğum yer batı yönünde 45 km). kimseye çaktırmadan gayet cool bir şekilde karşı yolda dolmuş bekliyorum. mesai de başladı bu arada. utanmadan sigara da yaktım.

edit: birisi, parayı verirkende mi çakmadın demiş. kardeş, para inerken veriliyor.

edit2: işe geldim, uyumuş kalmışım yalanını söyledim. ooo gece nerelerdeydiniz de uyuyup kaldınız tepkilerine hihihi diye gülerek cevap verdim. utanıyorum sözlük.
dün ona mesaj attım, evet bunu yaptım. o da cevapladı, bu kadar. heyecanlıydı. *
bir şeyi ölürcesine istemek o şeyden alabildiğinize yoksun olduğunuzu göstermiyor mu? istemek başarmanın yarısı mı gerçekten?

Mevcut acizliği mi gösteriyor yoksa?
'Çöplerin içinde rüya aradım/Düştümse eğer sana bakarken düştüm' dedim üç yılda iki defa. Üç yıldır aynı kızı, bir yıldır görmediğim halde sevmekti suçum. Her defasında da adam gibi sevmenin bedelini ödedim.

Şu sözün bile bedelini ödettiler, bedel ödemenin bile bedelini ödettiler.
Milli kıraathanelerde yedirilecek kekin formülünün saklandığı yeri biliyorum.
Arkadaşlarımın erken gelen doğum günü sürprizi yapacaklarını anladım ama üzülmesinler diye anlamamış gibi rol yaptım. Allahını seven üstüme oscar atsın. Uyanık olmak çok kötü bir şey ya. Rahat rahat bir sürpriz bile yaşayamıyor insan.
bazen yürürken sokaklarda kulağımda güzel müziklerle veya seyrederken manzarayı yada sadece konuşmak istersem birileriyle telefonda arayacak kimse gelmiyor aklıma. bazen konuşmak istiyorum birileriyle ama aranacak kimsem yokmuş gibi hissediyorum.
Ahjaksksk anasını sikeyim ki müthiş mutsuzum ya. Mutlu olduğum anları saat bazında değerlendirecek olursam bir yıl içerisinde maksimum 3-4 gün mutlu olup yılın geri kalanını full time mutsuz geçiriyorum diyebilirim. Açıkçası beni nelerin mutlu edeceğini de gayet iyi biliyorum ve evren bana beni mutlu kılacak fırsatları önüme takır takır sunsa da bunları gole çeviremedikçe kendime olan özgüvenim mutlu olmaya olan inancımla beraber yerin dibine giriyor. Bir aciz orospu çocuğu gibi evrenin bana sunacağı bir sonraki fırsatları beklerken de, geçmiş deneyimlerimdeki başarısızlık ve ukdelerin yakamı bırakmayışı, bir it gibi pişmanlık duyup acı çekişim bu hayatı sike sike öğreneceğimi ve er ya da geç başaracağıma olan inancı kafama vura vura öğretiyor.
itiraf ediyorum sözlükte yazdığımı nickimi de vererek iki arkadaşıma söylediğim için burada gönül rahatlığı ile itirafta bulunamıyorum.
telefonumun ekran parlakliginin sifirda olmasina o kadar alismisim ki parlakligi arttirmak zorunda kaldigimda adeta nurlaniyorum.
intihar etmeyi düşünüyorum sonra diyorum ki zaten bi bok değilsin ölsen sana bir şey olmayacak olan seni sevenlere olacak vazgeçiyorum. ama tamamen bu düşünceden kurtulamıyorum.
Ben nefes alamıyorum ama o artık nefes alıyor. Ne garip. Ne tuhaf. içimde koca bir boşluk. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim, çocukken bile.
"nabionuz lan keratalar ?" bu soruyu o kadar içten sordum ki. bir laf vardır bilirsiniz, "dünya sikime, minare götüme" diye. ahanda tam olarak o lafı söylemek istiyorum şuan. senelerdir yazmıyordum buraya, geçen ocakta gittim bi şarkı hakkında yazdım falan, hoştur gidin dinleyin diyerek. bu gün de buraya yazıyorum. bi sonraki entry'mi de 2019 şubatta falan yazarım, tabi o zamana kadar uludağ sözlük diye bir konsept kalırsa.

arkadaşlar, özet şu: mutluluğu ararken kaybolmayın. illa bir arayıştaysanız, kendinizi hırpalamayın. siz isteseniz de istemeseniz de bi şekilde o sizi bulacaktır.

ha bi de başarı başarı diye yırtmayın götünüzü. tamam kariyer falan önemli de, sonra biri size "en büyük hayalin nedir ?" diye sorduğunda, saydığın şeyler hayalden çok hedefler oluyorsa, alın başınızı avcunuza bir düşünün derim.

hayal kurun lan. hayal kurmak ne güzel şey öyle.
intiharı denedim tekrar ve yine döndüm buralara.