sözlük yazarlarından hikayeler

entry180 galeri1
    50.
  1. ...ve kadın güneşlikleri açtı günler sonra, hissediyordu geleceğini ve beklemeye başladı..
    1 ...
  2. 51.
  3. ...kilit yuvasında dönen anahtarın sesi böldü düşüncelerini ardından tanıdık o ayak sesleri.. tedirgindi adımları biraz da ürkek.. içeri girmeden önce kokusu geldi kadının burnuna ve adam konuştu 'ben geldim artık'..
    2 ...
  4. 52.
  5. ...Ve kadın yüzünü döndü görebilmek için onu.. daha doğrusu ayırt edebilmek için hayalle gerçeği.. onca zaman bu gözlerinin içine bakan düşünceli gözleri, unutmamak için tekrar tekrar çizmişti hafızasına.. kaç gece unuttuğunu sanıp hıçkırıklar içinde ağlamıştı..
    ...ve adam işte tam karşısında duruyordu ve ona gelmişti..
    1 ...
  6. 53.
  7. Hiç hayal etmediğim bir yaştayım, kimsenin asla hayal etmeyeceği bir yaşta hatta. Henüz ilkokuldayken lise yaşlarımızın, lise yıllarında ise 18 yaşına gireceğimiz günlerin hayalini kurarız. Sonra 18 yaşımıza gireriz ve en büyük hayal kırıklığımızı (bence) o zaman yaşarız. Değişen bir şey yoktur, olmayacaktır da. Reşitsindir ama halen anne ve babanın kuralları geçerlidir, öyle de olmalıdır. On sekiz yaşındaysanız ve özgür olduğunuzu düşünüyorsanız hayat gerçekten çok aldatıcı.

    http://mbsadam.tumblr.com...27648/zamansiz-sevme-beni
    2 ...
  8. 54.
  9. ...ve adam bekledi, kadın sustu..
    ...ve kadın ifadesiz, adam bekledi..
    Ellerini uzattı adam müebbet bir mahkumun teslimiyetiyle.. dokunduğu yeri dağlayacak olsa da o beyaz soluk teni, ateşe uçan pervaneler gibi sonunu bilen bir esaretin eseri.. gözlerini kilitleyen siyah noktalarda aradığı cevapları bulamıyordu bir türlü.. ah o izin vermeyen perdeler..
    0 ...
  10. 55.
  11. ...ve kadın sınıyordu..
    Fakat sınadığı adam değil kendisiydi.. onca zaman bekledikten sonra hayalle gerçek birbirine karışmak üzereydi aslında gelen o muydu?! Hani giderken 'bir daha dönmeyeceğim' sözlerini beynine kazıyan bu dudaklar mıydı?! O gün de bu gözlerle mi bakmıştı ona?! O gün de bu ayaklarla mı bırakıp gitmişti onu?! Peki bırakıp gittiği şu an ki kendisi miydi?! Ne kadar şey değişmişti oysa..
    Adamın ona baktığı gibi şu an ki gibi bakması için bir zamanlar nelerden vazgeçmişti..
    0 ...
  12. 56.
  13. ...ve adam elleri havada, umudu dilinin ucunda..
    Parçalayıp gittiğin bir kapıdan tekrar geri dönme cesareti değildi yüzleştiği.. kendini bıraktığı yerde tekrar bulma umuduydu.. ruhunun mevsimleri karşısındaki kadının kontrolündeymiş meğer çok geç anlamıştı.. buz gibi bir yaz günü, ellerini ah bir tutsa erikler çiçek açacaktı talan edilmiş bahçesinde..
    0 ...
  14. 57.
  15. volkan demirel dünyanın en mutevazi en iyi niyetli insanıdır.

    (bkz: ben bu yazıyı volkan demirel e yazdım)
    0 ...
  16. 58.
  17. Büyük paralar kazanamadım hayatımda, bu gidişle kazanamam da. Çok para kazanan arkadaşım da olmadı aslında, zaten pek çok arkadaşım da olmadı. Zenginlik doğuştan gelir diye düşündüm hep, yani çok çalışarak çok paralar kazanılmazdı bana göre hala da öyle. Eğer öyle olsaydı babamın Forbes’in en zengin 50 Türk listesinde ilk 10’da yer alması gerekirdi.

    http://mbsadam.tumblr.com...13/yalnizlar-parki-cetesi
    0 ...
  18. 59.
  19. - bir sarhoş için dolu kadeh, herşeydir..

    *

    siyah ve saten..

    libidoyu körükleyen bu iki kelimenin bütünleşip şeffaf bir örtüye dönüştüğü yer handanın pürüzsüz, buğday rengi sırtını açıkta bırakan yırtmacı ayak bileklerine kadar inmiş derin dekoltesiydi..

    bu, ilk bakışta ince bir yarıktan sızan gün ışığı, ikincisinde güneşin batışındaki kızıllık, ve dayanamayıp tekrar baktığınızda ise geceyi aydınlatan bir kadın teniydi..

    etrafında turlayan azgın sürünün bakışlarına aldırış etmeksizin bara yöneldi.. onun için çoktan hazırlanmış olan vişne, limon, portakal ve brendi karışımı kokteyli, barmen içi inci dolu bir kaseyi sunar gibi özenle handana uzattı..

    fakat bu ilk kadeh takdimine hiç de yakışmayan bir tarzda hızla kadının ağzına boşaldı ve memnuniyetin ifadesi olarak kenarına bırakılan çürük vişne rengi lekesiyle boş kadeh; dolusu için barmene gönderildi..

    barmen ikinci kokteyli hazırlarken, kadın etrafında kümelenmiş erkek sürüsünü incelemeye başladı.. kiminin yüzü, çocuk emziren bir kadın yüzü gibi pelteleşmiş ve besili görünürken , kimi de henüz boşanmış, terk edilmiş, ya da zili bozuk bir kapının sokağa bakan tarafında kalmış içeri alınmayı bekleyen bir zavallı gibi bara yaslanmış çaresizce içkisini yudumluyordu..

    yitik insanlar

    gerçekten yitik insanlar

    dertlerinin farkında olmayan, belki de unutmak için sürekli kadeh doldurup boşaltan insanlar..

    irili ufaklı, iyi giyimli, kirli sakallı, traşlı, sert ve yumuşak, şişman ve zayıf adamlar..

    hepsinin de ortak özellikleri paralı, sarhoş erkekler olmaları bu barda..

    bir de yüzlerine yayılmış bayık, koca sırıtışlar..

    - bu yeterince adil.. dedi içinden, gülümseyerek kokteyli yudumlarken..

    ateşi ilk yakan erkek diğerlerinden daha cesaretli görünüyordu.. taburesinden kalkıp barmene göz kırparak, eliyle “hesap benden!” gibisinden bir işaret yaptı..

    kadınının yanına yaklaştı ;

    - dilerim gecenin sonunda bu güzelliği unutacak kadar sarhoş olmam..

    handan için her gece duymaya alıştığı sıradan iltifatlardan biriydi bu da, yanıtı gecikmedi ;

    - dilerim o kadar paran vardır..

    beklediği cevabı almış olmanın verdiği rahatlıkla, gülümsemeye devam etti adam.. gözlerinde bir ışık vardı.. aslında tavan spotlarından yayılan ışıktan başka birşey değilse de o an gözlerinin doğal parıltısı gibi göründü handana..

    zaten ışıklar her zaman büyüleyicidir, doğru anlarda, doğru zamanlarda..

    fakat şimdi büyülenen biri varsa, o da siyah takım elbiseli, uzun boylu, geniş omuzlu, keskin yüz hatlarını hamur yanaklarına yayarak beklediği cevaba tahliye kararı çıkmış biri gibi handanın yuvalarından fırlamasına ramak kalmış dolgun memelerine karşı sırıtan şu adamdı..

    - bu barın sahibiyim.. öyle bir sorun olacağını sanmıyorum..
    - öyleyse bir kadeh daha istiyorum..

    barmenin durumu anlaması için sahibinin gözlerine bakması yeterli geldi.. üçüncü karışım kadehe dolmaya başlamıştı bile..

    bu arada sürü dağılıp küçük gruplara bölündü ve bardaki diğer kadınları koklamaya başladı..

    - daha önce buralarda hiç görmemiştim sizi..

    handan dumanlı bir nefes çekti sigaradan.. kadehiyle boğazını temizledi.. yenisi için adama baktı, adam da gözlerini sabitlediği yuvalardan çevirmeden eliyle barmene işaret etti..

    en son çalıştığı barda yaşananlar geldi gözünün önüne.. kısa bir süre, birkaç saniye diyelim şuna..

    önceki barda da buradakine benzer sürüler vardı.. onun yüzünden kavga çıkmıştı.. tabureler, bardaklar, şişeler, masalar havada uçuşmuş ve birileri ağır yaralanmıştı..

    tüm bunlar olurken o, barın arkasına saklanmış korku dolu gözlerle içkisini bitirmeye çalışıyordu..

    söylediğim gibi sadece birkaç saniye sürdü olanları yeniden hatırlaması..

    dolu kadeh önüne gelir gelmez gözleri titremeden adamın gözlerinin içine donuk bir ifadeyle bakarak içkisini bir dikişte bitirdi ve "barları eskitmek biraz zaman alıyor.." dedi..

    adam bunu bir ışıltı, bir işaret olarak kabul etti..

    *

    burada biraz soluklanmak gerek..

    neydi şu eskiyen şeyler ?

    kullandığımız eşyalar, sürekli tekrarlanan işler, aynı insanlarla birlikte olmak, geçen aynı zamanlar, sözler, yazılar, ve birçok şey..

    bir şeyler eskir mi ?

    yoksa biz mi eskiyoruz bu süreç içinde ?

    bunu anlamak için çerçevesi eskimiş o aynaya, geride kalan zamana, ve elimizdekilere bakmak yeterlidir sanki..

    handan bunların cevabını elbette iyi biliyordu bilmesine ama kendini kandırmayı seçmişti..

    çünkü başka türlü altından kalkabileceği bir yaşam değildi barlarda şarkı söylemek..

    *

    - öyleyse sizi burada daha sık görmeyi umuyorum.. dedi bar sahibi..

    yaramaz kız gülümsedi;

    - kadehim boş kalmayacaksa, neden olmasın..

    *

    bazı detaylar, bazı durumlarda bir detay olduğu belirtildiğinde farkedilir.. çünkü okuduğumuzda sadece yazılanları okuruz.. oysa bu sizin dünyanız, sizin barınız.. bu kadınla, bu erkekle konuşan sizsiniz..

    farkettiniz mi..?

    kadın bar sahibiyle cilveleşirken arkalarda bir masada, sürüden ayrılmış iki kart erkek oturmuş onları izliyor..

    bu adamlar daha önce yukarıda bahsi geçen diğer bardaki kavgaya karışmış olanlardan başkası değil..

    ve niyetleri gerçekten kötü..

    içlerinden birisi, dudağı ve kaşı patlamış, yüzü yara bantlarıyla dolu olan, görüntüsü yaralı, fakat görünümüyle vahşi bir hayvanı andıran adam, ayağa kalktı..

    bir mumya gibi yaklaşarak kadını ve sürekli kadehini tazeleyen adamın arasına kara kedi gibi girdi..

    handanı kolundan tutup sert bir biçimde kendine doğru çekti..

    - yürü! gidiyoruz!
    - bırak kolumu hayvan!
    - sana gidersin dediğimiz de gidersin kadın!

    bir erkeğin kadınlara içki ısmarlamak ve iltifat etmesi dışında başka görevleri de olduğunu hatırlayan bar sahibi hızla yerinden kalktı.. kendisinden daha kısa ve sıska, yüzü sargılarla dolu olan mumya adama okkalı bir kafa attı..

    bunun üzerine masada oturan diğer adam yerinden fırladı ve kalkarken sandalyesini eliyle kaptığı gibi bar sahibine fırlattı..

    sandalye adamın üstünde parçalara ayrılırken barmen eline geçirdiği shakerı ilk hamleyi yapan mumyanın kafasına doğru salladı..

    tam isabet!

    kafası da yarılmıştı şimdi.. mumya sersemledi ve bir kütük gibi yere yıkıldı..

    sürü içinde bulunan ve diğer barın adamları oldukları yüzlerindeki sargılardan belli birkaç kişi de ellerine geçeni etrafa fırlatmaya, ortalığı kırıp dökmeye başladı..

    handan bu görüntüleri iyi hatırlıyordu.. daha önce de tecrübe ettiği bir şeydi.. yine de şaşkındı biraz.. ne vakit gelmişti adamlar? hiç tereddüt etmeden barın arkasına atladı..

    yeni patronu yerde kötülerle boğuşurken eski bir sehpanın altına sinip çıplak sırtını bar duvarına yasladı ve kavganın bitmesini beklemeye başladı.. sanki zaman geçmek bilmiyor, kavga uzadıkça uzuyor, bitmiyordu..

    çaresizce gözlerini kıstı, kendisi için hazırlanan kokteyle uzandı ve kadehi ağır ağır yudumladı..

    doğrusu da buydu zaten..
    0 ...
  20. 60.
  21. Başım dik bir şekilde kalabalığı yararak devam ediyorum ve dükkanın önüne geliyorum. Dükkanın kepenklerini tam açacakken kalabalığı yaran, besteleri susturan, çaresiz ve can alıcı bir haykırış duyuyorum.

    “Annnneeeeeee!!!!!”

    http://mbsadam.tumblr.com...yaz-bir-kaybolus-hikayesi
    0 ...
  22. 61.
  23. Şuan Pepé Le Pew olsam ve “Paris’te aşık olsam.” diyorum kendi kendime.

    http://mbsadam.tumblr.com...go-ve-sevimli-kahramanlar
    1 ...
  24. 62.
  25. yaklaşık bir yıllık bir sürede yazdığım ve sizlerle paylaştığım hikayelerimin tamamını burada bulabilirsin. okumak isteyen herkese şimdiden teşekkürler.

    (bkz: bütün hikayelerim)
    1 ...
  26. 63.
  27. ellerini yüzünden çekince, kırmızı ama ruj sürülmemiş dudakları daha güzel görünüyordu. dili ile dudaklarını ıslattı, sağ elini saçına götürdü, kulağına dokunup ellerini arkasında birleştirdi. iki eli ile yüzünü kapattı ..
    gözleri haddinden fazla parlak ve büyüktü, doğruca gözlerinin içine baktı. heyecan ruhunu sarmıştı, o da bunun farkındaydı. hafifçe eğilip önünde durdu, amacı etkilemek değildi belliki. çünkü hiç öyle bakmıyordu, çok masum bakışlarla ürkek bir çocuk gibi önünde öylece duruyordu.
    daha fazla dayanamazdı .. saçları, koca masum gözleri, teni, vücut hatları, kokusu onu baştan çıkarmıştı çoktan. kendini zor tutuyor, ona dokunmak için can atıyordu .. elini saçlarına uzattı, sonra parmaklarına doladı. derinden bir nefes aldı, ellerini saçlarında gezdirmeye başaldı. kız hiçbir şey söylemeden önünde durmaya devam ediyordu, ellerini kalçasına götürdü. mavi ipeksi kilodunu sıyırıp, bacaklarından öpmeye başaldı. şehvet kanına zehir misali işlemişti ..
    arkasını çevirdi, saçlarını topladı. üzerindekileri titizlikle ve şevkatle çıkardı, masanın önüne getirip eğilmesini istedi. kız tek kelime etmeden eğildi, arkasına geçti. bir anda kızın nefesi kesildi, dakikalarca ağlamamak için kendini zor tuttu. artık bayılmak üzereydi, ayaklarının üzerinde duramaz hale gelmişti. masadan destek alıp gözlerini kapattı ..
    kızı kucağına alıp yatağa yatırdı, üzerini örtüp izlemeye başladı.
    sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamıyordu, yaşadıkları basit bir rüyadan ibaretmiş gibiydi sanki.

    elinde kırmızı bir gonca gül olan, esmer bir adam girdi içeri. ona yaklaştı.

    - siz?
    - evet
    - dün olanlar ..
    - güzeldi
    - her şey gerçekti öyl ..
    - evet kendime söz geçiremedim
    - ama ben ..
    - hiç itiraz etmedin
    - yine de bu doğru değil.
    - doğru olan ne?
    - benim gitmem lazım, nerdeyim?
    - evimdesin
    - nasıl geldim buraya?
    - sarhoştun, seni öyle bırakmak istemedim.
    - en son barda içtiğimi, yanıma geldiğini hatırlıyorum
    - doğru, ama bir şeyi atlıyorsun
    - neyi?
    - sen çağırdın beni
    - .. evet, hediyenizi kabul edemeyeceğimi söylemek istiyordum aslında
    - size yakışacağını düşünmüştüm
    - artık gitmem gerekiyor, hediyeyi evinize yollarım. tam olarak nerdeyiz? arkadaşımı aramam lazım
    - gerek yok, şoförüm sizi bırakır
    - zahmet etmeyin ..
    - .... kokunuz aklımı başımdan alıyor, siz yakınmda olunca kanım her zamankinden daha hızlı dönüyor. bütün damarlarım patlayacakmış gibi ..
    - kapıyı açar mısınız!
    - giderseniz kötü olurum.
    - kalamam ..
    - elleriniz, saçlarınız, ses tonunuz, nefes alışınız beni deli ediyor ..
    - korkutuyorsunuz beni ..!
    - ...... yüzünüz dünaynın en güzel manzarası, dün gece siz uyurken saatlerce seyrettim.
    - siz benim müşterimsiniz!
    - ben sizin hayranınızım ..
    - kapıyı açın!
    - şimdi gidersen olmaz ..

    erkeğin gözleri yalvarırmışcasına o kocaman masum gözlere dikilmiş, umutla kalmasını bekliyordu. kız duraksadı, gözlerini kaçırdı çünkü hala korkuyordu. ama arkasını dönüp gidemedi ..
    korku ile karışık arzu ve merak ona engel olmuştu, erkeğe yaklaştı. boyu sadece onu çenesinden öpmeye yetiyordu, çekinerek bir öpücük kondurdu ..

    - ayıkken denemek istiyorum
    - yapmak zorunda değilsin, sadece burda benimle kalman yeterli.
    - istiyorum ..
    - emin misin? dün gece ..
    - yeniden yaşayalım dünü, bu günü.
    - tanıştığımız günden beri seni istiyorum, her gün her saat her dakika ..
    - bir hafta oldu tanışalı
    - bazen bir an bile yetiyor ..

    yaklaştı .. sağ elini beline sarıp, sol eli ile duvara yasladı ..
    nefes almaları gittikce zorlaşıyordu, beş dakika sonra kızı yüz üstü yatırıp sırtından öpmeye başaldı. bel çukurları, yumuşacık teni, ince vücudu onu başatan çıkarıyordu. çıplak bedeni sanat eserini andırıyordu, adeta işinin ehli bir ustanın özenerek hazırladığı, şaheser gibi. eşsiz ve gözalıcı ..
    sırt üstü çevirip, dudaklarını bütün vücudunda gezdirmeye başladı. kız, efendisinin sadık hizmetkarı gibi erkeğin her yönlendirmesine itiraz etmeden uyuyordu. bundan zevk alıyor gibi görünse de, gözlerinde endişe vardı ..

    - iyi misin?
    - evet ..
    - canını yakmak istemezdim
    - bunu ben istedim.
    - gidecek misin?
    - hayır
    - bunu beklemiyordum.
    - dokunuşlarında bir şeyler var, öfke ..
    - o yüzden beklemiyordum, öfke var evet. öfkeyi hisseden kadın genelde gitmeyi tercih eder, hayatımdaki tüm kadınlar bu yüzden gitti.
    - ben kalıp denemek istiyorum
    - üzüleceğini biliyorsun değil mi?
    - biliyorum.
    - daha önce nerdeydin?
    - seni bekliyordum .. hiç değişmeyi denedin mi?
    - değiştirecek biri olmadı.
    - bana izin verir misin?
    - o kapıdan çıkmadığın an, bu yetkiye sahip oldun.
    - niye böylesin?
    - sevgisiz ve kimsesiz bir çocukluk geçirdim, acı dolu gençlik, kabus gibi ömür sürüyorum. ezile ezile, ezmeye alıştım ..
    - peki aşk?
    - sadece seks vardı, aşk benim dünayama uzak.
    - ya ben senin dünayana alışamazsam?!
    - senin için dünaymı yıkmaya hazırım ..

    gece kendini göstermeye başlamıştı, güneşin son ışıkları yerini karanlığa bırkatı ..
    o yine karşısında durup elleri ile yüzünü kapatmış, iri güzel gözleri ile erkeği büyülemeğe devam ediyordu ..
    11 ...
  28. 64.
  29. Envai çeşit ürüne sahip mağazalar kadar karışık, %50’ye varan indirimler kadar saçma durumdayım. Araba lastiğinde uyuya kalmış kedi gibiyim, bir fark edenim yok ve birazdan öleceğim. Banka reklamlarında oynayan imam gibiyim, doğruyu savunup yanlışa teşvik ediyorum. Çamaşır makinasında unutulan tek çorabın diğer teki gibiyim, bir yarısını yolda bırakmış tek başına da işe yaramaz. “Anlat da biz de gülelim” diyen öğretmen gibiyim, sinirden ne dediğinin farkında olmayan. Düdüklü tencere gibiyim, zararsız ama patlamaya hazır. Gülhane Parkı’nda ki ceviz ağacı gibiyim…

    http://tipsychannel.com/g...ne-parkinda-bir-yesilcam/
    1 ...
  30. 65.
  31. Elindeki balon patlayınca 5 saniye hayret edip, 5 saniye sonra ağlayan çocuk gibi hissediyorum. Ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. insanlar genelde benim yanıma oturmazlar. Galiba korkmaya başladım. Parkinson hastası bir keskin nişancının hedefine girmiş gibi hissediyorum. Beni vurmak istese vuramayacağı kesin ama ya vurmak istediği ben değilsem?

    http://mbsadam.tumblr.com...48/asansoru-tutar-misiniz
    2 ...
  32. 66.
  33. 2 kilo ekmek almaya giderken havada yürüdğümü farkettim.
    0 ...
  34. 67.
  35. “Bütün doktorlar hayat kurtaracak diye bir şey yok. Bazısı da adamın canını alıyor işte.”

    http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
    2 ...
  36. 68.
  37. ‘Kaçamak aşkların vazgeçilmez sonuna kendinizi hazırlamadınız mı? Eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyecek bünyeye sahip değil misiniz? Gönlünüz sevdiğiniz adamın incinmesine izin vermiyor mu? O zaman hemen tıklayın.’

    http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
    1 ...
  38. 69.
  39. zamanında, 10 askeri tek başına yenebilecek bir ninja varmış. buna 11 kişi dalıp ebesini sikmişler.
    0 ...
  40. 70.
  41. “Sevdiğin için değil de para için mi dayak yedin yani?"

    “Şimdilerde sevginin yerini para almadı zaten?"

    http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
    0 ...
  42. 71.
  43. doğdu abazan oldu işi abarttı iyice abaza oldu ensonunda abazamaster oldu ve sevişemeden bakir olarak öldü.
    0 ...
  44. 72.
  45. Genç doktor ilk görev yerindeki ilk haftasının son gününü geçiriyordu. Tüm haftasını diğer meslektaşlarıyla tanışmak, az çok hastaneyi tanımakla geçirmişti. Şimdi yoğun bir günün ardından öğle arası bahçede dikiliyor, hem hava hem ilaç almaya çıkarılan hastaları seyrediyordu. Beklediğinin aksine sakin denilebilecek bir hafta geçirmişti ki bu onun şansıydı biraz da. Zira ruh ve sinir hastalıkları merkezinde sık görülen günlerden değildi.

    Biraz daha durup elleri cebinde dikildikten sonra biraz ileride bir bankta oturan beyaz önlüklü başka bir meslektaşını fark etti. Ayıp olmasın diye iyice düşünüp daha önce tanışmadığına karar vererek yanına yürüdü.

    “Merhaba, oturabilir miyim?”
    “Tabi ki, buyurun.”

    Adam genç doktoru buyur etikten sonra biraz önceki gibi etrafını seyretmeye devam etti. Sessizlikten rahatsız olmuş olsa gerek bir muhabbet açma girişiminde bulunarak;

    “Hastaların ilaçlarını öğle arasında, bahçede almaları güzel bir uygulama olmuş, daha önce başka bir yerde olduğunu hiç duymamıştım.” dedi genç doktor.

    “Evet” deyip etrafını seyretmeye devam etti adam.

    Tam bu sırada bahçenin diğer ucundan bir feryat koptu.

    “istemiyoruuuummmm.”

    “Hulusi bey, ilaçlarınızı almanız lazım. Lütfen bunlar sizin iyiliğiniz için.” Diye itiraz ediyordu hemşire.

    “ilaçları içerim. Ama pantolonum üzerimdeyken yutamıyorum.”

    Tartışma sürerken ilk girişimi başarısız olsa da pes etmeye niyeti olmayan Genç doktor tartışmaya daha açık bir konu olduğunu düşünerek bahçenin diğer ucuna bakarak;

    “insanın zihnine hapsolması ne kadar da feci.” dedi iç geçirerek.

    Beklediğinin aksine müthiş bir çeviklikle tüm vücudunu kendisine çevirdi adam.

    “Hastaların kendi zihinlerine hapsolduklarını mı düşünüyorsun?”

    Genç doktor hem kendinden yaşça büyük hem de daha tecrübeli olan meslektaşının karşısında söylenmemesi gereken bir şey söylediği için fazlasıyla tedirgin oldu. Verecek cevap da bulamadı ki adamın onun cevap vermesini beklemeye niyeti yoktu.

    “Aslında kıyafetler beni de sıkıyor. Sen hiç rüzgarı tüm bedeninde hissederek koştun mu? Çok zevklidir.” Dedi.

    Genç doktor şaşkındı. Adam devam etti.

    “Ve şimdi denememen için hiçbir sebep yok. Hatta sanırım şu an bunu yapacağım.”

    Sözünü bitirmesiyle önlüğünü çıkarıp atan adam bir yandan gömleğinin düğmelerini çözerek bir yandan da anlamsız olduğu düşünülebilecek sesler çıkararak var gücüyle koşmaya başladı. Bağırmaya başlamasından itibaren üç tane hasta bakıcı da peşine düşmüştü. Arkada ilaç tepsisiyle arkalarından koşan hemşirenin cırtlak sesi bahçede yankılanıyordu.

    “Kemal bey durun lütfen, ilaçlarınız…”

    Kemal koşarken bir yandan da bağırmaya devam ediyordu.

    “Kafandaki hapishaneden kurtul doktooorrr!!!”
    2 ...
  46. 73.
  47. “Bütün doktorlar hayat kurtaracak diye bir şey yok. Bazısı da adamın canını alıyor işte.”

    http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
    0 ...
  48. 74.
  49. Dünya eskiden daha güzel bir yerdi. Zeki Müren vardı o zamanlar, yaşamaya ve dinlemeye değer şeyler vardı. Yeşilçam’da parayla satılmayan aşklar vardı. Hep kötü adamlar kaybediyordu. Zengin ve fakir o zamanlarda vardı. Ama o zamanlar gönlü zengin olanlar kazanıyordu. Bütün acı kusan filmler bile “Mutlu son” la bitiyordu. “Canım Kardeşim” hariç.

    http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük