sözlük yazarlarından şiirler

entry5574 galeri47 ses1
    1700.
  1. dudaklarında bir çöl rüzgarı esiyordu,
    derinlerden gelen bir iç ses kadar
    kulak tırmalayıcı ve can yakıcıydı
    tuzlu sularda yanan bedeninin alev alması gibi...

    gözlerinde gözlerimden akan yaşların
    izini arıyordum her geçen günün ardındaki
    tan vaktinde yalnızlığa doğan güneş gibi...
    ellerinde bir hüzün mevsimi beliriyor
    geçmişten kalan bir ihtiras kasırgası kadar
    yıkıcı ve silip süpürücü;
    bize dair ne varsa ya da ne varmışcasına
    sanki hiç olmamış gibi,
    sanki hiç görünmeyen bir çıkmaz gibi...****
    2 ...
  2. 1701.
  3. bir ses var içimde
    sanki duvarı çizen tırnaktan
    sanki boşluğa dökülen ırmaktan
    içimde bir ses
    usumu kandıran
    kabusumu kıvrandıran

    bırakmıyor peşimi bu ses
    sanki ensemde bir nefes
    kaçılmıyor bir tek an
    içimde yangın, çevremde kafes

    sürüklüyor beni meçhule
    boynumda görünmez düğümü
    sönüyor meşalemde şule
    karanlığa boğuyor aydın göğümü

    acezeyim duyunca bu sesi
    bu ses fikrime tuzak
    kulağıma konunca busesi
    divaneyim akıldan uzak...

    duyan saipsiz
    ( 24 haziran 2009 istanbulunmaz )
    4 ...
  4. 1702.
  5. EYLÜL ...

    eylül vurmasın yüzüne
    bıçak yaprakları degmesin tenine
    yükselmesin ay,batmasın güneş
    uzak dursun dokunmasın gözlerine

    köşeleri yanmış mektuplarımın
    dalları tutuşmuş ağaç sayfalarımın
    yağmurlu kaldırımlarında yaşlı bakışlarımın
    plak seslerine karışan adımları hiç susmasın

    hayalleri can çekişiyor gecenin
    nemli duvarlara boyanıyor,yetmiyor
    damla damla akıyor beyoğlu sokaklarına
    vuruyor kendini,sonu meçhul limanlara

    yılıkan her şehir benim
    talan olmuş umutlarıyla
    birikir avuçlarıma
    son kez istiyorum
    bir şarap damıt ruhuma...

    ince armonilerin arasında
    hüzün sızıyor şarkılarıma
    kayıp notalarımın arasında
    vakitsiz bir ışık var koynumda

    gece çıglık çıglıga bagırıyor
    gözlerinde melankolik travmaları
    melodisel şarkılarında nefesin
    rüyalarında eski aşk fotoğrafları
    hepsi eylül akşamlrında saklı...

    ne desem yetmez ki sözüm
    ardında bıraktıgın koca hüzün
    ne söylesem boş,kayıp benim özüm
    nereye bakayım her yer eylül,göremez gözüm...
    0 ...
  6. 1703.
  7. SAKLA ESKiYEN YARALARINI KALBiM

    Sakla yaralarını kalbim
    Şimdi eskiyen bir hayalden geldim

    Yine bir teselli istiyorum
    Nedir dünyada insan olmanın tesellisi?
    Çocukken oyunlar, büyürken hayaller
    Şimdi ne olabilir?

    Şimdi, çöl yerine bir kıyıda olmak vardı
    Güneşin aydınlığı güne düşmemiş,buğulu bir grilikte
    Kendimin bile fark edemediği göz yaşlarım.
    Sonra bir el,omzumda sıcacık,
    Gözlerimi kapadım,içimde cennet kokusu bir daha hiç açmasam
    Karların en yükseğindeki dağ evinde,altı basamaklı merdivensiz kapının önünde olmak...
    Arkamda bir hayali yakamoz,dolunay gibi yüz dönmek kente
    Güneşi batırmak en doğan haliyle
    Etraftaki manzara tüm cazibesiyle her yanımda,
    Bense denize hasret altı zamanda
    Yine ağlasam
    Bu kez en farkında olan halimle
    Yine bir el, bu kez soğuk, omzumda
    içimi titreten...

    Bir sabah üşüyerek uyanmak,ama o sabah uyanan BEN olmak...

    Bence'ler anlamsızlaşınca beklemekten başka çare kalmıyor
    Tam da kiraz mevsimi geçip,elma mevsimi gelmişken
    Son bir baharın sarı yaprağı düşmeden yerde kaldı
    Geç kaldım,altıncı basamaktan mazgala düşeni tutmak için
    Sonbaharın ezgisi kaldı çıplak bir dudakta
    Açarım pencereleri altıncı derste,konu intihar
    Cevaplar biriktiririm içi boş ceplerime
    Dönüşüm olur, ne yazılacak bilinmez bir vakitte
    Yüreğimin yanık yaralarında kalan izlerde,uçsuz hayallerdeyim
    Sakla eskiyen yaralarını kalbim

    Sıfırlamaktayım hayatın tüm sayaçlarını
    Kendimi; altı duvarlı odalarında nefes savaşı veren herhangi bir boynu bükük sefil ilan ediyorum
    Ellerime iletkenlik komutunu veremedim henüz
    Zihnim kilitlendi
    Ah şu bedenim atış alanlığından çıksın gayri
    Elimde iken kokladığım gülleri
    Altıncı basamakta düşürdüm parlak yıldızdan denize
    Sahiller de kirlendi şimdi, dolunay dönüş seferinde

    Hayallerim çarpıp geri gelen bir damla denizin suyundadır
    Gökyüzündeki parlak yıldızlar her yere altı karış uzaklıktadır

    Erkekler ağlar mı bilmem ama,hayal ipinin bir ucu da elde olur çoğu zaman...

    Aşkı gülen resimlerle yaşardım eskiden
    Hayatın koyu şatı hayallerinden gelip geçiyorum
    Halbuki benim hiç gülen resmim olmamıştı

    Altıncı karesinde bıraktım işte elimdeki kamerayı
    Hayata hep erken atıldım
    O bana geç kaldı
    Hayallerim ise aşka kestirmeden kaçtı
    Bütün resimlerim altı delik bir sepette şimdi
    Çocukluk masallarımı dinliyorum,gece uyumak için penceresiz odamda
    Satın alıyorum hayalimi köşedeki esnaftan
    ilerisinden altı gümüş kurşun, altı paraya
    Rus ruleti oynuyorum tek başıma, altı patlar bir tabancayla
    Eskiyen yaralarını kalbim sakla

    Bir akasya okşuyor gözlerimi,geciken sabahlara koşarken kuşlar
    Koşuyor ve ıslanmadan geçiyorum sulardan
    Hayali aşklardan arta kalan, şehvetsiz bir hece aslında
    Islandı gözlerim yine gecenin al yalazında
    Hani hepsi hayaldi...
    Islak gözlerimle geçiyorum bu sefer
    Altı basamaklı bir kulenin kenarından
    içi boş ceplerimde kül var artık
    Hayali bir aşktan arta kalan...

    Ey hayalim!
    Bilirim, dirilmek içindir ölümüm..

    Kağıttan intihar kuleleri yapıyorum sonra,yine altı basamaklı
    ihanet ediyorum tekrardan en canlı hayalime
    Kendimi ele veriyorum en kestirme yola giderken
    Pus ve dumandan önce bu şehirde
    Geceleri göz kırpan ve isimler takılan hayali aşkları vardı duvarlarında..

    Hani hepsi hayaldi
    Hani hepsini ben uydurmuştum
    Hadi saklanalım o zaman yara almadan ey kalbim...

    Korkakça yaklaşımlara konu oldu hayallerim
    Ama neden şimdi, neden bu kadar çok?
    Tek bildiğim
    Sen varken hayalimde
    Korkaklığa fırsat yok...

    Halbuki korkulacak bir şey yoktu ortada
    Her şey naylondandı, aksi seda yankısı gibi
    Ben ne kadar düzgün davrandımsa,hayallerim o kadar yamuldu
    Odam odalar içinde yoğruldu, pencereler kayboldu
    Altı duvarımı istiyorum sadece
    Altılıdan bir gümüş kurşun,bedenime saplandı saplanalı
    Garip bir seyyah oldum işte.
    Giydiğim birkaç beden büyük ceketimle
    Ve o ceketle şu caddede yürümenin verdiği zorluktan kaynaklandığı
    Elimde bir valiz
    Hangi hamala yüklesem altı delik heybemi
    Taşır mı tüm yükümü, altıdan bir eksilmiş gümüş kurşuna?
    Yeter mi bu kadarı?
    içimdeki sıkıntıyı hiçbir hayal dağıtmıyor bugün
    Bıkmışım, acıkmışım, doymuşum, yeni bir hayale

    Sakla eskiyen yaralarını kalbim..
    Şimdi yeni bir hayalden geldim..

    Kendi bataklığından kaçan bir hayale tutunuyorum yine, en aydınlık yanlarından
    Çıkınca dolunay karanlık seferine, güneşten çıkan ışık da solduğunda
    Sonra belki yollara acı bir yağmurla birlikte yağarken kaldırımda
    Kalırım ben yine buralarda..

    Dönmem
    Dönemem
    Sakla beni
    Sayıkla beni
    Benim hayalimde güzeldi...
    0 ...
  8. 1704.
  9. Son hecesi yorgun vurgulu
    Aşkım deyişin bir iki defa
    Sayılı oldukları için mi unutmadım
    Yoksa benzersiz oldukları için mi?
    idrak edemiyorum.

    idrak yolları tıkalının
    Bünyesinde barındırdığı dert
    Gamzelerine
    –hani içine ne duygularım düşmüştür-
    işte o uçurum çukurlara
    Değecek bir başka adamın
    Değecek başka bir dudağının
    Kıvrımlarından etkilenip
    Ona aşkım dediğinin
    Canlandırmasını yapıp durması
    Zihnimin

    Son hecesi yorgun vurgulu
    Aşşşkımm deyişindeki o sessel yolculuğun
    Ruhumda bıraktığı tahribat

    Ve son gecesi yorgun bırakacak
    Her hecesi bol dumanlı sözler içeren
    Emir-kavil meselelerinin konuşulduğu
    O acı istenen bazı şeylerin
    Örneğin
    Kahvelerin
    işte o son gece
    Hislerin çoğu eski evde bırakılır
    Yenileri getirir erkek tarafı
    Kalpli olacaktır yeni evin
    Her tarafı

    Geride kalanlara uzun ömürler
    Ve baş sağlığı

    Ruhta oluşan tahribat
    Ruh nakli mümkün olmadığı sürece tıbben
    Öyle kalacak
    Ve bu adam
    Geçmişini arkaya tarayıp
    Yaşamaya çalışacak...

    crepuscolo
    1 ...
  10. 1705.
  11. 39 NUMARALI YOLCU

    Gidişin dönülmezliğinedir biletler..
    Giden gidişe alır biletini, dönüşüne değil..
    Yüreğinde izi kalmışsa anıların
    Gelişi de geliş yönünde alınacak
    Bir daha gitmeler olmasın diye..

    Soğuk olur otogarın peronları
    Giden sevgilinin yokluğu titretir bedeni
    Göz yaşları vardır tekerlek izlerinde..
    Binişi vardır ardına bakmadan,
    Sanki gidilen yönün gelişine bakılmadığı gibi.
    iki kişiliktir de; birini dolduramaz
    Anılarla örülen, ızgarasında yudum yudum
    içilen sevdaların koltukları..
    Otuz dokuz numaralı koltuğun eşi boştur..
    Halbu ki; birbirini takip eder sıralar..
    Bir birini takip etmeli sevdalar,
    Gözlerden inen tanelerin
    Diğerini takibi gibi..
    Senden ve benden akan sevdaların
    Takibi ne kadar zor değil mi sevdiğim? ?
    Arkandan takibine billur tanelerimi
    Ateşe verdim de, göremedin sevgili;
    Vedaların hicrana arkadaşlığını seyre dalarken
    Göremezdin, alev topuna dönen inci tanelerimi..

    Sela okur gibi acıtır içimi
    Muavinin sesi..
    Yolcu kalmasın diye seslenirken..
    Biliyor musun?
    Yüreğimde oturduğun koltukta boş kaldı..
    Kimse oturmasın diye yıllarımı
    Rezerve yaptım..
    Sen dönüşünü bana alana kadar..
    Kocaman otobüs küçüldü gözlerimde,
    Peronlar sessizleşti, insanlar derinleşti..
    Ayrılıklara taşınan yolculardan biriydin..
    Başka birleşmelere giden yolcular gibi!

    iki oyuklu bir kasaturaydı
    Kaptanın direksiyon kavrayan elleri;
    Gitmeleri kesmeyecek kadar da kördü..
    O kasatura ki; ellerimizi ayırdı,
    Vuslat inledi, sevdalar bağırdı..
    Bilsen sevgili; gitmeler ne de ağırdı..

    Beni deli eden bir uğultu!
    Yokluğunun ayak sesleri..
    işte gidiyorsun sevgili!
    Yarınlarımı da yanına alarak,
    Ömür hazneme umutsuzluğunu katarak..
    Çözümsüz kalmıştı tüm uğraşlar,
    Cevapsız kalmıştı candan haykırışlar..

    Sevgili!
    Parmaklarımın arasından kayıp giden ellerin
    Ellerin değil, mavilerimdi aslında..
    Kelimelerin anlamdan ayrıldığı saatlere
    Eş düşmüştü gidişin..
    Her kelime anlamsız, her anlatım kelimeden yoksun..

    Gözlerine bakarak yalvardığımı duymadın mı?
    Gitme yar dedi içimdeki sesim..
    Gidersen, gözlerim güneşini yitirecek
    Karanlığa esir düşecek bedenim,
    Yaşamaya dair kalmayacak nedenim..

    Gülüşlerimi yerleştirdin mi bavuluna,
    Bakışlarımı aldın mı yanına?
    Ya yüreğim! Yüreğimi de sol cebine koydun mu?
    Hasretimi mendil edasıyla katlayıp,
    Bir nefeslik olsa da içine çektin mi?

    Ben, senden sonra adımladım tüm sokakları,
    Her yol bir diğerine hasret doğurmak için
    Birleşmelerdeydi..
    Hepsi sessiz, hepsi mahsundu..
    Göremezdin! Sokakları da bıraktın ardında..
    Geceleri yalnızlık şarkılarına bıraktığın gibi..

    “ Onu benden siz aldınız,
    Onu benden siz çaldınız,
    Şimdi yalnız bıraktınız,
    istanbul Sokakları..”
    Haykırışlara döndü şarkılar!
    isyanların vuslatı başlamıştı,
    Yüreğimden dilimle buluşmalarında..

    “Söyleyin sevgilim nerde?
    istanbul Sokakları..”

    Hasretin her işlenen oyasında bir kumrunun
    Acı, içli gözyaşı var sevdiğim..
    Bir sabah pencerene konduğunda
    Kanadının altında sakladığı damlayı öp..
    Kimbilir? O damla dönüş biletindir sevdiğim..
    Biletini, katlamadan getir geriye..
    Ben onu her gece yastığım altında
    Bozulmasın diye özenle sakladım..
    Ben kendimi ömrüne sakladım,
    Bu yüzden yüreğimi sen gelene kadar
    Tüm sevilere yasakladım..

    crepuscolo
    3 ...
  12. 1706.
  13. mutlu sonla biten bir hikaye olmak istemiştim sadece
    ve geride kalan her ne varsa
    ardımda bırakıp gitmek...
    4 ...
  14. 1707.
  15. Derdim ne sen ne ben ne başkası
    Bence dert etmenin manası da yok
    Hayat işte akıp geçecek
    Herkes bir yerden vuracak voleyi
    Kiminin ki az farkla dışarı
    Kiminin ki çataldan içeri.
    2 ...
  16. 1708.
  17. Neydi aşk?
    Tek kişilik yasamak mı güzel olandı ,
    yoksa diğer yarına kavuşmuş bir şekilde hayata devam etmek mi?
    Aşka yaraşan duygular en-lerde yasanmalıydı.
    her an,
    her saniye..
    Nefretle , engelsiz sevginin bir arada buluşması mı aşktı?
    Varlıkla yokluğu bir arada yasamak mı ?
    Her şey olabilir ama kusursuzluk olamazdı,
    Tek düzelik asla.
    Ritimler değişmeliydi her an kalpte,
    Bir öyle olmalıydı bir böyle.
    Tam olarak bir cevabı yok!
    Aşk belirsizlik,bilmezlik,bıkmazlıktı.
    Sen güzelsen güzel olandı aşk,huysuz çekilmezsen çekilmez olandı.
    Aşkın karşılığı senin adın,
    Varlığın değil ruhundu.
    Aşk geçmiş zamanlarda ruhumdan ruhuna seslenişti.
    1 ...
  18. 1709.
  19. Seni gördüğüm an;
    Yüreğim aktı yüreğine.
    inceden bir güzellik girdi içime.
    Dünyama huzur eklendi,
    Adı senle başlayan.
    Gelecek olan güzelliklerin bir habercisi,başlangıcıydı bu.
    Güneş artık daha güzel doğup batacaktı,
    Yanımda sen olacaktın.
    Baktığımız her şey güzelleşecekti,
    Senin beni güzelleştirdiğin gibi.
    1 ...
  20. 1710.
  21. Nasıl bir boşluk bu..
    insansız,hayvansız,hayatsız bir dünya sanki içim.
    Sen misin bu kıyameti koparan güç,
    Ağlasam yeşerir mi yeniden şu kurumuş ağaç.

    Nuh'un gemisine binme vakti geldi,
    inancımı yeniden tazeleme vakti.
    Sıfırdan başlamak için her şeye,
    Arasam bulunur mu yeni bir amaç.

    Nisanın ılık rüzgarlarında üşüyorm şimdi,
    incecik ellerin izleri hala yüzümde.
    Susacağm artk tüm sözlerimi,
    Asi bir nisan rüzgarına bıraktm kendmi,kollarını aç.
    *
    2 ...
  22. 1711.
  23. korkuların yanında, ellerin cebinde...
    saçların hep uçuşsun...
    böyle doğal bak bana her zaman.
    hissediyorum bakışını...
    içim rahatlıyor o zaman.
    kızıyorsun... kız!
    bazen hak ederim. hakkını vermeyi bilirsin.
    sen benim özendiğim adil yönümsün!

    heveslenir gibisin beni öldürmeye...
    ellerinde kurusun mu çiçeklerin tüm kanları akana kadar?
    sen benim içlendiğim gaddar yönümsün!

    betimlenemez haldesin...
    tadın, kokun değişik senin...
    bilmediğim bir şey.
    kuralların, çizgilerin nerede?
    sen benim hep olmak istediğim özgür yönümsün!

    kaşlarının altında bir şelale.
    yüzme bilmiyorum!
    boğulmak bazen güzel...
    pahalıca sahiplenmek...
    ve bilmeden şarkısını, bağırmak geldiği gibi...

    istersin. çok seversin şarkı söylemeyi.
    ama olmaz işte...
    sen benim en sevdiğim utanmaz yönümsün!
    2 ...
  24. 1712.
  25. "izleriniz" dedi ev sahibesi,
    "dışarıda kaldılar",
    "girmesinler" dedi adam,
    "onlardır ayaktadurabilirliğim".

    "çiçekler size" dedi adam,
    durdu kadın, irkiliverdi birden
    "izleriniz üzerine bırakın bayım",
    "onlarda saklı solabilirliğim".
    1 ...
  26. 1713.
  27. körlük

    akşam olunca aramıyorum artık seni.
    gözlerim kirli bir teneke parçası gibi
    düşmüyor denize ve suya. ki sular
    her gün batımı kirletilmiş bir haldedir bilinmeyen
    bir eskici tarafından. o yüzdendir denizler bir yere dökülmez.
    çöplüktür çünkü o ve eski aşıklar cirit atar kıyılarında,
    kıyılarına eski sevdiklerini atar. kurcalar zaman
    bırakılmış düşünceleri ve düşündükçe kanar.
    denizler hiçbir zaman kan rengini tutmaz.

    akşam olunca aramıyorum artık seni.
    gözlerim bakmıyor ve görmüyor sonraki
    gün gelişini. gelmesin diyorum içimden zaten
    belki daha çok unutur zaman sonraki günle geçmişi. ki geçmiş
    dediğin üç beş çocuğun ilk okul anı defterinin ilk sayfasındadır
    sonraki sayfalar unutkandır, anımsamaz birşeyi.

    akşam olunca aramıyorum artık seni.
    vazgeçtim senden, önce kendimden. bıraktım ümitlerimi
    mahallenin en hayta çocuğunun yatak odasına, kim alırsa alsın
    isterse kaybetsin umurumda değil.
    çünkü inançsızım artık, inanmıyorum kimseye, geçmişi inkar ettim ve
    baştan yazdım tarihi. inanmıyorsan bak,
    çin seddinin sadece ve sadece uzaydan görülmesi için yapıldığına inanmak çok keyifli.
    piramitlerin aslında ters yapıldığına ve malzemeden çalındığına inanmak ve
    900lü hatların aslında 1900lerden kalma eski bir hastalık olduğuna inanmak çok keyifli.

    akşam olunca aramıyorum artık seni.
    çünkü gözlerimi kaybettim.
    1 ...
  28. 1714.
  29. Sormuyorum ben kendimde değilken bu satırlarımın sebebi kim?
    Siliyo, yazıyorum.
    Bana kalan tek şey gözleriydi,
    Düşlerde görüyorum.
    Her pişmanlığımda biraz o vardı, keşkelerde onun adı.
    Ve bir keşke çektim, zaman ellerimden kayandı.
    Dayandım ben kaç zamandır, çok dayandım.
    Kaç sayfa tükettim hatırına ve kaç kez yokluğunla uyandım.
    Konuşamaz bu dilde duamsın, günahlarım arasında sevapsın.
    Bilirdim bana cennet kadar ıraksın.
    Bıraksın yakamı keder, semaya uzandı dertler.
    Serinlik arama bende, içimi kor misali yakansın.
    1 ...
  30. 1715.
  31. ilk kez orada gördüm seni
    göz göze geldiğimizde
    daha o an anlamıştım
    bu hale geleceğimi
    ve işte şu an
    sadece seni düşüneceğimi...
    0 ...
  32. 1716.
  33. sabahlarıma güneş doğmaz oldu
    yüreğim hasret ile doldu
    özledim mahalledeki kedileri
    miyav miyav hala kulaklarımda

    kedileri çok severim
    mahallemde çok gezerim
    etrafımda kediler görürüm
    ben sapık değilim. * *
    4 ...
  34. 1717.
  35. bulutların üzerinde güneşin
    silik dokunuşları hala geziniyor,
    gölgelerin üzerinde loş ışığın
    umut veren ışıltıları dalgalanıyor,
    kalbimin üzerinde sevdanın
    deli deli bakışları gözüküyor,
    vicdanının üzerinde acının
    ufak parçaları kümeleniyor;
    ama kıpırdamıyor, sadece
    bir kirpinin can acıtması gibi
    can yakıyor, yakıyor, yakıyor...
    bırak, hep yaksın ki
    bırak, hep acıtsın ki
    ben de acıtılan yaralarının
    bedelini öderim en ağırından...****
    4 ...
  36. 1718.
  37. değmez mi hayatta uğruna
    akıtılan gözyaşlarına?
    değmez mi hayatta uğruna
    söylenen en içten duyguların
    varoluş noktasındaki çılgınlıklara?
    değmez mi hayatta uğruna
    ilk ve son kez sevip de
    sahip olamamaya?
    sahip olmak için midir
    uğruna verilen tüm bu çabalar?
    aşk mıdır uğruna bırakılıp
    gidilen yalnızlık sesleri? *****
    2 ...
  38. 1719.
  39. geziyordum günlük güneşlik bir günde
    baktım orada beliriverdi
    beyaz atlı prensin beyaz atı gibi
    bembeyaz, saf bir zümrüdü anka kuşu;
    büyülü bir mehtap gecesindeymişcesine
    gündüz karardı geceye, sevdayı aldı
    anka kuşu göğe çıkarttı;
    çok sevdi sevdayı da,
    yapamadı onunla da bıraktı,
    sevda bırakamadı gitti anka kuşunu,
    anka kuşunun son gülümsemesi
    yadigar kaldı sevdanın ağlayan gözlerine,
    merhem oldu kaldı gidilen yerlerdeki
    görülmemiş güzelliklere... **
    0 ...
  40. 1720.
  41. çift katlı otobüs ol oy anam
    üstüme devril ez beni oy anam
    1 ...
  42. 1721.
  43. ben,
    adıyla uyanık bir sokakta,
    bilinmeyen bir şehrin
    karanlık yollarında,
    yürümekteyim, gölgem önümde.

    ben,
    adı dilimin ucunda, sesi her daim ensemde,
    çığlık çığlığa kaçarken gökyüzü,
    yanımda durur sus.u,
    dinlemekteyim, dilim adının sesli harflerinde.

    ben,
    gidilen her uzak yolun, daim yolcusuyum,
    arkasından el sallanmaz onun,
    veda edilemez,
    yürümekteyim, gidişler saklarım içimde.

    ben,
    ucuz kelimeler bulurum, ucuz özlemler için,
    ucunu bulamam ama ona olan özlemimin,
    lal kesilirim,
    beklemekteyim , yüzüm yüzünün izinde.
    0 ...
  44. 1722.
  45. içimde ölü bir fil
    Çökmüş
    kalmışım onla beraber
    Ne gömmeye gücüm yeter
    Ne de sövmeye değer..

    Ters dönmüş bir hamam böceği, hasret
    Yaşamak için çırpındıkça
    Ölümümü çeker kolları

    içimde ölü bir fil
    içimde bir ölememezlik
    Kalmışım koca bir yalanla beraber
    Benim demiş koynuma almışım
    Benim diyen kahpeden kahpeye çatmışım..
    2 ...
  46. 1723.
  47. zaman durdu sanki geçmek bilmiyor,
    en amansız fırtınalar kalbimde esiyor,
    biçare yürek, kimse anlamıyor,
    ne olur dön geri, kalbim sensizliğinde atmıyor...

    geçmesin sensiz geçecekse ömrüm,
    sen yarınım, bugünümsün, hem dünüm,
    sen yoksun ya hep acı, bitmek bilmiyor zülum,
    inan, inan ki başkasını istemiyor gönlüm...

    viran olmuş yürek haykırıp dururken,
    değil seni görmek, düşünmek bile yeterken,
    nasıl böyle oldu herşey o kadar güzelken,
    beklerim hep seni,
    gelirsin diye belki geç, belki erken!

    ben hakeder miyim bunu bilmem,
    kimse sevmeyecektir seni, benim gibi inan,
    benim, her an gözyaşlarını içine akıtan,
    cihan görmemiştir senin gibisini,
    ne güzel yaratmış yaradan...

    -by mech eng-
    -07.07.'09-
    1 ...
  48. 1724.
  49. su's.

    değiştiremeyeceklerinden emin olduğunda pus demişti,
    herkes konuşurken söyleyecek sözün yoksa yap sadece,
    ya da çoksa, ağzın doluyken çıkmıyorsa sözcükler,
    adını söylediğin şeylerin anlamı kalmadığında dene,
    "anlamsız" dememek için pus demişti,
    bir sabah uyandığında dünyanın yine aynı yöne döndüğünü gördüğünde getir aklına,
    gün dönmüş, güneş batmışken pus bir kenara,
    yıldızlar kayarken gecenden,
    (uzatıp elini yakalamayı) umut etmekten vazgeçtiğinde pus kenara geceden,
    uçurtmanı kaçırıp gökyüzüne,
    yaşlı gözlerle ardından seni terk edişini izlerken,
    herkes büyümeni istiyorken,
    sen hala küçüksen,
    sus dedi bana,
    ve pus bir kenara.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük