bugün

çok kılıbık bir insanım.
hayatımda ilk defa bir bütün ekmeği bir günde bitirdim. üstüne bir tabakta bol şekerli irmik helvası yedim.
sürekli yemek yiyip tat alamamak duygusunun içine edeyim.
allah'ım ben ne zaman akıllanacağım? ne zaman ödevlerimi son güne bırakmamayı öğreneceğim? daha dört gün önce söz vermiştim bir daha son ana ödev bırakmak yok diye. yine olmuyor yine olmuyor.

ağlamanın eşiğindeyim şu anda. daha yapılacak bir sürü şey var. üstelik 8.40'da da dersim var. kafamı nerelere vurayım ki ben şimdi? sunum hazırlaması da hiç kolay değilmiş. bir kere daha anladım. anladım anlamasına da hiç akıllanmıyorum ben. ne önemi varsa artık!

kendime küfür mü edeyim ne yapayım hiç bilmiyorum. gözlerimden de uyku akıyor üstelik. tabi ödev yapıyorum ya. şikayet de edemiyorum kimseye. yakınamıyorum da. 2 hafta önceden belliydi konumun ne olacağı. ama yine son gün yine son gün.

ne zaman vaktinde bir şeyler yapmasını öğreneceğim ki ben?
hastalanacağımın ayak sesleri çınlıyor kulağımda. çok yaklaştı hissedebiliyorum. yakın zamanda beyaz önlüklü bir insanla diyalog kuracakmışım gibi geliyor.
Sanırım depresyondayım.
erotik asfeksi'den ölmüş kenny mccormick gibi hissediyorum.
nickimin hakkını vermeye başlıyorum günden güne, aferin bana. gerizekalı herif.
sözlük şu an oturduğum yer o kadar şehir dışı gibi ki, hani gündüz neyse de gece bildiğin köy, bildiğin afrika.
anam nevin teyzegillere gittiydi, henüz gelmedi, işallah eve gelirken onu çita falan yemez.
şşş. moderatörler duymasın.

hani yüz elli kere yazılmış bir itiraf klişesi var. "böyle entry nasıl yazılır dedim. küfrettim. tam eksileyecektim bir baktım entry'nin altında edit yazıyormuş." gibilerinden hani. işte o olayın aynısını yaşadım. az önce bir diyalog okudum ve öeh dedim. eksi verdim. evet, verebildim çünkü o benim vaktiyle silinen bir hesabımla yazılmış bir entry idi.
sözlük, şu an sokakta tinerciler var ve bu soğukta kafaları bi dünya leyla leyla dolanıp haytalık ediyorlar. ben bunlara hiç acımıyorum biliyon mu. üzülmüyorumda. mesela ben tinerci olsam, gider bi marangozda efendi gibi çalışır tinerimi koklarım; sokaklarda haytalık etmem.
o diil de anam eve geldi sözlük. bir çita yakalamış atmış omzuna eve getirmiş. yiğit kadın.
kombi çalışmıyor an itibari ile, donarak ölebilirim sözlük.
sosyal bilinci yüksek, siyaset, evrene dair detayları vesair konuşabilen bir adamdım. şimdilerde gözlerimi kapamayı, zihnimi yapay senaryolara odaklamayı öğrendim. dizilerdeki sentetik hayatlar bile kurcalıyor aklımı artık, örneğin suits'deki avukat yamağının karakterini çözmek için dakikalarca düşündüğüm oluyor.

sorduğum sorulardan sonra, keşke sormasaydım diye düşündüren yıkıcı darbeyi alıyorum sonra. yalan, yalanlar karşısında salağa yatıp, gülümsüyorum insanlara.

kimyası bozuk insanları dinleyemiyor tahammül edemiyorum. uzaklaşmaya çalışıyorum. dışarı çıkıyorum sonra uzuk sokak da arkama doğru akan insanlardan sadece yüksek sesle konuşanları ağır çekim esnasında ilerliyor.

güzel gelişmeler de oluyor hiç ummadığım anda güzel süprizler yapıyor insanlar fakat birşeyler eksik gibi.

hayatımın kontrolünü kaybedeli 5 ay oluyor.
az önce ingiliz bir arkadaşım da... "beni terketmeyen tek kişi sağ elim" dedi. bence bu evrensel bir şeymiş sözlük.
seni kaderime yazmak istesem de zaman sildi o sayfayı.
şimdi bunu eksileyeceklerini bile bile yazıyorum. acayip çişim var ve gitmeye üşeniyorum.
gerçekten ama gerçekten burada neden bulunduğumu bilmiyorum!
dostlarım, düşmanlarım ve tanımadığım birtakım insanlarla bilmediğim bir yolda giderken bir kuyuya düşmüşüm. bir süre o kuyuda tıkılıp kaldıktan sonra şimdi oradan çıkmış gibiyim. gözlerimi ovuyorum ve düştüğüm yolun üzerinde bambaşka insanlar yürümeye devam ediyor. kuyuda kalmak daha iyiydi sanki diyorum, ama nedense dönmeyi akıl edemiyorum, belki de zor geliyor. bir şair şöyle derdi: 'rüya bütün çektiğimiz, rüya kahrım rüya zindan'' rüyaları anlatmak zor, rüyalar kelimelere gelmiyor. sanki yürümeyi yeniden öğrenmeye başlayacakmışım gibi, ama tuhaf olan şu ki bütün bu aptalca rastlantılara ve bahtsızlıklara rağmen yürüme azmimi kaybetmiyor aksine koşmaya palazlanıyorum. meraktan ya da hırslandığımdan değil, istiyorum. sadece koşmak, ilerlemek...
saat gecenin 3 ünü geçmesine rağmen hala sol tarafta cinsel içerikli başlık görmek beni üzüyor. hani ergenler saat 00 da uyuyordu.
bazen yazarların iğrencleştiğini düşünüyorum ve bunu bağıra bağıra itiraf ediyorum. bazılarınız o kadar iğrenç ki sözlük yerine erotizm amaclı bu sayfayı kullanıyorsunuz.
yer: hakkari yüksekova esendere sınır karakolu

askerler kendi aralarında nöbet muhabbeti ediyolar.. sen şöyle o böyle falan.. uyudu uyumadı tartışmaları yapılırken can dostum suat herkese dönerek

"kesin lan amına koyim bu karakolda adam gibi bi nöbet tutan uyumayan biri varsa oda sarpedostur! ulan 10 aydır karakoldayız adamın bi kere nöbette uyuduğunu oturduğunu görmedim! ulan adam nöbette sigara bile içmedi bu zamana kadar kaskı balistik yeleği herşeyi üstünde! olm adam şarjörleri bile balistik yelekteki yerlerine koyuyo kim ne derse desin.. bu adam için kötü koşsalara şeytana inandığım kadar inanmam..."

eh tabi ben biraz geçiştirmek için güldüm falan hadi sigara içelim siktir et bu konuları dedim arkadaşa...

itiraf ediyorum uyumamamın, oturmamamın, herhangi biyere yaslanmamamın tek nedeni karakoldaki onlarca asker, rütbeli ve karakol hizmet binasının hemen yanı başındaki askeri lojmanlarda oturan aileler, çocuklardı... ben o kadar canın vebalini alamazdım nöbette uyuyarak...

herşeyden öte! benim bi yeminim var arkadaş. yemin töreninde bir elimiz bayrakda bir elimiz silah arkadaşımızın omzunda...

namusum ve şerefim üzerine ettiğim bi yemin var, gerektiğinde arkadaşım/arkadaşlarım için canımı seve seve vereceğime dair... bu o kadar ağır ki... hergün ama hergün bunun bilinciyle güne/geceye başlamak aslında insanı uyutmayan... eksi 28 derecede tırnaklarımız, dudaklarımız morarır ayaklarımız o soğukta şişerken beni dinç tutan budur aslında...

yeri gelir gece silahı alır nöbetçileri gezerdim... neden mi? çünkü gece silahlıkçısı, santralcisi, kazancısı hatta ve hatta nöbetçi astsubayının bile uyuduğunu adım gibi bildiğim için. tabi her seferinde aynı manzalarla karşılaşırdım.. balistiği bir güzel nöbet kulesinin içine sermiş bağdaş kurup üzerine paşşa paşşa oturmuş askerler... kimisi sigara içerken kimisi de uyurken görüldü her defasında... öyle ki yerdeki ufak çakıl/taşları elime alır nöbet kulesine atardım uyuyolarsa uyansınlar diye.. kapıyı açarlar "ya senin ben amına koyim gece gece manyakmısın olm!" derlerdi..

kış aylarında mesela nöbet kulelerimizde ufak katalitik petekler vardı. onlar pek ısıtmasa da parmak uçlarımızın uyuşmasını bi nebze geciktirirdi. ben gene bi gece 2 ve 3 nolu arka nöbet kulelerine gittim.. baktım 2 kuledeki askerlerde uyuyor... neyse kapıyı açtım içeri girdim ilk söz şu "kapıyı kapat lan donduk amına koyim burda!" tabi ben uyukladıklarından haberdar olduğum için kapıyı açık bırakırdım genel de uyuklamaları kaçsın diye ama onlar bunu asla anlamazlardı.

şimdi diyeceksiniz ki "arkadaş demin nöbetçi astsubayın bile uyuduğunu söyledin emin misin böyle bişeyden yoksa laf olsun diye mi yazdın?" haha... nöbetçi astsubayların hepsi ama hepsi nöbetçi olduklarında uyurlardı. hiç şaşmaz... hatta öyle ki kimin hangi saatlerde uyuyacağına kadar bilirdim...

bu yazdıklarıma istinaden denilebilir ki "ya arkadaş neye güvenip yatıyor/uyuyor onlar?" söyliyeyim hemen.. silahlı kuvvetlerin jöh'leri varya hani dağ bayır gezen jandarma özel istihbaratlar.. onlara... sanıyolar ki bi durum olursa sıcak istihbarat sağlanır ve bizde taarruza geçeriz. bok geçeriz!! sınırda sıcak istihbarat asla ve asla yok!

ha bi' de aklıma gelmişken yazayım acemi birliği denen o askerliğin ilk başlangıç evrelerinde şüphesiz askerliğini yapmış her vatan evladı şunu duymuştur "siz verilen emirleri yapın, sadece verilen emirleri yapın en iyi asker o zaman siz olursunuz"

şimdi bu koccaman bir yalan! tekrar yazıyorum koccaman bir yalan! yok öyle bir dünya... sizin a dan z ye uygulamak istediğiniz emirler bir an gelir ki yalan olur... o da nesi? keyfi durumlar mı söz konusu yani? falan olursunuz... anlarsınız ki herkes kendi bölgesinin paşası, komutanı... herkes kendi çöplüğünde bi cumhuriyet kurmuş benim emrim bu arkadaş havasında...

öyle işte sözlük... bi ara uzuuuun uzun yazsam bu askerlikle ilgili düşüncelerimi, yaşadıklarımı, diyalogları, gördüklerimi.. ciddi ciddi aklınız geri döner.
öyle bir acıkmışım ki şimdi dürümcüyü aradım bir tavuk durum bir çiğ köfte 2 de ayran söyledim ohh be.
elimde 500 gb dizi var, korkuyorum.
sabah uyandığımda şu an uyumadığım her dakika için kendime küfür edeceğim.
nesline göre en az entry giren en az başlık açan kişi benim heralde . sürekli giriyorum , sürekli okuyorum ama sürekli yazamıyorum . yazacak bir şey bulamamaktan değil ama . başlıkları okuyunca aklıma bir şeyler geliyor ama sadece girmiyorum . nedensizce ..