sözlük yazarlarından hikayeler

entry175 galeri1
    75.
  1. cocuguz velediz ilkokulluyuz o zamanlar. ne olacaksin diyorlar ya astronot ya da futbolcu diyoruz. neyse sonradan anlamaya basliyorum turkiyede astronot olunamayacagini. artik sorana futbolcu olacagim diyorum. kulube gidiyodum lisans falan var artik oldum diyorum futbolcu oldum. babam gidip takimdan aliyo beni. ilk baslar agliyorum falan ama sonradan ucaklara merak salmaya basliyorum. artik pilot olacagim hem de savas pilotu demeye basliyorum. buuuz gibi bi kayseri sabahi. gozler soguktan donmus damla damla su akiyor. hocanin biri gelip ne olacaksin diye sorar sormaz bi anda ogretmenim atliyor lafa. futbolcu olacakmis diyor. ama ama diyorum devamini getirmeme izin vermiyor ve devam ediyor. alex e bak o da futbolcu ama okumus doktor olmus diyor. oku doktor ol sonra seni ben futbolcu yapacagim diyor. o sogukta gozumde donmus goz yaslarim akmaya basliyor. ciddi ciddi agliyorum. o sirada c130 geciyor okulumun ustunden. kafami kaldirip ama ben savas pilotu olacagim diyorum. akil o akil iste. ha simdi de gun sayiyorum iste harp okulu puani aciklansin diye. olacak umarim gidip savas pilotu olacagim donup hocam o gun konusturmadin beni ama bak ben futbolcu olmadim savas pilotu oldum diyecegim.
    0 ...
  2. 76.
  3. 77.
  4. Her insan gibi doğmuştu, büyümüştü ve yakında yaşlanıp ölecekti. Belki çok büyük hayalleri de vardı ama kimsenin bundan da haberi yoktu. Kimselerin haberi olmadığı bir şey daha vardı. O bir süper kahramandı. Ne pelerini, ne özel yetenekleri ne de dilden dile dolaşan hikayeleri vardı. Kahramanlığı da tıpkı kendisi gibi fark edilmiyordu.

    http://mbsadam.tumblr.com/post/125667519578
    0 ...
  5. 78.
  6. Ve elimi sıktı. O an Ankara’nın tam 11 noktasına yıldırım düşmüş olmalıydı. Şimşekler çakıyor ve gök gürüldüyordu. Şiddetli esen rüzgar şemsiyeyi Kleopatra’nın küçük, güzel ellerinin arasından uçurmuştu. Şemsiyenin uçmasıyla birlikte aynı yağmurda ıslanıyorduk. Ve Kleopatra artık yağmurla daha güzeldi.

    http://mbsadam.tumblr.com/post/81439669232
    0 ...
  7. 79.
  8. "şimdilerde sessiz ve bir o kadar da sakinim. ama geçmişim de deli doluydum. heyecanlıydım. hayallerim vardı. bütün oyunları ben kurardım, kim başı derde girse ilk bana sorardı, kim ağlayacak bir omuz arasa gelir omuzlarımı sırılsıklam yapardı. eskiden bu kadar yalnızlaşacağım hiç aklıma gelmezdi. hatta gittikçe kalabalıklaşıyordum. paylaşılamadığım zamanları da hatırlarım. ama sonra ne olduysa, nasıl olduysa bir anda kocaman olmuş dünyada, yapayalnız kalmıştım. atari oyununda zor bölüm gelince "getir ben geçeyim" diyen abim evlendikten sonra ortalarda pek yoktu. "seni seviyorum, sensiz yapamam." diyen sevgililerim oldu. şimdi hepsi de başkalarını sevip başkalarının yanındaydı. ve bensiz de çok güzel yapıyorlardı. sonra "iyi ki varsın" diyen handan vardı. en yakın arkadaşımdı. ben iyi ki vardım, ama handan artık yoktu. handan aşık olmuştu ve her aşkın kaderinde unutulan birileri vardı. bir de herkes gibi benim de kardeşimden öte dostluklarım vardı. hoş, abimden başka kardeşim yoktu. hatta artık abim de yoktu. bir insan yalnız olduğunu ne zaman anlar biliyor musun sayın okur? "canım çok yanıyor lan. böyle boğazıma, kalbime bir şey oturdu nefes alamıyorum." diyecek birini bulamadığı zaman. bir de "çok seviyorum lan. öyle güzel bakıyor ki gözlerimi kırpmamak için göz kapaklarımla savaşıyorum." diyecek kimsesi olmadığı zaman."

    http://mbsadam.tumblr.com...m%C3%BCz-b%C3%B6yle-olsun
    1 ...
  9. 80.
  10. "Dünden kalma yorgunluğum, geçmişten gelen hüznüm ve daimi uykusuzluğum yine üzerimde. Nasıl takım elbisenin olmazsa olmazı kravat ise benim olmazsa olmazım da bitkinliğimdir. Ben dünyaya gelmeden önce, bana sorarsalar; “dışarısı çok güzel ama kaladabilirsin” deseler, öyle bir hakkım olsa, doğmama hakkımı kullanırdım. "

    http://mbsadam.blogspot.c...ru-tutar-misiniz.html?m=1
    1 ...
  11. 81.
  12. Sümerlerin ilk yazılı eserinde şöyle yazıyormuş: “Lütfen rahatsız etmeyin, henüz ölmedim.” Düşünce denizinin içinde boğulmaktansa uykusuzluğumu biraz gidersem iyidir aslında. Bu banka uzansam saatlerce uyuyabilirim galiba. Kimse de rahatsız etmeyeceğine göre “Lütfen rahatsız etmeyiniz, ölmüşsem de sıkıntı yok.”

    http://mbsadam.blogspot.c...ansoru-tutar-misiniz.html
    1 ...
  13. 82.
  14. Sıradan bir pazar sabahına uyandım. Etrafın dağınıklığını görmezden gelmem imkansız. Aslında etrafın dağınıklığı bütün haftanın stresi ve yorgunluğunu özetliyor diye kendimi avutmaya çalışırken, boş pizza kutusunun salonun ortasında durmasının hüznü kaplıyor içimi. Salonun ortasında duran boş pizza kutusu yalnızlığın sembolüdür, tek başına yenmiş bir akşam yemeğinin acı gerçeklerinden biridir. Boş pizza kutusu, pizza yerken sadece ağzını pizzayı yemek için çalıştırmaktır, tek kelime etmemektir, telefonun ekranının kirlenmemesidir, hatta o telefon nerededir Allah bilirdir.

    http://mbsadam.blogspot.c...lnizlar-parki-cetesi.html
    1 ...
  15. 83.
  16. "bak delikanlı, şu kadına, şu güzelliğe, şu asalete bak. okyanus dibinde kaybolmuş mücevherler gibi parlayan gözlerine bak. bir vampirin dudaklarını andıran dudaklarına bak. birinden diğerine atlarken ayağım takılsa da aşağıya düşsem diyeceğin köprücük kemiklerine bak. birde gözyaşı olup dolmak isteyeceğin gamzelerine bak. bir aralık sabahı, elektrik tellerinin üzerinde, göç etmekten vazgeçen bir kuşa benzeyen kaşının üzerindeki benine bir bak. müjgan'a bir bak delikanlı, müjgan'ıma bir kere bak."

    http://mbsadam.blogspot.com.tr/2015/12/15-yil.html
    1 ...
  17. 84.
  18. kentte yağmur günlerdir durmak bilmiyordu. sular her zamanki gibi yokuş aşağı akıyordu. küçük çocuklar camdan dışarı bakıyordu. arap bacı ölmüştü. ali, ayşe'yi seviyordu ama bu bambaşka bir hikayeydi.

    http://mbsadam.blogspot.c...er-soyluyorsun-nalan.html
    2 ...
  19. 85.
  20. “Sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız hayat çok güzel.”

    Cedric

    Peki ya yirmi sekiz yaşında ve evliyseniz? Hatta yirmi sekiz yaşında, evli ve bir çocuk babasıysanız? Hatta ve hatta yirmi sekiz yaşında, evli, bir çocuk babası ve hala çocuksanız?

    http://mbsadam.blogspot.c...ansiz-sevme-beni.html?m=1
    1 ...
  21. 86.
  22. bir gün 30 yıl önce ablamla oynuyorduk. ben kömürlüğe saklanmıştım. ablam ordan geçince korkutmuştum. ablam allah iyiliğini versin demişti. inanılmaz gülmüştük. açık ve net.
    0 ...
  23. 87.
  24. Bir nisan güneşi parlıyor Ankara’da. Kuş seslerine eşlik eden kornalar, bahar kokusuna karışmış egzoz dumanı, iyi kalpli insanlarla omuz omuza, kol kola, el ele yürüyen kötü kalpli insanlar… Her güzelliğin içine karışmış fazlaca kötülük ya da her kötülüğün görünmez yaptığı bir parçacık iyilik. Şehrin bütün kirliliğini ortadan kaldıran, tüm çirkinliğini bembeyaz örten kışa el sallayarak yürüyordum sokaklarda. Ne acelem ne de varacak bir yerim vardı. Zaten Ankara, varacak bir yeri olmayanların mütevazı hayatıydı. Ben de olabildiğine mütevazı bir adamdım. Bakabildiğime uzun uzun bakıyor, bakışlarımdan rahatsız olanlardan hemen gözlerimi çekiyordum. iyi bir çocuk olursam Şirinler’i görebileceğimi söylediklerinde küçücük bir çocuktum. Küçücük, iyi bir çocuk oldum. Sonra Şirinler’i artık televizyonda bile göremeyeceğimi öğrendim. Böyle bir durumda bir çocuğu nasıl olurda iyi olmaya, iyilerin daima kazanacağına inandırabilirsiniz ki? Ben inanıyordum. iyilerin hala kazanacak savaşları vardı. Anneme “iyiler neden savaşır?” diye sorduğumda, kötülerin daima savaş çıkaracak bahaneleri olduğunu söylemişti. Ve savaşacak kadar, savaşı kazanacak kadar güçlü olmam için tabağımdakileri bitirmem gerektiğini ekledi.

    http://mbsadam.blogspot.c...r/2015/12/15-yil.html?m=1
    0 ...
  25. 88.
  26. “Gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git…" Bahadır Cüneyt Yalçın

    Kentte yağmur günlerdir durmak bilmiyordu. Sular her zamanki gibi yokuş aşağı akıyordu. Küçük çocuklar camdan dışarı bakıyordu. Arap bacı ölmüştü. Ali, Ayşe’yi seviyordu ama bu bambaşka bir hikayeydi.

    http://mbsadam.blogspot.c...oyluyorsun-nalan.html?m=1
    0 ...
  27. 89.
  28. en boktan insanların olduğu iğrenç bir konferanstı. insanların konuşmasını izledikçe onlardan tiksiniyor, kendi kendime "ne halt yemeye buraya geldim ben?" diye sorup duruyordum. Herkes peş peşe söz hakkı alıp birtakım konuşmalar yaptıktan sonra kibirli şekilde yerlerine oturup kendilerinin en iyi olduklarını düşünüyorlardı. Bense sadece en kısa zamanda söz hakkımı alıp o yapmacık ortamdan bir an önce defolmak istiyordum.

    Söz hakkı bana geldiğinde çoktan kafayı bulmuştum, bol miktarda şarap damarlarımda geziyordu. Sarhoşça kürsüye çıkıp birtakım şeyler saçmaladıktan sonra ( en son 2.dünya savaşının gereksizliğinden bahsettiğimi hatırlıyorum ) dinleyen herkese teşekkür edip kürsüyü terk etmek üzereydim ki "efendim, konferanslardaki alıştığımız bu sarhoşluğunuz insanları hem rahatsız ederken hem de eğlendiriyor, bunu nasıl başarıyorsunuz?" sorusu üzerine irkilerek kürsüye tekrar döndüm ve "dostum, bazı insanlar oldukları gibi davranırlar bazıları ise yapmacık, ben doğal taraftanım" diyerek konuşmamı bitirdim.

    arka sıralardaki insanlardan üstün olduğumu gösteren ancak bu üstünlük göstergesine inanmadığım ön sıradaki koltuğuma doğru ilerlerken alkışlar kıyamet gibi kopuyordu. yine en son sıradaki 2 sağ koltukta oturan, bacak bacak üstüne atmış, sarışın ve beyaz tenli hatunun kemik çerçeveli gözlüklerinin arkasındaki parlak gözlerinin içine bakıp bi göz attım. Hatun önce bir anlığına irkilmiş ancak sonra benim kim olduğumu hatırlayınca bu durum hoşuna gitmişti.

    Bir süre sonra iğrenç konferans sona ermek üzereyken yanımdaki oturan arkadaş önüme bir kağıt bıraktı, kendimi lanet lise yıllarında hissetmiştim. Kağıdı açtığımda "ben Emily, az önce göz attığın kadın, sizden ve konuşmanızdan çok etkilendim bay Alfredo, en kısa zamanda sizinle tanışmak için can atıyorum, numaram 482-555-0100" yazıyordu. Kendimi diğer pis alçak insanlardan çok daha yüksekte hissetmiştim. "işte bu, bir hedefi daha tam 12'den vurdum" diye geçiriyordum içimden.

    Artık sadece lanet olası konferansın bitişini bekliyor ve eve gider gitmez Emily'i arayarak konuşmayı arzuluyordum.

    Son konuşmacı da konuşmasını bitirdikten sonra konuşmacılardan iğrenen biri olarak bu kez ilk defa bir konuşmacıyı alkışlamıştım, güzel bir şeyler anlattığı için değil tabi ki, sadece konferansı bitiren konuşmayı yaptığı için.

    tipik bir yazar arabası olan 76 model chevrolet arabama binip yola koyuldum. üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen hala eskimeyen ve muhtemelen uzun yıllar boyunca eskimeyecek olan Bohemian Rapsody çalıyordu radyoda... Freddie amcanın sesi kulağımda yankılanıyordu ve gece için gittikçe sabırsızlanıyordum.

    Arabamı garaja soktuktan sonra içeri girer girmez sırf konferansta resmi olmak için giydiğim gömleği çıkartıp pijamaları giydim ve mutfağa girdim. Kurt gibi acıkmıştım. Arka planda ses yapsın diye radyoyu açtım ve kendime yumurtalı bir şeyler hazırlamaya başladım...

    Not: burda bıraktım, yazarken sıkıldım belki devam ettiririm ilerde, sonunu merak eden varsa mesaj atabilir.
    Not2: lanet olası amerikan hikayelerine döndü hikaye.
    1 ...
  29. 90.
  30. yarın amirim çok iyi bir insan olacak.
    sözlükten gideceğim diyenler gidecek.
    dayatmaya karşı olanlar, kendi ideolojilerini karşı tarafa dayatmayacak.
    Kürtler dövlet bize bakir diyecek.
    vs.. vs.. vs..
    0 ...
  31. 91.
  32. insan kendi mantığını oluştururken çevresi de bir temel olur. O yüzden çevreniz, sizsiniz.
    Düşündüğünüz her şey subjektif çağrışım da olabiliyor bazı konular da velev ki DiN... Çevreniz, ateistler öyle bir algı oluşturuyor. hisleriniz de bunun ile parelel oluyor.
    Her neyse bir giriş olsun bu.
    Size bir hikaye yazayım psikoloji olsun 5-6 satırlık.
    Taha'nın çevresi eksik bilgiler ile onu kuşatmış, mantığı ise onu şekillendirmişti. önyargının temeli eksik bilgidir. Kendini herkesten en önde görüyordu çünkü düşünce yapısı aynalardan oluşuyordu ve aynaya en yakın o olduğu için diğerlerini arkada görüyordu hepsi bu... Ve o aynanın çevresinden de ayrılamıyordu malesef... Sinir ile bir hışımla ya da üzgünken aldığı kararlar dikeni, paslı çiviye çevirmişti bile... ve paslı çivi ise her düşündüğünde içine bir düzenekle batıyor idi.
    Yazacaklarım bu kadar.
    1 ...
  33. 92.
  34. Kısa bir hikaye ;
    Engelli bir çocuğumuz var " Melis ". Melis hayal gücünün etkisi ile ellerini sağa sola sallıyor, ve önyargılı kimse ellerini sağa sola salladığı için " Melisi " hasta sıfatına layık görüyor.
    bir çocuğun hayal gücünün vücutta ki tepkilerini bilmek, onunla empati yapabilmektir.
    Bir insanı değiştiremezsiniz ama bakış açısını değiştirerek hal ve hareketlerini değiştirebilirsiniz.
    Önyargılı kimse bu durumu eleştirir ve film izlerken heyacan ile elini sallar. Aslında vücutların duygusal dağılımını, tepkilerini bilmesi önyargılarından arındırır diye düşündüm.
    Eleştirdiğim duruma da genel de düşerim.
    4 ...
  35. 93.
  36. Bir insanın ruh haline göre algı kalıpları vardır.
    iyiliği Sinirli bir kimse bir şeyi saptırır " gözümü boyuyor " diye üzgünken beni teselli ediyor der.
    bu duygularıa göre algının oluştuğunun simgesidir benim için.
    Buna dayalı bir şey yazmak istiyorum...
    Ahmet - ve Hakan. Hakan, Ahmeti teselli eder... Ahmet sinirli bir kimse olduğu için, ve çapan oğlu aradığı için gözünü boyadığını düşünür. Ahmet davranışları duygusuna göre değerlendirdiğinden kaygı duymaya başlamıştı. Bir olumsuzluktan kimi zaman kaygı duymak, gerçekleri fark ettirir. Ahmet kendisinin bu haline üzüldüğünde gerçekleri fark etmiştir.
    bir aforizma vardı ; dostuna ne hissettiğin değil, sana ne hissettirdiği önemlidir gibisinden.
    3 ...
  37. 94.
  38. Bir insanın acısının altında hala birlikte olma umudu vardır... O umut yüzünden acı çekiyordur, o umudu süpürse her şey normale dönecektir.
    Çağrışımlar ruh halini etkiler, umutlar da, güzel bir geleceğinizin olduğunu çağrıştırır.
    Can ve Umut olsun.
    Umut, can ile konuşur ;Can kurduğu anlamlardan sürekli haz alabileceği çağrışımlar yaşıyor Ama fark etmiyordu. Can denizin gözleri gibi olduğunu betimleyerek bu çağrışım niteleğini desteklemişti.
    Umut Çağrışımların ruh halini etkilediğini dile getirmiş. Ve hala umudu olup olmadığını sormuştu evet sorusunu aldığında... Aslında umutların bu betimleme gibi güzel bir gelecek anlamı çağrıştırdığını ifade etmişti.
    Umudu süpürmek için beklentilerinize sevdiğinizin hissettirdiklerini katmanız gerçekleri görmenizi fark ettirir.
    5 ...
  39. 95.
  40. işe giderken metrobüste bir bayan tarafından taciz edildim. bir erkek olarak çok zoruma gitti dönüp bunamı kaldık dedim. kısa bile olsa başımdan geçen bir hikayedir.
    1 ...
  41. 95.
  42. Sıradan bir pazar sabahına uyandım. Etrafın dağınıklığını görmezden gelmem imkansız. Aslında etrafın dağınıklığı bütün haftanın stresi ve yorgunluğunu özetliyor diye kendimi avutmaya çalışırken, boş pizza kutusunun salonun ortasında durmasının hüznü kaplıyor içimi. Salonun ortasında duran boş pizza kutusu yalnızlığın sembolüdür, tek başına yenmiş bir akşam yemeğinin acı gerçeklerinden biridir. Boş pizza kutusu, pizza yerken sadece ağzını pizzayı yemek için çalıştırmaktır, tek kelime etmemektir, telefonun ekranının kirlenmemesidir, hatta o telefon nerededir Allah bilirdir.

    http://mbsadam.blogspot.c...lnizlar-parki-cetesi.html
    2 ...
  43. 96.
  44. Saklambaç oynarken domates fidesinin arkasına saklanmış fil gibi düşüncelerim. Pinpon topuyla basketbol oynayan Yao Ming gibi zorlanıyorum cümle kurarken. Poke topuna geri dönmeye çalışan pokemon gibi aklımdan geçirdiklerim.

    http://mbsadam.blogspot.c...perili-gecekondu.html?m=1
    2 ...
  45. 97.
  46. “Henüz ölmedim.” dedim. Ölmeye de pek niyetim yoktu. Bugünlerde herkes “güzel ölmek” diye bir şeyden bahsediyordu. Bir şeyleri yarıda bırakıp gitmek ne zamandan beri “güzel” olarak nitelenir olmuştu? Benimkisi sonu olmayan bir hikayeydi. Hikayelerin sonsuz olması gerektiğine inanıyordum. Ta ki hikayenin kahramanı ölene kadar. Ve henüz ölmemiştim.

    http://mbsadam.blogspot.c...10/doktor-ve-ben.html?m=1
    0 ...
  47. 98.
  48. Nereye kadar süreceğini merak ettiğim sessizliğime hoş geldiniz. Az önce dibine bir köpeğin işediği ağacın gölgesinin sessizliği… Birazdan yağacak yağmurun kara bulutlarının sessizliği… Etrafı güvercinlerle sarılı bir bankın üzerinde öylece uzaklara dalmış gözlerimin sessizliği… Kelimeleri boğazına kaçmış benim sessizliğim… Ve bu sessizliği bozan cebimdeki 2 lira 30 kuruşum…

    http://mbsadam.blogspot.c...-aranin-ardindan.html?m=1
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük