deniz kabukları
ve çakıl taşları
işine gelirse dedim
elimden gelenler bunlar
senin acıların
ve benim hüzünlerim
hesaba uyarsa dedim
önümüze konanlar bunlar
eskimiş eşler gibi
bir suskunluk şimdi
üzerimize akşam gibi çöken
haddini bilirse dedim
dilimizi saran bunlar
bir şeyler daha vardı
şurada bir yerde
senden önce de yarım kalan
ama sen kadar yarım olmayan
bir şeyler daha
aklıma gelirse dedim
unuttuklarımdan
başıboş yıldızlar
ve biraz yakamoz
şarkıda da dediği gibi
dilime dolanırsa dedim
aklımdaki şarkılardan
rüzgar, estiği kadar rüzgar
gök gürlediği kadar gök
ne yaptın bana ne bu kadar
aklıma gelip duran ismini
aklımdan bir yol bul, sök
gelme, istemem daha da aklıma
gelme ne bugün, ne yarın
ne de sonsuza kadar
Hiç mi görmez insan kapalı bile olsa gözleriyle?
Ben hep gördüm aslında seni hiç gözlerimi açmasam bile.
Hangi göz kör olur? Sabırla, sevmekle, beklemekle?
Varsın olsun o zaman bir tek seni görürüm bütün bendimle.
büyümemişsin demek ki
fazla cocuk emziren kurdelesiz anneler gibi
annesinin elini kaybetmiş cocuklar gibi
hüzünlü hüzünlü gülen gözleri yaşlı
ağzı çikolata lekeli kalmış
bir yaş daha küçülmüş her yeni yılda
her yıl bir kat daha çıkmış çamurdan apartmanına
kuşağı gök renk uçuk uçurtmalar
dört boy ip salın salıncaklar
boynunda ilmik yeşerik ağaçlar gibi
küçüldükçe küçülmüş
küçülmüş
küçülmüşsün
hay sen
ki keldan da yalın koşak
kafkasyada örgü örgü saç asi kısrak
bedrin bedevi çöllerde rüzgar
estikçe yorulmuş
koştukça küçülmüş
küçülmüş
küçülmüşsün.
gitme demiyorum, hobi olarak gene git
biraz dolaş, hava al, hava ver, ekonomiye can ver
köpeğini gezdir mesela, parklar hepimizin
elimde senedin var sen kaybedersin
alayına gidebilirsin yahut sinemaya
hava güzel olacakmış yarın şemsiyeni alma
sen yokken ben biraz uyurum, elma soyarım
çıkmışken montumu da terziye verirsin
gitme demiyorum, hobi olarak gene git
saçlarını uzat, ne biliyim jöleye bandır
sahafları dolaş mesela, ucuz oluyormuş
elimde elinin izi var, yıkarım görürsün bak
suyuma gidebilirsin yahut yoğurt almaya
hava sıcak olacakmış yarın öğlene kalma
sen yokken ben biraz özlerim, çekirdek yerim
çıkmışken telefonumu da servise verirsin
gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git
hatta ayı yogi olarak git, kobi olarak git mesela, kredi al
yüzde on büyü, değişiklik olsun
Şefkatinin sahteliği yakar canımı dönmeden
avuçta, elde kalan sadece eskimiş kör beden
tek tarafım nefrete sağ diğeri sana derbeder
gelmen için her bedel, benimle neden harp eder?
Şiir olmasa da şiir tadında yazılmış şarkımdan kesit.
sıkıldım bu şehir havasından,
şöyle bir uzanmak istiyorum.
meşesi, çamı bol dağlara,
kekik kokusu yaylalara.
koşmak haykırmak geliyor içimden,
yüksek dağlardan sesimin bana,
yankı ile geri dönüşünü dinlemek.
çam dibinde yatıp uyumak.
ve doğa ile baş başa kalmak.
cıvıl cıvıl kuş seslerini dinleyip,
ne güzel olurdu özgürce yaşamak.
ya da bir sahil kenarı,
uzaktan duyulan vapur ve yat sesleri.
güneşin ufuktan kayboluşu,
seyretmek geliyor içimden,
denize vuran kızıllığını.
kumlara yazdığım şiirin,
dalgaların yok edişini.
arkasından öylece bakakalmak,
ne güzel olurdu özgürce yaşamak.
şu an hayatta olmayan biriciğimden bana kalan bir hatıra. çok özlüyorum seni.
belki bir gün karşılaşırız,
aynı mekanda, karşılıklı masalarda.
insanlar değişir ya zamanla,
önce tanımazdık birbirimizi.
yanımızda farklı insanlarla,
kalakalırdık.
bütün akşam bakışırdık seninle.
tutardım ellerini,
farklı mekanlarda, farklı insanları,
geride bırakırdık,
dönerdik eskiye..
her şey bir saniye gibi uçup giderken,
geriye kalan tek bir şey olurdu,
'sen ve ben.'
boş sokaklarda,
dingin denizlerde,
dolaşırdık günlerce.
aç, susuz kalırdık belki,
ziyanı yok sevgilim,
her şey güzel seninle.
belki, bir avuçluk yaşam sevincinin kaybolduğu an,
yalnızlığını da alıp, çekip gitmeye hazırlanmışken bu diyardan,
belki bir hayatı yaşarken sürekli kararan,
beliriverir, ve dur der sana zaman.
belki iki damla gözyaşına kıyamayan bir insan,
bir gün gelir de çekip giderse hayatından,
ve o gün, bütün gücün tükenene kadar ağlarsan,
çıkıverir, ve yapma der sana zaman.
hayatından çıkan bütün insanlardan,
bütün ne varsa onlardan artakalan,
içini onların hüznüyle doldurursan,
umutla bak, belki gelir zaman.
bütün kalbini, bütün bedenini, bir insan için adamışken,
bütün yaşam sevincini, ona feda etmişken,
sevdiklerini tek tek kaybederken yavaş yavaş,
hayatında iyi olan ne varsa kaybolup giderken,
sana kalan,
sadece zaman.
belki düzelir diye,
tek umudunsa, "geçer zamanla."
çok akıllı olmadım hiç.
yanlış atlara çok oyunlar oynadım.
kulağımdan kar suları eksik olmadı.
sürüden ayrılan koyunları sevdim hep
bir de kendi bacağından asılanları...
kendimle yaşadım en büyük kavgalarımı.
içimdeki çocuklar tahterevalli oynadı hayatla;
ben ise seyrettim...
seni görüyorum
kalabalık içinde kalmışız
kulağıma değiyor nefesin
ne anlattıysan diyorum
derin bir sohbete dalmışız
sonra sana biraz hava
almaya gidiyoruz
kadıköy'den, moda'ya doğru
bitmeyen bir yol bulduk
yürüyoruz, varıyoruz
erciyeş apartmanı'na karşı
oturmuşuz bir yudum su
bir kusmak korkusu
acaba adında bir
duygunun sanrısı
sen anlamıyorsun,
ben anlamıyorum
bilmiyoruz dışarıdan
nasıl, ne biçim
görünüyoruz
gülüyoruz çok
gülmeyi unutan çok
rahatsız oluyorlar
sana soruyorlar,
bana vuruyorlar
canın yanıyor
senin bu yükün
çekilir yük değil
gökçe bir ay var
doğmuş nasıl
doğmuşsa gecenin
üstüne, üstüne
bir gökçe dalga
daha sonra
vurmuş kayaların
kıyıların üstüne
tam da bulmuşlar bizi
apartman kapısında
gülüşür vaziyette
bir basamak üstünde
bir pencerenin ardından sonra
bir el sallanmış, bir adama
adam sonra yığılmış
olduğu yerde öyle
kalabalıklar içinde
kulağımda nefesin
zihnimde şen sesin
gidersin bugün yarın
kapısını kitleyip
bu kocaman gördüğün
şehir diye bildiğin
ruhumun kafesinin
küçücük fıçıcık hayatlar,
yan yana dizilmişiz sardalya konserveleri gibi...
tuzlanmış balık gibi kokulu geçiyor ömrümüz,
bayatlamış ekmek gibi un ufak...
herkes kendi derdinde,
azıcık aşım, ağrısız başım...
komşu komşunun külünü kıskanır olmuş,
dedikodusu yapılmalı b bloktaki aylanın.
minileri çekmiş yine leman hanım,
mahmut bey bugün genç bir kızla geldi,
mısırda darbe yapıldı dedi gazeteler,
emekli mahmut amca da bunu yedi.
sokakta oyun oynamıyor çocuklar,
3 gündür uçaklar geçiyor vızır vızır.
sinek gibi uçaklara benziyor ömrümüz,
vızır vızır doğuyor, ölüyoruz.
küçücük fıçıcık hayatlar,
seyyar satıcıdan alınmış çin malı gibi...
çok bekledim çamlıcanın tepesinde bu gece.
gelmedin, yar gelmedin..
dilimde baş harfi a son harfi k ortası sansürlü 1 hece..
baktım uzaklara sonra koyuverdim patatesi güvece.