berberde traş sonrası kafa yıkatırken boğulmaktan çok acaip korkuyorum.
yıkamaya başladığı anda panik oluyorum nedense.
halbuki gayet iyi yüzme biliyorum ve nefesimi d tutabiliyorum.
kendimi ben bile anlamıyorum artık.
gece uykudayken, sinek, örümcek bilümum börtü böcek türevlerinden birinin yolunu şaşırıp, içinde hınzır ögelerin bulunduğu veya gülümseten bir rüya görürken kısa süreli de olsa ağzımı açıp yutkunma anında, ağzıma bu haşeratların birinin yolunu şaşırıp girmesinden korkuyorum. olmaz demeyin ufak da olsa bir ihtimal. ayrıca bir yerde okumuştum her insan yılda 10- 15 böcek sinek farkında olmadan yiyormuş. böyle yukardaki gibi bir ihtimal de, pek ala olabilir.
eve dönerken köşeyi dönünce patlamış mısır yiyen latif doğan, poğaça kemiren kahtalı mıçı veya elinde çello olan ceylan'la karşılaşmak. korkudan sıçacak gibi olur insan.
muhtemelen temsil ettiği değer için o da. bir yerden başka bir yere geçme, yeni başlangıçlar yeni bilinmezlikler. her geçtiğim köprü yıkılacakmış gibi gelir sırf bu yüzden.
yükseklik, gökgürültüsü, asansörde kalma, ölüm vs vs vs. ama en ilginci kadife kumaş. korkuyorum kadife kumaşlardan. içim ürperiyor, midem bulanıyor, tüylerim diken diken oluyor düşününce bile. görünce de koşarak uzaklaşıyorum.
yükseklik
sabah sabah soguk hava
mutfakta biçagin uç kismi disari bakarken (sanki tokezleyip uzerine dusup biçak vucuduma gircek hissi var)
çok deger verdigim arkadaslarimi her an kaybedecekmisim korkusu