herşeyin bir sonu varmış. sevginin, aşkın, tutkunun.. hiç bir zaman tükenmeyecek, bitmeyecek sandığım bu duygular gün gelip sona erebiliyormuş. hem de sana sormadan, mantığınla hareket etmeden. bir anda. kalbin ne için, kim için çarpıyorsa bir gün çarpmamaya başlarmış. kalbin dediğini aklın almazmış. yeni öğrendim..
Mezun olmaya yakın "ben ne yapacağım ya" psikolojisiyle farkına vardığım şeydir.
Ulan şimdi herkes yüksek lisans yapıyor. Neden?
Ayşe yapıyor,ahmet de mehmet de.. eeee benim farkım ne?
Bir yurtdışı furyasıdır gidiyor. Neden?
Facebook'ta ali,veli,mahmut boy boy fotoğraflarını paylaşıyor milanoda,pariste,venedikte. Benim eksiğim ne?
Onun güzel bir işi varken benim neden yok? o şu kadar kazanıyor ben neden kazanamayayım?
Diyeceğim o ki hedeflerimiz kendi hayallerimiz değil;başkasının sahip olduğu ve bize bunlarda mutluluk var diye özendirilen şeyler.
Dört ay sonra mezun oluyorum ve şu an tam da şöyle düşünüyorum: 2.500 değil de 1.500 kazansam ne olcak? Hemcinslerimden 2 ayakkabı eksik giysem çok mu sorun?
Kendi adıma biriyle aynı masaya oturduğumda kıskandığım sahip olduğu mevki ve cebi değil; bilgi dağarcığı olur. Bunun için de ne akademik kariyere,ne çok paraya,ne de müthiş bir işe ihtiyaç var..
'Parayı mezara mı götüreceğiz' diye düşünerek farkına vardığım; hayatta iken tadına varmak istediğimiz bütün zevkleri tatmamız için elimizdeki bütün imkanları değerlendirmemiz gerektiğidir.
mutluluk denilen çok güzel güzel olmasına ama bazen bazı mutluluklar bir başkasının mutsuzluğu, endişesi, korkusu, hayali oluyor ya... farkına varıldığında zedeleniyor o mutluluk sanki. böyle ufalanıyo parçalanıyo gibi. o parçalar batıyor zihne 'bencil miyim acaba' düşünleri sızıyor ince ince.
geçen gün #17673188 entrymde paylaştığım mutluluğum bugün bir farkındalıkla farklı bir boyut kazandı.
o gün yapraklarını döktü o güzel ağaç, izledim o yaprakların düşüşünü güzel güzel, evet çok mutlu oldum ben ama ya parkbahçelerde görev yapan temizlik görevlileri... onlar da mutlu oluyor muydu ki? onlar diyordu belki 'şu yapraklar iyice bi dökülse de bitse, ben süpürüyorum arkamdan yine dökülüyo, sonra niye süpürmedin deniyo...' diye.
benim mutluluğum onun sıkıntısı belki... belki değil... bilmiyorum.
ama mutluluk anları bencillik anları oluyor gibi, bunu biliyorum gibi.
haydar dümen'in köşesinde "kocamı aldattığım sevgilim bana kadın olduğumu hissettirdi" lafından etkilenip hoşlandığım kıza "bana erkek olduğumu hissettir" dedim. şimdi her gece mahallenin çöplerini döküyorum. farkına vardım ki kızlar bizimle oynuyor sevgili tostlar.
az önce misafirler geldi, annemle babam olmadığı için içeri girmediler. ben ısrar ettim. yok sağ ol falan dediler. kendimi pezemenk gibi hissettim lan. ben adam değil miyim misafir teyze? niye içeri girmedin? dövecek değiliz ya. baklava vardı geleydin içeri. ben adam değilim sözlük. kimse beni iplemiyor. seovi bile artık eksilemiyor beni lan.
düzetlme: eksik olma seovi. beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum. sağ ol. iyi ki varsın.
Geçen sene 3 arkadaş, aramızda başka birini çekiştire çekiştire yürüyorduk. yollar ayrıldı ve biz iki kişi devam ederken diğeri de kendi yoluna gitti. Tabii biz aramızda muhabbete devam ettik ama bir süre sonra az önce bizle vedalaşan arkadaşın hemen arkamıza, ta ensemize kadar geldiğini farkederek irkilmiştim. Suratında komik bir gülümsemeyle tekrar selam verip gitti. Geçen gün anladım bu davranışın sebebini. Bu uyanık ondan ayrıldıktan sonra onunla ilgili bir şeyler konuşuyor muyuz diye bizi kontrol etmişti aslında. çakkaaal.
yakın ilişkide bulunduğum kişilerle daha doğrusu aile üyeleriyle geçinemiyorum ama arkadaşlarımla aram çok iyi. bu dengesizliğin sebebini henüz çözemedim.