bugün

olmuyor sözlük.
düşünmeyi, hayal etmeyi...
yapamıyorum artık.
hayatımda bir kere bile
adam gibi doğru dürüst
şiir yazamadım amına koyayım.
içerik bulunamadı.
gün aydın gene
bir yerlerde

bir dilenci,
bir lokma ekmek ister
bir sokak köpeği,
sevilmeyi bekler
ben günü beklerim
bütün gece
sisli havalarda
daha çok
bir hastalık gibiyim
ilaçsızım, geçemedim

ve gün aydın gene
bulanarak göklerde

bir bulut mesela
ne kadar gezebilir
en fazla ne kadar
bir deniz hani sonra
nasıl kudurabilir
kükreyerek dalgalar
önce sen gelsen
sonra ardından ben
orta yerde buluşsak
tanışıyormuşcasına
sanki çok, çok eskiden
ve ben sonra gelsem
bir elektrikli gitar
uğuldarken hani
bir aynalıtop döner,
şarkılar bitmezler
bir sabahlasak sahi
görsen, görsen nasıl
bomboş olur caddeler

bugün, güzel bir gün
aydın, aydın gene
şehrimin üzerinden
tahtının üzerine
USTAYLA MUHABBET

Bir kadın sevdim usta...
Tam yirmi bir yaşında,
Bilmem ne ülkesinde,
Buradan çok uzaklarda.

Bir kadın sevdim usta...
Saçları, kuytu bir orman,
Ama sen de bilirsin
Korkmam ben karanlıktan.

Bir kadın sevdim usta...
Adı dilimin ucunda.
Hangi yöne döndüysem,
Elleri avucumda.

Bir kadın sevdim usta...
Sözleri yürekten, candan,
Bir görsen usta, bir görsen
Ölecek tatlılıktan.

Bir kadın sevdim usta...
Hükumet gibi bir kadın.
Zaman illeti aktıkça
Artıyor tuzum, tadım.

Bir kadın sevdim usta...
Kahve çekirdeği gibi bakışı,
Doldukça ciğerlerime kokusu
Değişiyor hayatımın akışı.

Bir kadın sevdim usta...
Sana şöyle söyleyeyim,
Tam yerinde,
Tam zamanında...
"...Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber..."
sonra

ağlamaklı bir gülüş
bu benim kuşandığım
sonra sevdim gülmeyi
başka başka yerlerde
birkaç şişe ötede
belki bir adam sarhoş
bir yalpalı yürüyüş
bu benim yürüyüşüm
yalnızlık düşürüşüm
belki daha da sonra

bir tünekti bir kanepe
bir kaç yudum vodka
öpüşmek daha sonra
yolculuk, sağanak
göklerin boşalışı
bir temizlik gibi
damlayarak üstüme
yolculuk daha sonra
büyük göç daha daha

sorma nereden geldim
gelirken kimi gömdüm
nasıl yola koyuldum
özledim ama ne biçim
içim içimi yerken
hangi kavşaktan döndüm
sonra nerede buldum
kaybettiğim kendimi

sonra bir nice sevda
nasıl da kaçtığını
boğazlı bir fistan
geceden arda kalan
sonraydı moraran
aynadaki boynundan
sonra acırdı uçları
tomurcuk göğüslerin
kırpışırken gözlerin

sonra git sen, geleme
dokunama göğsümdeki yarama
sonra gül benim gidişime
çıldır bir yerlerde
hatırımı sorama
sonra gelirsen de artık
zamanın geç olduğu bir ana
daha çok sus, duymayayım
sesin yankılanmasın
sisin perdelemesin
gözümün gördüğünü

git sonra
sorma,
git
gelme
sonra
hep
daha sonra
yaşarız belki
belki
daha sonra...
her naber deyişimde iyi, sende naber diyorsun.
gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun.

(bkz: ya gördün mü)
Saksım gümüş.
Sen güneşi gülersin.
Yabancılar soğuk olur derler heyhat,
Oysa kırmızıydı adımların.
Daldaki erik sence yeşil, bence çocukluğum.
Ölümsüze sen tanrı dersin, ben umut.
Çocukluğumu avutduk günlerden pazardı.
yitik deniz

sevgilim... bu son demleridir aşkımızın.
önce gözlerin gidecek,sonra sesin, kokun. elbet bu aşk da bitecek,
ama geri kalanlar bir ömür yetecek.

ve bir sonbahar yağmuru tüm izlerimi silecek,
bir acı türkü dilinde ve bir demet papatya solarken vazoda,
bir yalancı ayrılık, seni alıp gidecek.

sevgilim...
sarhoş bir martıyım şimdi, denizimi yitirdim.
tam da dediğin gibi, istediğin gibi, aşkımı aldım giderken, sevgimi bıraktım.
ve sanki hiç gelmemiş gibi gittim.
*
bir gece aklıma gelenler

Aydınlık bir günde buluştu ellerimiz,
Ve bir gecede soğuduk birbirimizden,
Suçu hep başkalarında arayıp durduk,
Soramadık hesabını kendimizden.

Neden bana şiir yazmıyorsun derdin.
Bu kadarcık şeyden çıkardı kavgalar.
Herşeyin bittiğini anladığında ise,
Yere birden dökülmüştür damlalar.

Simsiyah gökte beyaz noktalar çıktı ve,
Biz şairler her gece bu manzaraya baktık.
Madem senin saçlarındır gecenin rengi,
Bana yıldızlar bile haramdır artık.

Eylül 2012.
geçmiş bayrama özel yazdığım tek kıtalık akıl almaz şiirim;

Ardahan'dan gelmişam buralara,
Selam olsun tüm marabalara,
Götüm size kurban olsun,
Bayramınız mübarek olsun.
istersen ucundan çokça
koparılmış, eksilmiş
bir gök var
seninle paylaşabileceğim
hem yeterse seversin
gene benzer şiirler
kusacağım orta yerde,
kafiyesiz
fısıldayacağım yoktan
sen, bunu da bilirsin
Ruheyya da aşkı tatmak...
Kalp yorgun, bizler yorgun.
Dinlen ey gönül !
Dinlen artık...
Şimdi vaktin dolmasi için sonlu cümlelerim var.
Kokusu henüz unutulmuşken bir kadın teninin; bir
başka kadının tenine iz bırakmak bir elin bir kaç
günahkar parmağı ile. Aşkın bir kaç yansıması ile
haşır neşir. her bakışında parlayan hatır gönül bir
lavanta kokusu. Hiç vazgeçilmeyen. Aranan. Hep
aranan. Yokluğunda bir kadının, başka bir kadının
olmadığına inandiran bi bakış. yazıkki yaz geldi ve
aşklar çok çabuk tükendi. kadınlar tek tek girip
çıkarken gönlüme, bir 'sen' unuttuğumu söylediler
içimde. Harap düştüm hor kullanarak duygularimı.
Ve sensiz kalarak bir çok ben tükettim kendimde...
romantizmin dibine vurdu gotler
israili sikti bir bir hitler
bizden oncede vardi hititler
seni seviyorum jale.
Güneş ardından doğarken tüm tepelerin..
Gelmişini geçmişini s.kiyim sisi ve esedin
aşkın tutsak kalbimde,
seni ruhum taşırdı.
vurdum bir kadeh kadere,
vay amk götüm aşındı.
Zihnim kırmızı ve siyah renklerin çoğunlukta olduğu bir filmin en şiddetli ve karamsar sahnesi gibi.
Seni özlediğim her dakika senden uzaklaşıp sona yaklaşıyorum.
Peki senden nefret de edersem kimi seveceğim ben bu dünyada?
Korkuyorum, bu film iyi bitmeyecek.
Mutlu sonu olmayacak,
üstelik devamı da çekilmeyecek...
kalbim, bir başka atıyor seni gördüm göreli,
ısıtıyor yureğimdeki varlığın bedenimi,
bana her bakışın titretirken içimi;
aldığım her nefeste hissediyorum seni...
sana söyleyemediğim sözlerim vardı
ve sen kopup gittin bu hayattan...
senin dudakların şarap ve ben dudaklarında sarhoş olmak istiyorum.
Ne fayda

Sabah akşam uğrunda ağlasam ne fayda.
Geceleri düşlerimde seni görsem ne fayda.
Senin için şiirler, şarkılar yazsam ne fayda...
Uğrunda ölsem ne fayda..

Dünyalar benim olsa, sen yanımda olmasan ne fayda...
Her gün senin hayalinle yanıp tutuşsam ne fayda..
Ne fayda gelir bana, ne fayda.
Ölmüşüm de haberim yok, ne fayda...

- Erdal Kaya
sabah

bir şekilde sabah oluyor yine
sehpanın üzerinde
dolup boşalan ve sonra
tekrar dolan, boşalmadan
tekrar, tekrar dolan bir bardak
sonra birikmiş bir izmarit yığını
ağır katran ve zifir kokusu
her nefes birilerinin yerine
her yudum birilerinin niyetine
bir şekilde sabah oluyor yine

ve bir şekilde sabah oluyor yine
bulutlu bir gökyüzü var ötede
deniz sonra, çatıları evlerin
kuşların serseri ötüşleri
yağmurun şehirle flörtü sonra
uzak sahillerin özlemi içimde
bir ıslık çarpıp dudaklarıma
bir şarkı dolanır dilime
ve bir şekilde sabah oluyor yine

nihayetinde sabah oluyor yine
uykusuz gecelerin peşinde
kim bilir hangi coğrafyada
bilmiyorum hangi tarihte
okunmuş kitapları tekrar, tekrar
okuyormuş gibi bir taraftan
öyle bilindik her sözü, tümcesi
nerden geçmiş bilmem elime
nihayetinde sabah oluyor yine

kahretsin ki sabah oluyor yine
bir ışıldak köprü manzarasında
şehrin belki de orta yerinde
olmayacak laflar dile geldiğinde
en akıl almaz şarkılar söylendiğinde
gecenin o kimsesiz sessizliği
martı kahkahalarıyla bir şehrin
en tenha orta yerinde
bir yolu bulunup da deşildiğinde
kahretsin ki sabah oluyor yine
yokluğun bende dolmaz
makarna suyu bir türlü kaynamaz
çok özledim seni sevdiceğim
candy crush sagayı bir türlü geçemedim

tek başıma çıkardığım bulaşığın haddi hesabı yok
nasıl bir üşengeçliktir bu kalkmaya niyetim yok
kimseyi arayıp sormam sanki kontörüm mü çok
sıçtım batırdım ben gidiyorum kib bye ok.
anla,
bana göre değil
öyle yaşlanmak
bir sallanan
sandalye gölgesinde
ağarmaz
hem benim saçlarım
bana göre değil
uzun hikayeler

dinle,
bilmem anlatabilir miyim
bana göre değil
elden, ayaktan düşmek
altıma sıçıp
üstüme işemek
köprüden önceki
son çıkışı geçmeden
müsait bir yerde
ölebilir miyim