iki gitar bi davul bi bas
çorba bulamayın bir tas
ölseniz tutar mıyım yas?
adama tik getirirsiniz siz.
hep bi mutlu yavşak haller
ağzınızda paralansın o gülüşler
kafanıza düşsün kurduğunuz düşler
adama göz seğirtirsiniz siz.
karşıdan karşıya geçersiniz peş peşe
giymişiniz pas parıl canti takım elbise
sanarsın ki gidiyor ya düğüne ya işe.
adamı yavaş yavaş delirtirsiniz siz.
güler oynar şarkı yazarsınız.
karılar baksın diye entel tribi yaparsınız
akşam eve gidince küfürü basarsınız
adamı olağan katil yaprsınız siz.
şimdi gelecem size teker teker
yağız ali'dir bu bildiğini söyler
rolling stones görse, canı çeker.
adamı küfürbaz edersiniz siz.
lennon diye ayak yaparsın bize.
süt hatunlar baksa gider misin elin çinlisine
vurdularda can verdin bağır sen şilavzyu ye ye ye
adamı tilt edersin sen.
mutlu mesut çalarsın gitarı
sanarsın ki yaptın manitayı
alır elinden clapton yavşağı
sen adamı bişey yapmazsın allahından bulmuşsun.
arkada çalarsın iki bas kıçtırıktan
sanırsın ki karılar öldü karizmandan
kelli felli olmuşsun hala bi sevimli haller yalandan
sen adamı servet düşmanı edersin.
vurdun grupta tencereye tavaya
sandınki görmedim yavşaklığını saklanınca arkaya
kolların kopsun baget sallaya sallaya
senin çok kıl bir suratın var.
br gece ansınızn karar verip taktım tüfeği belime
sürdüm kamuflajı aldım hançeri elime...
yazdırdım haremden "liverpool" otobüs biletime
vurmak için yola çıktım bu yavşakların beline.
kestim ümidi vazgeçtim avdan
medet beklemem gelmeyecek yardan
olmadı bu dükkanın geleni gideni
artık zamanı geldi indirdik kepengi
yaptığım şeklin kalmadı haddi hesabı
günahını çektimde, göremedim sevabı
dedim ki; olur bu iş hep yarın yarın
bu işe çatlar taş, kalırmı bende karın
uçtu fırsatlar havaya birer birer
yağız ali'ye iş çıktı mı havaya girer
davranır elde avucta çok varmışcasına
av fos çıkınca suç bulur sakalına saçına
her yeni güne bir ümitle uyandım
feysbuklarda didindim durdum arandım
koydum en baba, en canti resimleri
nice hatun ekledi, kaymıştı cisimleri
müessese battı batacak, yaptığım değil iş,
tezgahta durmaktan kalmadı zerre işleyiş
eş dost avuttu, dediler "yakışıklı adamsın"
değil bu işlerin birimi tip. sen ne anlarsın?
her yolu denedim tezgah, dümen, avcılık
arkadaştan prim yaptık oldu adı yancılık
kendime küskünüm artık rakiplere kolay gelsin
kendimi resmen ekarte ettim coşun meydanlar sizin
önce sakal, sonra saç kestim.
demek ben nice dilberden geçtim.
ah bu rant işi beni yedi.
geriye ne kaldı yağız ne de ali...
Damla damla büyüyen bir vahamet
Düğümleniyor dilim ve boğazım
Uykular delik, parça parça kasvet
Çamura bulanmış, zehir, zıkkım ağzım
içimi çizen bir ses, duyarım her dem
Kesilmez, dinmez, bilinmez bir ses
Bu sesle yırtılır hep, hayal perdem
Kaybolur ansızın, bulduğum nefes
Deli seller gibi akıyor beynimde fikirler
ihtilaçlar içinde ruhum ve bedenim
Çökmüş ümüğüme, geceden kopan eller
Çıkmış yuvasından, kan çanağı gözlerim
Ateş gölgeli bir yol geliyor ufuktan
Bir ucu gaipte, önümde bir ucu
Yolun başında sırıtan, kör şeytan
'Başladı' diyor 'ey fani, ebede rücû'
fani saipsiz
( 7 mart 2009 05:33 istanbulutlu sancılı bir gece )
sıradan herhangi biriydi önce,
ta ki gözlerine değince
değişti tüm sahne..
kendi habersiz başrolümde
zihnimde yer yok
başka bir fikre
gözlerimde hayali örtülü perde
bir de gurur var serde
ne kadar inkara girişsemde
her yeni görüşte yer mi ediyor ne
kalp çarpıntıları da başladıysa
kontrolden çıkmış akıl, fikir, denge
silkin kendine gel
tanımaz bilmez o seni
nerden çıkardın ki
git arasana dengini
heves etme nafile
tek derdin oldu bey'in kendi
kaile alıyor olsa seni
tutma kendini
oysa görmezmisin ki
gözleri seçmiyor seni
aşk besleme dön geri
yitirmemişken kendini
platoniğe yol alıyoruz
dur diyesim yok bu gidişe
gönüllü koyulsamda aşk meşke
ileri gitmiyor hikaye
esas oğlan umursamaz hallerde
keskin bakışlar hiç yumuşamaz mı
sessiz çığlık kulağına çalınmaz mı
tek bir tebessüm çok yakışacaktı
günler günleri deviriyor
aşk iyiden iyiye beliriyor
donuk bakışlar değişmiyor
umursamazlığı daha mı çekiyor
ve en nihayet
esas oğlan farkına varıyor
ama mesafe kısalmıyor
hem çok yakın hem de uzak
hikaye istediğim gibi gitmiyor
durup da bir bakınca
ümit beslemek bile güç görünüyor
içimi bu duygu neden kemiriyor
kalp mantık bir yanda çelişiyor
günlerden bir gün bakışlarımız kesişiyor
ne oldu da nefesim kesiliyor
seyrine doyamayıyorum ben onun
git gide içime işliyor
eldense bir şey gelmiyor
uzaktan bakmak yetmiyor
vazgeçmek, caymak için artık geç
çoktan çöktü içime dert
tek zorum onu görmek şimdi
saat 14.00 olunca
sözleşmiş misali
ha geldi, ha gelecek diye
heyecanın, sevincin tanımı
farklı artık bende
bir gün görememek
bedel bin derde
görmüyor olsa da ne değişir ki
tek taraflı da gider bu sevgi
belki ben değilim dengi
hem aşk değilmi dengesizlik hali
aylar geçti hala başrolümde kendi
hikaye mutlu sonla bitmeyecek besbelli
sözü edilen kafdağı varsa bir yerlerde gizli
hayallerim kafdağının eteklerinde şimdi
bitti dediğim yerde başlıyorsun yeniden
bilmezsin bir bakıştan ne anlamlar çıkartıyor isteyen
kaç atımlık umut kaldı olmayacak mı sahiden
arkanı dönüp gidiyorsun ya farkın yok ki caniden
karşımda olduğunda sadece sen ve ben
dondu diğer herşey kim ne farkeder
olur da bazen geliyoruz ya gözgöze
günümün en güzel dakikası kuşkusuz o an işte
görürmüyüm kendimi gözbebeklerinde
çok diliyorum ama hala yok işte
gülen yüzünü görmek nasıl beter bir işkence
tarifsiz bir hale bürünüyorsun sen gülünce
gidişlerin olmasa, gelişlerini unutturan
bir kez de arkanda bıraktığını umursasan
gözümün önünden an olsun ayrılmasan
beş çayımı sana bakıp yudumlasam
karanlık çökünce yerin bellidir
yanından geçip gitmesi ne de zor gelir
yalnızsın üşümüştür hem belki ellerin
bir merhabayla tokalaşsak gerisi gelir.
28/ocak/09
ilham verene değil, sözlüğe hediyem olsun.
Bir meleğin kalbini çalmışlar mavi ormanın sisinde
Nefreti dudaklarından akmış ellerine yüklemiş acısını
Hayat olmayacak büyüklükte karadelikler açmış toprağa
Yeşiller yerinde saymışlar
Yeniden yaşama inanan kumlar dağılmışlar aldırmadan bilmeden
Sadakat, sarı yapraklara rengini vermiş,işte ilerde bir sarı ağaç daha
Utancı gökyüzüne mıhlamışlar kararmış dünya
Meleğin kalbini çalmışlar,ağlamış
Birden ormana çığlıklar bağırmış
Damlalar düşmeye başlamış sabır taşlarının üstüne
Zaman yıkanmış
Acı çamura bulanmış
Derken inanç sormaya başlamış kana bulanmış yeryüzü
Meleğin kalbini çalmışlar anlamışki ölüm onun karanlığı
Geceyi beklemiş,gece ölmek istemiş
insanlar karar vermiş bu sona
Güven, siyah örtüsünü örtmüş
Yeminler susmuş
Yolculuğun başında hayal kıpırdayamamış yerinden
Kapalı tüm kapıları yalnızlığın bu sese açılmış
Korkunun hayvanları kaçmış ormandan
Meleğin kalbini çalmışlar
Ölmüş.
NEDENDiR SORMA......
Nedendir sorma şimdilerde resmine bakınca gözlerimin doluşunu..
Nedendir sorma seni aramayı düşündüğüm anlarda elimin telefona gitmeyişlerini..
Nedendir sorma senden vazgeçişimi..
Nedendir sorma seni böyle bırakışımı..
Nedendir sorma seninle yaşananları aklımdan çıkartmayı başaramıyor olmamı..
Nedendir sorma bunları yazmamdaki amacı..
Nedendir sorma sana açıklama yapmamamı..
Nedendir sorma bu fırtınaları kopartışımı..
Nedendir sorma yalnızlıklarımın içine seni dahil etmeyişimi..
Nedendir sorma her şeye rağmen sensiz bir zamanı geçirmek istemeyişimi..
Nedendir sorma aşkın bana tanımını..
Nedendir sorma seni ne kadar sevdiğimi..
Nedendir sorma bir daha yüreğim sana gelir mi..
Nedendir sorma kalbimin içinde bulunan kırıkları..
Nedendir sorma seni affedemeyişimi..
Nedendir sorma gururumun herşeyin önüne geçişini..
Nedendir sorma senden kopamayışımı..
Nedendir sorma istediklerimi..
Nedendir sorma bir başkasının varlığını..
Nedendir sorma sensizken nasılım, nasıl oldum..
Nedendir sorma seni merak edişlerimi..
Nedendir sorma yaralarımı örtemeyişimi..
Nedendir sorma söylenen hiçbir şeyi unutamayışımı..
Nedendir sorma hayaller kuramamamı..
Nedendir sorma seni özleyip özlemediğimi..
Nedendir sorma her güzel aşk şarkısında bir yerlere gidişlerimi ve gözlerim yaşarmadan geri gelmeyişlerimi..
Nedendir sorma sen kalbimi ağrıttığında neler hissettiklerimi..
Nedendir sorma sen başka kollardayken benim ne hissettiklerimi..
Nedendir sorma sakın sorma bana hiçbir şeyi..
Anlatsam anlayacak mısın sanki yüreğimin dilini..
Hem Çünküleri bilmen artık neyi değiştirir ki..!
seni son gördüğümde
küçük bir yelkenli bakışı vardı gözlerinde.
dudaklarında açık denizlerin yolculuk dalgaları kıpırdanıp
kulaklarıma vuruyordu.
en evcimeni bile seyyah olmaya zorlayan içindeki küçük umudun,
bu sefer "boşuna zahmet etme" diyordu.
gidiyordun sanki sakince...
sorsam da söyleyemezdin
ağır bir ilkbahar gününün kararsızlığı üzerinde,
bir kağıt parçası yüzünden yaralanma ihtimalin yükseklerde,
nereye ve ne zaman gideceğini bilmiyordun, ama,
gidiyordun sanki belirsizce...
rahatlığın sentetikti ve kokuyordu
acemiydi gülüşlerin ve sıradanlığın.
arkandan bir uçurum görünüyordu dibi sevgisizlik ve duygusuzlukla dolu,
"barış" mesajları veriyordu içindeki kavgalarla,
ve sen, inanmak istiyordun.
kolay göründüğü belliydi aşındırdığın yolda yürümenin
sonu önemli değildi, ne de olsa inanmıştın.
işin sonunda "barış" vardı.
bu sefer emindin, bu sefer ben de emindim.
Sonsuzluğun ortasında ne yapıyorum bilmiyorumki
keman sesleri duyuyorum bu ruyada mı uyuyorum?
bu suskunluk içime dolsun ben eskisi gibi haykırayım yine
bu da son haykırısım olsun, son isyanım, son yıkılmam olsun, sonra hepsi bir bulut çogalsın derya olsun, yagsın tüm kainata göz yaşlarım son bulsun.
Sonsuzlugun ortasında elimde tutabıldıgım sadece bir resim
yüzüme bakınca solmasın kacmasın hevesin
diye bakmıyorum sadece elimde duruyor ,o öyle sessiz durdukça ben denen şey yok oluyor
meğer ben ne yanlızmısım.
söylüyormuşum duvarlara taşlara.
meğer böyle ölecekmişim.
ah huzurum ağlama be onurum.
Sonsuzlugun ortasında, bu ekmek kavgasında, yanlızlık hayasında, olmuşluk yalanında
sevgi lokmalarıyla yada kırıntılarıyla avunmakmı dediğim, bazen en büyük günah bazende sevgi işledim. bence cokmu bunlar ? yada ne önemi varki sence ? baksana olan biten sadece sebepsizce.
Neyse... Sonsuzlugun ortasında yanlış zaman yoksunluğu şimdiye mi aitim sandınız
malesef hepiniz yanıldınız.
yarım bıraktığım bir kitap gibiydin,
eninde sonunda bitirecektim.
neden bilmiyorum,
bıkmadım sadece vazgeçtim okumaktan kitabı,
kaldığım sayfada kalbimi bırakarak.
Soslanan güvercinimin
ayaklarındaki mektup;
yanık kokusu
ve
her tüy birer maktul,
yanan kağıtlar
harfler,
harf harf yanıyor ses
her harf üzerinde bir kor
yanıyor;
güvercinim yanıyor...!
bu yalan
ucuz kahpe fani dünyada sevgisiz yaşamanın ne kadar zor
ne kadar imkansız olduğunu biliyorsundur
hani işler gider ya tersine
birde kafan takılır ya birisine
oturursunya içki şişesinin önüne
dertler birbir boşalır
sanki derenin aktığı gibi denize
yeter dersin
feryad edersin
sesini bulutlar duyar ancak
kara bulutlar .....
onlarda sarıverir etrafını sanki seninle dalga geçer gibi
sevsen sen sevilmezsin
sevilsen sen sevmezsin
hayat budur işte dersin
düzeni bu kanunu bu
ucuz dersin
yalan dersin
kah-pe dersin
böyle hayatın Allah belasını versin .....
nefes almak, kendin icin degil de karsinda ki icin,
sevmek onu; yaşadığın kişiyi, nefes aldigin kisiyi sevmek,
ve beklemek. bunun karşılığında biraz sevgi, belki biraz da ilgi beklemek.
çok değil, o kadar değil hayır. biraz, az biraz. ilgi istemek.
ve almak bu ilgiyi, karşılık beklemeden ve yarın yokmuşçasına.
bitmek, sarılırken ölüp bitmek. onun kollarında, yarın yokmuşçasına.
adım atıyorum sana doğru,
korkuyorum biraz. üzeceksin, inciteceksin diye beni,
ama belki ilk defa. bırakıyorum bunları arkamda.
ve yürüyorum sana. koşuyorum, kollarına.
ve sarıyorsun beni, sımsıkı. sanki bir daha hiç bırakmayacakmışcasına.
uyuyorum, kollarında uykuya dalıyorum. ve seni düşünüyorum.
uyanınca, gözlerimi açınca yanımda sen varsın. mutluyum, gülüyorum.
yanağıma bir öpücük konduruyorsun, sarılıyorum sana.
ve uyuyoruz beraber, yağmurlu bir akşamda. yan yana..
seni görmek istiyorum. her dakika, saniye.
görünce seni, güzel gözlerini kaçıyorum.
korkuyorum bebeğim, çok korkuyorum. ya kırarsan sana açtığım kalbi?
ya beni bir paspas gibi kullanırsan? üzerime basıp geçersen..?
korkuyorum bebeğim, çok korkuyorum. belki kırmayacaksın, çok seveceksin beni.
ya da it gibi hor davranacaksın. olsun.
seninle bir dakika geçirmek istiyorum, en azından bir dakika. sonra..
.. sonra istediğini yap bebeğim bana. istediğini.
seviyorum seni, gerçekten. kalpten. karşılık beklemeden.
cevap ver bana, üzme ama. lütfen. aşkım.
Tüm yaşanmışlıkların ötesinde bir anı
Ve; -o an-
Bir gün tüm umursamazlıkla
Tamamen saplantı ve korku
Sırf; bir amaçsızlığı kırmak
Gerekirse imkânsızı
imkansız bir duruşum ile bütünlemek
Bütünlüğü; yalnızca, bir gölge edasıyla
Takip eden
Işığı gösteren bir yakınlıkta...
Tadamadığım,
istesem de alamadığım
Ve belki, ahmaklığım
Hatta -arınmak- kaygım;
Uykusadım bir iş başında
Tam da ayılmak isterken çıkandın
-Karşıma ilk çıkan!- yakınlığı ile
Ve...
Kimse sahipsiz değilse de
Herkes yine bir hayal ile
Gölgeli bir bulutsuzluk
Ya da güneşli gibi bir yağmurluk
Kötü alışkanlıkları bırakmamaya sebep
Ardından da -imkansız işte!- deyişim gibi
...
Olmasan da -Bir umut!- diyerek
Çıkılmış bir yol;
Gidilmeyen bir yol
Dolayısıyla -dönebilmek- kaygım da olmaksızın...
Olmamalısın!
Yaşayışıma adadığım -Sebep-lerimin
Ölümü adına;
-Ölüm-ler için arayışımsın...