Bakanların,
Gözlerini kamaştıracak
Kadar;
Güzel bir çiğ tanesiydi,
Ölümü dahi,
Göze aldığı,
Alkışlara doyamadan
Eridi.
Düşündükçe seni,
Konakta başlayıp,
Hastanede biten hikayeni.
Hissederim yanağımın,
Sol tarafında,
Geri kalmış bir medeniyetin,
Parmak izlerini.
ve
Ne zaman bir taş odada;
Bir çiğ tanesi görsem,
Tüm saflığıyla,
Yere doğru süzülen,
Siluetin gelir gözlerimin önüne.
Sanki bir tekme daha atılır
Şair kalbimde kurulan
idam sandalyeme
Yıllar sonra Ortaköyde
Bir tiyatro sahnesine verilirken adın,
Sahnede olan tüm kadınların.
Yerine bedel ödemişken sen,
Yıllar geçmesine rağmen
Hiçbir şey değişmeyen
Ülkemde
Oynanırken herhangi bir özgürlük oyunu
Siyah gözlerini düşünür,
Yalnız
Seni alkışlarım ben.
giden gitti, döner mi bilmem.
dönse yangınım söner mi, sanmam.
içime yeniden siner mi bilmem.
bildiğim; bir daha böyle yanmam.
kovalar mı yeniden kaçanı?
başkasını çeker mi canı?
ister mi onu yere saçanı?
yine boynunda çalar mı çanı?
sence arar mı bir gün onu üzeni?
yoksa karar mı verir sevmeye düzeni?
tehlikeye soktuğundan beri bu zemin,
attığım her adımı defalarca süzerim.
ne fayda,
batan güneşti; hep sadece ay doğdu.
ne fayda,
ışığı yetmedi; her gece kayboldum.
ne fayda,
okum yoktu; gevşek bir yay buldum.
ne fayda,
yarama üfledin; uzağa savruldum.
anadolu bozkırında kızılbaş
gözlerde yaş...
lakin boyun eğmez kimse zulme
direnir... direnir de direnir
genç nesillere ders vermek ister gibidir
cellat usandı artık alevi kesmekten
o yine usanmadı kelle istemekten
o kadar açtı ki yavuz
bektaşi kanına bandı ekmeğini
Beş kuruşa vatan satan kodaman,
vur emri vermekten aciz komutan,
televizyonda prim yapan çöpçatan,
battıkça yükseldik sanan sazan,
unutma vatan için kan akıtan seni atan.
Sen,
Duyarsın, duymak istemesen de bazen,
Görürsün, gözünü kapatsan da.
Hissedersin, elin değmeden.
Susarsın mesela, avaz avaz bağırırken.
Ağlarsın, gel diyene git diyene,
Gülersin ya da , ağlanacak haline.
Okursun, kitap değil, akıl okursun bazen.
Gidersin, en gidilmeyecek olana,
Gelirsin veya en gelinmeyecek zamanda.
Üzersin, sevdiğini seviyorum derken,
Kırarsın, kolunu kanadını sararken.
Yazarsın sonra elin kaleme gider,
Okursun, o da yazıyorsa eğer, hepsini.
Sorarsın kendine devamlı neden, nerde ?
Bıkarsın bir de bu halinden.
Değişirsin, ne yaptığını bilmeden ama
inanırsın, başkalara, yanlışlara
Dinlersin, her konuşanı, her anlatanı,
Sorgularsın hep doğrusunu, yanlışını.
Anlarsın sonra ama belli etmezsin.
Durursun, toplamaya çalışırsın.
Seversin bir de, sevilmeyecek ne varsa onu.
Her şeyden önce, sevmeyi seversin.
iyi bilirim seni. Çünkü sen, bensin.
yazarların şiir katliamlarıdır. o değil o kadar şiir gördüm de birisi de kafiye ile hece ölçüsü ile şiir yazmamış. amk bi sikten anlamayan zaten serbest şiir yazıyor.
sende ki nasıl bir haldir ki savaşta gibisin,
dört yanın kuşatılmış saklanmışsın bir koy'a,
bağıramayacak kadar sinirlisin,
her gece yastığında bekler seni paranoya.
kırışıklık yüzünde çizgi çizgi,
bilinmeyenler ülkesinden harita.
kulağına fısıldar bir ses, çığlıktan ezgi,
gözlerin seni bu dünyadan ayıran farika.
saçında düzen yok ruhun misali,
sakalın yeni çıkmakta gençsin, pek tabiki.
dudakların koyu nikotin dolu kan timsali,
kaşların çatık, kızgın ve asabi.
kıyafetin rutin, alışmış bedenine,
içini dolduramamış cılız vucudun.
renkleri solmuş, sanki ortak kederine,
sen bayram sabahı ağlayan tek çocuksun.