Kolay değil unutmak , ağustos böceğinin sabrettiği gibi severken , karıncanın sırtında taşıdığı ekmek parçası kadar değerliyken nasıl unuturum , nasıl çizerim bir kalemde üstünü , nasıl silerim hayatımdan üzerine düşen yağmur damlasından bile kıskanırken seni , nasıl olurda sevmem , beynime işlemişken yüreğinin sesi nasıl bırakırım yorgun ellerini, tutamasam ellerinden , göremesem gözlerini, bir yar gibi çöker giderim en derinlere en uçsuzlara , duymasam o güzel sesini, mevsimlere bölünmüş ömrümün en güzel baharları tekrar dahil olur mu bu hasta bedene?,unutursam eğer gözlerinin rengini bu gözler görmez olsun.eğer olsaydım senin gibi gamsız ve unutabilseydim ansız belki bende mutlu olurdum.Sen her zaman bir damla yaşsın gözümde , ağladığım an çıkıp gideceksen benden , umudu olacaksan eğer bir karıncanın , bir ağustos böceğinin ve ulaşacaksan onlara bir damla yaş olarak , anlamı yok artık bu bitik gözlerde ve bu metruk bedende durmanın,içime hapsolmanın yolun açık olsun.sen akar yolunu bulursun..
kalbimdeki acılar hüzünler kırgınlıklar bitmek bilmiyor bir türlü
sessizce ağlıyor kalbim taşıyamıyor bu yükü
bitmiyor bu hasretim dinmiyor sana olan özlemim
canımı acıtıyor sensiz geçen her günüm her gecem....
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar durmadan gülüyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar durmadan ağlıyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar arkadan vuruyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar yalandan gülüyor
Savaşlara çare değil analar öğrensin boşuna ağlamayın
Barışlara çare değil çocuklara barış adını koymayın
Kaldırımlardan yürüyen insanları itmeyin yollar tehlikeli
Yollara düşeni kaldırın durduğunuz yer biraz daha güvenli
Unutma sende çocuktun bir zamanlar unutma evini
Unutma çocuk sende bir zamanlar hoyratça ağlardın evinde
Unutma sen bir zamanlar çocuk olup misketin için ağladın değil mi?
Unutma yıllar öncesine kadar insanlar öldü cephelerde birbiri için
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar durmadan gülüyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar durmadan ağlıyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar arkadan vuruyor
insanlara küskünüm öğrendim ki insanlar yalandan gülüyor
Kır zincirlerini bağlı kalma düşüncelerine hapiste gibi
Kır zincirlerini bağlı kalma evine hapisteymiş gibi
Düşüncelerini aş kimseye bağlı kalma kır zincirlerini
Düşüncelere saygı duy aldırma kim ne derse desin
Neticede o da sadece bir insan söyle ne farkın var o insandan!
Geceler zor geciyosa eğer
Kaniyorsa içinden bi parca
Faili meçhul bi cesetse varlığım arafta
Koptum dünyadan bu gece de umutsuzca
Bu gece de koluna girdiyse ölüm
Bu gece de içini kemiriyorsa kederin
Off cekiyorsan kaderine karşı hala
Unutma, hep gül, çünkü hala bi umut var ..
Okyanusun ortasında küçük bir sandalim
Yolunu kaybetmiş bir balık
Askı anlatan bi mecnun hikayesi
Annesini kaybetmiş bir çocuk özlemiyim simdi..
Biz simdi neyiz seninle;
Yolunu kaybetmiş iki aşık ?
Aska küsmüş iki insan mi yoksa ?
Yoksa aşkı anlatan bir siirmiyiz seninle artik..
Güneş dogarmı yine o tepenin ardından
Aska dahil mi balığı seven martı da
Yoksa yok mu ask
Ne o zaman bu içindeki
Eğer yoksa ask artık dursun zaman..
Güneşe aldanıp çiçek açan erik agaciyim simdi
Bi kaç timsah gözyaşiyim
Bi kaç yağmur
Bi kac sonbahar esintisiyim artik
Yoruldum savaşmaktan, bu umutsuzluktan
Sahi gelir mi yazdan kalma baharlar
Bi hayat daha yaşatir mı hayat bana
Hızlı hızlı carparmi pas tutmuş yüreğim yine acaba..
Kolay değil bunca kalabalıkta yalnızlık yasamak
Adil değil yalnızlık adil olsaydı bi ben kalmazdim yanlız
Zor değil ölümü beklemek artik
Her gece ölmek için uyuyan bi insana
Mutluluğun tanımını yap bana çocuk
Sen bilirsin en iyi çünkü sen degilmiydin küçücük bi misketle mutlu olan
Ölümün tanımını yap bana dayı
Sen bilirsin en iyi ölümü çünkü sevdin bi kere..
doğduğum güne gel benimle
tanışmak için en uygun zaman. birlikte ağlamalıyız
korkarak üşüyerek
bilmeyerek.
şefkati bir kadında tanımanı izlemeliyim keyifli keyifli
sütümü içerken..
ah nasılda güzel bir zaman
olurdu ilk sana seslenmek.
yanlışta olsa agu'da
anlaşmak
yanıma otur okulun ilk günü
ve ilk benim saçımı çekmeye
yelten, parmaklarını dolayıp
bozmamı dile benden
sen bozma
bende bozmayacam
benimle okuldan kaç.koşalım
zilleri çalıp.
birbirimize kopya verelim
coğrafyada.
müdüre götürülürken göz
göze gülelim içimizde.
aşkını hemen söyleme
bekle ıslanalım
sırılsıklam olalım
sonra bağır ve valizini topla
gidiyoruz aynı yere, okumaya. ordada olucan benimle aynı sırada.
uçak, iyileştirek,hesaplayak,.. birlikte çöp bile toplayabiliriz
bu dünyaya.
banka oturalım belediyenin
simit alalım gevrekte
diyebliriz.
yedikçe susamlaşalım.
aralarına kaçalım dillerin
dudakların
yaşayalım sen ve ben gençken
ve aşıkken
mustehcen susamlar
susatsınlar
benim başımdaki kepi at.
düğünü atlıyorum
senle bni bilen bilir
biz ezelden evliydik
doğanın aşkı vardı bizi
yazan
ben hamileyim
duyunca bağır,sarıl, oyna, kucakla
ağlıyım biraz
senin
yanında
çocuk doktoru
okul
üç dört derken
seninle kaldık
bi köye gidelim
domates ağacımız olur
tesbih verecem eline
her boncuğunda gençliğin verdiği çılgınlıklar olan
örgü kazağını yetiştiricem
bayrama
başımın izi hep seninle aynı yasıkta olacak.
kokun hep burnumda iki
delikte de
yaşlılık lekelerinde kendimi
görücem
ellerinde ellerimi
kalbimi sana verecem
yanımda ol doğduğum gün
ve seninle aynı gün aynı
yerde aynı nefeste ölücem
Ah be sevdalım , sevmezdim de seni gözlerin gözlerime denk geldi,rüzgarına aldandım.ben zaten kırılmaya yüz tutmuş çürük,çiçeksiz bir daldım.küçük bir yelinle kırıldım.rüzgarınla uzak diyarlara taşındım,yine yalnız bir göçebeydim, fırtınana kapıldım gittiğim her yere ismini bıraktım,gördüğüm her çiçeğe kokunu bıraktım ve konuştuğum her böceğe gözlerini anlattım.Ondandır ki baharlar böyle güzel geçer gönlümde ama sen bana hep kışları yaşattın..
En çokta akşamları özlüyorum sesini ,
Sağ olsun , gündüzleri kuşlar dolduruyor yerini.
en çokta akşamları özlüyorum seni ,
gündüz güneşim var ,
ama sen ,
sen neredesin be akşam güneşi
yolumu bulamıyorum karanlıkta,
bir dolu yön var kalbimin en ücralarında
kuzey yıldızım sendin ya benim ,
hep sol yanımda
hem güneşim hem yıldızımdın hani
gece gündüz parlayan ,
gözleri gözlerimde umutlar saçan
Zaman geçip gitmiş bana haber vermeden
soğuk bir Şubat akşamında dank ediyor aklıma
sitem ediyorum çaresizce zamana, soğuğa, karanlığa
ve çaresizce haykırıyorum dünyaya
çaresizce agliyorum gecelerce, günlerce..
yine yalnizim soğuk bir Şubat akşamında
aslında hep yalnizim beni yok sayan bu dünyada
haykirislarim, çığlıklarım bir fısıltı sadece rüzgarin kanatlarında
gözyaşlarım toprağa düşmeden yok oluyor güneşin ellerinde
selamlamiyor beni ateş kanatli kuşlar, çamur yaprakli ağaçlar
yildizlar göz kirpmiyor geceleri, ay sırtını dönüyor
buğuluyorum karanlikta, kendi karanlığımda..
elimden tutup kurtaracak kimse yok mu?!
diye haykırıyorum son bir defa, fisiltiya dönüşecegini bildigim sesimle
bekliyorum umutsuzca son kez
son kez...
...yine geldi ekim
hatırlıyorum
hasta olmayı göze aldığım
ama yine de
öptüğüm,
şimdi her dudak
erzatz bir vakum
içimdeki emen nefesimi
çökmüştü dizini varoluşsal yalnızlık
sert zemindeki başımı aldı avucuna
gözlerim tavanda
sessizce bağırıyordum
ağzımdan kalbim çıkarcasına...
bazen bir şarkıdır geçmişe götüren
o geçmişin kokusu getiren
yankılanıyor buz kesmiş odada
dudaklarımı ıslatan
mideme inen tuzu yerinde gözyaşlarım
güneşi gören sakallarımı sularken
cızz ediyor içimdeki ateşe her değdiğinde
yalnızlığa mecbur tanrı
ama sen değilsin
öğreneceksin
diyor
geçmişsiz yaşamayı
öldür içindeki üflediği yalnızlık kokan ruhunu
göm
boşluk
-una
midenin!
bundandır ülserin
hükmedemiyorum beyin sinirlerime
isteyemiyorum olan umudumun tükenmesini
ya da
kavrayamıyorum olmayan umudumun özgürlüğünü
kalkmaya çalışıyorum sol dirseğimin desteğiyle
çorapsız olduğumu farkediyorum
bastığımda zemine
çok mutluyuz derken işin içine beni kattığında kaçmak istedim
o kadar söylenecek cümle
hissedilecek duygu,
zaman varken
kime - neyi - neden deyip siktir ediyorum
her seferde
öylece yalın
soluksuz düşünüyorum
anlamını bildiğin bir kelimeyi yazıp boş bir kağıda
uzun uzadıya baktığında
anlamsızlığını anlamak gibi bir şeydi bu
vardığım balkonda üstümde battaniyeyle
sabahı karşılıyorum
içimi ürperten, geceye çalmış maviyle
dalga seslerinin ölümsü ıssızlığıyla
bu kadar tamken
h
e
r
k
e
s
çoktan -sindirmiş yaşamı- felan
çok mu hiçin piçi kaldım ne
ben de ''yedim''
baktım yine
kendimleyim
kendim miyim
kendimde miyim
...
Bir şehir patlak verdi
tuzunda kis
küf ; ekmek su ve coğrafya
küf ; hayatım en yakın sinema salonu
küf ; kulaklarımı duydun mu ?
küf olmadan da ölebiliriz
altmışaltıbinyediyüzonsekiz sayısı küf kokar
nijeryalılar da güzeldir bilirsin
annem sabahları gömülmek istemez
beni anlıyor musun ?
Fransızca küfredelim hep beraber
şimdi tırnak uçlarım dahi monarşi
seni senden sormanın niyeti yok
yokluk da var acımsı kelebek
size de sorum
fakat
ablacığım doğurabilir misiniz beni ?
Eskimoları sevmezdin bu ne tesadüf ?
galata'da halil cibran -adı kısaltıldı-
ilgi eki ayrı yazılır diyorlar
zencilerle sevişmedin diyorlar
diyorlar ellerin fazlasıyla ekşimsi
sahi sen ne diyordun ?
çok farklı kafalarda yazılan denemelerden biri sadece.benim dışımda hiç kimsenin anlayamayacak olması da benim için ayrı bir zevk.saçmalayıp ta yazdığım şeylerin aslında her kelimede benim için değeri olduğuysa aşikar.
dondurma kadar tatlıydı herşey
bilgisayarın üstüne düşmesi kadar acıklı
yapış yapış olacak kadar ise itici
5 günlük tatili 2 güne indirebilmekti bazen fedakarlık
nutuk dersini yaz okulunda alınması kadar saçma
dengesiz bir yaşamdı oysa
sümüğünü kazağının koluna silen çocuk kadar pasaklı
bulaşıkları 2 ay bekletecek kadar da aylaktı
sabahları erken kalkardı ama
gece 4 te yatması da yasaktı
yürürken çevresinden geçen güzel kızlara bakmalıydı
Yeni yeni ölüler geliyordu mezarlığa
Ağaçlar altında evleniyordular
Belki bir davul sesi, belki yakından iğreti sesli bir kurbağa
Gölgeler dansediyordu ufuksuz karanlığa
Ve salkım dolu sepetler
Ekşimiş yemeklerin yanına hazırlanıyordu
Büyükçe bir küçüğü kestiler sonra
Ufaktan dağıldı parçalar karanlığa
Fakat hiç durmuyordu, durmuyordu...
Yeni yeni diriler doluyordu bataklığa..
ES
Es deli rüzgâr gibi,
başımda hoyrat hoyrat mutsuzluk.
Sen git can düşmanın mutluluk çalsın kapınızı ansızın.
Belki diner bu sayede icimdeki büyük sızım.
Sen sustukça çocuksu gülüşün gelir aklıma.
Sessizliğin ve sensizliğim çıkmaz sokak,
Zulmedişidir zamanın bana bu sükunet,
gelmeliydin bana yalın ayak, çırılçıplak...