sözlük yazarlarının aşk hikayeleri

    39.
  1. Tanışmamızdan belki 10 sene kadar önceydi..
    istiklal Caddesi'nde basık tavanlı bir kafede tam da karşı karşıya oturuyorduk..
    Upuzun bir arkadaş masasında kadeh tokuşturduk,kalktık, sonra evlerimize gittik..
    Adı kaldı aklımda,hiç alışılmadık,tuhaf adı..
    Sonra, ben çok kez aşık olduğumu sandım birilerine..Zırıl zırıl ağladığım bile oldu..
    Ben sevdim onlar sevmedi,beni sevenleri ben sevemedim..
    Elini tuttuklarım da oldu,burun kıvırdıklarım da..
    Ve hep duymaya devam ettim o 'tuhaf' ismi sohbetlerde..
    Sonra bir gün,beni zırıl zırıl ağlatan bir aşktan çıktım..
    Seneler sonra beni ağlatanın aşk değil de çocukluk olduğunu anlamıştım ama işte o gece,yine istiklal'in başka bir basık tavanlı barında zırıl zırıl ağlarken feci aşık olduğumu sanıyordum..
    Canım arkadaşımın boynuna sarılıp bilmem kaçıncı biramın sonuna doğru ağlarken o 'tuhaf isimli' çocuk girdi,sigara dumanından sis olmuş basık tavanlı o yere..Geçtiğimiz aylarda da birkaç kez karşılaşmıştık da soruverdi bir cesaret:
    'Ne zaman görsem ağlıyorsun,çok mu üzdüler seni'
    Cevap:'Aldatıldım da'
    Sonra 2005 yazında 'üzmem ben seni' dedi..Aşık olmuştum..
    2007 baharında 'ömrümün kalanısın' dediğinde bile 'üzülür müyüm' acaba diye düşünüyordum..
    2008 sonbaharında narkozdan henüz yeni ayılmışken adını sayıklaya sayıklaya girmişim odaya ve kızımızı kucağıma verdiğinde 'sen mutlusun ya bana yeter' dediğinde onsuz asla olmayacağını bir kez daha anlamıştım..
    Şimdi bu dağ başında omuzunda uyurken de dünyanın en şanslı kadını olduğumu düşünürüm her gece..
    Bitanecik kızım ve o 'tuhaf isimli' adam ile bu dağ başında olmayı hiçbirşeye değişmem..
    Hergeçen gün bir öncekine göre daha çok sevdiğim bu adama hayatıma girdiği için sonsuz teşekkür ederim...
    105 ...
  2. 58.
  3. 17 yaşında üniversitenin ilk günü gördük birbirimizi. iki yıl sonra tekrar karşılaştık. sonra okulca tura katıldık. gece bar da elini bana uzattı "dans edelim mi" diye, elini tuttum. 14 yıldır beraberiz. 10 yıldır da evliyiz, bir de kızımız var.
    59 ...
  4. 19.
  5. lise yılları. daha yeni yeni kızlarla diyalog kurmaya başlayan lannoldu kişisi girdiği bir ortamda genç kızın ilgisini çekmeyi başarmıştır. bir şekilde bu genç kızla irtibat kurulup yepyeni bir ilişkinin temelleri atılmak istenmektedir. öyle de olur. hatunla henüz 3-5 gün gezen lannoldu mutludur. ancak yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. hatun, tedirgindir lannoldu'nun yanında. bir gün bunu kafasına takan lannoldu yaren kişiye açılmaya karar verir;

    +noluyo ya ne bu tavır kaç gündür?
    -ne tavrı ya lens aldım gözüm acıyo tamam mı?!
    +acıyosa acıyo almasaydın! git gözlük al dedim sana o kadar dinlemiyosun ki!
    -aslında konu o değil.
    +neymiş konu?
    -ben lensleri takmaya başlamadan önce görme bozukluğum vardı...
    +ee şimdi görüyosan sorun yok?
    -var!
    +neymiş?
    -ben seni görebiliyorum artık.
    +neey?
    -görebiliyorum seni ve bu yüzden ayrılmak istiyorum...
    +öehh! allah belanı versin!
    -deme öyle ama...

    ilk aşk olacak bir de... hayır o zamanlar çok üzülmüştüm buna, şimdi makara konusu oluyor ya, işin garip tarafı bu işte. yaşlanıyoruz sözlük...
    59 ...
  6. 280.
  7. bu satırları yazmaya başlamadan önce son dal sigaramı yaktığımı bilmenizi isterim.

    2016 senesinin eylül ayı saat akşam 7 gibi bir mesaj sesiyle irkildim, mesajı açtığımda dışarı çıkalım mı ? yazıyordu. "olur ben hazırım " dedim.tamam 10 dakika sonra caminin oradayım mesajını gördükten sonra hemen çıktım dışarı, tam 35 saniye sonra caminin önündeydim, her zaman ki gibi beş dakika gecikti ama "bende şimdi geldim" dedim.
    bu tür akşam gezmelerinde sıkça yapıtığımız gibi çekirdeğimizi ve suyumuzu aldık indik sahile, normalde
    çekirdek çitleye çitleye yürürdük sahil boyunca ama bu sefer "yorgunum biraz oturalım mı bu sefer " dedi.
    olur dedim, denize sıfır bir taşın üzerine oturduk ve havadan sudan sohbet etmeye başladık.
    bolca kahkahalı bir geyik muhabbetinden sonra uzun bir sessizlik oldu, bu sessizliği "sende gidiyorsun demek" cümlesiyle bitirdi.
    (iş için şehir dışına gideceğimi önceden konuşmuştuk, kendiside zaten bulunduğumuz şehirde değil başka bir şehirde üniversite okuyordu)
    evet dedim gitmek zorundayım her ne kadar buraları çok sevsem de gitmek en doğrusu.
    iyi madem gitmek istiyorsun karar senin dedi, bir resim çekinelim mi ? gittiğinde buraları özlersen bakarsın o resme dedi. olur dedim güzel olur.(çocukluğumuzdan beri arkadaş olduğum bu kişiyle toplasanız 3-4 resimim ancak vardır) telefonunun ön kamerasını açtı ve başını omzuma yasladı, belkide hayatımda hissettiğim en tuhaf duyguydu. resim çekildikten sonra doğruldu, gözlerinin içine bakarak hayatımda yaşadığım en huzurlu 3 saniye için teşekkürler dedim. karanlık olmasına rağmen yanaklarının kızardığını fark ettim, o her zaman ki mükemmel gülüşünü yaptı ve tekrar omzuma başını koydu.yaklaşık 20 dakika hiç konuşmadan dalga sesleri eşliğinde aynı pozisyonda durduk, hatta rahatsız olmasın diye nefes almamayı bile düşündüm.
    20-25 dakika sonra kafasını yüzüme çevirdi ve kalbin çok hızlı atıyor dedi, o söyleyene kadar kalbimin attığının bile farkında değildim açıkcası. hayatımda geçirdiğim en güzel yarım saati bir telefon sesi bozdu, "eve gitmem gerek" dedi.evine kadar bıraktım saat erkendi ve yapacak hiç bir şeyim yoktu.odasının ışığı sönene kadar kapıda oturdum. işık söndükten 1 dakika sonra iyi uykular mesajını aldım ve artık huzurlu bir uykuyu haketmiştim.

    mükemmel bir uyku için yatağıma uzandım ona yarın aşkımı ilan etmeyi düşünüyordum, hatta çalışmak için başka şehire gitmekten de vazgeçtim sonuçta çalışana her yerde ekmek vardı.o heyecanla sabahın ilk ışıklarında ancak uyuyabildim, uykuyu seven biri olduğumdan saat 2 bucuğa kadar uyumuşum, uyandığım da karnımda anlamsız bir acı vardı mide bulantısı,ya da karın ağrısı gibi değilde sanki 500 kiloluk biri karnımın üzerinde geziniyordu.
    sabahları pek kahvaltı yapmam her zaman ki gibi üstümü giyindim hemen dışarı attım kendimi,evimizin tam karşısında bulunan kavak ağacı bizim ağacımızdı onunla 5-6 yaşlarından beri onun gölgesinde otururduk büyük bir top sahasının yanındaydı bu kavak ağacı top oynar,terler koşarak onun yanına giderdim o da her maç kavak ağacının altından izlerdi bizi, hatta bir kaç sene önce ağacın pek
    görünmeyen bir kısmına baş harflerimi kazımıştım ergenlik diyelim aslında pek sevmem böyle şeyleri..
    bugün büyük gündü çocukluğumdan gelen aşkı,sevgiyi ilkkez yüzüne karşı söyleyecektim, ilkkez bir arkadaş olarak değil, bir sevgili olarak sarılacaktım ona. kavak ağacının yanından geçtikten sonra en yakın arkadaşımı aramak için aldım telefonumu elime bir baktım ki kendisi zaten
    4 kere aramış beni demekki kalp kalbe karşıymış.bir yandan telefonda arkadaşımı ararken sevdiğim kızın evin önündeki kalabalığı fark ettim arkadaşımda açmıştı telefonu nerdesin sen ? neden açmıyorsun telefonu diyordu.kalabalığa yaklaştıkça ağlama sesleri geliyordu,arkadaşım da telefonda
    duymadın mı dedi ? neyi dedim neyi ? kalabalığın içine girdiğimde sevdiğim kızın en yakın arkadaşlarını gördüm,hepsi perişan halde ağlıyorlar ne oldu dedim söyleyin ne oldu?
    kaza dedi içlerinden biri,babasıyla bu sabah kaza geçirmiş,eee dedim ne yapıyorsunuz burda hadi hastaneye gidelim dedim. öldü dedi biri o andan sonrası hafızamda yok gibi kulaklarım çınlamaya başladı,sanki ışıklar yavaş yavaş sönüyordu, kolonya kokusu ile uyandım
    herşeyin rüya olmasını umuyordum ama değildi,uzaktan bir cenaze arabası göründü yavaş yavaş yanımıza geldi, ben kendimi herşeyin şaka olduğuna
    ve az sonra herkesin kahkaha atarak bitireceğine inandırıyordum kendimi, o da çıkacaktı evden ya sende hiç üzülmedin benim öldüğüme diyecekti sanki.
    mezarlıkta en uzaktan izledim onu, uzak bir mezarlığın taşına oturup izledim, herkes bir bir gitti 3 saat sonra da annesi uzaklaştı mezarlıktan. artık başbaşaydık dün gece ona söylemeye planladığım herşeyi söyledim ona, baş ucuna oturdum saçlarını okşadım gün aydınlanana kadar,sabah annesi beni gördüğüne çokta şaşırmadı hadi evladım sen git uyu ben buradayım dedi, ayaklandım bende hiç bir şey demeden kalktım,sokakta yürüyen bir ruh gibiydim insanların bana bişey söylediklerini duyuyordum ama ne söylenenleri anlayacak durumdaydım nede onlara cevap verecek,mezarlığı bizim eve hep yakın sanardım.
    değilmiş mezarlık bizim eve hiç yakın değilmiş,yıllar yürdü sanki kendimi eve atmam uykum yoktu, duşa girdim kendime gelmek için ama bir faydası olmadı.
    tekrar çıktım dışarı döndüm mezarlığa annesi bir iki saat sonra gitmek için ayaklandı beni gördü uzakta yanıma gelip oğlum perişan haldesin git evine alışmaya çalış dedi.
    anneciğim dedim aklın kalmasın bende çok iyiyim kızında çok iyi, geceleri bana emanet aklın kalmasın, biz sabaha kadar sohbet ediyoruz sen sabahları gel seni de özlemesin beni düşünme sen dedim.
    delirdiğimi düşünüyordu, belkide haklıydı.

    şiirli edit.

    bir kavak ağacının gölgesinde düşledim seni.
    tıpkı o kavak ağacı gibiydim aslında.
    orada olmak zorundaydım,ayakta durabilmek için toprağa sarılmak zorundaydım.
    en şiddetli akyele bile dayanmalıydım,her ne kadar sallansamda yıkılmamalıydım.

    tıpkı o kavak ağacı gibiyim aslında.
    tek yararım gölgem bu hayatta.
    sadece benim gölgemde oturmanı istiyordum.
    her ne kadar sana meyve veremesemde,
    o kızgın güneşten korumalıydım seni.

    ama artık güneş gitti, yakmıyor artık kollarımı,
    oturmuyor artık kimseler gölgemde ısıtmıyor artık içimi,
    hatta yapraklarım da döküldü sonbaharda,
    hatta sen benden dökülen yapraklarla çekildin soh fotoğrafını

    son kez gördüm seni o sonbaharda ,
    bilemedim en son baharın bu sonbahar olacağını.
    vedalaşamadım seninle, saramadım seni toprağı sardığım gibi.

    sende bilmiyordun sanırım bu baharın ensonbahar olduğunu,
    bilsen gidermiydin hiç.
    gitsen bile almazmıydın bir yaprağımı son hatıram diye.

    son kışımda kesildim ben, aldılar topraktan,
    kestiler kollarımı,yapma diyemeden yere devrildim,
    parçaladılar beni küçük küçük parçaladılar.

    sonra güneşin sıcaklığını hissettim yine,
    ama farklıydı bu sefer çok daha sıcaktı,
    çok daha yakıcı.

    çok geç olmadı yandığımı hissetmem,
    eriyordum bir yanım küllere karışmıştı.
    bir rüzgar ile çıktım bacadan
    akyel bu sefer sallamıyor uçuruyordu küllerimi

    tanıdıktı buralar kendi mahallemi ilkkez böyle görüyordum,
    babannemin,dedemin ve amcamın yattığı mezarlığa uçurdu beni akyel,
    ama onların mezarına değil bambaşka bir yere savurdu beni,
    yeniydi bu toprak daha suyu kurumamıştı.

    onun adı yazıyordu o küçük tahtada
    bu onun mezarıydı.
    işte o zaman anladım neden yıkıldığımı
    işte o zaman anladım neden parçalanıp
    neden yandığımı.

    sonra bir tabanca sesi duyuldu,
    toprağın tekrar ıslandı,
    ama bu sefer su değildi toprağını ıslatan
    su değildi.
    44 ...
  8. 193.
  9. Geçen sene Mayıs başları. Kızıl saçlı, yeşil gözlü, beyaz tenli, fiziği çok güzel, yüzü çok güzel bir kız. Fiziksel olarak tek eksiği biraz boy. ilk gördüğüm anda dedim ki "ne güzel kızmış, keşke sevgilim olsa", Sonra da "kesin sevgilisi vardır, olmasa da bana mı kalır bu kız " diyip osmanlıcaya gömdüm kafamı çok iyi hatırlıyorum. Birkaç ay geçti, Ağustos başları. Ben zaten mayısta gördüğümden beri beğeniyorum kızı bir hoşlanma var hatta ara sıra aklıma düşmüşlüğü falan var böyle belli yani. Kurs ortamı, bir şekilde şansım yaver gitti yanıma oturdu bu kız. Sırf onun hevesiyle gidiyorum ben de zaten. Gün geçtikçe sohbet ilerledi arkadaş olduk. Sevgilisi varmış. Tahmin ettiğim gibi. Çok da uzun süredir beraberlermiş. Neyse işte hepten yakınlaştık artık işimiz takılıyoruz falan. Bi gün tamamen şan eseri arkadaşıyla buluşacağı yere ben de gidiyordum ama bir amacım yok gezmeye. Beraber Yürüyoruz, arkadaşı aradı ekildi bu ama artık gelmiştik bile. O zaman gel beraber takılalım dedim işte oturduk kahve içtik falan, öğleden akşam sekize kadar beraberdik, Sohbet muhabbet Vs. O gün gerçekten aşık olduğumu fark ettim. iki gün Sonra sevgilisiyle kavga etti. Çok canı sıkkındı, morali düzelsin diye yanına gittim yine bir gün beraber geçti. Bir hafta kadar Sonra Da sevgilisiyle ayrıldı. Ama bu bir haftalık sürede de çok yakındık, sevgili gibiydik. Gece yatarken "sarılsana" diye mesaj atmıştı çok iyi hatırlıyorum, ben de hani gururluyuz ya... "sevgilin sarılsın benim ne haddime" dedim. Zaten sonra ayrıldı çocuktan. Bu arada bunun kalp hastası olduğunu öğrendim, taşikardi. Durumunun çok kötü olduğunu söyledi, ölüm riskinden bahsetti. Birkaç kez de yanımda kötülenmişti.

    Çocuktan ayrıldıktan sonra biz bir iki hafta arası bir süre sevgili gibiydik ama hiç dillendirmedik bu mevzuyu. Flörtten ileri bir ilişki. Ama tavırları çok değişikti. Kah "sadece arkadaşız" ayağı yapıyor, kah öpüyor. Ben bu kızı sevmem ama sevgilisi olması, ayrıldıktan sonra böyle çelişkili davranması Vs sebeplerden bir buçuk ay kadar bi süre fena depresyona girdim. Yemeden içmeden kesildim resmen. Korkunç günlerdi. Ara sıra birbirimizi yokluyorduk sevgili olma konusunda, ben tavrımı gizlemiyordum ama o hep çelişkideydi. En Sonunda bir gece konuştuk halloldu artık kesin sevgilimdi. ilk günlerin o muhteşem huzurunu hiç bir zaman unutamam. Hele ki uzun süre acı çekip sonradan elde edince... Muhteşem bir histi.

    ilk vaka ilk ayımızı doldurduğumuz gün oldu. Çok sevdiğim bir dostum sabah beni bulup yakamdan kavradı, sarsarak "bu kız seni aldatıyor olum!" dedi. O günün rezilliğini unutamam. Ruh gibi gezdim, arkadaşlarım çok Çabaladı keyfimi yerine getirmek için, her konuda işe yarar ama burda olmadı. Akşam beraberdik. Konuştuk, yanlış anlaşılma dedi, adı geçen kişileri bizzat aradım konuştum, yanlış anlaşılma olduğu belliydi. Ama yine de bir şeyler yerine oturmamıştı. Hepsine rağmen aylarca çok mutlu günler geçirdik. Hasta oldum evime geldi, beraber eğlendik, sarıldık öpüştük aşkın her boyutunu yaşadık, ilişkinin 8-9 ay sürdüğü göz önüne alınınca kısa ama dolu dolu günler geçti, her şeyi ve en güzelini onunla yaşadım. Durum böyle olunca benim kalbimde yeri çok ama çok farklıydı.

    Aşkın gözü kördür dedikleri çok doğru, o kadar seviyordum ki şu An senin okurken bile fark ettiğin saçmalıkları aksaklıkları fark edemedim. Bir süre Sonra da aksaklıkları görüyordum ama hiç bir şey yapmıyorum, sineye çekiyordum. Çünkü onunla mutluydum, beraber olunca yaşadığım o mutluluğu kaybetmekten korktum. Aile sıkıntılarım almış başını gitmiş, tek tesellim o, onu da bırakamazdım. Bırakamadım da, tabi bir noktaya kadar.

    Tüm yalanları ortaya döküldü bir süre sonra. Tecavüze uğradığı, kalp hastası olduğu, defalarca kız arkadaşlarıyla olduğunu söyleyip ne haltlar yediği, hasta arkadaşına ziyarete gittiğini söyleyip konsere gittiği, istanbula gittiğini söyleyip aslında hiç gitmemiş olması, kullandığını söylediği ilaçlar Vs Vs daha Nice Nice yalanlar... O kadarını da sineye çekemezdim. Ayrıldım. ayrılık içimi yiyip bitirdi. Ama belli etmedim. O ise sürekli aradı, özledim diye ağladı falan filan. inandım, barıştık. ili hafta sürdü, tekrar ayrıldık çünkü kaldıramadım. Yüz yüzeyken hala eskisi gibiydik çok mutluydum ama evine bıraktıktan sonra bir şeyler sürekli içimi kemiriyordu. Dayanamadım ayrıldım. Aramaya ağlamaya devam etti, çok üzüldüm ve bu yüzden çok sert tavır almadım, ayrılmamıza rağmen öpüştüğümüzü hatırlıyorum. Hep O öpmüştü ama. iki üç hafta böyle gitti ve ben yine belirsizlik yüzünden ilişkinin başındaki gibi bir hal alma yoluna girdim. Bir şey yapmam lazımdı, ondan nefret ettiğimi söyledim. Bunu mantıklı yanım yalanları yüzünden sonuna kadar destekledi, duygusal yanım içimi sürekli kemirdi. Evet onca şeye rağmen hala bazı duygular vardı. Bu olay üzerine gitti. Ama hala gözümün önündeydi ve beni kıskandıracak her şeyi yaptı, resmen işkence etti bana. Sırf inat olsun diye kolpa erkeğiyle benim çalıştığım stüdyoya davul kursu bahanesiyle geldi. Neyse ki bunlar da bitti kurtuldum. Şimdi ayrılalı aylar oldu. Birkaç kere denk geldim. Her seferinde çok güzeldi bir kere de yanında biri vardı. Çok karmaşık duygular hissettim o anlarda. Hala bir çok durumda aklıma geliyor. Evet onunla beraber olamam anlat, mantığım nefret ediyor ama içimde bir şey hala özlediğimi söylüyor.

    Her köşe başında, odamda yatağımda mutfağımda giysilerimde gittiğim mekanlarda şehrin sokaklarında, her hava durumunda her özel günde bir şekilde bir hatırası mutlaka var. Resmen tüm hayatıma nüfuz etmiş. Bir çok eşyayı bir çok alışkanlık haline gelen mekanı Vs sırf bu yüzden değiştirdim ama hala bir çok hatırası var ve bazen o kadar güçlüler ki her şeye rağmen Yıldırım etkisi yapıyor bünyede.

    Bu da böyle bi hikâyedir dostlar. Üşenmesem her olayı yazardım. Okumaz kimse biliyorum, zaten kendim için yazdım. "kayıtlara geçsin" diye. Zamanla Detayları editlerim artık. Okuyan varsa da çok teşekkür ederim.

    Edit: okunmasını gerçekten hiç beklemiyordum, teşekkürler.
    43 ...
  10. 4.
  11. tanışma > hoşlanma > sevme > aşık olma > körü körüne bağlanma > terkedilme > sevme..

    Farklı bir hikaye varmıdır, bilmem.
    18 ...
  12. 3.
  13. 20.
  14. geleceğim bekle dedi.
    ben beklemedim, o da gelmedi.
    ölüm gibi bir şeydi,
    ama kimse ölmedi...
    14 ...
  15. 2.
  16. aşık ol, aldatıl
    aşık ol, aldatıl
    aşık ol, aldatıl
    aşıl ol, aldat.
    13 ...
  17. 5.
  18. serim: neşe.

    düğüm: kalp ağrısı.

    çözüm: beyin felci.
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük