gözlerindeki ela bakışlarında anladım kendimi
sen olmak için adadım ömrümün en güzel yanıni
susup, her gün sana dalsam
her kelamında mutluluk yayılsa yüzümde
Elbette hasretlikler de olsun
özlemlerle bütünleşsin
sana her varışımda
kalbimin atışları seni anlatsın..
zor zanaat ölüm
dirim tozlar altında
ne damakta kalan bir tada
ne de yana yakıla aranan dosta sözüm
ölüm farklı coğrafya
biraz puslu beyaz
dolunayın bulutlarla raksı
kızılımsı düşler
dirim başka bahara
ölüm, her iki sözden birinin kaçırıldığı
dirim, her iki gözden birinin sakınıldığıydı
aşkların baş harflerinin kazındığı ağaç gövdeleriydi ölüm;
türküden arda kalan tınıların kulaklarımda titremesi dirim
do re mi fa sol,
la'da duruyor notalar,
artık tek bir nota var.
kalbinin vuruşları
tık-tık-tık-tık.
keşke sonsuz olsan
sona yaklaştı bakışların
sayıyorum.
bir neyin la perdesinden
çıkan sesin yaşattığı ulviliği
gözlerinde duyuyorum.
karşındayım işte, yiten aklımı saymazsan
içimde sarhoş çığlıklar
koşuşan çocuklar gibi.
tuhaf oluyorum,
bir geminin okyanusu ikiye ayırması gibi
bölünüyorum.
--
öyle oluyorum
gülücükler öyle doğuyor içime
sanki bitecek savaşları tüm ülkelerin
açlık yoksulluk yitecek gibi değince ellerime ellerin
kalkacak sınırları dünyaların
insanlar tek bayrak altında sevişecek
oysa bazı çocukları görsen ağlarsın.
öyle oluyorum işte
öyle doğuyor düşünceler içimde
cennetim yok eğer sevmek yok ise
acılar Allahsız kitapsız zaten.
kıtalar arası bir tren kalkardı yalnızlığın içinden
nerede görecek olsam seni, hemen dururdu
çaktığın o küçük kıvılcım içimde büyürken
işte tam şurada, kalbimde, adının ardından mutlu çığlıklar koşuyordu
düz çizgi çekemeyen titrek ellerim
ellerine varmakta pek mi acemi?
oysa şaşarım; nasıl da yakaladılar kalbini
nasıl incitmeye korkmadan okşadılar seni
mavnalara yüklesem sevmelerimi
büyük büyük ve mavi mavnalara
özgürlüğü ikiye bölüp ikimize pay eder mi?
görebilir misin sevgimi, yansıtsam koca koca aynalara?
caddelerde büyüyen yüreklerimiz yollara sığmaz olursa ;
ormanlara, dağlara, kırlara ya da
bir kenar mahalleye gider miyiz kutlu şehrin en ücrasına
sevdamızı katık edip bir iki lokmacık ekmeğe
onunla yetinsek ya, yetmez mi?
ben benim, sen sensin
ben sen'im, sen ben'sin
ben senin, sen benim artık
biziz, bizim bu eller.
ben
senden bahsetmek istiyorum
seni anlatmak herkese
ince dokunuşlu ellerini sınırlara gelemeyen
masumiyetini; tüm çocukları öpen nemli gözlerinden
sahi bir çocuk neden ağlar
bir adam, bir kadın; insanlar neden ağlar
kelimeler üzgün. şairler ölüyor, ölsünler
sen ağlama sakın
koca koca sevgiler aç kalır.
esasen daha önce de yazmıştım
yine yazarım nema problema
yazarsan şiir olur yazmazsan daha iyi olur
şiir dediğin düz yazının devrilmiş hali
kim anlarki şairin derdini
elbet bir gün buluşacağız.
sen sanma ki bu böyle yarım kalacak.
maalesef ikimizinde saçları ak olacak.
ahh... öyle durup bakışacağız...
akrostij yapayım derken... neyse...
do re mi fa sol,
la'da kesiliyor tınılar,
artık tek bir nota var.
kalbinin vuruşları
tık..tık..tık..tık...
keşke sonsuz olsak
sona yaklaştı bakışların
sayıyorum.
bir neyin la perdesinden
çıkan sesin ulviliğini
gözlerinde duyuyorum.
karşındayım işte, yiten aklımı saymazsan
içimde sarhoş çığlıklar
koşuşan çocuklar gibi.
tuhaf oluyorum,
bir geminin okyanusu ikiye ayırması gibi
bölünüyorum.
--
öyle oluyorum
gülücükler öyle doğuyor içime
sanki bitecek savaşları tüm ülkelerin
ellerin ellerime değerse açlık yoksulluk yitecek gibi
kalkacak sınırları dünyaların
insanlar tek bayrak altında sevişecek
oysa bazı çocukları görsen ağlarsın.
öyle oluyorum işte
öyle doğuyor düşünceler içimde
cennetim yok eğer sevmek yok ise
acılar Allahsız kitapsız zaten.
kıtalar arası bir tren kalkardı yalnızlığın içinden
nerede görecek olsam seni, hemen dururdu
çaktığın o küçük kıvılcım içimde büyürken
işte tam şurada, kalbimde, adının ardından mutlu çığlıklar koşuyordu
düz çizgi çekemeyen titrek ellerim
ellerine varmakta pek mi acemi?
oysa şaşarım; nasıl da yakaladılar kalbini
nasıl incitmeye korkmadan okşadılar seni
mavnalara yüklesem sevmelerimi
büyük büyük ve mavi mavnalara
özgürlüğü ikiye bölüp ikimize pay eder mi?
görebilir misin sevgimi, yansıtsam koca koca aynalara?
caddelerde büyüyen yüreklerimiz yollara sığmaz olursa ;
ormanlara, dağlara, kırlara ya da
bir kenar mahalleye gider miyiz kutlu şehrin en ücrasına
sevdamızı katık edip bir iki lokmacık ekmeğe
onunla yetinsek ya, yetmez mi?
ben benim, sen sensin
ben sen'im, sen ben'sin
ben senin, sen benim artık
biziz, bizim bu eller.
ben
senden bahsetmek istiyorum
seni anlatmak herkese
ince dokunuşlu ellerini sınırlara gelemeyen
masumiyetini; tüm çocukları öpen nemli gözlerinden
sahi bir çocuk neden ağlar
bir adam, bir kadın; insanlar neden ağlar
kelimeler üzgün. şairler ölüyor, ölsünler
sen ağlama sakın
koca koca sevgiler aç kalır.
Bir karanlık büyüyor içimde.
Yıldızlar aydınlatmıyor gecelerimi.
Güneş doğmuyor.
Çorak toprakta çürüyen bir ağaç gibiyim.
için için çürüyorum sanki.
Sonbahar yağmurları gibi süzülüyor yanaklarımdan.
Yağmurda huzur vermiyor.
O çok sevdiğim toprak kokusuda.
Ağlıyor içimdeki çocuk.
Laftan anlamıyor...
hoyratça işleniyordu tüm günahlar
oysa tövbeler nasıl da sanatkar işiydi
doğarken gecesini öldüren sabahlar
en sessiz çığlıkların anlık yükselişiydi
bilen var mıydı kayıp ruhlardaki gizi
başlangıca erebilenler kaç kişiydi
kör bıçağın ismail'in boynundaki izi
bir amanın aydınlığa gizlenişiydi
boşalmak üzereydi zamanın zembereği
yasak, akrebin yelkovanla meşk edişiydi
zamana mahkum edilenlerin tek dileği
tüm yaratılmışın nefsini terk edişiydi
aramaktı körpe bir bedenin ilk fiili
bulmak en güzel merakların bitişiydi
asırlık dudaklardaki duaların sihri
ölümün kutsal müjdelerle gelişiydi
aynı gerçeğe varıyordu tüm sorgular
doğmak, ölümün dünyaya gelişiydi
ve süslü kuklalara üflenen hayatlar
elbette yaratıcının ince el işiydi.
bilir misin ne güzel olur kızılcık ağacı
kırbaç yaparsın verirsin odunu
dalından koparır yersin kirazı
lan ne güzel oldu antikaw militarist'in çaylaklığı
bir gün gelicem karşına
aynı gömlek aynı pantolon
ilk günkü gibi
kokum senden kalan
gözlerinde bir anlam arayacak bu çocuk
belki utanıcam
belki belinimi yoksa elinimi tutsam diycem
sen kalbimden tut gözleri mutluluğu müjdeleyen.
uludağ sözlük asil ve ince ruhlu şair tabiatlı yazarların şiir denemeleridir. Bakalım ne demiş bebe korkut.
Niçin ağlarsın ey aşık ne bu dert tasa gam
Ardından gözyaşı döktüğün altı üstü bir am.