güzel ve anlamlı sözler birikiyor
bu bir nehir.
tarihleri ve söyleyenleri hepsi
silindi
her söz bir başlangıç
sonunu bulamadığım
başlangıçlarda var bu nehirde
sonu hep aynı olan başlangıçlarda
var
sonsuzlukta var
hayat hep seçmemi istedi
bir sözü seç
ben de inatlla karşıma çıkmasını
yüzüme akmasını çarpmasını ve uyandırmasını istedim
ne tartışmalı dalga
ne issiz bir deniz
ne kadar
uzun bir yatak
bırakmakta bir sürüklenmek
yalnız sürüklenmek
kaçmakta bir sürüklenmek
sana dönmekte sürüklenişim
sen ve ben neresinde kaldik bu
nehirin
akıntıda bulduk ama
akmadan duramadık
birlikte az bir süre
ayrı acılı kocaman bir sürüklrniş
suresi
adalet
yok arkadaşım adalet bozulmuş
bu suya kan pislik bulaşmış
bu suya işenmiş lan işte
ah o pipiler nasıl da allah bullak
hayatlar bıraktılar. bu nehirde
nasıl bir pislik
iğreti adalet
mal
çükün düşsün demiş argocular
benim şiirimde argodur, bursadır lan işte.
not: şair bu şiirde sosyal intihar etmiştir, bokum gibi bir şiiri paylaşmıştır.
gölgem aynı zamanda ben
ve ben hangi düzlem veya yerden geçersem gölgem o.
kimi zaman taş, kimi zaman yaprak, kimi zaman toprak,
kimi zamanda en yalın haliyle su.
bazen ben gölgemi takip ediyorum
bazende o beni takip ediyor.
güneş arkamdayken..
Uzun cümlelere susarak baktı odanın içinde Charlie Parkers Favorite Painting
Bir bacağı kısa Aksak Kamil kapının dışında elindeki şapkasıyla boynu bükük
idamdan önce;daha mühür ıslak,imzası eksik
idamdan sonra adam,adamdan sonra son ve ra notasında nokta
Durdu o an idam sehpasındaki aksak adam.
Gam yüklü tramvay penceresinden yanıp tutuşuyor güzelim Sitanbul
idam sehpasından bir bacağı kırık baştan savma küçük tabure yere yıkılıp öldü.
Müdürün kamelyasındaki rakı masasında yas tutuyor yalnız tambur
Işıkların loşluğuna doğru uzandı gölgem ve ampül bir anda yandı ve söndü.
Geçmişimdeki her üzüntüye, zorluğa teşekkür ediyorum bir bir.
inanmaya çalıştıgımda gözlerime yaşlar dolduruyor varlığın,
içim öyle bir yer ki
Kelebekler bir boşluk bulsam da çıksam diyor bedenimden
Ama her yerim öyle sen ki, ne ben girebiliyorum içeri,
ne de sen çıkabiliyorsun dışarı.
Sabah soğuğu ellerimi tutarken sen,
Bir teşekkür faslı daha başlıyor içimde.
Bu kadar olamaz diyorum,
Bu kadar çok böceğin hayatını kurtarmış olamam.
Tanrı katında uzaktan bir akrabanın torpilidir bu.
Bazen gidersin uzunluğuna aldırmadan zamanın..
Mevsim sonbahar olur da yapraklar uçuşur saçlarında
Çökmüştür gece, soğuk esmeye başlar rüzgar
Kimse kalmaz sokaklarda yalnızlığına eş
Fakat bilirsin dünyanın diğer ucundadır güneş
Dönüp gelecektir sonsuz yörüngesinde
Esen rüzgarları dindirmeye, ısıtmaya nefesini
Susturup yüreğinin sesini durmaksızın
Gidersin biteceğini sanırcasına yolların...
aniden gecenin siyahı kaplarsa gözlerini
hiç bitmeyecek bir yağmur başlarsa
gökyüzünde
biri buğulu camlara karalarsa belirsiz harfleri
sevmek neymiş bir gün anlar mısın??
koyu bir yalnızlık yağsa üstüne üstüne
kapkara kar taneleri düşse ellerine
zaman ufalansa kum saatinin içine
sevmek neymiş bir gün anlar mısın??
Suskun lisanlarda yolumu bulmak hevesinden çoktan vazgeçtim
Geç çok geç dedim duvardaki saatin katil görünüşlü simasına
Efkarımın en bilinmedik yerinde hep kaçtım sen bildiğim insanlardan
Yeniden konuk oldum meyhanenin en yalnız ve yanlış masasına
Yanımda yanık biraz belki ama bir fotoğraf,bir kibrit(vasati kırk çöp) ve tek kişilik sensizlik.
Geceyi ikiye bölüp katlayıp sonra yan cebime koydum
Kayıp cümlelerimde gayp paramparça ve bölük pörçük
Küçük ayrıntılara takılmış kalmışlığım;ben kimim?
Hep aynı nakaratta takılıp kaldı o bilindik şarkı''Git ve bir daha asla dönme.''
dilimde bir dua var bugün
kabul olsun diye etmediğim bir dua
ne yeri ne de zamanı çünkü
kocaman duvarlar arasında
imkanın aksine
sıcak bi yerde oturuyorum
omuzlar üstünde türlü kafalar görüyorum
her kafada farklı dualar
hepsinde çok uzakta olduğumu görüyorum
soruyorum kendime
neden buradayım
-bilmiyorum.
henüz dilimin az ötesine gidebilmiş
duamı yakalıyorum
kaybolmadan gözlerden
unutturmadan kendini
ve cevap oluyor soruma duam
bakmayın onu
içimden ettiğime
gözlerime bakan anlar ne istediğimi
sen baksan
seni istiyorum sanırsın
bilmezsin sende kimi gördüğümü
aynaya baksam
kendimi istiyorum sanırım
kendimden
garip
yoksa her şeyi mi istiyorum ben
kime desem kim duysa
kime sorsam kime sussam anlamaz
anlatamam
boğazımdaki de sen
ayaklarımdaki de
sesim mütemadiyen kısık
yüzüm dahi asık bu yüzden
dudaklarım değmeli tenine
görüyorsun aciz kalıyor kelimeler
indirip kafamı
duamı öpüyorum ben de
avuçlarımdan.
Dudaklarının kıvrımında gizli kırgınlıklar
Üflesem uçacak sözlerin.
Korunaklı çitlerin gerisinde düşlerin.
Gözlerden uzak, tepelerin ardında yüreğin...
Sakındıkça, saklandıkça belirir gözlerinde rengim...
Kendin misin, ben miyim çekindiğin?
Gizleri neydi henüz tarihi yazılmış kaderinin,
Aynı bedende nefes almış mıydın daha önce biriyle
Ya da dokunmuş muydun elinle yüreğine...
Düşlerin var mıydı gerçekleşecek, söylenmemiş sözlerin,
Bitmemiş şarkıların, gidilecek yerlerin...
Yeniden yaz kaderini, bildiğin ne varsa unut kendinden öte...
Gün doğumunda çiğ tanesiyle susuzluğunu dindir
Ve bekle beni...
hani
tüm rüzgarları ardına alıp gittin ya
işte ben bıraktığın yerde bittim
bıraktığın yerde
bıraktım kendimi
hani
tüm güneşleri aldın gittin ya
işte ben o gölgelerde bittim
bıraktığın yerde
bıraktım kendimi
hani
tüm mutlulukları aldın gittin ya
işte ben hüzünlerde bittim
bir fidan misali
siyah yapraklı
siyah dallı
bir fidan gibi
hüzünlerde bittim
bıraktığın yerde
bıraktım kendimi
hüzünlerde bittim..
Kaygılı bir temmuz akşamı,
Bir oyun değildi oynanan
Eskişehir sokaklarında.
Bir devrim türküsüydü belkide
Korku nedir bilmeyenlerin
Dudaklarında
Alıştırıldık aslında
Kulakları sağır eden çığlıkları
Duymamaya
Örneğin,
Yakılırken insanlar canlı canlı
Madımakta.
Kurşuna dizilirken öğrenciler
Beyazıtta.
Ve işkenceye uğrarken çocuklar
Manisada
Biz hep sağırdık
Oysa yüzyıllar önce
Tanrı razı gelmemişti
ismailin kurban edilmesine.
Bir orta yol bulunur demişti
Peygamberine
Bu kez tanrı
Direkt karışmadığı için işe
Bir orta yol bulunamadı belki de
Yada
Bir kurban istedi
Kendini tanrı zanneden insanlar
Ama asla anlayamayacakları
Bir şey var
Hem bıçak altına yatan ismail
Hem de Ali ismail,KORKMAZ.
Tedavülden kalkan bir kitabın,Yırtılmış son sayfası,Gibiydi Aşkımız,Hiçbir zaman tamamlayamayacağımız.-
Kalp cüzamı
Son dinozor öldü işte
Son kalan zümrüt-ü anka
Zifiri karanlıkta
Kendini güneşe bıraktı
Artık hiçbir şair yazmayacak,
Yarım kalan aşkları.
ve
bulaşmasın diye kimseye,
karantinaya alacaklar,
hayırsız adada,
kalbi cüzamlıları.
Bundan sonra
Aynı kelimeye fazla gelen,
Harflerden.
Yal(ı)nız biri düşecek
Ve her balık,
Sadece aşık olduğu
Martı tarafından öldürülecek.
Köprüden önce son çıkışı atlayan
Telaşlı bir ambulans şoförü gibi,
Yılbaşında uyuya kalan
Unutkan bir noel baba gibi
Yarım kalan bir
Şiirdi bizimkisi
Şairi belli olmayan
Anonim bir şiirdi.
bir akşamüstü ya da gece yarısı kölesi olursun bu şehrin
sen aya bakarsın, yıldızlar sana...
akıp giden zaman değirmeninde öğütürsün yüreğini,
gündüzleri geceyi, geceleri onu hayal edersin.
ona bir şarkı armağan edersin
belki de etmezsin, sigaranı içine çeker dumanıyla yitersin.
son bir viraj kaldı seni unutmaya...
haziranın çocukluğunda,
ellerinin kokusuna haset kondurduğumda,
son bir saat kaldı yokluğuna alışmaya.
son bir viraj kaldı seni unutmaya...
temmuzun aşkında,
doğmamış hayallerin koynunda,
son bir rüya kaldı yokluğuna uyanmaya.
son bir viraj kaldı seni unutmaya...
zemheri ağustosun ankara'sında,
hiç yudumlayamadığımız kırmızının şarabında,
son bir veda kaldı el alemin otogarında.
son bir viraj kaldı seni unutmaya...
eylülün kanlı zuhurunda,
sensizliğin ilk huzurunda,
son bir özlem kaldı şiirimin ucunda.
son bir viraj kaldı seni unutmaya...
aralık ayının ayrılığında,
terk edilişlerin çaresizlik dimağında,
son bir nefes kaldı seni unutmaya.
bana yasadigin sehrin ışıklarını
sehrinin kokusunu
dalgalarin vurduğu kiyiyi
biriktirdigin asklari
bana kalbinde yatan aciyi gönder
hangi lisanda sevilirsin bilsem
hangi irkin en güzel yanisin
ya da
hangi deniz senin limanina hayran
meltemlerimi uzak okyanuslarin
sokak çocuklarının korkusu
bir çocuğun kanayan dizlerini sevsem
sen olur musun
ya da sel, gönlümün coraklarina
bir yangin, dokunulmamis duygularıma
firar eder misin söyle adam
sımsıkı sarildigin asklarin yalanindan
bu kis çok soğuk
sen geleceksin, rüzgarlar dagilacak
kaybolacagiz gökyüzünde
sözün var adam,
bana bir hayat sözün var.