gitmelisin dedi
sus demeden önceydi
geç kalışımdan
çok çok sonraydı sanki
gittim ben susarak
yalnızlıklarımdan
ve ter kokumdan zula yaptım
bir küçük kasabada
hemen her köşe başına
gelmemeliydin
ve gel artık
dedikten sonraydı belki
sahi neydi beni getiren
suları, asfalt kokulu yolları
ve arada yitmiş pek çok yılları
böylesi gözümde un ufak eden
hem gözlerini, gözlerime değdiren
böyle büklüm büklüm içimde bükülen
neydi, sormuyorum artık
senin için gitme vakti dedi
beni son defa öpmeden önceydi
uzun sarıldıktan sonraydı sanki
gitmelisin dedi, gelmemeliydin belki
oysa ben gelmemiştim
ayaklarım, kahrolasıca ayaklarım
beni, o yollara düşürmüşlerdi
ta kapısına kadar götürmüşlerdi
zorbalığım sonra otoriteme karşı
ellerinde ne varsa artık direnmişlerdi
aklım sonra, iflas etmişti
çok içme dedikten hemen sonraydı
kendine iyi bak demeden önceydi
bir an tutmamıştı kendini
ben ekmek almadan önceydi
sigaramı yaktıktan sonraydı
sol göğsümü zaptetmişti
zaptetmişti ama zaten ordaydı
bir kaç yudum vodkadan sonraydı
uyku vaktinden önceydi
anlamamıştı ne olduğunu
benim de anlamadığım gibi
gitmelisin dedi sonra
oysa gözleri, kalmamı isterdi
susmalısın demeden önceydi
yemin olsun hava kararmamıştı
belki, biraz kararmak üzereydi
dalgaların sesini duymadan önceydi
yalnız başıma küfürler etmeden de
ben susuyorum şimdi kendime
sus bakalım, nereye kadar böyle
susabileceksin gör sen de
yaz dedi
sus demeden önceydi
bir deprem olsaydı
yıkamazdı ya beni
o yıkardı,
sus demeden önceydi
yapmıştı bunu
bunu olsun yapmasaydı bari
Yazmayı çok istiyordum ama ilham gelmiyordu ben de şiir yazamayışımı yazdım.
ŞiiR
Ne menem şeydir şu şiir
Kimi yazmak için yıllarını verir
Kimi de kalemi eline alır
Kalem yazar o bakar.
işte yine sensiz bir geceye başlıyorum.
farklı bir şey değil,
her gece yaptıklarımı yapacağım.
seni özleyeceğim mesela,
yatağıma yatıp senli hayaller kuracağım.
gözlerimi açıp da seni bulamayınca üzüleceğim yine.
sessiz gecemde zaman ilerledikçe yenileceğim uykuya.
düşümde seni görmeyi umarak uyuyacağım.
belki de göreceğim, belli mi olur?..
yetmeyecek yine iki saniyelik rüyalar.
sonsuza kadar uyumak isteyeceğim.
son sözüm senin adın olacak.
ve soğuk yatağımda,
sessiz, mutsuz, yalnız,
son bulacağım.
Yalnızlığı özlüyorum yanlış kişilerle paylaştığımdan beri.
Sessizliği ve terk edilmişliği özlüyorum.
Issız hayatımı özlüyorum, renksizliği ve cansızlığı.
Yani kısaca sensizliği özlüyorum
Sensiz olmak nasıl desem, ellerim kanayıncaya kadar cetvelle vuran ilkokul öğretmenimin çaresizliği gibi, isteksiz ama mecburi.
için gider ama zorundasın.
Ya da sen varken sensiz olmak. Sen olduğunda da sensizim ama yalnız değilim işte.
Nerdesin?
Sisli havada yolunu bulamayan kör bir kedi yavrusu gibi,
Çamurlu suda nefes almaya çalışan ölü bir balık gibi,
Ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında su damlalarından kaçan bedeviler gibi,
Arıyorum seni yalnızlık.
Yalnızlığı arıyorum ama biliyorum ki onu sadece ve sadece tek başıma bulabilirim.
Yalnızlığı ararken beni yalnız bırak!
işte o zaman rahatça bulabilirim.
Yalnızlığımı yaşarken etrafımda kimse istemiyorum.
Sadece ben ve yalnızlığım.
Ah, lanet olsun gene iki kişiyiz işte.
Ben asla yalnız kalamayacak mıyım? Sessizliği, renksizliği tadamayacak mıyım?
insanlardan uzak köşelerde sessiz şarkılarımı mırıldanamayacak mıyım?
Kanlı gözlerimle kızıl bulutları izlerken üşümenin keyfine tek başıma varamayacak mıyım?
Mutlaka yanımda bir kişi oluyor işte, istemiyorum!
Söylesene yalnızlık, sen beni bırakıp gidersen daha mı yalnız olurum, yoksa yalnızlığım tamamen biter mi?
Dilsizsin biliyorum, benimle asla konuşmazsın.
Zaten konuşsan yalnızlık olmazdın değil mi? Ha!
Dilsiz ve soğuksun.
Rengin siyahtan başka bir şey değil.
Ve gözlerin yok! Körsün işte.
Ellerin yok! Ellerimi tutamazsın değil mi?
Ama seni terk edersem ellerimi tutacak birilerini bulurum biliyorum.
Gözlerime bakacak birini de bulurum.
Benimle konuşacak birini de bulurum.
Ben bunları istemiyorum ama seni terk edersem bunları bulmaya mecburum.
Anladın mı?
Beni affet. Sensiz de olmuyor senle de olmuyor.
Daha da yalnız olmak isterdim.
Çok çok yalnız
artık kalkmak zamanı gelmişse yataktan,
mutfağa giden bir gemi kalkar bu limandan,
birde tokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
midede kalanlar bu açlıktan elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller! ne yapılan son tostur bu!
aç hayatın ne de son tokluğudur bu!
Büyüdükçe sıkıldık
Küçük oyun bahçemize sığmamaya başladık.
Ne şarkılar rahatlatıyor içimize sığmayan içimizi
Nede bir film doldurabiliyor yirmidört saatimizi.
Yaşadıkça büyüdük büyüdükçe küçüldük
karanlık odanın en soğuk köşesinde,
kollarımız dizlerimize dayalı anlımızda yastık izi.
Günü en fazla gülümsemeyle bitirme çabamız boşluğa dalışlarımız.
Aynılıkların çemberinde başlangıç noktasını bulamadan dönüyoruz.
"Sıkılıyorum" dedikçe daha çok sıkılıyoruz.
Biraz daha karanlık ve sessizce gün batımı izlemek gibisi yoktur. Bir amaç olmadan gördükleri daha iyi görünür olur insana. Ve üzgünse bi damlaya bütün güneş doğar sanki. Yüzünden parıl parıl iner göz yaşı.
iyi de, neden üzülür insan?
Ölüm gibi ciddi bir şey varken yakından.
Ölümü yaşamak gibi bir ödevimiz var mesela. O zaman yaşamı öldürmek neden?
i̇çimdeki derinliklerden geliyor o ses
yankılanıyor içimde atışıyla kalp dedikleri
yokluğunda can çekişen biri kadar acı geliyor o ses
i̇çimdeki duvara vuruyor beden dedikleri
nihayetinde her gecenin sessizliginde
berraklasiyor duvarima vuran ses
bana anlatiyor bir seyi aşk dedikleri.
insanlar üzgün olsalarda tutabiliyor içinde,
ben mutlu olamadığım için, üzülüyorum hep
hep göz yaşı vardır insanlarda akmasada
bende dışarı dökemediğim için içime akıyor damlalar
ne yazmak geçirebiliyor içimdekini ne bağırmak,ne susmak
ne koşup kaçabiliyorum,ne durup tüketebiliyor,
ne ağlayabiliyorum, ne küsebiliyorum,
ne unutabiliyorum ne saklayabiliyor,
zaman unutturmuyor hiç birşeyi
sadece üstünü kapatıyor sen bilsende alttakini
bir avuç toz tutuyor üstü ama sönmüyor köz
ne kadar yağmurda yağsa ıslanmıyor
kalan kalabiliyormu ki giderken yarısı
o bile durmuyor sende geriye kalıyor acısı
unutmaya çalışsan unutacak bişey bulamazken
neye üzülüyor gözlerim neyi arıyor
içimde bir yorgunluk var bi usanmışlık bir bıkkınlık
ne zamanı ne boyutu ne yeri ne sebebi belli
ne neyden usandığı belli
böyle bi sıkıntı bir
olmuyor unutsamda biliyorum içimde olduğunu birşey ateşliyor birşey hatırlatıyor
her onu hatırlatana küssem hayatım biter bunu bilsemde
bilmiyorum
bilmiyoum ne yaptığımı, nasıl davrandığımı na yapacağımı
çırpınsamda değişmeyecek gibi kaderim sanki her hikayenin sonu mutsuzmuş gibi geliyor
belkide hikayelerden sıkıldım onları duymaktan yaşamaktan
sanki boğuluyorum, boğazıma tuzlu su tanecikleri kaçıyor
nefes almakta zorlanıyorum git gide
ama suda değilim nası boğulayım çölde
bakıyorum çevreme bana yardım edecek birisi varmı diye ama YOK
hatta çevremdekiler daha çok boğuyor daha sıkıyor boğazımı
canım yanmıyor sanıyor bilmiyorlar rol yaptığımı
aslında hiç mutlu olmadığımı
belki ben yanlışım belki hatalıyım ama ne yapacağımıda bilmiyorum
bir gösteren olsa diyorum ama yok bekliyorum
kımıldamadan belki geçer diye ama geçmiyor
duruyor içimde yerinide biliyorum
ama yapamam onuda biliyorum
hayır hanımefendi
gözleriniz de umurumda değiller artık
hele sıkarak kapakları, yumduğunuzdan beri
ben ve kuskunç kederim, baş başa kaldık
böyle kaçmak mı olur; iki ileri bir geri
hayır hanımefendi
kumrallığınız, sökmez benim esmerliğime
tedavülden kalkmış bir sevmek benimki
ve bir o kadar çaresiz, suçlu alabildiğine
raflarda geçmiş hem son kullanma tarihi
hayır hanımefendi
bana söylenecek şarkılar artık bestelenmiyor
hem çok çok saçlarınız kadar parlayabilirlerdi
dokunduğunuz her yara, şimdi daha bir kanıyor
isteseniz parmak uçlarınız merhem olabilirlerdi
hayır hanımefendi
yalandır sizinle o gece seviştiğimiz
doğrudur dudaklarım, dudaklarınıza değdi
doğrudur kaçak yolcu olmuştur sol elimiz
sayın tanrıya sordum "bu bir ayindir" dedi
hayır hanımefendi
nereden çıkartıyorsunuz sizi, sevdiğimi
hem aşkın defterini, kapatanlar bizleriz
ne bileyim severken rahatsız ettiğimi
geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz