Yıkıntılar arasındaki bir korkuluk dar ağacı;
Gece gündüz izimi süren..
Sevdamın rüyasında karanlık bir idam sabahı;
Boğulup giderken..
Ve yıllar;
Sarmaşığı yıllanmış şarap gibi yücelten..
Ve ben;
Sessiz bir güz akşamı sararmış bir yaprakçasına,
Meçhule yiten..
Ne tuhaf..
Biz değildik sanki balkondaki iki güzel çocuk;
Koyduğum yerde değilsin..
Ömrüm boyunca sevmekle mükellef olacağım güzel kız..
Neredesin?
Ne tuhaf..
Kalp atışlarını hissedemiyorum artık..
Sen odamın tavanındaki dumansın, hayaletsin !
Sanki hiç yoksun artık..
Gözlerime görünmeyeceksin..
Bu hal ne fenadır nokwey!
Sevdamın rüyasında karanlık bir idam sabahı;
Sessizce öleceksin..
Hızlı adımlarla gidersin sokaklardan
Inciler dökülür birer birer damlardan
Çoğu buluşur başının bir yerlerinde
Düşer saçlarından, damlalar halinde
Uzun zaman sığınır sonra saniyelere
Ağlamak gelir ta içinden delice
Belli olmaz ağladığın, yağmurla sessizce..
Son kanat çırpışını görürsün kuşların
Hızlanır adımların biraz daha
Biraz daha
Az kalıyor sığınmaya
Az kalıyor kaçmaya yağmurdan
Birkaç damla daha süzülüyor yağmurla yanağından
Yazgının topraktan evi yıkılıyor biraz daha
Dağlardan vuruyor rüzgar aydınlığa
Koşmaya başlıyorsun çamurlara bata bata.
Son damla da düşüyor karışık göz yaşınla
Bir kapıdan giriyorsun ve
Bitiyor sonra ;
Damlalar, sokak lambaları, yazgının karanlığı
Güçlükle söylenen son kelimelerin hıçkırıkları
Işıklar sönüyor, yağmurun susuyor yankısı
Alevlerin ortasında üşüyüp, susturup şarkıları
Ağır bir yorganla örtüyorsun tüm yalnızlığını...
Issız gecenin ortasında korkuluk;
Sinesinde şahıslar..
O günden beri kaybolmuştum meçhulde;
Kuş olup uçtum..
Vakit gecenin üçünde..
ister Yad etmek eskileri;
Korkuluğun bağrında esmer bir çocuk..
Cam parçasıyla yamuk yumuk;
Mehtabın üzerinde bir sevgili..
saçları savruk savruk..
Kuş olup uçtum oraya..
Korkuluğun bağrında esmer çocuk;
Yar uzak bir memleketti gönlünde..
Bitmedi hasret;
gecenin üçünde!
neydi sen deyince aklımı sorularla dolduran
kırk tilkinin kuyruğunu bağlayıp kaçan neydi?
iyiliğin habercisi kirpiklerimi titretirken sen
kalbimi ortadan ikiye bölüp savaştıran neydi?
neydi gerçeklere gözü kör eden, aklı susturan
kalbi iki göze esir edip yollara düşüren neydi?
kaç kez yeminle zincire vururken bendimi
her yemini bozdurup dilleri lal eden neydi?
neydi cevap, kaçış mı yoksa umut muydun
sevgiyi nefrete galip eden şiir değil neydi?
üzüleceğini bilmek bile seni durdurmuyorken
kalbini her seferinde abdal eden neydi?
neydi gönlü başka kapılara zincirleten
gerçeği apaçık bilsede; uzaklaştıran neydi?
sadece gözler konuşsa destan yazılacakken
bu fakirin iki şiirine bizi hapseden neydi?
neydi çıkış yolu; bende ki gözle görülmeyen
gönül rüyasından devşirilen gerçek neydi?
neyin mücadelesini verdiğimi bile bilmiyorken
mutluluğun geleceğini söyleyen şey neydi?
Kozadan çıkıyordun henüz;
Tek günlük ömrün hangi evresindesin?
Bembeyaz bir ipek üzerinde;
Rengarenksin..
Öleceğinden haberin yok,
Senin öleceğinden haberleri yok !
Sen ölmemelisin!
En gözde kelebek sensin;
Karanlıkta köşe bucak saklanan böceğe haram kılınmış,
bir hayalsin..
Öleceğimizden haberim var..
Sen ölmemelisin !
seni görmek için dolaştığım cadddelerde
şimdi senden köşe bucak kaçar oldum.
biliyorsun ne dersem diyeyim ne yaparsam yapayım
ben hala sana tutkunum
uğrunda belgesellerde hem keçi oldum koala oldum,
sensizlikte haykırır futursuzca kulak memelerim,
kul rengi portakal bir pencereden giriyorsun geceleri rüyalarıma
bilirim karanlıkta taşa akan enerjidir yaşam,
hüzün güzel kadın demekmiş
beni unut gölgesi olmayan unutuşla
muntazaman hastasıyım sizin tangalı bayan
al bunu
aha bu üzerinde ülker yazan karton kutu
sana ait hatıralarla dolu
mektuplar, resimler, bir çakmak, kokunu taşıyan bir kazak
boş şişeler, uyku hapları, buruşuk intihar mektupları
sancılı geceler, beklentisiz sabahlar, ızdıraplar
buğulu camlara yazılan " seni seviyorum " lar, özlemler, uzaklar...
al bunu, titrek parmaklı metropol kuşu
nefesin hâlâ nikotin kokuyor mu?
özlüyor musun yine beni? bekliyor musun?
sana sakladığım hüzünleri hissediyor musun?
bakıyor musun yollara? intiharcıl meleğim, üşüyor musun?
dur gitme, terketme beni bir kez daha, milyon kez daha, dayanamam buna
bak bişey söyliycem, gözlerimin içine bak son bir kez daha
aha bu üzerinde ülker yazan karton kutu
sana ait hatıralarla dolu
ve herkesin elinde ki kendine , ahahaheh
dur şaka yaptım! bırakıp gitme beni yine
dayanamam bir kez daha sensizliğe
yalnız bırakma beni, bu boş gözlerin, malak insanların arasında
bu şehir ne kadar sensiz son zamanlarda
adının yazdığına yemin edebilirim bu gün bulutlarda
ve ne kadar büyüdü gözlerin yine gecenin kuytusunda
saklamıştım oysa, tozlu tavan arasındaki kilitli sandığa
gecenin siyah perdesinde çırpınıp uçmaya çalışan beyaz bir albatros gibisin sen..
kabusların yutamadığı ve en temiz düşlerin tutamadığı..
öldüremedigim yük dolu hayatımsın..
ya da kuru topraklarda yeşertemediğim umutlarım..
gözlerinin içinde görünce siluetimi..
azıyor basurlarim..
dün gece seni düşünüp bir sigara yaktım ve amuda kalkıp çöp kutusuna işemeye çalıştım..
olmadı ama tatar gözlüm.. yapamadım..
oturup ağladım bütün gece. bi bira içtim.
kafam bi dünya oldu.. yer gök sentez..
ve o an geniş kanatlarını çırpa çırpa dikilince karşımda..
en az bi üç posta kaymak istedim sana ister istemez..
Gelsen bir gün O, hoş bir latifeyi anımsatan gülücüklerini dokundursan Kulaklarım ve gözlerime
Ben çeksem gözlerim ve kulaklarımdan içime
Ta en derinlere saklasam
Kaynağın olsa bende bıraktığın
Ve her ölümümde ondan alsam bir kadeh
Öyle ölsem
Ne güzel ölürüm değil mi?
Dirilince de ince belli bardağıma doldurup içsem
Öyle dirilsem
Ne güzel dirilirim değil mi? Senle bitip seninle başlasam
Bütün mihraklarından kurtulsam hayatın
Üstüme etkiyen tek kuvvet sen olsan, kölen olsam
Su, yemek, özgürlük değilde
Gülmelerinden versen bana Günde üç öğün çıkıp karşıma gülsen
Ve ben seni izlesem, doyamasam içimde galeyan eden aşkınla
Sana doyamadan ölsem
Ne kötü ölürüm değil mi?
Gülüşlerini göremesem dirilince Çırpınırcasına koştursam yitik hayatın o ve bu yanında
Seni bulamayıp, sensiz dirilsem
Ne kötü dirilirim değil mi?
Tövbe estağfirullah
Bu gördüğüm sen mi?
Bu sıfat, bu lüzumsuz hareketler, bu afra tafra...
Bak darılmaca, gücenmece yok!
Adam gibi söyle, bizbizeyiz şurada.
Yarak var; yen mi?
şiir miir yok size
it herifler
sonra şiirlerimi kötü emellerinize
alet ediyorsunuz.
yatağa atmak istediğiniz kızları
şiirlerimle kandırıyorsunuz.
Barzo olduğunuz
anlaşılıyor,
ama
iş işten geçmiş oluyor. (bU bir lcb şiiridir)
Bir ölüme giderken yürürüm ben, bir de sana gelirken.
Kuzgunlara ayıttım, ölümün en kahpesine bile yürürüm.
Kızıl cehennemin en izbe yerine de yürürüm yanmak için.
Adımlarım seyrek seyrek; dünyada yüzüldüm fezada yandım
Gözlerim kuzgun azığı, kollarım köpeklerin gırtlağında, bu yok oluş yavaş olsun isterdim, çok özledim seni.
Sonlanırsa hayalin, giderse uçarı gülüşlerin aklımdan
Eski anıların tuzla buz olursa, ateşim kül olur, köpeklerim doyar, kuzgunlarım başka leş bulursa
Belki o zaman son bulur yürüyüşüm sana.
Hiç sorma beni..
Güzün sararttığı yaprak;
incecik bir ağacın, mecalsiz dalıyım..
Karınca güttüğüm bahçeyim ben;
Fırtınadaki yalnızlar sandalıyım..
Sarmaşığım..
Ay ışığına aşık bir deniz misali;
Bende sana aşığım..
ne sandın ki sen.
niye koştum peşinden.
gözlerin mi? dudakların.
sen yürürken dünyanın farklı görünmesi mi.
bakarken arkandan ne sandın?
yokluğun var mı sandın.
istemediğin kimdi? gece ağlarken sen.
sokaklar dolusu yalnızım.
ne sandın ki sen.
duyuyor musun siren seslerini, beni sana yetiştirmeye çalışan ambulansın.
kan kaybediyorduk.
bu bir veda mı? belki.
beklerken seni son istasyonda birlikte yanıyorduk.
ben ve haydarpaşa
kadın , nedir kadın ?
gökyüzüdür bulutuyla ve deniz mavisiyle.
cismin mor halidir , bavulunda acılarıyla.
tanrıçadır eski çağlarda,tapınılan.
çocukların soluğudur beşiklerde.
yastığın sıcak tarafı olmaktır kadın.
adam oğlunun rüyalarıdır ,düşlerinin sonu,
kadın ,gün batımı çiçeğinin diğer adıdır.
ateş ve suyun dövüldüğü ocaktır .
kışları ılık ve yağmurlu ,yazları sıcak ve kurak beldedir.
kadın ,bir dağdan seyredilen yeşil hırkalı ovadır.
huzurun ve hüznün kalansız bölündüğü sayıdır.
kadın, öfkelerin çarptığı duvarlardır.
bazen, köşeli paranteze almışcasına anaç,
bazen sevmeyi hiç öğrenmemiş gibi giden.
kadın, bulut başlı berekettir.
sevmenin ilk okulu, insanın ilk zaafı
rüyamda gördüğüm sen değilsin yada düşündüğüm.
bu sabahlar bu akşamlar,
yarım kalmış konuşmalar,
bu sonlar bana ait değil.
zaman bir çocuğun yalanı gibi sahte,
olmuyor ne düşündüysekte,
artık susmalıyım.
ellerini, gözlerini, dudaklarını sana bırakmalı,
bu yalnızlığa alışmalıyım.