Uzun zamandır boş duvarlara bakıyorum.
Onlar bembeyaz, olabildiğince yalın.
Tıpkı sen gibiler, sana duyduğum aşka benzerler.
Onlar iç yakar, bakmayı bilene anlamlılar.
Duvarlarımı aydınlatan ışık saçlarının parıltısı yanında pek bir anlamsız kalıyor.
Saçlarında boğulup ölmek, onları güneşim yapmak istediğim anlar olmuyor değil.
Arkadaşlarım der paralama kendini bu kadar.
Onlar sana benim gözümden bakmış değil.
Zaten isteyeceğim son şey de birinin benim gözümden seni görmesidir.
Sendeki güzelliği farkedecekler diye içim bir süredir rahat değil.
Gülümsemendeki büyüye sadece ben kapılmalıyım, başkasına yok lüzum.
Çünkü sen güldüğünde aklıma o duvarlar gelir.
Ah o duvarlar! Bembeyaz, olabildiğince masum, iç yakar, ben ölürüm.
Mücevhere ne hacet gözlerinin güzelliği yanında,
Siyahların içinde kalan bu kalbe yeşili sevdirdi onlar.
Onlar bana bir baktığında bin ölürüm ben, elde değil.
Her dakika özlerim seni çekerim beni sevmediğinin acısını,
Inan bir kez pişman olmadı bu kalp, olacak da değil.
sana düzenli olarak parmak atasım geliyor
adsız bir cengaver olarak yağlıyorum parmaklarımı.
hakiki fordçuluklar yapılıyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum şöfer görüyor.
sana düzenli olarak oral yapasım geliyor.
yüzyılın en sağlam kaşarısın at gibi kişniyorsun altımda.
hiç durmadan gidip gelen yumurta katarı gibi kalçaların var
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
senidüşünerekotuzbirçekmekiçinonlarcanedenim var.
senin kaşar olman
bu sikişi
kesintiye uğratmaz
ama ordan tutma!
bu, şahin k'nın
okşanını
gül kılar.
yiğişmemiz radikal olacak ben ağzına vereceğim
dildolar olacak, jartiyerler, tüylü kelepçeler.
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gidip geleceğim
çığlıklarla düzeceğim seni, hiç affetmeden.
gideceğim en kuytu eczaneye
gecenin bir vakti nibetçi bir mature,
ve bir kılıcı bile gibi dimdik her yerim
bu saatte viagra arayacağım.
bana bir kere ver yoksa abaza öleceğim
ufka bir bak namuslu günlerin geçiyor uygun adım
elimde çözülecek sütyen ve ceket ve yelek
underwah deyip sevişeceğiz süreyya!
ben sana düzenli olarak attırmak istiyorum
adlı bir fuck buddyin olmaya aday gibiyim.
çok deli fanteziler dönüyor görüyorum
isa görüyor şeyhim görüyor ben görüyorum
düzenli olarak eline vermek istiyorum
mıknatıssız bir pusula olarak...
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum *
sen orada
ben burada
sağır oda
duyulmaz haykırışların feryadı
dudaklarında
dudaklarımda
kanadı yaralı kuş gibi
vurulmuş gibi hayat
ne elinde mutluluk
ne elimde bulut
öyle kaybolduk
şimdi misafir gibiyim hayatta
buyur desen ayağım hep geri
neyse ki
nihavent bir şarkı şimdi lodoslarda
saçlarım yorgun dalgalı
hani o son bakışında,
gitme kal
diyemeden
gitmeler gitti bile
aldırmadan.
merhaba,
naber.
ayni iste.
cok anlamsiz derler ya
bu safhasina konusmanin.
icerige gecmek ,
bilmek,
zihnini okumak ister
arkadasinin.
ya da yol arkadasinin
bitmek bilmez uzun hikayesini.
eskiler bir buyu vardir derler
konusmada, derdini anlatmada.
anlamiyorum insanlari
bir sey ariyor gibiler
kelimeleri sokup alacaklar dilimden
oysa kalpten gelir en tatli sozler
ozluyorum sesini
gulumseyisini.
gunaydin deyisini.
gunesin en hizli dogdugu ani.
aradigimdi
aradigimi buluyordum
dilinden dokulen incilerde.
o degisimi ozluyorum.
gunumu aydinlatan.
yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen günlerin ejdadını *ikeyim
ben mecnun muyum ki bir *m için yollara düşeyim?
bunu eksileyenin de taa yollarını *ikeyim.
sesin 01 mart 2012
Yokluğun sessiz çalan bir melodi
Bir yerlerden sesin geliyor kulaklarıma
Bir mahcupluğun tenhasında
Bir ayrılığın ilk cümlesinde
Muaf bir yalnızlığın kimsesizliğinde
Senin gözlerinden bir şeyler gelir
Sesin gelir, bilmediğim bilemeyeceğim yerlerden
Tükenmiş umutlarıma birkaç damla su veren
Zifiri gökte parlayan ela gözlerine eşlik eden
Sesin gelir
Sesin; sır romanların örtülü kahramanı
Sırların bitmez sana geldiğim aşkın sevgi geçidinde
Varlığından boşanmış yokluğun
Yokluğunun melodisindeki notalarda varım
Sesin gelmezse yok olacak biriyim
Sesin; kuşların ötüşünü işgal eden Billur!
Yokluğun; gündüzü karanlığa gömen Gulyabani!
Gözlerin; baharından koparılmış gökkuşağı irisler!
Varlığın; aşk felsefemi baştan yazdıran Leyla!
Gülüşün; sabaha ''Günaydın! '' diyen nilüfer!
Sesin sildi, gamın eskitti beni
Bakışın; kaybolabileceğin yolları aydınlatan fener!
Ve yine sesin söndürdü sevdamın alevini
Gönlün; edebiyatımdan alınmış bir Gazel!
Ellerin; avuç deryasından süzülüp bana uzatılan el
Ateşlerinden, denizlerinden
işgalindeki pıhtılaşmış sevgi ganimetlerinden
Gözlerinin ömründen sonsuzluğa yol alırken ben
Kalbim senden vazgeçmeye yeltenirken
Bütün somut imgelerinden firar etmiş
Sesin gelir bana bir yerlerden
Gözlerimden oluşan bir deniz var
Sesin, kalbime âşık paranoyalardan el sallar
Dilimdeki kanayan kıyılardan giden
Yüreğimin intizarlığında çivilenen Sen!
Sen gittin benden kaçarak
Çöle hasretlik gemilere binip gittin
Yokluğunu birisinde unutarak
Yalnızlığın dilsiz kulaklarda
Kalbim yokluğunda münkesir
Yüreğim sessizliğinde yıkılır bir bir
Varlığın bana uzak
Yokluğun daha uzak Mimelye!
Saçlarımda bir nefes
Sıcacık meltemler esiyor
Senin sesini getiriyor
Sevgililer limanına demirliyorum
Kuru hüznümle, yaşlı sevgimle haykırıyorum
Melodinin notalarından bir infilak
Kalbimden senden başka bir damar geçmez
Sesin yine bana uzak
Ayrılıktan kalbim bir nota seçmez
Gidişin saçlarına vuruyor, dağıtıyor saçlarını
Sırlarını bilemem, notaların bitmez
Dilimden çok uzak bir hayıflanıştan
Gelseydin, ben sana sesini söyleyeceğim
Ama ben gelemedim
Sesin hazanlık döküyor dudaklarımdan
Sana gelemedim, kopuyorum adaklarından
Gülüşün müydü notaları karıştıran?
Hüznün müydü seni bana çağrıştıran?
Saçların mıydı ayrılığı bana hatırlatan?
Varlığın mıydı beni yakıp yıkan?
Yokluğun muydu kalbime düğüm atan?
Sen miydin ilk ve son olan?
Sesin miydi bu şiiri yazdıran?
Sesin kalbime dört duvar
Kalbim denizkızından alınmış bir organ
Sesin; kalbimin çarpmalarından bir müzikal
Kalbim, Kalbim, Kalbim!
Sesine Ya Şef, Ya Gardiyan
Sesin Kalbimdir Mimelye!
Ah! Bir Bilsen...
Gecenin son yanan ışığına göz diktik seninle.
O da kapansaydı yıldızlara karışırdık.
Kapanmadı.
Sol tarafımdan bir ses yükseldi,
çok kalabalıktın.
Duyamadın.
Karla karışık yağmurlar yağsaydı hemen oracıkta
üşürdüm,
duramazdım.
Ama boş bir bakış vardı kısmette samyeliyle.
Aktı gözlerime
doyamadım.
Yorulmayalım, doğrulmayalım, öylece yıkıldığımız yere serilelim istedim.
Boşlukları dolduralım o perperişan doğrularımızla
ya da yorulalım bu kez de! Ne olacak? Silik hatıralarımızda.
Ama doğrulmayalım o gün, müsaade et boğulalım yalnızlıklarımızda.
O gün doğrulmayalım, lütfen Bir kaç saat daha...
o kadar çok gün sevdim ki .
o kadar çok o hasret denen lanet duyguyu taşımak zorunda kaldım ki .
bazen başaramadım içime sığmadı zor sakladım hislerimi .
o kadar korktum ki belli etmekten ,
seni benden almalarından ...
zaten tam benim değilsin ...
başka başka yerlerde benim için yaşıyorsun .
benim laflarımla konuşuyorsun .
benim anılarımı yaşıyorsun .
ve bende senin yerine o kadar çok değer veriyorum ki ,
böyle yazılar yazıyorum durmadan ,
her saniye her şarkının her bir satırında ,
seni yaşıyorum .