bugün

14 şubat geyiklerinden epeyce sıkıldım. yeter zaar.
o kadar kibirliyim ki yalnızlığın dibine vurmama rağmen tabularımı yıkamıyorum.
beni hic taniyamamissin. yazik.

keske bende seni hic tanimasaydim.
Doğum günümde yanımda olmasını istediğim herkesin bir bahanesi vardı. Anladım ki insanlardan önce kendimi gözden geçirmeliyim.
burada olma amacım yıllardır bambaşkaydı. son bir kaç aydırsa çok başkalaştı.

sözlüğü hep ciddiye aldım birilerine bir şeyler öğretmeye çalıştım cahillere laf anlattım yobazlara dil döktüm atatürk düşmanlarına cevaplarını verdim yanlış bilenlere doğruları öğrettim ya da öğretmeye çalıştım...

ama artık yeter. biraz da biz eğlenelim di mi ama?
Sözlük, şu an kafamı birisi elektrikli testereyle kesse; niye kesiyorsun demem.
sarildim bugun ona.
icime cekecek gibi siki siki sarildim.
ve uzun uzun.
anlam veremedi.
etraftakilerde anlam veremedi bu uzun sarilmama.
oturmustum bir koseye yine ve dusunuyordum.
sonra o geldi ve atladim boynuna.
kemiklerini kiracak gibi sarildim.
ama islatmadim gomlegini.
adım x soyadım y yaşım da z. keşke bu kadar çok bilinmeyenim olsa. bilmesem hiç bir şeyi. z nin yarısı kadar yaşımdayken ne güzeldi hayat yine kötüydü ama güzeldi işte anlamamak insanı mutlu eder mi ediyormuş işte.
doktor parmağımdaki iltihabı patlatırken canım çok yandı ama güldüm. komikti lan, adam deşti bildiğin elimi.
Meme uclarimla oynamayi seviyorum.
Bundan daha buyuk itiraf olamazdi sanirim.
Geride bıraktığımız yaz Ramazan ayı içerisinde Adana' dan istanbul' a gittim. eski okulumdan şu anki okuluma tayin olmuştum, resmi işlemler için geliyordum. Çantama bir kaç parça tişört ve pantolon dışında bir tane de eşofman altı almıştım. Gidişte bindiğim Ulusoy otobüsünde toplamda 8 yolcu vardık. Muavine bir şey demeye utanıyorduk, o derece tenhaydı otobüs. Gece yarısı öyle bir üşüdüm ki, kollarım falan buz tuttu resmen. Otobüste nefes alıp veren az olunca yazın bile buz kesiyor içerisi. Ben de çantamdan eşofman altımı çıkardım, bacaklarını kollarıma geçirdim ve sabah gün ağarana kadar o şekilde yolculuk ettim. Deli gömleği giymiş gibi oldum resmen.
sabah otobüsü kaçırdım. durakta bizim okuldan bi kaç kişiyi gördüm. daha önce hiç konuşmuşluğum yok tabi. ben böyle hiç yüzlerine bakmadan burnum havada otobüsü bekliyorum. ders başladı çoktan biz hala duraktayız. sonra başka bi otobüs geldi. okula gittiğini biliyorum ama nerede indirdiğini bilmiyorum. neyse bunlar bindi otobüse benim de şans eseri tek binimlik kartım kalmış ben de bineyim dedim. bunlar en arkaya oturdular ben de baya bi öne oturdum. otobüs dediğim de ankara'ya yeni getirdikleri metrobüs. içi tren gibi. önde ki arkada oturanı görmek için 180 derece dönüp bakması gerek. hiç bilmediğim yerlere gitti otobüs. dolan dolan dolan dolan. tam 20 dakika dolandı. 20 dakika sonra ben her durakta dönüp arkaya baktım. bizimkiler inmişler mi diye. ve sanırım en az 10 kere bakmışımdır. gözümde görmüyor zaten dönüp bi 5 saniye bakıp tekrar önümü dönüyorum. en sonunda dayanamayıp düğmeye bastım ve durakta indim. onlar hala otobüstelerdi. arkadaşımı aradım geldi aldı beni. 4 durak daha varmış okula. saçmalık şu ki onlar zilyon saat dolanan bi otobüse niye binmişler. ben niye bilmediğim otobüse tanıdık var diye binmişim. gözümün görmediğini bildiğim halde niye aramıza zilyon kilometre mesafe koyup oturmuşum otobüse. sonuç olarak yarım gün yok yazıldım. onlar da gülüp durdular zaten. inşallah siz de bilmediğiniz otobüse binersiniz de durağı kaçırdım mı diye telaşlanırsınız, amin.
sigarayı bırakamıyorum. teşekkürler artık herkes biliyor.
bu gezegene ait olmadığım hissine kapılırım kimi zaman. sanırım başka bir gezegendenim ama ne ben bunun farkındayım, ne de polis farkında.
14 subati 1 gun onceden kutlamak. mecburen is guc iste. bi taraftan baska ozlemler. nolcak benim sonum?
14 şubattan nefret ediyorum. insanların duygularını kullanıp bunu kapitalist düzenin hizmetine sunanlardan da.
görsel şu veledi gördükçe çocuk yapasım geliyor. sonra gaza gelme koçum diyerekten kendime gelip vaz geçiyorum.
bu gün 13 şubat.

13 şubatları hiç sevmemiştim. şimdiye dek. 14 şubatı gene sevmeyeceğim yarın, ne zamana dek acaba?
itiraf ediyorum: bu yalnız geçireceğim onsekizinci 14 şubat. (bkz: üzgün smiley)
ne zoruma gidiyor biliyor musun sözlük; ona yazdıklarımı onun dışında herkes görmesi.
Nicki ingilizce olan yazarlar, benim o nickleri nasıl okuduğumu bilseler engellerler beni yeminle.
facebooktan çıkma zamanı kanka. saat 12yi vurunca sevgiye ve sevgiliye dair paylaşımlar canımı yakıyor.
Bazen neden böyle bir insan olduğumu merak ediyorum. Bir sene öncesine kadar neye karşıysam şimdi oyum. Dini inanışım, düşüncelerim kökünden değişti. Koyu bir dindarken ateist oldum. Alkole karşıyken düzenli içici oldum. Arkadaşlarımın sevdiği, güvendiği bir insanken şimdi kimse beni takmıyor, güvenilmez biri olduğumu söylüyorlar. Boka mı battım yoksa kendimi mi buldum anlayamıyorum. Beni mahveden, değiştiren, inançlarımı yok eden Sartre miydi yoksa ''o'' mu? Lanet olsun ki bilmiyorum...
24 yaşındayım ve hala leğende yıkanıyorum ulan!
bu akşam ümitleri meze yapıp içiyorum...