bugün

Tek bir kadın, tek bir kadın.. Beni çok üzüyor..
seviyorum ulaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaayn.
kendimi her zaman yalnız hissediyorum sözlük.
nereye gitsem bırakmıyor bu durum beni. eve gidiyorum, yurdu ve yurttakileri özlüyorum, yurda geliyorum evi özlüyorum. çevreme dönüp bakıyorum da, hiç kimse yalnız gözükmüyor. evet, 'aslında herkes yalnızıdr.' diyeceksiniz ama ben neden her an hissediyorum ki bunu? yapmcık değilim, olduğum gibiyim, benden kimseye zarar da gelmez. aptal da değilim. ama neden böyle? neden ilkokul arkadaşlarımdan birisiyle konuşmuyorum şu an? onu geçtim, neden lise arkadaşlarımdan birisiyle konuşmuyorum, aranmıyorum? ve hatta ve hatta, neden şu anki içimde bulunduğum ortamda da yalnızlık beni bırakmıyor? evet, kabul ediyorum ki bazı konularda çok pasifim. ama tek engel bu mudur yoksa ben mi o kadar kötüyüm? o kadar karmaşık duygulara sahibim ki, ne dediğimi veya ne diyeceğimi ben de bilmiyorum...
annem öptüğünde geçen acılarımı özledim!
benden adam olmaz sozluk. saygilar.
başlıkta yazan transfer kelimesini traktör olarak nasıl okudum hala hayretler içerisindeyim.
halbuki bizim orada traktör demezler motor derler.
kpss calısmam gerektiği halde calısamıyorum.
çok yalnızım sözlük. kendimle çatışıp durmaktan çok sıkıldım, yanlış anlaşılmaktan, taşıdığım sorumluluklardan, yaşadığım hayattan çok sıkıldım sözlük, sevgili dediğin insan bile uzak gelirken bana nasıl yalnızlığımı dağıtayım sen söyle bana...

karma karışık içim, gözümde bir damla her daim akmaya hazır.
içim çıkana kadar ağlayasım var sözlük bi yararı olur mu acaba ?
çalışmaktan nefret ediyorum. pazartesi çalışmaktan daha çok nefret ediyorum. üşüyorum, uykum var. lanet olsun ya. para kazanıyoruz da noluyo maaş aldığımız gün bitiyo amk. sokucam lan işine de gücüne de.
birgün otobüste otururken karşıma şeytan uşağı mini etekli bir kadın geldi. istemsiz olarak gözüm kaydı ve tenasül uzvum kıpraştı. sonra hemen tövbe ettim.
kızlardan tiksinti duymaya başladım. artık hiç heyecan yaratmıyorlar. galiba doğru yoldayım.
tekrar ben geldim. hoşgeldim. ne kadar anormal bir insanım ben ya en boş haftamda sözlüğe girmiyorum, finaller başladığı zaman giriyorum. * ama çok özledimmmm... herkese benden bi artı. *
birçok konuda dibe battım. üzgünüm... böyle olsun ister miydim? tabi ki hayır. hayat işte be, hayat! lanet olası hayat...
troller...

başlarda ciddiye alıp, verip veriştiriyorsun; ayar giydiriyorsun; yazdığı aptal şeyleri bazen sinirle bazen de keyifle eleştiriyor, ayağını denk al mesajı vermeye çalışıyorsun. özel mesajlarla başını ağrıtmaya çalışıyorsun

troll trollük yapmaya devam ediyor.

sonra ciddiye almıyorsun, bırak eğlensin yavrucak diyor ve kendi haline ter ediyorsun. başlıklarına entry girmiyorsun hatta başlıkları kaldırıyorsun sol frameden.

troll trollük yapmaya devam ediyor.

vicdanın el vermiyor ara sıra, o kadar ipin ucunu kaçırıyor ki o. çocukları, gene başlıyorsun aptallığı suratına vurmaya; hakaretin sınırlarını zorluyorsun.

troll trollük yapmaya devam ediyor.

bir ara aman ya ben mi kurtaracağım sözlüğü diyorsun. aptal başlıklara aptal entryler giriyor ve içten içe kendinden nefret ediyorsun; trolleşiyor muyum ben sorusuyla yüzleşiyorsun.

troll trollük yapmaya devam ediyor.

- üye girişi yapmadan sözlüğe bir bakınayım diye girdim dün sözlüğe, başlıklara baktım;

yarısı am, göt, meme, çük
öteki yarısı galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş
bir kısmı türk, kürt, çerkes
başka bir kısmı aşk, meşk, seks
şansıma o gün koltuk altına ekmek banan bir o.ç bile vardı

utandım kendimden, insanlığımdan.
aklıma sözlüğü önerdiğim arkadaşlarım geldi, bir kere daha utandım.
yazdığım adam akıllı entry'ler geldi, üzüldüm.
sözlüğü kurtarmak bana mı kaldı amk dediğim zamanları hatırladım
kahroldum.
sevgili zall'ın röportajını izledim, mahvoldum.

şimdi "temiz uludağ hareketi" mi başlatsam diye düşünüyorum mesela,
sonra sana ne lan maiyetinde entryler gözümün önüne geliyor, vazgeçiyorum.

sözlük devlete benziyor.
idealistleri yumuşatıyor.
yumuşakları trolleştiriyor.
trolleri populerleştiriyor.

bir çoğunuz entryleri buraya kadar okumuyor bile.

ben toptan hepimizin eğitim-öğretim hayatını skeyim.
hepimizin hayat anlayışını, hayallerini, planlarını, fikirlerini bu hale getiren devlet politika ve politikacılarını skeyim.
amerikayı'da skeyim, her boku onlar yapıyor ya! hazır skim kirlenmişken onlara da bir değdireyim.

"kabahat bizde demeye de dilim varmıyor ama
kabahatin çoğu bizde be kardeşim."
"gidiyorum, alışamadım bu kente."

ne kadar anlamlı kılıyor gitmeleri değil mi?
kesinlikle geçerli bir nedeni var diyor insan ve sorgulamıyor.

hoşça kal'dan başka her kelime gurubu anlamsız.
deyimlerle başım dertte sözlük.

çok küçüktüm ekmek almaya bir kaç sokak aşşağıya inmiştim.
yolumu 3-4 tane benden biraz büyük çocuklar kesmişti. oradan bir daha geçmememi orasının onların mahallesi olduğunu söylüyorlardı.
ben onlardan küçüktüm ama tehditlere eyvallah diyecek yapım yoktu o zamanlar bile.
başladı bir itiş kakış. en büyükleriyle böyle bir burun mesafesinde birbirimizin gözünün içine bakıp yumruk sıkmıştık.
o an işte deyim yerindeyse evet deyimin ne olduğunu ilk tecrübe edecekmişim.
çocukla laf dalaşı yapıyoruz ve o sözü söyledi ve ben bir an duraksadım.
-daha ağzın süt kokuyo!!
ben- ne/&!!?? (süt mü kokuyo)*
ben itişmeyi bıraktım senin ağzın süt kokuyo deyip bastım eve geldim.
ara ara elime hohlayıp kokluyorum ama süt müt koktuğu yok. hoş koksa nolacakmış ki.
yakın arkadaşlarıma söyledim onlarda kokladı yooo dediler süt falan kokmuyo kurtlu.
vay canına ya bu iş böyle olmayacak dedim gittim bir baş soğan alıp kemirmeye başladım.
ağzım yanan kadar yeyip tekrar arkadaşlara koklattım.*
onlar süt falan kokmuyo dedilerse de bir süre ben bu hal üzere yaşadım hatta sütten uzak bile durdum.
şimdi ağzın süt kokuyo dense he ho neyse . bu da benim böyle bir anımdır işte sözlük.*
(#15479121) ben de hemen yumuşçuğumu aldım kucağıma sevdim sevdim sevdim. yeterli gelmedi ve sevdüceğimle iki göbeğimizin arasına alıp teletabi edasıyla sarıldık ona.
Besili sığır gibi oldum resmen sözlük. 9 kilo aldım! Yüzümde stresten kızarıp duruyor. Sınava hazırlanmak iyi bir şey değil bunu bir kez daha anladım.
bir anda mutsuzluğun dibine nasıl vurulur an itibariyle öğrendim.
itiraf ediyorum fatih terim bu sene galatasaray'ın basına geldiginde sevinmemistim. egosunun şişkinliği, kabadayı tavırları yüzünden bayadır sevmiyordum kendisini. ama bu sene gösterdigi aklıselimle, oynattıgı futbolla, yaptıgı liderlikle beni cok sasırttı ve de cok sükür ki yanılttı.
rüyamda klavyemin b tuşu çıkmıştı. yerine takmaya çalıştım olmadı. tam bir kabus. bu aralar ilginç rüyalar görüyorum.
kalktığımda da oturup bunlara gülüyorum. *

duştan çıktığımda bornoz keyfi yapıyorum. öyle hemen giyinmek istemiyorum. çok ilginç. bornozla dolaşıyorum uzanıyorum falan. enteresan bir psikoloji. *
AKP'li falanda değilim ama başbakanın 3 çocuk kavramını az bile buluyorum. ben 24 yaşında bir insanım en az 6-7 çocuk istiyorum. eğitimim ve yetiştirildiğim çevre bu fikrime karşı olacaktır ama. eve gelince kreş gibi olsa ev. çocuklarım sırtıma binse ya. Valla gündüz muhasebe gece taksicilik yapar yine bakarım. Ama çocuk olacak bacağa sarılacak. Bu fikrimi kabul edecek bir bağyan'da bulursam nikahı basarım.
"Mutlu musun bensiz?" sorusunun gerçek cevabını bilmek isterdim; çünkü gözlerine baktığımda hüzün gördüm, kalpsiz...
dün akşam cska moskova - olympiakos basketbol avrupa şampiyonluğu final maçının son periyodunun son anlarını seyrederken hatırladım, annem basketbolda son saniyelerin dakikalarca oynanmasını hiç anlamazdı, hep onu kandırdığımı düşünürdü. hani son 30 saniye kalmıştı 10 dakikadır bitmedi şu maç, gibi laflar söylerdi. umarım hayat fena halde futbola değil de basketbola benziyordur. *
rüya ile gerçeği karıştırıyorum. bugün fark ettim bunu. *