daha ne yapsam bilemedim. al işte bak sadece seni yazıyorum. çünkü seni çok sevdim..
yanıbaşımdaki resmin gibi gerçek, sigaranın ateşi gibi kor, şu dört duvardaki anıların gibi
çok..
bir kızdan ilk olarak hoşlandım, akabinde resmen aşık oldum. reddedildim aslında biraz da... öyle büyüdü ki içimde o aşk anlatamam. vuruldum. ulaşılamayanın daha da arzulanan olması durumu olsa gerek ciddi anlamda aşk acısı çeker hale geldim. ben ki asla bu konularda tutuklu kalmayan, duygusuz odunun teki.
bir gün güzide ilçemizin meydanına gidiyordum. orada oturacak yerler var, bank tarzı olmayan. atatürk heykeli var ve yan tarafında bir duvar... duvara doğru yöneldim, orası oturmak için mükemmel bir yerdir. her neyse, sadece önüme bakıyorum bu sırada. tesadüfen kafamı sola doğru çevirdiğimde, onu gördüm. bana bakıyordu. oturmayı planladığım yere varmama 5 metre kalmıştı ama o an bilincimi kaybettim. kalbimi hissettim, fırlıcak gibiydi. ne yapacağımı şaşırdım. kafamı çevirdim mecbur, çünkü beni reddetmişti o; ona asla selam veremezdim, vermeyecektim de... vermeye kalksam da veremezdim ki zaten. uçmuştum. duvara tosladım adeta. yürürken normal salınımlar yapan kollarım, kasılmaya başladı. 5 metre kalmıştı ya, nedir yani... ama sanki 5 km gibiydi. yarı bilinçsiz, ne yaptığımın farkında olmadan, kafamı da karşıya doğru çevirerekten yürüdüm. oturdum.
tekrar ona doğru bakmaya götüm yemedi. acaba bana bakmış mıdır tekrar... sanmıyorum.
telefonumu çıkardım. facebook a girdim falan... ama hala üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum. tek bir bakış beni nasıl bu kadar etkileyebilir ki? beni... odunu... duygusuz odunu... aah ah.
ilk gerçek platonik aşkımdır. bu da belgesi ve dayanağı olsun ulan sözlük.
çok boklu iştir mümkünse hiç bulaşmayınız. eğer ki bulaşırsanız paradokslarla dolu bir yaşama adım atmış olursunuz. doğru seçimi yapmak zordur. dünyanızzın tepenize inmesi an meselesidir.
(bkz: kırmızı hap mavi hap)
nefesını hissetmek , sadece kalp atıslarını dınleyerek bı omur gecırmek...
gözlerine baktıgımda hayatı görmek..
gelecegın cumlesı her kuruldugunda noktayı onn koyması...
hastalandığında mesafelerın canını daha bı baska acıtması...
hadı bunlar normal ben sevglımın ter kokusunu bıle özlüyorummmm.
(bkz: ığğğ)
aşk bana göre değil sözlük, kesinlikle değil. ben aşık olamam. çok güzel aşıkmışım takliti yapabilirim ama olamam.
sıkılıyorum, her şeyden bir müddet sonra. aşıkmışım gibi yapmaktan da sıkılıyorum.
masaüstü görüntümü iki günde bir değiştiririm, mutfaktaki masa örtümü de, diş fırçamı her ay, diş macunumu bittikçe farklı markalarda, avatar resmimi sürekli, telefonumu param oldukça, aynı kıyafeti iki gün giymem, aynı müziği sürekli dinlemem, aynı bardakta sürekli çay içmem, aynı konuyu sürekli konuşmam, aynı kişiye devamlı katlamam ben.
sıkılıyorum. aşk bana göre değil. sıkılıyorum ve ihanet ediyorum; aldatıyorum. aldatmaktansa aşıkmışım gibi yapıp kendime bir sevgili edinmiyorum. sıkılacağımı biliyorum çünkü.
dışardayken ilgimi başkası çekebiliyor. ertesi gün bir başkası. aldatmaktansa yalnızlığı seçiyorum sözlük. tek sıkılmadığım şey arabam sanırım. evimi de sürekli farklılaştırırım, katlanamıyorum aynılığa.sevmek belki ama aşık olmak, bir yerde sabit kalmak bana göre değil.
kelebeğime deliler gibi aşığım. hakikatten kelebek gibi. kırılgan, naif bir kalbi var. o kalbin içindeyim işte. taa en derininde. benle atıyor biliyorum. benle atıyor, benle kırılıyor, benle mutlu oluyor. çok üzüyorum, çok kırılıyorsun belki bana. ama inan senden değerli değil hiçbirşey şu dünyada. sen varsan güzel herşey. bu bi itiraf mı yoksa sana nedenlerimi yazmak mı bilmiyorum. tek bildiğim seni sevdiğim. çok şanslıyım senin olduğum için. değerlim, canım benim. senden ötesi yok dünyamda. herşeyimin içinde sen. biz olabilmişiz seninle daha ne isterim ki. kelebeğim herşeyim benim. seni seviyorum...
Bugün damarlarimda kan yerine ayrilik dolasiyor
Bugün ellerime ellerin yerine yalnizlik dokunuyor
Ve ask simdi cok uzakta uyuyan bir cocugun kalbidir
Ve simdi bir kalbi bir bendenden ayirip gitmenin tam vaktidir
Hoscakal..
gelen "sen ne biçim insansın sevmediğin insanı neden kandırıyorsun?" mesajlarına hitaben edit: çıkmıyoruz ayrıldık rahat olun fakat arkadaş onun için yollara falan düşeceğimi sanıyor kapısında ağlayacakmışım falan... sen kimsin ki? pis ekşici, git nutellanı ye.
ağlama duvarına dönmesine müsade etmemek lazım buranın sözlük. en alakasız anda hop diye akla geliyor olmasıdır sevgilinin. ne alaka ise;odamda soru işareti pozisyonunda pc başında üretilen oksijen miktarının yıllık enerji tüketimi oranını hesaplarken bile saçma sapan çağrışımlar üretebiliyorsa aşık olunan sevgiliye dair beyin hücrelerin kendi arasında, bu aşk iyi bişey değildir sözlük.
filmlerdekilerde zaten samimi olamadılar hiçbir zaman, mesela çoğu filmde öyle bir gösterirlerki, bütün salak bünyeler bile farkeder o iki kahramanın birbiri için yaratıldığını ancak onlar bunu göremezler ve hiç adil olmayan mucizevi bi şekilde bu aşkın yüceliğini farkeder sonsuza kadar mutlu yaşarlar. tüm izleyenleri gerizekalı sıfatına koyuyorlar kanımca yada böyle görmeyi istediği için keyf alıyor izlemekten aşık olan yada olmak isteyen bünyeler.
dur bi sigara daha yakayım. hayyyyyyyyyyy ... benzini bitmiş çakmağın nese gidip bi yerlerden ateş bulmalıyım fabrikada.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
--spoiler--
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
--spoiler--
"ben denize hala inanıyorum
fondaki şarkı bitti yavrum
pilotun apandisiti patladı
uçak düşüyor
ve birlikte ölmek kulağa hoş gelse de
ben atlamayı tercih ediyorum
...olur ya denize düşerim
bir gemi geçer"
Kalbimin virtüözü, biriciğim. her gün seni görüp de bakamamak, bakıp da dokunamamak, dokunup da kokunu koklayamamak deli ediyor beni. dostluğumuzu aşkımla parçaladım, her şeyi paylaştık aşkı da paylaşamaz mıydık biriciğim?