bugün

seviyorum amk. başkasıyla birlikte olsa da, mesajlarıma cevap vermese de, benden kilometrelerce uzakta da olsa seviyorum lan işte insanların dediklerine inat seviyorum lan işte...
metroda karşımda oturan kadının kucağındaki 6 7 yaşlarındaki çocuk kustu ve yerler kusmuk oldu.bunu gören insanlar etrafa kaçıştılar.sadece ben kaldım burada.kalkmıyorum yerimden.herkes bana bakıyor.çok kuulum ama her an ben de kusabilirim diye de korkmuyor değilim.
sabah telefon çaldı, bizim fırıldak emlakçı.

+efendim mehmet abi.
-alo bakardi, ne işle uğraşıyosan hemen bırak gel tam istediğin gibi bir ev var.
+abi biliyosun restaurantla uğraşıyorum.
-olum çık gel diyorum çok düşeş.

atladım arabaya gittim, aldım mehmet abiyi eve geçtik. narlıderede güzel bir site içinde dubleks daireymiş. adamın sıkışık olduğu için acil satacakmış vs vs anlatıyordu mehmet abi.

henüz 2 yıllık harika bir ev. kapıdan girdiğimizde bu boş ev hemen kendini farkettiriyordu. o sırada mehmet abinin telefonu çaldı, birisiyle konuştu tamam geliyorum dedi ve bana ''bakardi sen yabancı değilsin, evi dolaşadur ben yarım saate geliyorum, anlarsın ya satış var'' dedi, cevabımı beklemeden fırladı gitti.

elimde evin anahtarı alt kattaki büyük geniş salonu gezdim, büyük oval balkona çıktım, mutfağa bakındım, alt kattaki banyoyu gördüm. herşey harika ama camlar çok kötü pisti.

üst kata çıktım geniş ferah odalar, her odada ebeveyn banyosu, gene büyük bir salon ve bir banyo daha. odaların camları gene oldukça kirli. banyoda vileda bez neyin vardı, ıslattım bezi silmeye başladım camları. bir sürü cam vardı üst katta, kısaca sildim geçtim. alt kata indim tekrardan ve camlara dayanamayıp 4-5 tanesini silmiştim ki kapıdan bir kadının ''kimse yok mu'' diye sesi geldi. kafamı çevirdim 55-60 yaşlarında bir teyze.

+ben varım, buyur teyze bişey mi vardı?
-karşı taraftan komşular görmüşler cam sildiğinizi. telefon açıp söylediler, bende gelip bi bakayım dedim. evin yeni sahibi misiniz? aldınız mı?
+yok almadım ama çok beğendim. emlakçı tanıdık, istediğim tarzda ev gelince haber verdi, beğendim burayı. camları çok pis görünce biraz silip öyle bakayım demiştim.
-karşı komşular bir erkek temizlik yapıyor diyince merak ettim geldim.
+aman teyzecim 'temizlik yapıyor' falan adım çıkmasın öyle. musluk, elektrik tamiratı da gelir elimden.
-onu bilmem de temizlik düşkünü olduğunuz belli.
+yav teyze titizimdir tamam da öyle adım çıkmasın, burayı alınca her hafta temizlikçi gelecek, ben temizlemeyeceğim yani. sen benim reklamımı öyle yapma sakın.

alt tarafı, leş gibi olan camları sildim ha. kadın hemen temizlik yapan erkek diye çıkaracak adımı.

ben bundan neden rahatsız oldum onu anlamadım sonradan. nesi kötü ki temizlik yapmanın.
mutluyum iyiyim güzelim hoşum havası verip aslında içimde hissettiğim mutsuzluk huzursuzluk yalandan gülümsemeler bu sanırım hayat boyu seyredecek. insanlara bir sorunum yokta aslında her yanım bir sorun her yerde bir sıkıntı var diyememek. hay itirafımı seveyim ya.
ne zaman birine bağlandığımı hissetsem ayrılmak için kıçımı yırtıyorum. bir ilişkiye başlıyoruz, biraz zaman geçiyor, her şey harika giderken hiçbir sorun yokken ben küçücük şeylerden ayrılığa diretiyorum. bunu açıkça da söyleyemiyorum. hep bi sıkıntı, hep bi bu ilişki yürümez tavırları. e adam anlamıyor tabi bi halt, ben de neyi sorun yaptığımı hemen anlayamıyorum. bak kaç gündür bir sürü arıza çıkardım ancak bugün düştü jeton. ben 26 yaşında, hala birine bağlanmamak için direniyorum. huyuma sıçayım. bakalım bu seferki dayanabilecek mi bana... yapamıycak bence. napıyım la kendi bilir.
diyorum ben uzun tatillerden nefret ediyorum diye... insanlardan gelen cevap: tatil sevilmez mi hiç? sevilmez arkadaşım sevilmez. bayram tatilinden sonra ortaya çıkan artı 10 günlük tatil sonucu kafayı yemek üzereyim. insan uğraşacak bir şey bulamayınca salak salak şeyler düşünmeye, canını sıkmaya başlıyor. beyin bir şeyle meşgul olmayınca ne yapacağını şaşırıyor. arada yap iki üç günlük tatil, sonra devam et yoluna. oh mis, kafa rahat. 20 günlük tatil de neymiş?
dün akşam ben de o filme gittim. Filmi merak ettiğimden değil, filmi seyrederken ne hissettin, sana beni hatırlatacak bir şeyler var mıydı merak ettim. Ağladım çokça, sen de ağlamış mıydın aynı sahnede? aklına geldim mi hiç?
bu başlık altına yazılan yazıları okumak bana yetiyor. O kadar farklı şeyler yazılıyor ki, kendi kendime evet bu da beni ifade ediyor, bu da, bu da.. Diyip duruyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=oCx_hYUUaEY gülmek ve ağlamak arasında kaldım .
bir ilişki yaşayalım mı valla terketmem diyen bir yazar arkadaşa içimde ne var ne yok sayıp dökünce korkuttum sanıyorum. sinirim sana değil ama nasibini aldın kusura bakma.
bazen en zor olan kısım; oluruna bırakmak değil, yeniden başlamayı öğrenmektir.
sakız çiğneyenlerden nefret ediyorum sözlük.
bu hayatın ta mına kadar koyasım varda koyamıyorum işte babadan ogula nesl bunlar
dokunsan ağlayacağım sözlük. çok sevdiğim bi kız arkadaşım erkek arkadaşından ayrıldı. ilişkileri bitti. sanki benim bitmiş gibi üzgünüm. şimdiden sonra ne olacak diyorum kendi kendime, o şimdi ne yapacak onsuz diyorum onca anıları vardır şimdi, nasıl silecekler bunları diyorum. o melankoli yüklü müzik listemi de açtım, ayrılık acısı çekiyorum sözlük ben niye böyleyim? biten her ilişkiyi kendi ilişkim bitmişçesine üzülüyorum. şimdi aralarını düzeltmeye çabalıyorum ama düzelmeyecek gibi. ayrılmasınlar sözlük. kimse ayrılmasın sevgilisinden. varsın biz hep tek tabanca takılalım ama çiftler ayrılmasın.
Ayaklarım donuyordu.
Çorapla yattım.
Eşofmanımın paçası yukarı sıyrılıp duruyordu.
Paçalarımı çorabın içine sokuşturdum.
Pişman değilim!
Gerçekten çok iyi niyetliyim be sözlük. bu yüzden çok incindim. iyi olmak yaralıyor.
olum o değilde dün gece bi hatunun fotoğrafını paylaştılar sözlükte herkes bir şey yazıyor bilmem ne aga biri de çıkıp demiyor ki kim lan bu tipsiz, olum harbiden güzel kadın kız nedir görmemişsiniz siz, konuştuğum hatunları göstersem ağzınız açık kalır lan, hayır sorun bu da değil biri de çıkıp bizim amacımız ne lan da demiyor boyuna saçmalıyorlar. ek olarak uludağ sözlükte kendini güzel ve yakışıklı sanan çok insan var, helal be, biz de yok lan o.
hayat gitgide anlamsızlaşıyor, görüntüler flu olmuşçasına. Ve çok yorgunum kendi zihnimin kıvrımlı köşelerinde. çoğu kişinin yaşadığı buhran dolu günler olur ya hani, sarhoşmuşçasına, ne yapacağını bilmeden, saatlerce uyuyamadan, stresi bastırma adına sürekli birşeyler yeme isteği vs.. özellikle siz de de olduğuna eminim. evet siz, yatağında saat bilmem kaç ama hala sözlükte takılan, 5 dk bakıp yatarım düşüncesiyle saatlerdir internette takılan siz. sanki ağzı kapalı yarısı su dolu bir kavanozda yaşam sürüyormuşçasına ve sürekli çalkalanarak...

bugün uzun aradan sonra cuma namazına gittim ve uyanma adına koca bir tokat yedim. alnımı secdeye koyduğumda uzun süredir yapmadığımı ve ne kadar özlediğimi hissettim. meğerse eksik olan şey teslimiyetmiş. sanki rüyadan yeni uyanmış gibiydim. uzun süredir unutma sorunu çeken ben, beynimin yeniden çalıştığını hissetmiştim.

ve müminlerin kardeş olduğundan bahseden hoca o müthiş anlatımıyla içimi parçalamaya yetmişte artmıştı bile..

-innemel mû’minûne ihvetun (müminler ancak kardeştirler) (bkz: hucurat suresi 10 uncu ayet)

sonra insanlara dönerek:
-nerede sizin kardeşleriniz nerede? anasını, babasını, bacısını, abisini kaybetmiş savaştan kaçmış kardeşlerinize kucak açtınız mı? yoksa siz müslüman değil misiniz?
-100 lira kira değeri olan yeri 600 liraya kardeşlerinize vermekten utanmıyor musunuz? yoksa onları kardeşten saymıyor musunuz?
-onlar aynen 622 yılında mekkeden kaçan muhacirler gibidir. mekkeden medineye geldiklerinde medineli ensarlar onları kendi mallarına ortak ettiler, hatta mirasa bile ortak ettiler. Ama sizler bugün muhacir sıfatıyla size sığınan kardeşlerinize en ufak bir yardımı çok gördünüz. onları dışladınız. siz nasıl müslümanlarsınız?

-(bağırarak) unutmayın sevgili kardeşlerim. innemel mû’minûne ihvetun. yani inananlar ancak kardeştir...
Bi bitmediniz denilen itiraflardir.
bir gun once aynanin karsisina gecip mimiklerimi ayarliyorum, kiminle neyi nasil konusacaksam prova yapiyorum.
yıllardır kendimi anlatma arzusuyla doluyum.
gerçekten tam olarak istediğim şey bu, kendimi anlatabilmek. derdimi, düşündüğümü, hissettiğimi, içimde olup biteni. ama kim, neden beni dinlemek istesin ki?
anca para karşılığı, bir psikolog. buna da para mı var sanki?
şafak pavey'i erkek sanıyordum.
ayın dört beş günü yataktan çıkmama olanak vermeyen hatta yürümeme dahi engel olan bir hastalığım var, ağrılarından kıvranıp uyuyamamakta var tabi. ama kimin umrunda alıştım altı senede sorun yok.
sevgilim eski sevgilisine "çok güzel kız" deyince intikam almak için gittim eski sevgililerimle buluştum.
kızılayda metro girişinde telefonla birini aramak istersiniz.

kontör tam zamanında bitmiştir.

bir yandan telefonla uğraşayım derken diğer yandan acayip isimli bir telekom un hattını arayıp pin numarası girmeye çalışırsınız.

sonunda numarayı tuşlarsınız "bakiyeniz xx dakika" diye şabalak bi bayan sesi beliriverir.

telefon çalar çalar çalar ..

en sonunda yurdum insanı açar telefonu.

yanlış numara olduğunu hani ilk alo diyişinde anlarsınız ya. ben genede soruyum dedim belki telefonu elemanın babası açmıştır falan ?

neyse muzaffer orda mı diye soruyom dayıya. dayı mızavver ? hangi mızavver ? kimi aradınız ? dur bir bakayım içeriye falan ? dedim heralde yanlışlıkla mankenlik ajansını aradık. içeriye bi bakıp gelcek.

dayı diyom yanlış aradım hadi kapat diyom. dur yeğen belki burdadır diyo. maytapa mı aldı bilmiyom ama. dayı fena halde alkollüydü heralde.

abi ben yanlış aradığımı biliyorum. sen niye doğrulamak için uğraşıyon ?

yurdum insanı bir başkadır.

memleketim bir başkadır.

vesselam ..