Bu aralar seni özleyecek kadar büyük bir duygu yoğunluğu yaşamıyorum.. insan zor olsa da (zor basit bir kelime kalıyor aslında) zamanla alışıyormuş.. Önceleri nefes alıp verirken tam göğsümün ortasına bir şeyler saplanırdı, diş ağrısı gibi, ince kesik sızısı gibi acılar duyardım.. Zamanla kabuk bağlayan tek şey yaralar olmuyormuş.. Duygular da, özlemler de, acılar da kabuk bağlayabiliyormuş.. Bunu öğrendiğimde daha farklı bir acıyla sarsıldım.. Yumuşak etime yumruk yemiş gibi oluyordum..
Seni unutacak olmak, buna inanmak ve bu uğurda mücadele etmek inan öldürüyordu beni..
Güzel diye nitelendirdiğim iz çoğu olay bir süre sonra mide bulantısına sebebiyet veriyor.. Hak ettiğimiz çoğu şeyi yaşayamamış aksine hak etmediğimiz ne varsa yaşamış olmamız senden ziyade beni uzun süre düşündürdü..
Cevabını bulmaya çalışırken; sevememiş olmanı, sevmemiş olmanı, bakarken mutlu olmaman gibi basit ihtimallerle karşılaşınca kaç tren makas değiştirdi bilemezsin..
Her şeyi bir kenara barakırsak -sen dahil- sen 'zor' kelimesinin ne kadar basit bir kelime olduğunu dahi anlamazsın..
Bu yüzden yıllar sonra karşılaşırsak ve sen hala yaşıyor olursan;
Tekrar hoşça kal..
Büt sonuçlarını düşünmekteyim lakin hocaların inadına bir türlü açıklamaması beni bulunduğum yere mahsur etmeleri. Eğitim reformuna hocaların not okuma hızından başlamak lazım bence. Şu an ki ruh halimin düşüncesi.
Muhabbetımın olmadıgı ınsanlarla telefonda konusmaktan hiç hoslanmıyorum neden aramak ıstıyorlar anlamıyorum. Illa ıletısım kurmak ıstıyorsan yanıma gel ne o yarım saat ee napıyorsun ee falancayla naptınız ee ne yedın ee ne s*ctın... Sacma yanı.