yağmurlu bir gün, insanların yüzünde bir bunalmışlık
değerini bilmiyor gibiler bu damlaların, anlamını
halbuki bilseler bu damlaların her birin de bir aşk, bir sevda hikayesi olduğunu
ve onların bitişlerini anlattığını bir bilseler
insanlar artık göremiyorlar sadece bakıyorlar çevrelerine boş gözlerle
anlamı görmek yerine yüzeyselliği görmeyi tercih ediyorlar
ne hüzün verici.
yağmur damlaları sadece hüzün, ayrılık değil
yeni ve mutlu bir aşkın haberci
yağmurlardan sonraki gökkuşağı da bunun habercisi gibi
insanlar göremiyor işte o hüznün ardındaki mutluluğu, güzelliği
onlar sadece önündekini görüyorlar asıl görmesi gerekeni değil
bu yüzden her yağmurda insanlar ikiye ayrılır;
mutluluğu görenler ve olumsuzluklarıyla hayatını daha da kötüleştirenler diye.
siz hangisisiniz seçim size kalmış farklı olmak veya sıradan olmak.
bilinmeyen, hiç bilmediğimiz bir yere gidelim
yanımızda sadece sevgimiz, şiirlerimiz, şarkılarımız olsun
yürüyelim kaybolalım sokaklarda, ağaçların arasında
dinleniriz sonra, tekrar kalkarız koşarız delicesine
seni seyrederim saçlarının dalgalanışını
gülümsemeni, gözlerini
saçlarınla oynarım, bir şiir okurum
doya doya yaşarız o anın büyüsünü
bir yağmur başlar sarılı bir şekilde yürürüz
ahh sevgili ne eşsiz bir güzelliktir bu
yağmur damlalarının o yüzünden akışı, gülümsemen
çimlere uzanalım yasla başını omzuma gökyüzünü seyredelim bir gecenin karanlığında
yıldızları benzetelim çocuğumuza
bak ne kadar tatlı küçük bir sen, küçük bir ben
ahh sevgili ne büyük bir keyif, ne büyük bir huzur senin yanın.
ben seni düşlüyorum
Sen onu
Ben seni seviyorum
Sen onu
Ben seni istiyorum
Sen onu
Ama işin güzel yanı ne biliyor musun
Sen onu seviyorsun, istiyorsun ama o da seni istemiyor.
Hani diyorum
O aradan çıkınca
Araya başkası girmeden
Karşıya baksan diyorum
Ne güzel olur.
Sende yalnızsın benim gibi
Sana da kapak yapmışlar, mavi
Ezmişler seni, canım pet şişe
Cam değilsin, kırılmazsın diye
Serin yerde koruyunuz
Diye yazmışlar elbisene
Düşünmemişler üşüyeceğini
Dünya yı yakar, üşütmem yine !
El değmeden üretmişler, sevgiye açsın
Kaynak suyu sana, sen ona muhtaçsın
Bir yıllık mı ömür biçtiler sana
Takma onları ! Oksitlenebilirliğin kadarsın !
***
Çaydanlık, ah çaydanlık !
Demle beni de suya çıksın tüm acım.
Senin kıçın yanıyor, benim ciğerim
Bardaklara boşal rahatla çaydanlık
Eski günlüklerimin arasında kalanlardan. 8. sınıf yaz tatili.
Yaşamak Şiirlerim No.1 - 2008
Sor hele bir kendine,
Nedir yaşadığının ispatı?
Muhakemesiz bir düşünme sonrası.
Aldığım nefestir. Sorunun cevabı.
Yaşamak demek bize öğretilenin aksine,
Yıkmaktır tabuları. Yalnız da olsan, çırılçıplak meteliksiz de,
Savunmaktır düşüncelerini.
Yaşamak demek bize öğretilenin aksine,
Boyun eğmemektir kimseye.
Açlıktan kazınsa da miden,
Tercih etmemektir karın tokluğunu, bağımsızlığına!
Yaşamak demek mücadele etmek demektir,
Yaşamın ağır getirileriyle.
Yaşamak demek bize öğretilenin aksine,
Gülmektir!
Ağlamak, acıya sarılmak değil, Tedbir almaktı acılara karşı
Ve bununla birlikte, tatlı bir tebessümdür yaşamak.
Yaşamak demek kendin olabilmektir,
Onca aynı basım insana karşı.
Kendine özgü biçimde eğlenebilmektir yaşamak.
Kim ne derse desin,
Kendin çalıp kendin oynayabilmektir yine kendine has figürlerle.
Yaşamak demek, tek başına da olsan,
Güzel bir fark yaratabilmektir dünyada,
En azından çaba göstermek.
Ve yine bize öğretilenin aksine yaşamak,
Karşılıksız sevmektir bir yavru kediyi, ülkeni, çiçekleri, kayaları, toprağı ve insanları.
Kısacası soluk almak değildir yaşamak.
Gün bitip de girince döşeğine,
Her şeye ve herkese rağmen,
inandıklarının ve mücadelenin haklı gururuyla uyuyabilmektir.
sensiz olmaz dedim sana,
cekip gitmek zorunda miydin?
pismanim dedim sana,
yalvartmak zorunda miydin?
kimin kollarinda,
kimin askinin acisini cekiyorsan,
yolla hepsini bana sevgilim,
en azindan gulumsedigini bileyim.
sen gulunce dunya gulmustu,
tum cicekleri soldurmak zorunda miydin?
bastigin yere cemre dusmustu,
dunyami soguk kuyuya atmak zorunda miydin?
saclarin selale olsun, dokulsun belinden
ruzgar ciksin savursun onlari her yana
kim bilir belki o ruzgar buraya da gelir
hisettirir o kokuyu, selam getirir senden.
evet bu,
sana yazdığım bu şiir.
sen, adını bilmediğim,
gerek mi var diye sorduğumda kendime
yok!
bir bilinmeyen şiiri,
bir denklem, bir bekleyiş,
bir merhaba ile başlayan o güneşin doğuşu,
ve bir sıcak selamlaşmanın içini doldurması,aşk değil midir?
aşk neyse nedir!,
önemli olan bir an o güzel yaşanabilecek şeyleri hissetmektir.
şimdi karşımda
gözlerin gözlerimde
uzatsam dokunacağım tenine
pamuk gibi tenin
benden siyah gözlerin
kahveye çalan bazen
yüreğimden güzel saçların
elin yanağında
aklında ben
şimdi burada olsa sarılsam
teninin kokusunu tenimde hissetsem bakışın ...
ne güzel bakıyorsun bir bilsen
bir çağlayanın durulmuş hali gibi sakin
bir ceylanın ürkek olmadan önceki bakışı kadar tedirgin
gülümsemen ise inanıyorum ki yalnızca banadır
böyle içten ve meraklı
hep bir şeyleri bekleyen yeni yetişecek bebek gibi.
Yıllar geçerken,
aylara,günlere,saatlere bakmadan
derin dalgalar durulur gün geçtikçe,
ne sert kayalar gibisindir,erişilmez
ne de haftasında yok olan laleler gibi...
geçmesini istemediğin zaman hep içinde
seslenir sana geçmişin 'gel bana', diye
yollar uzak,gönüller ırak mı dersin bazı zamanlar
sen o zamanlar da hiç olmayacaksın...
aşk bir zaman kavramı mı?
sen bir zamansan, geçmiyorsun o zaman
bir kıvılcım,bir rüya,bir okyanus dalgası,
her zamanın içinde bir zamansın sen de bunu çok iyi anlarsın
fırsatı yoktur hiç bir zaman kaybetmenin aşkın
doğan bir güneş de olsa
bir aşk
bir bebek
bir insan
sen de olsan
Gün doğar aydınlık içinde kalır...
yorgun, yavaş adımlarla yürür insan bazen
akıllarında çeşitli düşünceler ve sorunlarla
kimisi bunu dağıtmak için müzik dinler kimisi de gözlerini kapar
ve derin bir iç çekiş yaşar.
bir zamanlar rahat rahat yürüdüğü yollar
bir zaman gelir sanki boğazını biri sıkıyor gibi gelir
öylesine nefessiz bırakır, öylesine umutsuz
sonra adımlar hızlanır
kaçmak ister bunlardan daha hızlı adımlar atar, kaçmak ister
sonrasındaysa gözler dolmaya başlar yorulmuştur artık bedeni ve ruhu
oturur bir yere döker göz yaşını, bağırır içten içe
fakat rahatlayamaz daha da boğulur
kalkar ve dudaklarına o yalan, bir çok anlam içeren gülümsemeyi takınır
ve yürür durur.
seni olduğun gibi sevecek
ve senin beni sevmen için bir sebep aramayacağın
yaştayım.
Senin istediğin yaştayım.
kaç yaşında olmamı istiyorsan o benim yaşım,
senin yaşın,benim yaşım
doğum günüm ise
senin beni sevdiğin gündür.
Bazı insanlar için dış görünüşün, kıyafetin mühim.
Bazı insanlar da iyi giyinemiyor.
Belki de tek sorun buydu. işte bu kadar!
Belki de bazı kadınlar ön koltuğa yakışmıyordu.
Yatağa yakıştığı kadar.
ah yamuk kafam
ah uzun berem
ve de tersten yaktığım sigaram
uzun ince bir tramvaydayız
vatman batmanlı
gidiyoruz bağcılara
zeytinburnunda biniyor bir kız
yanında bir sap
sap bana bakıyor
ben kıza
sap kıza bakıyor
ben kıza
kız bana bakmıyor
ben kıza
ben kıza...