unutulmaya yüz tutmuş
gözbebeklerimden çekilmiş fotoğraflar
az biraz önce kaybettiğim
bir daha sahip olamayacağım cümleleri
ağzımdan düşüren
düne inat yarına sarılan
mutluluğa tutunmaya çalışan
yorgun bedenimden eksilen şey
yarına inat bugünden vazgeçtiklerim
bugüne kızıp dünde bıraktıklarım
özlediklerim, beklediklerim ve
hayal ettiklerimde
ölmek arzusundaki bedenimle
sonsuz olmaya çalışan ruhum
savaşırken göğsümün meydanında
af dilemek için allah'ın
huzuruna çıkmışım ellerimle
senin yanında, senden uzak
bir yol hikayesi
ayrılık değil, hasret hiç değil
aşk denemez
aşık olunamaz
gözlerimden akan
yanağımdan süzülen damlalarla
akıyorken hayata
dudaklarımda buluşalım
ben toprak olmadan....
Avuçlarımdan kaçarken hayatım
Sana tutunmaya çalışyordum
Ölmeye hazırım çek şu pimi
Aşk zırhından kurtuldum
Göstermelik yanlışlar yaptım
Yanlış anlaşılmak, yanlış tanınmak için
Birilerine boyun eğdim, sorgusuzca
Peki bu yalnızlık niçin?
Haketmediklerimi kazandım hep
Hakettiklerimden feragat ederek
Zorluklar yıldırmadı, aksine
Hep daha fazla zorluk istedim
Acı çekmek öğrenmektir diyerek
Uzakta bir yerdeki
Biçimsiz bir kalbin
Biçimsiz duygularından emin
Karmaşık duygular biriktirdim
Ne olduğumu bilmeden
Yapılması gerekenlerden kaçarak
Sorgu sual edilmeden
Cevap aramadan, sadece sorarak
Unutma;
Kendini tanıdığın gün
Herşeyi bulduğun günüdür.
Yoksan, Varolamam!
bir gün iki duvar arasında
bir yerde sıkışma çabasıyla
savurduğum naraların
yankı yapıp kulaklarımı sağır edeceğini
yalnız seni görmediğimde,
senin şekline bürünmüş bir ordu içinde
seni göremeyecek kadar kör olabileceğimi
ve gel dediğinde
ayaklarımdan bağımsız örgür adımlarımın
yönünü bulamama ihtimalini düşünmemiştim
duymadan attığım adımların sonunda
senin silüetin yokken
adımlarım anlamını kaybediyor...
Şarkı dinliyorum
Aklımda bi kaç soru var
Cevaplamaya korktuğum
Sonrasında olacaklardan daha ziyade
Ruhumu geçtim kaldıramaz beden bile
Öncelere dair hesaplardan
Sonralara dair planlardan
insanlardan bir bıkkınlık
Bir yılmışlık var içimde
Ve durmadan çalışan
Binlerce düşünce ve duygu üreten beynim
Rüzgar gülleri kurdum kalbime..
Rüzgar esmeden dönemem etrafında
Çocukluk günlerime özlemler yığdım
Sokaklarda koşacağım çığlıklar atarak
VAkitsiz bir rüzgara kapıldım
Annemle anlaştık beni tekrar doğuracak
Gazetelere ilan verdim..
Aramaya koyuldum seni
Bugüne kadar hep bir yerlerde sakladığım
Ve aramaktan korktuğum seni
Belki senin sen olmandan korktuğumdan
Belki beni mutlu etmenden korktuğum
Hayatımda devrim yapmandan
Acılarımdan kurtarmadan korktuğum
Beni mutlu etmenden korktuğum seni
Şimdilerde aranıyorum seni
Korkularımdan sıyrılmış, mutluluğa aç
Gereğinden fazla sana muhtaç
Kapımı çaldığında
Kimsin diye sorsam
Cevap verir misin?
hüzünlü bir yüzü ve dolgun göğüsleri vardı, natalie'nin
anlamlı bakışları ve iri dudakları vardı, natelie'nin
ben ise henüz 17 yaşındaydım,
natelie ise bir fahişe.
seviyorum seni kara kaşlı yiğidim
suyum, aşım, ekmeğim
Oh canım, bir tanecik bebeğim
bu gece gelemem işteyim
ama seni hep seveceğim
kaytan bıyıklı pezevengim
ismin halllerinden -den halindesin
bilmem farkında mısın
benden herhangi bir yermişim gibi
acemice ayrılıyorsun
beni -di li geçmiş zamanlarda
cümlelere boğuyorsun..
her ne kadar imkansız olsa da
yaptığım şey bana göre yanlış olsa da
ne yapabilirim ki, görünce seviniyorum seni
rengini tanımlayamadığım saçını
garip bir renkte olan göz rengini
bembeyaz ten rengini
adını duyduğumda karnımı ağrıtan ismini
inşallah çıkacaksın aklımdan
kendimi suçlu hissetmeyeceğim arkadaşıma karşı
eğer olur da yapamazsam ki yapamayacağım sanırım
içimde bir ukte kalacaksın
belki sana söylemediğim için seni sevdiğimi
belki bazı şeyleri yapmadığım için
arada kalmak korkutuyor beni
sırf bu yüzden arkadaşımı kaybetmek
aklım kalbimden güçlü, sanıyorum öyle
sanmaktan ziyade umuyorum
umarım öyledir
bir daha suçlu hissetmem kendimi arkadaşıma karşı
pasifik rüzgarları
ne zaman eserse
o zaman hatırlarım
şeriat'ın kuralları
tayyip uçurtmaları
öper beni papa
yanaklarımdan
güzel bir duada
sanki tüm kardinaller yanımdaymış hala.
cumaya doğru azalırsa cemaat
sultan ahmet ve ayasofyaaa
ah burda olsa çok güzel hala
utah'da sonbahar..
Ben bir fahişe tanıyorum
Herkesin tanıdığı gibi
Acı olan da bu
Neden sadece benim değil
Bir fahişe; hayat...
Ben bir fahişeyle uyuyorum her gece
Her gün milyonlarcasının koynuna giren
Milyonlarcasından aldığı kokuyu
bir diğerine konduran
bir fahişe ; rüzgar...
sen o eski şehirde
her şeyiyle... her yaşanmışlığımızla
eskimiş şehirde
bense soluyorum yine seni bu sabah
sabahın ve güneşin en temiz haliyle
içimde ne gam ne keder
ne afrikada ölen çocuklar
ne karakoldan atılan
ya da yakılan canlar
yalnızca sana dokunamamanın burukluğu
yalnızca yaşama güzelliğim var bu saatte
aklımda yüzün...
senin için düşünüyorum artık biraz daha
biraz daha yaşıyorum hayatın anlamını
şu kelebek ömrü değerimizde
biliyorum anlamak güzel şey
ve seviyorum hala seni...
bazen duygu patlaması yaşayan kişilerin, karaladığı cümlelerdir.
kırık çocuk
bir kalb, kırık.
sahibi bir erkek, bir çocuk.
amansız sevdayla bataklığa saplanmış,
bir bataklık ki çırpınmak faydasız.
sonu, yaşarken ölmek.
buna bir sebep bir kız,
bir sevda, bir aşk...
en fazla tanımlanmış bir duygu, bir serap.
hülya gibi, kısa ama tatlı...
gözyaşların seni çaresizliğinden kurtarmayacak güzel kadın,
dertlerini hafifletmeyecek,
kendine başka bir yol bul affedilmek için.
ıslak gözlerin ve ruhun
artık beni acıtmayacak.
seni ilk gördüğüm gün
kalbime gözlerin tohum attı
bir ağaç yetişti yıllar içinde
ve ne zaman ben o ağacı sulamaya kalksam
sen en yakıcı güneş oldun
büyümeye engel
ve ne zaman daha da uzasa dalları
sen pervasızca budadın onları
ve bilmeden su gerceği
budanan ağaç daha da kuşanır
yeşilliği.
dünyadaki bütün güzel kızlar, kadınlar!
aslında hepiniz benimsiniz değil mi?
gelsin, yanaşsın yanıma içinizden biri
ve desin ki "korkma, utanma be adam!"
ne olur güzel kız hiç gitme yanımdan...
hayali bir beden peyda oldu karşımda;
boyu ufak, tombul ve biraz esmerce bir küçük,
ey rabbim! ne kadar da utangaç, duruşuyla hazırolda.
ufaklık kimin nesiydi ki acaba? yok, hayır, hatırlayacağım!
kahretsin! hatırladım işte, sen bendin be çocuk!
çık fotoğraflarımdan, defol git çabuk!
senin yüzünden güzel kızlardan, kadınlardan kaçıyorum
utanıyorum, reddedilmekten korkuyorum.
sana olan nefretim o kadar büyük ki seni boğmak istiyorum!
ancak;
seni öldürsemde hiçbir şey değişmez be çocuk...
biliyorum ki utangaçlık senden bana miras kalacak
ne olur git ve bir daha gelme be çocuk
kim bilebilir belki bir umut; güzel bir kadın gelir yanıma ,
ve der ki "korkma, seninim be adam!"
ne olur güzel kadın hiç ayrılma yanımdan.
ne olur güzel kadın hiç, ayrılma yanımdan...
ekleme: bu şiiri yazalı aylar olmuş ve şu an fark ediyorum ki yine aynı ruh hali içerisindeyim. bir ızdırab var içimde ve hiç dinmiyor. söneceği yerde daha da alevleniyor ve ben içerisinde giderek daha fazla yanıyorum.
kabul ediyorum ki, işte bu gün, bu saatte, her zamankinden daha fazla sana muhtacım.
sen, güzel kadın, ne olursun yanaş yanıma!
sana muhtacım! -her zamankinden daha fazla.-
bırak elindeki neşteri, kıyma canıma...
öldürüyorsun beni, bu yargısız infazla...
beni öldürecekmişcesine yakın,
kendini öldürecek kadar uzaksın.
"insaf et, ne olursun, sana muhtacım!"
ancak, söyleyemem, farz et ki, bir "lal"ım...